Dünya Tango Şampiyonu ve Uluslararası Dans Eğitmeni Elif İlik Haberes Dergisi’nin 60’ncı sayısına konuk oldu.

Genel Yayın Yönetmenimiz Ayhan Aydıner’in sorularını yanıtlayan Elif İlik; “Bir dansçı kolay aşık olmaz. Beden dilini çok iyi bilir oynayanı, doğal olmayanı bilir. Çünkü dans ederken tüm duyguları hisseder ve çok yönlü görmeyi de öğrenir” dedi.

Dansçı olmak çocukluk hayaliniz miydi? Dansa olan ilginiz Nasıl başladı? Dansta sizi kendine çeken neydi?

Çocukluk hayalim doktor olmaktı. Sonra insan anatomisini anlamaya duyduğum sempati sanıyorum beni beden estetiğini başka bir boyutta anlamaya yöneltti. Dans edenlerin özel bir duruşları vardı. Boyundan sırta kadar dimdik, zarif ve alımlıdır. Eller sanki sessizce konuşur.  Tüm duyguları dansta yaşarken günlük hayatta karşılaştıklarımıza karşı idmanlı hale gelirsiniz. Dans eden biri sınırları çizmeyi durması gerektiği yeri, hayır demeyi, devam etmeyi sabretmeyi ve beklenmedik şeylere hazır olmayı öğrenir.

Bana soruyorlar unutamadığınız bir tango dansı var mı diye? Yüzler silik, figürler ve hissiyatı aklımda ve müziği duyuyorum, ayaklarım hala o pistte…

Dansın sizin için ne ifade ettiğini üç kelimeyle anlatacak olsanız bunlar neler olur?

Dans; görünmez bir bağ, romantizm ve asalet… Kelimeler anlatmaya yetmiyor bazen.

En çok hangi dansı beğeniyor ve kendinizle özdeşleştiriyorsunuz?

Tangoya bir kere temas ederseniz sonra damarlarınızdadır. Müziği duyduğunuzda kanınızda gezmeye başlar. Tango yaparken partneriniz yani dans ettiğiniz kişiyle aranızda bir enerji varsa dans iki kişiden bir tek oluyor. Bazen tango yapmak istemediğiniz biri size dans teklifinde bulunur ve reddedemezseniz o dans hiç bitmez veya dans seviyenizin denk olmadığı biriyle partner olursunuz dansınız ezberden ve sıradanlıktan ileri gidemez. Benim dans partnerim İlker İlik’di. Disiplinli ve güçlü iyi bir dansçı. Öylesine dans ettiğimizi hiç hatırlamıyorum ve bir hareketi elli kez tekrar ettiğimizi bilirim. Bu romantik bir dans olsun ne olur akrobasi yapmayalım öylesine müziğe kendimizi bırakalım dediğimi hatırlarım. Tabi ki ona kabul ettiremedim çünkü İlker aynı zamanda country dance gibi kuvvet gerektiren zor dansları da seviyordu ben ise dansta o ince duyguyu, ruh ve akıcılığı seviyordum. Tabi ki Dünya ve Avrupa Şampiyonluğu’nu birlikte kazandık. Yarışmalara hazırlanırken koreografiyi unutmamak ve yüksek performans sergilemek adına çok çalışıyorduk. Gece yarısı 11.00 de hadi salona antrenmana gidelim dediğimizi sabaha kadar prova aldığımızı biliyorum. Sahne alacağımız müziğin tüm enstrümanlarının hangi saniyede gireceğini biliyorduk. Ben çıkmıyorum sahneye sen çık diye oturup ağladığımı da hatırlarım bacaklarımın acısından ertesi gün adım atamadığımı da… O büyülü dünyanın ardında çalışma, istikrar, disiplin, sakatlıklar, gözyaşı ve tutku var. Şimdi yeniden ve ilk defa dansa başlıyor olsam Dünya ve Avrupa Şampiyonu olayım. ‘Olimpiyatlarda yarışayım’ diye düşünür müyüm bilmiyorum. Sanıyorum şimdiki ben yalnızca kendi için dans eder Çünkü dans ederken kimsenin seni beğenmesine ya da hayran kalmasına gerek yok. Tabi ki kendinizi aşmanız ve egonuzu yenmeniz biraz zaman alabiliyor. Şimdi diyorum ki… Sen o an mutlu musun?   Bitmiştir nokta.

 Dünya ve Avrupa Tango şampiyonu oldunuz uluslararası büyük başarılara imza attınız bu başarı hikayenizi anlatır mısınız?

2014 yılı 25-26 Ekim tarihleri arasında IFAT Uluslararsı Arjantin Tango Federasyonu ve Swingturk Akademisinin ortaklaşa düzenlemiş olduğu 6 ülkeden 32 yarışmacının kıyasıya yarıştığı bir müsabakaydı. Arjantin Tango Federasyonu Başkanı Yuri Deyev ve Swingtürk Akademisinin kurucusu ve Başhakem Muharrem Aydoğan işbirliği ile organize edildi. Bu yarışmada Avrupa 2’ncisi olduk. Yine 2014’te düzenlenen Arjantin  Tango Müsabakasında Milonga Dünya 2’nciliği Tango Salon Dünya İkinciliği, Tango Vals Dünya İkinciliği, Tango  Vals Dünya Şampiyonluğunu kazandık. Ardından 16-19 Ekim 2015 tarihlerinde Antalya’da düzenlenen Türkiye, Rusya, Hindistan, Polonya, Amerika, Fransa, Kıbrıs, Almanya, İsveç, Norveç ve İtalya’nın katıldığı Dünya Şampiyonasında da yarıştık. Avrupa Şampiyonasında Şov Tango  Avrupa İkinciliği, Tango Vals Dünya Şampiyonluğu, Milonga dünya 2’nciliği Salon Tango Dünya 2’nciliği, Tango Vals Dünya 2’nciliği. Şov Tango Avrupa 2’nciliği kazandık.

30 Nisan 10 Mayıs‘ta 2015 Rusya Moskova’da 12.si yapılan (IDO)Uluslararası Dans Organizasyonunun düzenlemiş olduğu 250 farklı dans yarışmasının içinde yer aldığı Rusya, Ukrayna, Fransa, Çek Cumhuriyeti, Beyaz  Rusya, Almanya, Türkiye gibi birçok ülkenin katıldığı yarışmada (30 NİSAN-10 mayıs 2015 te 12’ncisi yapılan Dünya Dans Olimpiyatlarında) Tango dansı ile Olimpiyat Dördüncülüğünü ülkemize getirdik ve ayrıca belly dance oryantal kategorisinde bireysel yarıştım.

2015 WADF-SWINGTURK Uluslararası Artistik Dans Federasyonunun düzenlemiş olduğu dünya Dans yarışmasında Oryantal birinciliği ve şov dans ikinciliğimiz bulunmaktadır.

 

Tutkunuz için cesaretle dans dünyasına ilk adımı attığınızda şu an ki konumunuzda kendinizi hayal edebiliyor muydunuz?

Açıkça söylemek gerekirse hayal ettiğim ne varsa gerçek oldu. Dans okulunun zihnimde resmini gördüm. Mümkün değildi. Hatta yakınlarım da alay ettiler. Zaten akrabalar ve yakınlarınız ne yapacaksanız engel olur. Genel kaide bu… Hem Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak nasıl aynı zamanda dansçı olunurdu bilmiyordum. Sonra dans ederken zaman içerisinde dans antrenörlükleri almaya başladım ve Spor Yönetimi bölümünü okudum. Türk Dili Öğretmenliğine devam ederken bir yandan diksiyon eğitimleri de vermeye başladım. Dans beni kendine doğru çekmeye devam ediyordu. Haftada bir iki defa dans gecesi düzenliyorduk ve konserlerde, festivallerde dans ediyorduk. Sahne kostümlerimin tasarımını kendim yapıyordum ki terziler ve moda evleri böyle bir dikime alışkan değiller. Tabi bazen acayip bir şey oluyordu yırtmaç ya da dekoltesini yanlış yere açıyorlardı… Biraz fazla olduğunda kıyafet paramparça… Yine de bir şekilde orta noktada buluştuk. Öğrencilerimin de dans kostümlerini tasarlarken kendi giyebileceğim güzellikte hatta daha iyisi olsun istiyorum.  Şimdi tüm eğitimlerin aslından insan olma sanatı için var olduğunu görüyor ve anlıyorum. Bir yazar kitap yazarken kendi dünyasına dönüyor. Bir müzisyen beste yaparken durgunlaşıyor ve inzivaya çekiliyor. Kendini gerçekleştirmek için bu içe dönüşe ihtiyaç var. İnsanların farkındalığı ve uyanışı için kendini adamış yakın bir dostum her şeyden uzaklaşmış ve sanki kaybolmuştu ve bir gün konuştuğumuzda şöyle söylemişti. “Beni öldü sanmışlar halbuki sadece yazıyordum.” Gerçek dünyadan bir adım uzaklaşıp ve kendinizle baş başa kaldığınız ve kalemi elinize aldığınızda hissettiklerinizden ve sorgulamaktan kaçamıyorsunuz. Her sahne öncesi sessizleşirim iştahım kesilir ve ister istemez de kendi içime dönerim. Neden böyle oluyor diye sorarsanız net bir cevabı yok. Siz bize mi küstünüz diyorlar gülümsüyorum. Nasıl anlatılır ki? İlk buluşma randevunuzu hatırlayın ve heyecanınızı… Ya da hayatınızda dönüm noktası olan bir olayı…

Uluslararası Dans eğitmeni olarak yaptığınız çalışmalarla ilgili bilgi verebilir misiniz?

Dansa spor ve bir sosyal aktivite olarak başladım. Zaten koşu, yüzme sporları ile ilgileniyordum. Bir de dansı denemek istedim. Sonrasında her hafta dans gecelerine gidip dans etmeye başladık . Waltz Of The Butterfly (Kelebeklerin valsi) ilk göz ağrımdır. Hala kulağımda ve aklıma geldikçe o günlere gidiyor, dönemiyorum. Nasıl anlatsam ki nefes alışınız, bakışınız hep o anda kalıyor sanki. Nasıl profesyonelliğe geçtiğimi sormuştunuz. Dans ettikçe kendimdeki değişimi görüyordum sonra partnerimle eğitim vermeye ve de yarışmalara katılmaya başladık.  Dans Okulu açmaya karar verdik. Kütahya’daki dans okulumuzdaki tango, düğün dansı, hip hop, break dans, oryantal, salsa, bachata gibi latin dansları vardı. Her branşa ayrı antrenör geliyordu. Baktık ki bu şeklide masraflı oluyor. Kendimiz diğer dansları da öğrenmeye ve onların da eğitimlerini vermeye başladık.

 

Herkes dansçı olabilir mi ya da kimler dansçı olabilir?

Dans etmek insanın içinden gelen bir duygu… Eğitim alsanız da almasanız da ayaklarınız kendiliğinden gidiyor ve kendinizi müziğin akışına bırakıyorsanız içinizde dansçı yaşıyor demektir. Tabi bazen bana da diyorlar ki ‘dansçısın işte sen kıvırıyorsundur şimdi.’  Bir dansçı olarak hayatın gerçeklerine karşı hiç kıvırmadım.  Hep net oldum tabi ki dansın bana kattığı nezaketi ve hassasiyeti hissediyor ve hayata öyle yaklaşıyorum.

Ülkemizde dansa ilgi ne durumda dans okulları sizce yeterli mi?

Her şehrin farklı bir dans kültürü var. Türk halkı dansı seviyor. Ancak yetiştirilme şeklimizden dolayı dans edersek, oynarsak ayıp olur. Hiç yeri değil gibi düşünceler daha hakim gibi… Düğünler, kına geceleri olmasa insanlar nerede oynayacaklar? Halbuki yaşamın kendi içerinde bir akıcılık var. Her şey insanlar için gülmek, şarkı söylemek, dans etmek, hüzünlenmek, düşmek ve düştüğünde yeniden ayağa kalkmak… Güzel dans okulları var gerçekten ticari kaygı ile mi yoksa sanatçı yetiştirmek için mi eğitim veriyorlar? Bunu değerlendirmem çok uygun değil. Çünkü aynı mesleğin içerisindeyiz. Mutlaka mesleğini hakkıyla yapan dans okulları vardır. Kütahya’da 2013 te açtığımız Elif-İlker Dans Akademi olarak açtığımız dans okulunun resmi adı ‘Elif ilker Dans Gençlik ve Spor Kulübü’dür. Kütahya Gençlik ve Spor Kulübüne Bağlı olarak açtığımız ve Kütahya’nın ilk dans merkezi ve dans kulübü olan akademimiz 3 yıl faaliyet göstermiştir.  Aynı yıl 2013 ‘te  Kütahya’nın İl Dans Temsilcisi olarak görev aldım. Kütahya’daki dans okulumuzdaki bale, tango, vals, düğün dansı, hip hop, break dans, zeybek, oryantal ve salsa, bachata gibi latin dansları ve counryt dance(kovboy dans)  eğitimlerini verdik. Her branşa ayrı antrenör geliyordu.  Baktık ki bu şeklide masraflı oluyor. Kendimiz diğer dansları da öğrenmeye ve ders vermeye başladık.  Tabi ki break dans ve hip hop dışında… Şu an Odunpazarı Belediyesi Spor İşleri Müdürlüğü’nde spor, dans ve bale sahne sanatları alanlarında çalışıyorum. Eskişehir 1. 2. 3. ve 4. Bale Rüzgarı Programının hem program içeriğini düzenledim ve koreograflığını yaptım. Hem de balerinlerin sahne kostümlerini tasarladım. Bizlere eğitime gelen balerinler sadece bale öğrenmiyor tango, modern dans, latin, oryantal dansların temel tekniğini de öğrenerek ve bu dansları harmanlayarak yetişiyorlar.

Dans Eğitmeni Elif İlik mi yoksa Dansçı Elif ilik mi hangisinde daha mutlusunuz?

Sahnede dans etmek gibi… Eğitmenlik de öğrencilerimle tek tek ilgilenip onları esneklik, estetik açısından dans performansına hazırlıyor ve gelişimlerini kendi gözlerimle görüyorum ve bir insana fırsat verildiğinde neleri yapabileceğinin şahidi oluyorum. Onları izlerken hem gurur duyuyor hem de kendimi görüyorum. Yine de sahnede müziğin sesini kulaklarımda ve ruhumda duyarken ışıkları üzerinde hissetmek bambaşka bir şey… Eğer partnerin ile dans ederken figürler doğallığında akıp gidiyorsa ve onunla duyguyu paylaşıyorsan işte o aşkın dansıdır. Ancak enerji olarak zıt düştüğün biri ile dans ediyorsun fiziksel performans ve teknik çok iyi olsa da  dansçı ruhun yavaş yavaş soğuyor.

Dans dışında Elif İlik nasıl biridir? Danstan arta kalan zamanlarda neler yapıyorsunuz?

Çevre, doğa ve hayvanlar ile ilgili düzenlenen etkinliklere katılım sağlamaya çalışıyorum. Dans ederken gözlerimi yaşadığım dünyaya kapatmadım henüz. Eğer sahnenin o büyülü atmosferi dünyanın gerçeklerini görmemi ve anlatmamı engelleyecekse sanatı yapmamayı tercih ederim… Dans bana doğayı ve insanları başka bir boyuttan görmemi sağladı. Bu uzaktan kendini ve dış dünyayı izlemek gibi… Dansçılarımı seyrediyorum ve neyi eksik neyi fazla neyi yanlış neyi güzel yaptıklarını görürken, yaşamı da izlemeyi ve analiz etmeyi öğreniyorum. Diyorlar ki Elif Hocam benim içimi okuyorsunuz düşüncelerimi görüyorsunuz gibi… Bazen dansçılarım yalnızca ellerime bakar ve gözlerimizle anlaşırız ne söylemek istediğimi hissederler. Ağzımdan tek kelime çıkmaz. ‘Anladık, tamam’ derler. Ruh ve düşünce birleşmiş gibidir o vakit. Dans ederken zemine dokunuyorsun ve bazen uçuyor gibi hissediyorsun. Hayat da böyle değil midir?  Toprağa çıplak ayakla basmanın mutluluğunu başka bir yerde bulabilir misiniz? Bir kuşun uçuşunu izlerken kanatlarım olsa ve gökyüzünde onun gibi süzülsem diyorum. Masmavi gökyüzünde yüzünü görmeye hasret kaldığım güneş…

Dans etmenin insanlar üzerinde hem psikolojik hem fiziksel olarak nasıl bir etki yarattığını düşünüyorsunuz?

Dans etmek mental bir antrenmandır. Sizi çok boyutlu düşünmeye sevk eder. Bir figür yaparken karın kasları, boynun duruşu, omurganın pozisyonu, ellerin estetiği, sahnede hangi açıdan hareketlerin daha iyi gözükeceği ve müzikle bedenin  ritmik uyumu… Zihninizde matematiksel hesaplama yapıyor, analitik düşünüyor, sebep sonuç ilişkisi kuruyorsunuz. En iyi performansınızı sergilemeyi hayal ediyorsunuz. Adrenalin ve serotonin yükseliyor. Baktığınızda biri stres biri mutluluk hormonu… Beynin sağ ve sol lobu birlikte çalışıyor bu muazzam bir şey… Tüm bunları bir araya getiren müzik ve dans…

Kariyerini dans üzerine kurmak isteyen çocuklara ve gençlere neler tavsiye eder siniz?

Hangi dansı yaparsanız yapın fiziksel yatkınlık, sanatsal eğilim, kondisyon çok önemli. Biz bunları dans ederken ve yarışmalarda yarışırken öğrendik. Tecrübe etmeden de deneyimlerimizden yararlanabilirler. Şimdi yetiştirdiğim balerin, dansçılara bildiğim her şeyi öğretiyorum. Bir gün koreografi çalışıyorsak bir gün kondisyon ve güç çalışması yapıyoruz. Bazen ses sistemini kapatıp müziği kendim mırıldanıyorum yerlerde sürünüyorum. Çocuk oluyor, tiyatro oynuyor onlarla aynı kişi oluyorum ve dansı tek dilde konuşuyoruz. Size bir sır vereyim mi? Bir dansçı dansının tüm ince ayrıntılarını öğretmek ve paylaşmak da istemez. Çünkü o seviyeye kolay gelmemiş, ne bedeller ödemiştir. Bir sır daha vereyim mi? Bir dansçı kolay aşık olmaz. Beden dilini çok iyi bilir oynayanı, doğal olmayanı bilir. Çünkü dans ederken tüm duyguları hisseder ve çok yönlü görmeyi de öğrenir. Acıyı, sevgiyi, en yüksekler çıkarken aynı hızla dibe çakılmayı, yalnızlığı, kalbin hızlıca atışını, terk edilmeyi, yeniden başlamayı, sabrı ve gücü hisseder.  Şimdiye kadar yaptığım röportajlarda genellikle teknik ve estetik, esneklik gibi teorik ve pratik bilgileri anlattım. Hatta gazete yazılarında aynı soruların gelmesi sizi bazen monotonluğa doğru götürüyor. Bu defa içimden ne geliyorsa ve kalemim nasıl akıyorsa,  örf ve adetlere göre değil, bu yazıyı kim okur ne düşünür diye yorumlamadan sanki bir iç konuşma yapıyormuşçasına yazdım. Yüzlerce röportaj, gazete haberleri, Dünya Şampiyonluğu sonrası köşe yazıları belge ve bilgi dolu, çerçeveleyip dans okulunun duvarlarına astığım ve okumadan yanından geçip gittiğim… İşte bu ben miyim çok samimi mi yazmıştım? Dansı ifade edişim ve içimde yaşayan dansçı bunlardan daha fazlası olabilir miydi? İlk defa sizlerle yaptığım röportajda nasıl daha iyi yazarım anlatırım diye düşünmeden dokundum kağıda ve kalemim kağıtta akıp giderken kelimelerle hiç yarış içinde olmadım. Ruhumdakileri anlatırken uzaklara daldım ve zaman zaman gözlerim doldu. İnsanın bir ömrünü alıyor nefes aldığının farkına varmak… Yine de ‘Yaşamak Güzel Şey…’ hayat ile dans edebiliyorsan.