Ersan Bey merhaba. Dergimizin bu sayısında sizi ağırlamaktan mutluluk duyuyorum. Değerli zamanınızı ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Gaziantep’te başlayan hayat ve sonrasında İstanbul’a akan bir çocukluk dönemi… Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Bize ailenizden ve çocukluğunuzdan bahseder misiniz?

Babamın ölümünden sonra Antep’ten İstanbul’a geldik ve yeni bir düzen kurduk. Müzikle kendimi buldum ve ailem de buna destek verdi. 13 yaşında Boğaziçi orkestramızı 5 arkadaşımızla beraber kurduk.

Müzikle tanışmanız nasıl oldu? Çok küçük yaşlarda bu ilgi var mıydı? Sizi yönlendiren oldu mu?

Ailem yönlendirdi ve Şişli Kolejinde öğrenciyken beraber orkestra kurduğum arkadaşım Vedat Biçkin ile gitar gibi elimize sandalyeleri alıp boş olan sınıflarda gitar çalar gibi yapardık. Böylece ailemin desteğiyle beraber anneannemin aldığı gitarla müziğe başladım.

Yine çok küçük yaşlarda bir orkestra kurdunuz. Bu cesur adımın hikayesini anlatır mısınız? O enerjiyi nereden buldunuz? Ve sanırım bir de ödül aldınız.

Orkestramız Boğaziçi orkestrasıydı. Arkadaşlarla hep beraber ismini koyduk ailelerimizin desteğiyle enstrümanlarımızı aldık. Çok zordu o zaman bir enstrüman sahibi olmak. Şartları zorlayarak istediğimiz enstrümanlara sahip olduk. Yabancı müzik dinliyorduk. Ben Elvis Presley, Bill Haley, parçalarını da dinleyerek çok severek onlara gibi söylemeye çalışarak ve o zaman öyleydi insanlar orijinal dinlediği için orijinal gibi olanları severlerdi. Biz de onu aynısını çalmaya çalışırdık ve çok başarılı olmuştuk orkestramla beraber. 1965 yılı Son Saat gazetesinin yaptığı yarışmaydı. En iyi orkestra ve en iyi solist ödüllerini almıştık.

1967’de “Altın Ses Kralı” yarışmasında birinci oldunuz. Sonrasında hayatınız nasıl değişti? İlk albüm hemen arkasından çıktı mı?

Yarışmayı haftasonu gazetesi yapıyordu bir ilk olarak Türkiye de yapılan Altın Ses Kralı Yarışmasıydı. Eşimle beraber ilanlarını gördük ve gidip ilanlara yazıldık ismimizi yazdırdık katılmak istediğimizi belirttik. İşlemleri yaptılar. Yarışma başladı. Halkın oylamasıyla kazanılacak olan bir yarışmaydı. Bende o zamanlar önemli bir şarkı olan “Aaron Neville'ın Tell it like it is” söylemiştim.  Zor bir şarkıydı. Bir şeyi başarmanın çok çalışmaktan geldiğini ve geçtiğini yaşayarak öğrendim. 1 ay boyunca bu şarkıyı çalışarak hatta uyuduğum zamanlarda bile dinleyerek tek başıma bir odadayken bir otomatik pikaptan dinleyerek çalıştım. Çok da başarılı oldu yani gerçekten insanlar çok sevdiler. Altın ses kralı olmuştum. Arkadaşlarımla beraber bu yarışma gecesi çok mutlu olmuştuk. Tabi radyolar ve o zamanki basın bütün bu önemli yarışmayı yazıp bahsediyorlardı. Ben mütevazı bir insanım. Beni pek etkilemedi. Yine de çalışmalarıma devam ettim. Devamlı çalışmanın daha çok ileri götüreceğini anlamıştım ve çok emek verdim.

‘Çocuk Gözler’ den bahseder misiniz bizlere? Bu 45’lik sizin ülkemizde daha çok tanınmanızı sağladı, öyle değil mi?

Evet öyle oldu. Menajerim Orhan Şevki çok iyi şarkı söylediğimi devamlı dile getiriyordu ama sana özel bir şarkı lazım Türk halkının seni tanıması için bu şarkıyı araştıracağım dedi ve bu parçayı buldu. İsmail Murat Akman’ın bir bestesiydi. Sözler Özdemir Arkan’ın. Ben parçayı ilk dinlediğim de beni etkilememişti ama Orhan Şevki menajerim ısrar etti ve parçayı söyledikçe daha çok sevdim. Onun üstüne çok çalıştım evde gitarla. Stüdyo günü öncü plakla anlaşmayı yapmıştık. Öncü plağın sanatçısıydım. Sıtkı Acim stüdyosunda 1 kere de söyledim şarkıyı yani çok enteresan çalışmanın verdiği başarıydı. Gerçekten çok güzel bir şarkı olmuştu. Kemanların çaldığı melodi harika yakışmıştı. Aranjör Zafer Dilek’i hatırlıyorum. O’na çok sevgilerimi yolluyorum. Harika bir parça olmuştu. Ve Türk halkı da çok beğenmişti. 1 yıl boyunca Hey Dergisinin liste başında kalmıştı. Önemli bir başarıydı bu. Hala da dinlenen bir şarkıdır. İnsanlar onu çok seviyorlar.

1970’lerden bugüne Türk Pop müziğinde neler değişti? Hatta genel anlamda sorarsak sağlam bir müzik kariyeri olan bir sanatçı olarak günümüzde yapılan şarkıları nasıl buluyorsunuz? Daha iyi olabilir mi? Ya da eksik olan şeyler neler?

70’li yıllardaki müzik kayıtlarında enstrümanlar canlı çalınarak kayıtlar yapılırdı. Enstrümanlar kendi verdiği özellikleri kayıta geçirirlerdi. Şimdiki tarzla bunları kıyaslayınca elektronik bir yapı var ve o romantizmi kaybettiriyor.  70’li yıllar da romantizm öndeydi. Yapılan şarkıların sözleri çok anlamlı, ritimler farklı, duygu yüklü, sevgi dolu, sevgiyi insanların içine işleten bestelere yer veriliyordu. Hareketli şarkılar şimdi ile kıyasladığımıza göre çok farklıydı. Yine de bir romantizm vardı hızlı şarkılarda da. Ben sevgi eksikliğine bağlıyorum şu an ki durumu. İnsanlar farklı arayışlara girdiler. Ritimler değişti. Devamlı böyle insanların aklında kalacak sözler söylenmeye, kullanılmaya başlandı ama böyle çalışmalar çabuk tüketilen çalışmalar oldu. Bizim inanır mısınız bu yaptığımız şarkılar halen dinlenip çok seviliyor. Bizim tarihlerimizde yapılanların hepsi çok kaliteli yapıtlardı. Şu an da bir kaç sanatçının dışında pek fazla rastlayamıyoruz bu kaliteye.

Elvis Presley ile özdeşleşmeniz nasıl oldu? Yerli Elvis olarak anılmak sizi hiç rahatsız etti mi?

Rahatsız etmedi bilhassa çok mutlu oldum. İnsanları bir şeye inandırmak değil de onların sizi kabul etmeleri gerekiyor diye düşünüyorum. Elvis beni çok etkilemiştir müzik hayatımdaki en iyi, en sevdiğim yorumcudur, müzisyendir. Hayatını müziğe adamış. Ailesine çok vakit ayıramamış. Kendi hayatına vakit ayıramamış bir insan. Devamlı stüdyo, prova ve konserler yapmış bir kişi. Devamlı müziği düşünmesi yaşantısını bence etkilemişti. Ben hayranlarımın Türkiye’nin Elvis’i düşüncelerini çok hoş karşılıyorum ve mutlu oluyorum. Onu taklit etmek değil onun gibi söylemek onun gibi hissetmek olarak kendimi tanımlıyorum.

Türkçeyi çok düzgün konuşabilen ayrıca bunu şarkı söylerken de başarabilen nadir sanatçılardansınız. Bunun sebebi nedir? Özel bir çalışma yaptınız mı diksiyonunuz için?

60lı yıllarda yarışmadan sonra Elvis’in All that I am adlı şarkısını Türkçe sözlerle biz kaydettirdik. Arya plaktan çıktı. Orda devamlı yabancı söylediğim için Türkçeyi yabancılar gibi söylemiştim o şarkı da ne kadar düzgün söylesem de onun kaydı da durur hala. Kelimeleri ifade edememem bir Türk olarak beni çok üzmüştü nasıl çalışmam gerektiğini öğrenerek birkaç kitap okuduktan sonra bu sözleri düzeltebildim. Her zaman çok dikkat etmişimdir kayıtlarımda. Her söylediğim kelimenin anlamını vermeye çalışarak şarkı söylerken ve kelimeleri iyi kullanarak söylemişimdir. Ben bu kelimeleri kullanış tarzımı da beğeniyorum.

Pandemi döneminde neler yaptınız? Yeni çalışmalar yeni üretimler var mı?

Ailemle bolca vakit geçirdim çünkü devamlı evdeydik. Bir şeyler çalıştım ama canım sıkıldığı için elime gitar almadığım zamanlar da oldu. Yeni yeni bir şeyler de yapmaya çalışıyoruz yakın da sürprizlerim var. Planladığım çalışmalar var onları izleyeceksiniz.

Konser programlarınız yeni dönemde olacak mı?

Önümüzdeki dönemde konserlere başlamayı düşünüyoruz ve belediyelerden destek alıyoruz. Şu an da insanlar evlerinden çıkmıyorlar. Halk konserleri tarzında şeyler yapmayı düşünüyoruz. Pandemi döneminde ertelenen konserlerimi yeniden planlayarak hayranlarım ile buluşmayı dört gözle bekliyorum. 

Eskişehir’e hiç geldiniz mi? Şehrimiz ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Eskişehir’in zamana yayılan gelişimini ve şimdiki halini hayranlıkla izliyorum. Çok gelişmiş bir şehir oldu. Harika çalışmalar yapılıyor. Eskişehir’de yaşayan insanların rahatlığı için her türlü fedakârlık yapılıyor belediyemizi kutluyorum. Eşimle beraber Eskişehir’i ziyarete gitmiştik gerçekten insanı oyalayan, eğlendiren, güzel vakit geçirmenizi sağlayan bir şehir. Güzel şehir ile yeniden buluşmak dileklerimle. Sevgiler…

Editör: TE Bilişim