Deniz Arcak nerelidir? Kaç yaşındadır? Aileniz ile ilgili küçük bir paylaşım yapar mısınız?
Deniz Arcak 15 Temmuz 1968 Ankara doğumlu. Yani 52 yaşında oluyorum bu durumda. Ben çok cici bir ailenin çocuğuyum. Annem de babam da gittiler, rahmetli oldular. Allah rahmet eylesin ikisini de. İkisine de çok teşekkür ediyorum. Güzel bir hayat ikram ettiklerini düşünüyorum bana da, ablama da. Bir de ablam var. O da diş doktoru. İşte birimiz şarkıcı, birimiz diş doktoru olduk. Ailenin saçlarının dikenlerini siz düşünün artık. Ailem ile ilgili ilk aklıma gelen bir hatırayı paylaşmak istiyorum. Yaz tatilimizi her sene Dikili’de geçirirdik. 1974'ten beri severek gittiğimiz bir yer. Hepimiz çocukluktan arkadaşız orada. 110 haneli bir site ve hepimizin dişine göre çocuk var. Bir sürü çocukluk arkadaşı ile tatilin tadını çıkarıyoruz. Babam bir gün bana şöyle dedi; ‘Evladım ben sana erken gel derken sabah erken gel demedim akşam erken gel dedim.’ Buyurun bu da anekdot…


Müziğe ne zaman, nasıl başladınız? İlk etkilendiğiniz sanatçı kimdi? Konservatuvar okudunuz mu? Sizi bu sektöre hazırlayan kimdi? 
Kendimi bildim bileli müzik vardı bende. Hiperaktivite bozukluğu, dikkat eksikliği ve disleksi vardı hatta. Okumayı yazmayı 3. sınıfta söktüm. Fakat hep şarkı söyleme isteği vardı hayatımda. Kendimi banyoyu kapatırdım çünkü ben küçükken başka yerde şarkı söylememe müdahale edilirdi. İşte o zaman banyoda sadece dışarıdakilerin çığlıklarını duyuyorsunuz ve gayet güzel ve eğlenceli şekilde hayatınıza devam edebiliyorsunuz. Hep şarkı söyleme yani hep bir ses çıkarmaya yönelik bir etkinliğim olmuştur doğrusunu söylemek gerekirse. Ankara çok sesli çocuk korosuna girdim 11 yaşından itibaren Muzaffer Alkan'ın yönettiği. O olağanüstü bir eğitimdi. 5 sesli aryalar söylerdik. Orada öğrendiğimi üniversitede öğrenmedim. Bu arada üniversite Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği bölümüne girdim. Önce Mimar Sinan'da geçti 2 yılım. Daha sonra üniversite hayatım az önce bahsettiğim çok uzun isimli Marmara Müziğe 1989'da girdim, sonra atıldım. Oo neler oldu neler. 22 yılda anca mezun oldum. 2011'de mezun oldum yani anlayacağınız.  Hep etrafımda yani küçüklüğümden itibaren çok müzisyen arkadaşım oldu. İlk albümü Erol Köse çıkardı. Erol Köse de bizim mahalleden çocukluk arkadaşımdı. Ondan sonra istediğim, sevdiğim insanlarla çalışmaya devam ettim. Fuat Güner le çalıştım. En son bildiğiniz albümün (2004 yılında çıkan) prodüktörlüğünü Fuat Güner yapmıştı. Şu anda atölyehane şarkıları diye projelerimiz çıkıyor. Hepsinde bir tane de Deniz Arcak şarkısı var. 


Müzik dışında sanırım Tiyatro ile de ilgileniyorsunuz. Bunlardan bahseder misiniz? 
Tiyatro 1987'den beri var hayatımda. Mimar Sinan Üniversitesi'ne gittiğim zaman fotoğraf bölümünde misafir öğrenciydim. Orada ‘’Konstans gölünden atla geçiş’’ diye Peter Handcannon bir oyununu sergiledik. Nur Subaşı yönetmişti. İlk orada başladım. Sonra çocuk tiyatroları oldu hayatımda, öyle oyunculuk hayatım da bir yandan paralel devam ediyor epeydir yani işte.
90’lı yılların ele avuca sığmayan kıpır kıpır bir sanatçısıydınız. Ben de sizin bir hayranınızdım. Enerjiniz bizlere pozitif yansırdı. O yıllardan bu yıllara çok şey değişmemiş görünüyor sizde. Hala bu enerjiyi yansıtıyorsunuz. Bu dönemde neler yapıyorsunuz? Yeni projeleriniz var mı? Albüm ya da daha farklı bir çalışma hazırlığı var mı? Hayranlarınıza buradan yeni albüm müjdesi verelim mi?
Çok teşekkür ederim öncelikle teveccühünüz. Bu atölyehane şarkıları diye az evvel bahsettiğim ‘Deniz Arcak Atölyehane’ diye kutucuk bir atölyemiz var. Canan diye çok şeker asistan kızımla beraber burada iki yıldır çalışıyoruz. Piyano öğretmenim, keman öğretmenim, gitar öğretmenlerim var. Ondan sonra aynı zamanda piyano öğretmenim çello öğretmenidir. Güzel ve nitelikli eğlenme buranın mottosu. Biz burada nitelikli eğleniyoruz ve eğlendiriyoruz. Gerçekten de öyle hissedip yaşıyoruz. Burası bizim lunaparkımız, cennet lunaparkımız diyeyim. Burada işte o atölyehane şarkıları projeleri oluyor. Benimle çalışan insanlarla bu projeyi yapıyoruz. Beraber sıfırdan şarkı yapıyoruz. O kişinin hayatına dair sözlerle ya kendisi yazıyor. Benimle çalışan, ‘Yahu ben yazamam’ derse ‘Aman’ diyorum ‘Boşver otur beraber yazarız.’ Ben soruyorum, o söylüyor. Öyle yazıyoruz, beraber besteliyoruz. Sonra Akın Eldes onun aranjesini yapıyor. Erhan Güleryüz arkadaşımızın stüdyosunda kaydediyoruz. Böyle kendimize göre tatlı profesyonel ama tamamen amatör ruhlu ve oradaki nitelikli enerjiyle tatlı işler yapıyoruz anlayacağınız. Şimdi aslında bir yandan da şey düşünüyorum, bunu söylemeyeyim, böyle internet tiyatrosu hayalim var. Onu hayata geçirmekle ilgili bir şeyler yazmaya başlayacağız burada. Bartır usulü çalışıyoruz. Ben ona vokal dersi veriyorum. O da benim sitemi yapıyor. Yine gençlik arkadaşım üniversiteden 30 küsur yıllık Arzu'yla. 


İlk albümünüz 1993 yılında piyasaya çıktı sanırım. Bu albümü kiminle yaptınız, kimlerle çalıştınız?
İlk albüm. Evet 1993 çıkışlı, Erol Köse yapmıştı. Ozan Çolakoğlu, Ümit Sayın, Ümit Kuzer ile çalıştık. Çok zevkliydi o zaman, hepimiz sanki böyle üniversiteden arkadaşlar gibi o kadar eğlenerek yapardık ki o işleri. 

 

90’lı yıllar sizin için neyi ifade eder? O yıllar sizce nasıldı?
Benim hafızam çok kötü ya! 90'lı yıllar benim için neyi ifade eder gençlik işte, 20’li yaşlarındasın gelin eğlenelim arkadaşlar kampanyası üyeleri etrafımdaki insanlar. Tabii bir sürü terslikler de oluyor hayatı öğrenirken başınıza tecrübe ederken bir sürü acayip şeyler de geliyor ama 90'lı yıllar benim işte 20'li yaşlarım Gençliğim ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ İyi hatırlıyorum, zevkliydi o yıllar.


Türk Pop müziği hak ettiği yerde mi sizce? Neler yapılmalı daha kaliteli işler olması için? 
Vallahi her müzik için yani değerli azdır. Çok olsa değerli olmazdı. Pop müzik kaliteli bir yerde mi derken yani iyi işleri her zaman arayıp sizin kendinizin bulması lazım. Önünüze gelen size dayatılanlar iyi olmayabilir. Çoğunlukla kendiniz arayıp bulacaksınız bir dinleyici olarak veya bir müzik sever olarak, ben öyle yapıyorum. Daha doğrusu önüme gelen dayatılanları duymuyor bile kulağım. Kendim sevdiklerimi arıyorum, buluyorum. Birazcık da bu işler karşılıklıdır. Yani söyleyene değil söyletene bak kampanyası. Bir diğer ifadeyle eğer alıcı bulursa daha nitelikli işler daha çok hayata tutunabilir belki de öyle değil mi?
Yeni çıkan besteleri nasıl buluyorsunuz? Müzikal kalitesi doyurucu mu? Melodik yapısı farklılık gösteren bir akışta mı sizce piyasaya yeni çıkan şarkıların?
Ben vallahi piyasaya yeni çıkan şarkıları takip ettiğimi söyleyemeyeceğim. Farkında bile değilim, yani içime işlemeyecek şeyleri duymuyor benim kulağım diyeyim ben size. Tabii ki aralarında şahane işler var, çok kötü işler de var. Dediğim gibi kendiniz seçiyorsunuz. Yani neye göre genelleyeceğiz, nasıl yapacağız, hele ki günümüzde öyle çok ki, her şey yani spesifik şeyleri kendimiz belirleyeceğiz bana soracak olursanız. Belirlediğimiz zaman da tabii ki iyi işlerde var tabii ki feci işlerde var. Her zaman her şeyin daha iyisi var daha kötüsü var. 


Eskişehir’e daha önce hiç geldiniz mi? Nasıl buldunuz peki?
Geldim geldim. Eşimin en yakın arkadaşı Eskişehir'de oturuyordu senelerdir. Ne yazık ki geçen sene O’nu da kaybettik. Ama eşi çok tatlı arkadaşımız. Geliyoruz Eskişehir'e aralarda. Bayılıyorum ben Eskişehir'in dokusuna ya. Nefis bir belediye başkanınız var bence. Keşke bütün Türkiye'nin Belediye Başkanı olsa diyebileceğim bir başkanınız var. Hastasıyız kendisinin. Eskişehir kendine has bir dokusu olan bir şehir. Ve o doku hiç bozulmamış hatta bozulmak bir kenara şöyle dursun tam tersine çok güzel beslenerek gelişmiş bir şehir Eskişehir. Hastasıyız ya. En son işte arkadaşımızın ne yazık ki cenazesine gelmiştik. Bir otelde kaldık. O otelde silo buğday ambarı, buğday silosundan yuvarlak yapıda bir oteldi kaldık. Hem de şehre çok yakındı. Geliş sebebimiz hazindi fakat orada o sokaklarda olmak çok güzeldi. Maşallah Güle güle oturun… Herkesi sevgiyle selamlıyorum.

 

Editör: TE Bilişim