Eskişehir Ziraat Odaları İl Koordinasyon ve Odunpazarı Ziraat Odası Başkanı olarak üyelerinize yaptığınız hizmetler hakkında bilgi verir misiniz?

Oda kaydını yaptığımız üyelerimizin ÇKS (Çiftçi Kayıt Sistemine) geçişlerini yaparak, hangi parsel tarlada hani ürün yetiştirdiğinin bilgisini Tarım ilçe müdürlüklerine bildirmek. Çiftçilerimiz hangi köyde hangi parselde yetiştirdiği ürünü Muhtara da tasdik ettirerek bizlere getirir. Odamızda bu beyana dayalı olarak ÇKS sistemine girerek devlet desteklerinden yararlanmasını sağlamak öncelikli hizmetimizdir. Devletin tarımsal plan ve programlarının gerçekleştirilmesine yardımcı olmak çiftçilerimizin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki konularda tarımda ziraat mühendisleri aracılığıyla bilgilendirmek ve uygulamalarda yardım etmek. Toprak tahlillerine uygun olarak gübre kullanımını sağlamaktır. Genel Merkezimizden gelen genelge ve talimatlar doğrultusunda çiftçilerimizi uyarmak bilgi sahibi etmektir.  Ben Odunpazarı Ziraat Odası olarak aynı zamanda 14 odamızın bulunduğu İl Koordinasyon Başkanlığını da yürütüyorum. Diğer ilçe odalarını da genel merkezden gelen genelgeler doğrultusunda bilgilendirmekteyiz. Yine görevlerimizin arasında olan kamu kurum ve kuruluşlarla istişare ederek önerilerde bulunmak, işbirliği yapmak, Sanayi-Ticaret Odaları, Borsa, hal, mezbahalar, sergi ve fuar alanlarında bulunmak, üreticilerimizi temsil etmektir. Bu arada mesleki itilaflarda hakem olmak, mahkemelere bu konularda bilirkişi göndermek, odamıza kayıtlı muhtaç çitçi çocuklarının yurtiçi ve yurtdışında eğitim görmesi için birliğin onayı ile burs vermek hizmetlerimizin bir kısmıdır.

Mustafa Kemal Atatürk tarafından ‘Milletin Efendisi’ olarak gösterilen Türk çiftçisi bugün ne durumda?

Maalesef istenildiği yerde değiliz.  Milletin efendisi olarak gösterilen Türk çiftçisinin durumu hiç iyi değil. Gün geçtikçe durumumuz daha da kötüye doğru gidiyor. Öncelikle çiftçimizin girdi maliyetleri aşırı derece yükseldi. Hele gübre, mazot, elektrik enerjisi,  ilaç,  yem gibi temel girdi maliyetlerimizde yüzde 100’e varan artışlar oldu. Ürettiğimiz ürününü karşılığını alamıyoruz. Bizim ürünümüzü verilen fiyat girdilerimizi karşılamıyor. Bu makas gün geçtikçe daha da açılıyor. Her geçen gün çiftçi kan kaybediyor. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) biz çiftçilerimizin kara gün dostu olarak görülür. Böyle tanınır, bilinir. Son zamanda bu dostluk bozuldu. TMO her yıl artan oranlarda tarım ürünleri ithal ediyor. Bu ithalatta dış ülkelerin çiftçisine verilen fiyat biz üreticilere verilmiyor. Örneğin son 1 ayda TMO ithal ettiği arpanın fiyatı 2500 TL / Ton. Biz içerideki üreticilere verilen fiyat 1950TL / Ton. Niçin bizlere aynı fiyat verilip, TMO tarafından arpa alımı yapılmıyor da harman zamanı 550 TL daha fazla para verilerek dış ülkenin çiftçisini zengin ediyoruz. Anlamak mümkün değil. Bu diğer tarım ürünlerinde de böyle. Buğday, mısır, ayçiçeğin de de aynı şeyleri yaşıyoruz. TMO bizlere de aynı fiyatı versin de daha çok üretelim ülkemiz kazansın.  Paramız dışarıya gitmesin, çiftçimiz kazansın.  Bu nasıl anlayış anlayamıyorum. Demek dostluk kara gün için değilmiş. Ürün varken, iyi ürün yokken iyi gün dostu olunuyormuş.  Bizi üretmek yormuyor. Ürettiğimiz ürünün para etmemesi yoruyor. Alın terimizin karşılığını alamamak bizi yoruyor. Terimiz kurumadan ürünümüzün karşılığını alabilsek yorgunluğumuz kalmayacak.  Daha çok nasıl üretelim düşüncesiyle çalışıp, üretimin, üretmenin zevkini yaşayamıyoruz.  Bir an önce eski günlere dönmeliyiz. TMO yine kara gün dostumuz olmalı.

Eskişehir çiftçisinin en büyük sorunu ne?

Çiftçimizin şu anda en büyük sorunu girdi maliyetlerimizdir. Öncelikle gübre bizim en çok artan maliyetimizdir. Yüzde 100’ün üzerinde artış oldu. 2021 yılı Ocak ayında 2800 TL / Ton olan taban gübresi (D.A.P) bugün Ağustos ayı sonunda fiyatı 6800 TL / Ton oldu. Diğer gübrelerin fiyatları aynı. Bu gübre önümüzdeki günlerde ekilecek ürünle birlikte tarlaya atılması gerekir. Fakat mümkün değil. Geçen yıl 2800 TL / Ton olan gübrenin borcunu ödeyemeyen üretici nasıl 6800 TL’ye bu gübreyi alıp tarlasına atacak? Odamıza gelen çiftçilerden öğrendiğimize göre çoğu çiftçimiz gübre atmayacak. Verim olmayacağını bildiği halde atmayacak. Verim yine düşük olacak. Yine yurt dışından ithal tarım ürünleri ülkemize bolca gelecek. Biz üreticiler zarar ederken; ülkemizde yurt dışındaki çiftçilerin cebini dövizle dolduracak. Yine dışarıya bağımlı olduğumuz girdilerimizden mazot en çok kullanılan girdilerimizde en fazla yer tutandır. Kullandığımız mazotta yüzde 50’ye yakın vergi var. ÖTV+KDV. Tarlada üretim için kullandığımız bu mazottan veri alınmamalı. Ben üretim için sulama motoruna, traktöre, biçerdöver ve diğer ekipmanlarımda kullandığım mazottaki özellikle Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve KDV ödemek zorunda kalmamalıyım. Özel amaç için, uçağımda, yatımda kullanmıyorum. Burada kullanılan yatta vergi yok. Ne amaçla kullanıldığı belli olan yatla benim çiftçisin tarlasındaki sulama amaçlı kullandığı mazot arasındaki vergi tam tersine olması gerekirken, bizlerden tahsil ediliyor. Bu yurt dışındaki çiftçiden alınmıyor. Destekleniyor o çiftçi. Aynı zamanda tarımsal amaçlı kullandığımız elektrik enerjisi de yüzde 40 vergiyi. Bu da tarlamızda ürünümüzü pahalı üretmemize,  tüketicinin de pahalı tüketmesini gerektiriyor.  Yüzde 40 vergi alınmasa biz ucuza üreteceğiz.  Tüketici de ucuza tüketecek.  Zor şartlarda tüm giderini karşılayarak kilometrelerce uzatan enerji getirip tarlasını sulayan çiftçi vergi ile cezalandırılıyor. Her ay sonunda da enerji bedelini ödemek zorunda kalıyor. Bu enerji tüketimi hasat dönemine denk gelecek şekilde yılda iki defa Ağustos ve Aralık aylarında ödenmeli. Bizler ay sonunda hasat yapan çiftçiler değiliz.  Yılda iki sefer Ağustos ve Eylül aylarında ürün yetişir. O zaman denk gelecek şekilde fatura edilmelidir. Yine aynı şekilde yem fiyatı yüzde 100’ün üzerinde arttı. Geçen yıl 70 TL bir çuval yem 150 TL oldu. Fakat süt bir yılda sadece 40 kuruş attı.  Burada da makas açıldı. Çiftçimiz 1 litre sütü 2,80 liraya satarken, marketlerde sütün 1 litresi 8 TL. Bu süt üreticimizin, süt ineklerini kesime gitmesine, üretimden vazgeçmesini sağlıyor. Yakın zamanda et ithalatı da artarak devam edecek gibi. Süt ve süt ürünleri de ithal edilecek.  Kullandığımız tarım araçlarında da fiyat ikiye katlandı. Alım gücümüz azaldı. Diğer taraftan önümüzdeki yıllardaki en büyük sorun su olarak çıkacak.

Eskişehir tarımında hangi ürün ağırlıklı?

Şu dönemde ağırlıklı olarak Eskişehir çiftçisi mısır ekimine yöneldi.  Tabi ki sulu tarım yapılan bölgelerde. Su olmayan kuru tarım yapılan bölgelerde hala buğday ve arpa yetiştiriciliği ağırlıklı olarak devam ediyor. Sulu tarım yapılan bölgelerde yağlık ayçiçeği, şeker pancarı, çerezlik ayçiçeği, silajlık mısır, soğan, patates, yulaf ekimi de yapılmaktadır. Burada etkin rol oynayan ürüne verilen taban fiyatıdır. Şu anda saydığım ürünlerden arpa-buğday-yulaf hariç diğer mısır, ayçiçeği, şeker pancarı, soğan ve patatesin fiyatı belli değil. Ülkemizin bazı bölgelerinde ürün hasadı devam ediyor. Fakat fiyat yok. Adana mısır hasadına başladı, Trakya’da Ayçiçek hasadı yapılıyor. Fiyat belli değil. Bir an önce girdi maliyetlerimiz göz önünde bulundurularak, çiftçimizi de memnun edecek fiyat açıklanmalıdır. Fakat bu fiyat, arpa, buğdayda olduğu gibi piyasa şartlarının altında kalmamalı. Mısırın tonunun 2500-3000 TL, Ayçiçeğinin de 6500 TL olmasını üreticimiz beklemektedir.

Eskişehir Tarımı yaşadığı afetlerde devletten beklediği desteği aldı mı?

Tek kelime ile hayır. 2019 ve 2020 yıllarında Odunpazarı ilçesinde 10 bin dekar arazide dolu, sel ve don olayları  görüldü. Tam anlamıyla bu zararlar karşılanmadı.  Tarım sigortaları kapsamında olmayan don ve aşırı soğuktan fazlaca zarar gördük.  ‘Bu tarım sigortası kapsamında değil’ şeklinde mazeretlerle çiftçimizin zararı karşılanmadı. Üreticimiz büyük mağduriyet yaşadı.  Tekrar ekim, dikim için destek olunmadı. Yine bu yıl Nisan, Mayıs aylarında aşırı kuraklıktan dolayı üreticimizin ürünü yüzde 30 ile yüzde 80 arasında kurudu. Verim kaybı oldu. Tarım İlçe Müdürlüklerimiz kanalı ile köy ve parsel bazında zarar tespiti yapıldı.  Bu Tarım Bakanlığına iletildi. Hala bu konuda sonuç alınamadı. Verilecek miktarda Yüzde yüz hasara dekar başı 100 TL, yüzde 30 hasara dekar başına 30 TL. Bu çiftçimizin zararını karşılamaktan çok uzak. Desteklemeler günümüz koşullarına göre tekrar revize edilmeli. Üreticiye zamanında ve yeterli miktarda destekleme verilmeli.

Türk tarımında ürün planlaması var mı?

Bizim ülkemizde ürün planlaması yok. Hiçbir zamanda olmadı. Üreticimiz hangi ürünü ekeceğini kendisi karar verir.  Bu da o ürünün getirisine bakarak eker. Bu yıl soğan para ederse; bir sonraki yıl soğan eker.  Herkes bu hesabı yaptığı için soğan para etmez.  Bir sonraki yıl soğan ekmez. Millet ekmediği için soğan yine pahalanır.  Bu her ürün için hep böyledir.  Bunların yaşanmaması için ürün planlaması şarttır. Bu çok zor değil ama bir türlü yapılamaz. Ülkenin hangi ürüne ne kadar ihtiyacı var denilerek bu hesaplanamaz mı? Bir üründen ne çok fazla ekelim ya da en az ekelim.

Eskişehir’de küresel iklim değişikliğinden kaynaklı sulama sıkıntısı yaşanıyor mu?

Tarımda kullandığımız su kaynakları giderek azalıyor. Yeterli kar yağmaması iklim değişikliğinden dolayı su kaynaklarımız süratle tükenmektedir. Küresel ısınma da yağan yağmur aşırı derece de tek bölgeye yağıyor.  O bölgenin sel ve taşkın şeklinde hasarına neden oluyor. Bölgemizde su kuyularından çekilen su rezervi daha derinlere düştü. 30-40 metrelerden çektiğimiz sulama suları 70-80 metrelere indi. Yaşanan bu durum bizlerinde de maliyetlerini artırdı. Bunların önüne geçmek ve suyumuzu bilinçli şekilde kullanmak için damlama sulamaya geçmemiz gerekir. Bu sistem sudan yüzde 40-50 tasarruf demektir. Bu şekilde teşvik verilerek süratle damlama sulamaya geçmeliyiz.

Belediye Başkanları ve milletvekilleriyle diyaloglarınız nasıl?

Belediye Başkanları ve milletvekilleri ile diyalog halindeyiz. Bizler oda olarak fırsat buldukça başkanlarımız ve milletvekillerimize odamızın ve çiftçilerimizin sorunlarını ve çözüm önerilerimizi sunuyoruz.  Tamamı olmasa da bir kısım problemlerimize çözüm bulmaktadırlar. Onlardan daha fazlasını bekliyoruz. Bölgemizde belediyelerimize de önemli ölçüde görevler düşüyor. Ekim dikim yapan belediyelerimizle beraber hareket ederek karşılıklı olarak birikimlerimizi paylaşıyoruz.  Fakat diğer illerimizdeki belediyelerin yaptığı tohum, gübre, ilaç girdilerin bir kısmını desteklemelerini bekliyoruz.  Pandemi sürecinde gördük ki gıda en önemli zor bulunabilen, devamlılık ve düzenli üretimi desteklenmesi gereken bir vazgeçilmezdir. Bu bilinçle hem üretim yapan hem de tüketimde daha dikkatli hareket ederek gıdanın önemini gelecek kuşaklara aktarmalıyız.

Eskişehir çiftçisini son bir mesajınız var mı?

Bizler Eskişehir çiftçileri olarak her zaman üretmek, daha çok üretmek için pandemi dönemi de dahil olmak üzere gece-gündüz demeden tarlamızda var gücümüzle çalışıyoruz. Zor şartlara katlanarak bu üretime devam etmeye kararlıyız. Bizden sonra gelecek kuşağı da bu üretime katkı sağlamaları için hiç olmazsa çocuklarımızı bu işe ortak etmeliyiz.  Tarımda yaş ortalaması 55 yaş ve üstü. Bu topraklar bizden sonraki nice toplumu besler. Devletimizin de bu yönde gençlerimizi tarımda üretime teşvik etmeleri gerekiyor. Yoksa çok yakın zamanda tamamıyla dışa bağımlı bir toplum olacağız. Bunun tedbirleri bir an önce alınmalı.  Genç üreticilerimize daha fazla destek verilmeli. Üretim devam ettirilmelidir.

Editör: TE Bilişim