Işıl hanım sanatçı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmek nasıl bir duygu? Bize çocukluğunuzdan ve ailenizden bahseder misiniz? Sanatçı olmanızda ailenizin etkisi ne şekildedir?
Sanatçı bir ailenin çocuğu olmak tabii ki herkese bu şans verilmiyor ama bana verilmiş Allah tarafından. Tabii ki; sanatı anamızın karnında öğrenmeye başladık. Ama ben o kadar çok fazla sanatın içinde değildim. Lise çağına geldiğimde Türk müziğini sevmeye başladım. Konservatuar eğitimimde de biraz haylazlık yaptım. Daha sonra hazırlık sınıfında atıldıktan sonra herhalde o beni çok kamçıladı ve atıldığım dersin şu an hocasıyım. Ondan sonra da üniversite korosu, Süheyla Altmışdört hocamın şefliği ile oraya devam etmeye başladım. 15 sene üniversite korosunda bir fiil hem şef yardımcısı hem de 15 sene solistliğini yaptım. Konservatuar bittikten sonra da Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde usul ve repertuar hocası oldum. Tabii ki annemin çok büyük katkıları vardır. Çünkü annem ne kadar ticari olarak, hani daha bir arabeske kaçan eserler okuduysa da plak piyasasında ama o da Üsküdar Musiki Cemiyeti'nden yetişmiş ve Emin Ongan hocanın göz bebeği olan öğrencisiymiş. Bütün eserleri o kadar ezberinde ve gayet düzgün bir şekilde söylüyordu. Ben de kendisinden birçok klasik eseri öğrendim. Sanatçı bir ailenin çocuğu olmak gerçekten büyük bir şans.
Türk Müziğinde çok önemli bir mihenk taşı olan Şükran Ay’ın kızı olmanızın hayatınıza getirdiği kolaylıklar ve zorluklar nelerdir?
Şükran Ay’ın kızı olmak hem avantaj hem dezavantaj. Çünkü o dönemlerde meşhur olmak ünlü olmak çok büyük zorluk. Ne sosyal medya var ne öyle gazetelerde boy boy resimler. Hiçbir zaman hiçbir şekilde yaşantısından taviz vermeyen mazbut bir yaşantısı olan ve çok da kıskanç bir eşe sahip olan bir sanatçı. Ama sesiyle hanımefendiliği ile bu ünü kazanmış. Tabii bunun da en büyük destekçisi babam Turan Ay’dır. Ben buna şahit oldum. Dağlara taşlara yağlı boyalarla Şükran Ay yazardı. Plakları o zaman minibüslerde ve doğmuşlarda pikaplar vardı biliyorsunuz. Onlara hediye ederdi ve bu şekilde öne kavuşmuş. Tabii ki avantajları şöyle, çok rahat, mutlu bir çocukluk işte, refah içinde geçti. Abim fakirliği çekmiş ama ben hiç çekmedim. Dezavantajları da en özel günlerde mesela annem babam hiçbir zaman yanımızda olmadı. Hep biz yalnız kaldık. Yatılı okulda okumak mecburiyetinde kaldık. Çünkü, sürekli turneler, Almanya, Avustralya, Amerika, Belçika, Fransa ve bütün Anadolu'yu gezmeleri sebebiyle bizden uzak kaldılar. Ben liseyi bitirdikten sonra annemi tanımaya başladım. Tabii ki çok iyi bir anne çok iyi bir ev hanımı çok iyi bir anneanne ve babaanneydi annem.
Türk Müziği sizce hak ettiği yerde mi? Eski günlerdeki parlak dönemini tekrar kazanması için neler yapılmalı?
Asla hak ettiği yerde değil. Artık öyle saçma sapan sözler ve o kadar kötü müzikler var ki insanın kulağına rahatsızlık veren ama belli bir süreden sonra bunu kanıksıyorsun ve hoşuna gitmeye başlıyor. Onun için ben hiç zaten dinlemiyorum. Türk Müziği tabii ki bütün müziklerin anası temeli yani Türk Müziği olmasaydı halk müziği olmazdı pop müziği olmazdı arabesk olmazdı. Maalesef hiçbir zaman tam değerini bilemiyorlar. Ben çok üzülüyorum. 20 sene Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde eğitmenlik yaptığım dönemlerde gençlere Türk Müziğini sevdirmeye çalıştım. Çok şükür de bunu başardım. Gençlerin Türk Müziği okuması beni ve diğer arkadaşlarımızı dinlemeleri çok hoş. Mesela 18, 19 yaşında gençlerimiz var arşivciler aynı zamanda bu çocuklar. Onların böyle eski sanatçılara verdiği değeri gördükçe müthiş keyif alıyorum. Keşke daha fazla olsa bu. Hiçbir zaman Türk Müziği ölmez. Türk Müziği bir deryadır. Ben 17 yaşından beri bu deryanın içinde biri olarak daha o deryanın kenarında paçalarımı kıvırıyorum o deryanın içine giremedim bile o kadar geniş ve zengin musikimiz var.
Müziğin dijitalleşmesine nasıl bakıyorsunuz? Yeni üretilen besteleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim için hiçbir anlamı ve değeri yok bu yeni yapılan müziklerin. Farkındaysanız, hani neo-klasik bestelerden sonra daha doğrusu şöyle söyleyeyim şimdi, en son işte hayatta kalan Erol Sayan Hoca var ve O’ndan önce (kısa bir zaman önce kaybettiğimiz) Alaeddin Yavaşça Hoca, Avni Anıl Hoca var. Onlardan sonra sizce var mı? Şöyle güzel bir beste, hani böyle senelerce, aman işte bunu da okuyalım bu okundukça güzelleşiyor, dediğimiz. Ağızda hemen yapılıyor yeni besteler. Ondan sonra bir bakıyorsun 2, 3 ay sonra veya 1 sene sonra bitmiş gitmiş. Hiçbir anlam ifade etmiyor bana. Herkes günümüzde bestekar, güftekâr, solist, şef. Yani o kadar artık ayaklara düştü ki; ben artık çok üzülüyorum ama elimizden de gelen bir şey yok Bizler tüm gücümüzle Türk Müziğini insanlara duyurmaya çalışıyoruz. İnşallah da başarırız.
Amatör koroların Türk Müziğinde önemi nedir?
Amatör koroların o kadar büyük önemi var ki, saymakla bitmez. Amatör korolar olmasaydı Türk Müziği bu kadar bile yaşayamazdı. Amatör koroların olması ve amatör koroların çoğalması Türk Müziği için çok büyük bir şans çok büyük bir keyif bizim için. Hiç olmazsa orada bu Türk Müziği şarkılarımızı meşk ediyoruz sololar yapıyoruz, keyif alıyoruz, alkış alıyoruz. Onun için bence amatör korolar her zaman yaşatılmalı her zaman olmalı.
Savaş Ay’ın hayatınıza kattığı şeyler nelerdir? Ortak payda da buluştuğunuz ya da ayrıştığınız şeyler nelerdir?
Abimin hayatıma kattığın çok şey var tabii. Çünkü çok akıllı, zeki bir adamdı. İleriyi çok net gören bir adamdı. Bizim aramızda 9 yaş var abim ile. Babam da erken vefat ettiği için ben O’nu baba yerine koymuşumdur. Her zamanda her şeyin doğrusunu öğrenmeye çalıştım O’ndan her şeyin iyisini de kötüsü de göstermiştir bana. Onun için çok büyük hayatıma kattığı şeyler var değerler var. Örfümü, adetimi, kültürümü O’nun sayesinde gerçekten elimden geldiğince yaşatmaya çalışıyorum.
Şu anda neler yapıyorsunuz sanat hayatınızla ilgili? Sahne programı yapıyor musunuz? Repertuvarınızı nasıl şekillendiriyorsunuz?
4 sene evvel Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nden emekli oldum. O dönemde zaten bir korom vardı. Kadıköy Belediyesine bağlı ‘’Işıl Ay Müzik Topluluğu’’ ismiyle çalışmalar yapıyorduk. Senede 2 konser veriyoruz. Bir özel korom daha var. Bir diğeride ‘’118-Y’’ yani Kadıköy Belediyesinin ‘’Lions Korosu’’nun şefiyim. Bu korolarla çalışmak, onlara bir şeyler öğretmek müthiş keyif veriyor bana. Şeflik yapıyorum, sahne sanatçılığımı çok fazla yapmıyorum. Ama yaptığım zamanlar tabii çok oldu. Bu Pandemiden sonra birazcık ara vermiş oldum. Öyle repertuar falan hazırlamam. Çünkü bütün eserler benim kafamdadır. Spontane yaparım, yani canım ne isterse. O an hangi makam istersem öyle girerim eserlere. Zaten saz arkadaşlarımda benim sürekli sazımdır. Onlar benim daha leb demeden leblebi dememi anlarlar. Her zaman farklı repertuarlarla çıkarım sahneye.
Eskişehir’e en son ne zaman geldiniz? Eskişehir ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Eskişehir’e 3 ay evvel geldim ve bayıldım. Gerçekten bayıldım ne kadar güzel bir şehir. Ne kadar güzel sistematik gidiyor her şey. Derli toplu, inanılmaz bir güzellik. Belediye başkanınızı canı gönülden kutluyorum. İnanılmaz bir sanatçı. Sanatçı olması çok büyük bir etken. O yapay deniz ve plajı gördüm. Hayvanat bahçeleri, parklarınız, yollarınız çok güzel, çok harika. Ama ben deniz olan bir şehirde doğup büyüdüğüm için denizi olmayan bir yerde yaşayamam eğer denizi olsaydı inanın bana kesin tek yaşayacağım şehir, Eskişehir’dir…