Üstüne bir de “liyakatsizlik pastasının çileği” diye süslüyor.
Peki kim söylüyor bunu?
Seçildiği partiye, seçmenine, sözlerine sadık kalamayan bir isim.
Siyaseten başladığı noktaya bakın, bugün durduğu yere bakın:
AKP bile içine sindirememiş, seçmeni zaten sindirememiş.
Ama mesele liyakat olunca mangalda kül bırakmıyor.
Hele şu cümle yok mu:
“3 üniversite olan şehirde Basım-Yayın mezunu bir genel müdür olamaz…”
Sayın vekilim, madem liyakat bu kadar kıymetli,
sizin kıbleniz nerede?
Sizin fikriniz, çizginiz, durduğunuz yön neresi?
Bir gün orada, bir gün burada…
Hani siyaset namazla kıyaslanmaz ama—
kıblesi olmayan adamın cemaate imamlık taslaması gibi duruyor.
---------
Gelelim ESKİ meselesine…
ESKİ bu şehrin en stratejik kurumlarından biri.
Su yoksa hayat yok.
İklim krizi, kuraklık, nüfus artışı, 14 ilçe, 500’ü aşkın mahalle…
Hepsine su götürmek zorundasınız.
Bugün Türkiye’nin dört bir yanında AKP belediyeleri,
aylarca süren kesintiler yaşatırken,
vatandaşı tanker kuyruğuna sokarken,
kaynaklarını yönetemezken,
Eskişehir’de musluklar akmaya devam etti.
Kuraklığa rağmen ESKİ, kırsala kilometrelerce hat döşedi.
Mahalle mahalle içme suyu götürdü.
En uzak köylere bile çeşme açtı.
Bu doğal mı?
Hayır, emek.
Arıza olur mu?
Olur.
Çünkü boru, vana, pompa… Bunlar kul yapısıdır.
Allah’ın yarattığı değil—insanın ürettiği altyapıdır.
Bazen patlar, bazen gömülü hat bulunmaz,
bazen -7 derecede ekip yere inmek zorunda kalır.
Arıza büyüktür, yer bulması uzar, çözümü uzar.
Ve bu süreçte ESKİ ne yaptı?
Vatandaşı bilgilendirdi, açıklama yaptı, program paylaştı.
Ekip sahadaydı, çalışıyordu.
Buna “liyakatsizlik” mi denir?
Yoksa bir emek mücadelesi mi?
---------
Şimdi herkes aynaya baksın.
Liyakat; emeğe saygıdır.
Liyakat; sözünün arkasında durmaktır.
Liyakat; parti değiştirmekle değil, sorumluluk taşımakla ölçülür.
Liyakat; kıble gibidir—yönü bellidir, oynatamazsın.
Bizim abdestimizden şüphemiz yok.
Kıblemiz şaşmaz.
O yüzden siyaset meydanında nutuk atmak yerine,
bir gün -7 derecede arıza başında durun da görün:
kim çilekmiş, kim çamur içindeymiş…
Çünkü bu şehir, suyun değerini bilir.
Bu şehir emeğin değerini bilir.
Ve bu şehir—
lafla değil, yapılan işle hüküm verir.
Kalem burada biter.
Gerisini vicdan sahipleri okur.