Eskişehir Milli Eğitim Basın Bürosu Başarı Hikayesi Yazıyor

Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Basın Bürosuyla ilgili daha önce birkaç eleştiri yazım olmuştu. Atalarımız; ‘Yiğidi Öldür hakkını yeme” demiş. Daha önce eleştirilerimin odağında bulunan Eskişehir’in Basın ve Halkla İlişkiler Bürosu aylardır işlerini gerçekten layıkıyla yapıyor.

Eskişehir İl Milli Eğitim’in Basın ve Halkla ilişkiler Bürosundan Sorumlu Şube Müdürü Mustafa Okur ve ekibi görevlerini hakkıyla yaparak; kentimizde fark yaratıyor. Aynı zamanda hukukçu da olan Mustafa Okur, dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla Eskişehir İl Milli Eğitim’de öne çıkıyor. Ekibi de onun yönetiminde mesai mefhumunu gözetmeksizin, Eskişehir Milli Eğitim’in ve Bakanlığın hayata geçirdiği projeleri, yapılan işleri, açılışları, duyuruları, okullarımızın sportif akademik ve sanatsal başarılarını resmi site ve sosyal medya hesaplarında paylaşarak; kurumun tanıtımını başarıyla yapıyorlar. Özellikle hafta içi ve hafta sonlarında yapılan sosyal medya paylaşımları; görsel ve yazım kalitesiyle Eskişehir’deki diğer kurumlarla karşılaştırıldığında başarı yönünden büyük bir fark yaratıyor. Haber ve tanıtımlar sosyal medyada okuyucuların en çok takip ettiği saatlerde yapılırken; bu konudaki liyakat ve profesyonellik takdir topluyor. Eskişehir eğitim camiasını 27 yılı aşkın süredir takip ediyorum. Yaptığım haber ve yorumların büyük çoğunluğu olumlu olmasına rağmen, bunlar pek akılda kalmıyor. Olumsuz haber ve yorumlar unutulmuyor. Ve hep akıllarda kalıyor. Olumlular ise zaten o kurumun yapması gereken birer iş olarak görülüyor. Pek fazla takdir edilmiyor. Ancak son yıllarda devlet kurumlarında yaşanan liyakatsizlik yüzünden için büyük çoğunluğu mutsuz olan çalışanlar görevlerini özveriyle yapmıyor. Ya da yapamıyor. Böyle bir ortamda Eskişehir’de başarı hikayesi yazan sayın Mustafa Okur ile Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Bürosu çalışanları Setenay Bolat, Merve Güneş, Şule Cömert, Fatih Alçın, Erdem Barış Aktay’ı tebrik ediyorum.

////////////

“HİÇBİR ŞEY KORKUYA DAYANAN SAYGI KADAR İĞRENÇ DEĞİLDİR’

Adam seyahatten dönmüş, akşam yemekten sonra sormuş: “Eeee ne var, ne yok bakalım!” Kadın boynunu bükmüş: “Ne olsun, otobüste adamın biri gözlerini dikti bakıyor...” Adamın şivesi biraz bozuk: “Du bakalım ne olacak?” Kadın devam etmiş: “Apartmana girdim adam peşimde! Asansöre bindim, dairenin kapısını açtım adam peşimde...” “Du bakalım ne olacak?” Kadın olanları anlatmaya devam ediyor: “Yatak odasına girdim, soyundum, makyajımı temizledim, boy aynasında kendime baktım, ışığı söndürdüm, hafif kırmızı loş, yatağa uzandım.” Adam yine, “Du bakalım ne olacak?” deyince kadın dayanamamış: “Ulan sersem herif, olanlar oldu, daha ne bekliyorsun?” Sekiz milyon mültecinin ‘tüm yükünün Türk halkının sırtına yüklendiği’, devletin tüm kurumlarının ‘saygınlığının bilinçli şekilde’ yok edildiği, başta üniversiteler ve okullar olmak üzere tüm kurumlarda gerici vakıfların cirit attığı, 'bilimin değil de cehaletin prim yaptığı', afetlerde bilim adamlarına değil de din adamlarına itibar edildiği, adam yerine konulmadıkları için ülkenin yetişmiş beyin gücünün yurt dışına gitmek zorunda bırakıldığı, hukukun ayaklar altına alındığı, 'sendikaların emekçinin değil de güç sahiplerinin yanında olduğu' çocuklara tecavüz edenleri korumak için yayın yasaklarının getirildiği, ortamda ne yazık ki ülkemizde hala “Du bakalım ne olacak?” diyenlerin sayısı çok ama çok fazla!.. Başımıza bundan fazla daha ne kötülük gelecek? Albet Camus çok güzel söylemiş. “Hiçbir şey korkuya dayanan saygı kadar iğrenç değildir” diye...

///////////

NOSTALJİ

Eskişehir'de Cavit Çağlar'a Plaket

Yıl: 1992. 35 yıl önce DYP’li Devlet Bakanı Cavit Çağlar Eskişehir Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (ESİAD) düzenlediği etkinliğe katılıyor. Tarihi fotoğrafta dönemin ‘Eskişehir Valisi Ali Fuat Güven, ESİAD Başkanı Orhan Kesikoğlu ve ESİAD Yönetim Kurulu Üyeleri merhum Ali Çetinkaya, Selim Çolpan, Ömer Bilgin’ yer alıyor. 1944 Gümülcine doğumlu olan Cavit Çağlar 1982 yılında merhum Süleyman Demirel’in teklifini kabul ederek, siyasete girdi. 1987, 1991 ve 1995 seçimlerinde DYP’den Bursa Milletvekili seçildi. İlki ‘20 Kasım 1991- 25 Haziran 1993 tarihleri arasında, ikincisi 5 Ekim 1995- 6 Mart 1996 tarihleri arasında’ Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanlığı yaptı. Demirel’e yakınlığıyla öne çıktı. Hatta onun için “Demirel’in manevi evladı” deniliyordu. 1954 Erzincan Kemaliye doğumlu olan Ali Fuat Güven 38 yaşında Eskişehir Valisi oldu. DYP-SHP Koalisyon Hükümeti döneminde 21 Şubat 1992- 4 Ekim 1999 tarihleri arasında (7,5 yıl) Eskişehir Valiliği yaptı. İlk Valilik görevini Eskişehir’de yapan Güven, daha sonra Bursa Valiliği’ne atandı. 2003 yılında Uşak Valiliğine atanan Güven 2005 yılında emekli oldu. Güven, ‘çok sert ve disiplinli’ bir Vali’ydi. Tam bir devlet adamıydı. İktidarın değil, devletin valisiydi. Yapılan ‘ihaleleri titizlikle inceler, yanlış yapan’ bürokratlara acımazdı. Devletin tek kuruşunu zarara uğratan müdürleri’ cezalandırırdı. Hemen soruşturma açar, onları açığa alırdı. Eskişehir’de başarılı hizmetlerde bulundu. İz bırakan ve unutulmayan Valiler arasında yer aldı. O yıllardaki Orhan Kesikoğlu’nun başkanlığını yaptığı ESİAD ‘imza attığı işlerle hep kent gündeminde’ yer alıyordu. Kentimizin önemli sorunlarının çözümünde etkin oluyordu. Siyasi partilerin ‘yerel birleşenlerini ve Eskişehir’in tüm milletvekillerini Eskişehir paydasında bir araya’ getiriyordu. 1990’lı yıllarda ESİAD’ın yarattığı etkiyi daha sonraki yıllarda hiçbir demokratik kitle örgütü yapamadı. Kesikoğlu’ndan sonra ESİAD Başkanı olan Ali Çetinkaya 29 yıl önce 15 Aralık 1996’da Eskişehir’den Ankara’ya giderken, 18. kilometrede yolun kaygan olması nedeniyle aracın şarampole uçması nedeniyle yaşamını yitirdi. Çetinkaya hayatını yitirdiğinde 36 yaşındaydı. Çetinkaya’ya Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı Cennet olsun.

////////////

CUMARTESİ HİKAYESİ

Bir Küfür En İltifat Dolu Söz Olabilir

Yıl, 1879... Gazetecinin biri, Victor Hugo’ya soruyor: “Eserleriniz ve siz bugüne dek çok olumlu eleştiriler aldınız, çok övüldünüz. Bunlar arasında sizi en çok hangisi hoşnut etti?” Hugo başlıyor anlatmaya: “Karlı bir kış gecesiydi. Eş dostla yiyip içmiştik. Mesafe kısa diye, evime yaya olarak dönüyordum. Fena halde sıkışmıştım. Hızlı adımlarla, malikânemin bahçe kapısına vardım. Kapı kilitliydi. Var gücümle uşağıma seslendim: ‘İgooooooor!’ Defalarca haykırmama karşın İgor’un beni duyduğu yoktu. Sidik torbam Atlas Okyanusu büyüklüğüne ulaşmıştı. Altıma kaçırmak üzereydim. Yaşlılık işte. Çaresiz, bahçe duvarına yanaştım, etrafa bakındım, görünürde kimse yoktu, fermuarımı indirdim ve su dökmeye başladım. Tam o sırada arkamda bir at arabası durdu. Hiç kıpırdamadan, sessizce işiyordum. Arabacı nefret dolu bir sesle ‘Seni haddini bilmez, buruşuk o... çocuğu! O işediğin, Sefiller’in yazarı Victor Hugo’nun duvarıdır!’ dedi. “İşte, hayatımda duyduğum en iltifat dolu söz buydu.”

//////////

DÜNYA TARİHİ
Suikasttan İki Saat Sonra Başkanlık Yemini


62 yıl önce. John F. Kennedy 22 Kasım 1963’te Dallas’ta suikasta uğrayıp yaşamını yitirdi. Kennedy suikastinden sadece iki saat sonra yeni başkan Lyndon Johnson Air Force One uçağında başkanlık yemini ediyor. Yanında pembe Chanel döpiyesiyle Jacqueline Kennedy. Döpiyesi kan lekeleriyle dolu.

/////////////

APARTMANDA KAVGA OLUNCA KOMŞULAR(!)

///////////

UNUTULMAZ REPLİKLER

“Dükkanın önüne koltuk koyarsan insanlar oturmak isteyeceklerdir.” Misery / Ölüm Kitabı

////////

FIKRA

HANGİ SEYAHAT?

Bir havayolu iş adamları için özel bir promosyon başlatır: Biletini satın al, eşininki bedava.

Başarılı bir kampanyadan sonra havayolu bütün eşlere seyahatin nasıl geçtiğini sorar. Aldıkları cevap aynıdır: Hangi seyahat?

////////

ÇİVİ

“Bu hayatta en çok, kralın gölgesini kendi gölgesi sanan soytarılara üzülüyorum.” W. Shakespeare