Bir Çocuk Bıçaklandıysa Bu Sadece Bir Suç Değil Bir Çöküştür

Eskişehir’de okul çıkışı bıçaklanan 12 yaşındaki bir çocuk… Bu cümle tek başına bir utançtır. Ama asıl utanç, artık kimseyi şaşırtmıyor olmasıdır. Çünkü bu ülkede çocuklar artık yalnızca ders ziliyle değil; yoksullukla, şiddetle, denetimsizlikle büyüyor.

Ve iktidar hâlâ bu tabloyu “münferit olay” diyerek geçiştirmeye çalışıyor.

Geçemezsiniz.

Bir çocuk okuldan çıkıp eve sağ salim dönemiyorsa, bu devletin görevidir.
Dönemiyorsa, bu devletin kusurudur.

---------

Bu Ne İlk, Ne de Son

Bu olay ne ilktir, ne de son olacaktır.

Çünkü Türkiye’de şiddet yıllardır:
• Dizilerle normalleştirildi,
• Siyasetin diliyle sertleştirildi,
• Yoksullukla birlikte çocukların omzuna yüklendi.

Ama burada bir şeyi net söylemek gerekir:
Sokak suçlu değildir.

Sokak bir kültürdür.

Hepimiz o sokaklarda büyüdük.
Mahallede büyüdük.
Top oynadık, düştük, kalktık.
Büyüğün sözüne kulak verdik, küçüğü kolladık.

Sokak bir zamanlar başıboşluk değil, dayanışma demekti.
Merhameti vardı, gözü vardı, vicdanı vardı.

---------

Peki Sokak Neden Bu Hale Geldi?

Sokak değişmedi.
Sahipsiz bırakıldı.

Mahalle dağıldı.
Aile yoksullukla baş başa bırakıldı.
Okul yalnızlaştırıldı.
Rehberlik servisleri yetersiz kaldı.
Psikolog yok, sosyal hizmet yok.
Okul çevreleri başıboş.

Boşluğu kim doldurdu?

Öfke doldurdu.
Şiddet doldurdu.
Ekranlardan pompalanan güç gösterisi doldurdu.

Ve bu boşlukta büyüyen çocuk,
merhameti değil, bıçağı tanıdı.

Bugün 12 yaşındaki çocuklar bıçak taşıyorsa;
orada bir “ahlak” sorunu değil,
politik ve sosyal bir iflas vardır.

-----------

Okullar: Tek Hedef, Tek Ölçü

Okulu sadece sınavdan ibaret gören bir anlayış,
çocuğun ruhunu ve psikolojisini görmezden gelir.
Her şeyi tek bir noktaya kilitler.

Oysa çocuk sadece test çözen bir varlık değildir.
Duygusu vardır, korkusu vardır, öfkesi vardır.
Görülmek ister, duyulmak ister.

Bu görülmediğinde,
okul çocuğu tutamaz,
sokak tutar.

-----------

Yoksulluk: Sessiz Bir Patlayıcı

Yoksulluk sadece açlık değildir.
Yoksulluk, biriken öfkedir.
Yoksulluk, değersizlik hissidir.
Yoksulluk, geleceğin kararmasıdır.

Bu öfke patladığında:
• Kimi kendine zarar verir,
• Kimi başkasına,
• Kimi bıçağa sarılır.

Ama siz bu tabloya bakıp hâlâ “asayiş” diyorsanız,
meseleyi hâlâ anlamamışsınız demektir.

----------

İktidara Açık Sorular

Şimdi soruyorum:

Bu çocuklar kimin evlatları?
Bu sokaklar kimin sorumluluğu?
Bu okul çevreleri kimin denetiminde?

Her şeye karar veren, her şeyi bilen siz değil miydiniz?

Ama iş çocukları korumaya gelince
hep bir eksik, hep bir mazeret…

-----------

O Bıçakta Ne Var?

Bir çocuk bıçaklandığında:
• O bıçakta sosyal devletin geri çekilmesi vardır.
• O bıçakta rehbersiz bırakılmış bir kuşak vardır.
• O bıçakta “ben yaptım oldu” diyen bir siyaset vardır.

Ve siz hâlâ betonla, rakamla, maketle övünüyorsunuz.

Çocuklar ise kan kaybediyor.

---------

Son Söz

Bu ülkede çocuklar okul çıkışında bıçaklanıyorsa,
kimse çıkıp “kader” masalı anlatmasın.

Bu kader değil, yönetememektir.
Bu tesadüf değil, ihmaldir.
Bu bireysel suç değil, toplumsal bir çöküştür.

Ve bilin ki;
bir çocuğun canı bu kadar sahipsizse,
hiçbir koltuk, hiçbir makam, hiçbir iktidar masum değildir.