Hayatta yaratıcı gücümüzü bulmak çok önemli. Yaşam tutkumuzu hedefler koyarak perçinlemek, yeni amaçlar edinmek ve bunlara yönelik çalışmalar yapmak ise muhteşem. Hedeflerimizi belirleyip bu yönde çaba gösterirken fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak gelişiriz. Potansiyelimizi keşfeder ve gerçekleştirmeye başlarız. Ancak kendimize hedefler koyarken gücümüzü, kaynaklarımızı ve sınırlarımızı iyi bilerek yola çıkmamız lazım. Sınırların ötesine geçebilmek için öncelikle sınırları iyi tanımak ve bu konuda baştan kendimize dürüst olmak gerekir. Çünkü beklentilerimizi gerçekler üzerine kurduğumuzda, akılcı hedefler koyarız ve yol aldıkça motivasyonumuzu kaybetmeden ilerleriz. Hedefimiz ne olursa olsun oraya adım adım ulaşabiliriz. Bir anda birinci basamaktan merdivenin onuncu basamağına sıçrayamayız. Büyük hedefi daha küçük ve gerçekçi hedeflere bölmek, her adımı tamamladığımızda bir sonrakine geçebilmek, motivasyonumuzu arttırır ve süreci daha keyifli hale getirir.

Fakat her zaman motivasyonumuzu korumak mümkün olmayabilir.  Kendimizi gerçekten neyin duraksattığını görmek ve bunun arkasındaki duygulara, bakış açılarına ve kendimize olan tavrımıza bakmak bize nasıl bir yol izleyeceğimiz konusunda ışık tutar. Harekete geçmemize engel olan ve bizi duraksatan etmenleri ortadan kaldırdığımızda, istediğimiz şeyleri de başarmamız mümkün.

Aslında hepimiz hedeflerimiz doğrultusunda bir yolda ilerliyoruz. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki hayatta daima karşımıza sürprizler çıkabilir. Yol beklediğimizden farklı şekillenebilir. Eğer yürüdüğümüz yoldan eminsek, sakin kalıp yolu takip etmeli ve sürecin öğrettiklerine dikkat etmeliyiz. Çünkü hedefimize doğru yol alırken süreçte yaşadığımız her şey bize yeni bakış açıları kazandırır.

Motivasyonumuzu düşüren şeylere karşı farkındalığımızı kazandığımızda o negatif etkenlerle başa çıkma yollarını da öğreniriz. Beni hedefime ulaşmaktan alıkoyan nedir? Bunu farklı açıdan nasıl izleyebilirim? Nasıl bir yol alırım? Gibi sorulara verdiğimiz samimi cevaplar, süreçle ilgili farkındalık kazanmamıza yardımcı olur.

Kendi potansiyelimizin ve kaynaklarımızın farkında olmak, neler yapabileceğimizi bilerek hareket etmek, motivasyonumuzu koruyabilmek açısından önemli. Bir tavır olarak mükemmeliyetçilik bizi çok yorabilir. Mükemmeliyetçilik kendi gücümüz dahilinde elimizden gelenin en iyisini yapmaktan başka bir tanıma sahip. Kısaca; zihnimizdeki bir ideale ulaşmak için çok yüksek standartlar koyarız ve bu süreçte kendimize baskıcı bir tavır uygularız. En küçük başarısızlıkta motivasyonumuzu düşürür, hayatı kendimize zindan ederiz. Büyük resmi kaçırır, küçük detaylarda kaybolmaya başlarız. Bu tavır gerginlik ve yorgunluk yaratır. Motivasyonumuzu kırılgan bir hale getirir.

Motivasyonumuzu düşüren sebeplerden biri de çoğu zaman zorlandığımız durumun kendisinden çok o duruma dair düşüncelerimiz. Genelde bir güçlükle karşılaştığımızda zihnimizin içerisinde senaryolar yaratırız. Kendimizi oluşturduğumuz bu düşünce bulutlarında kaybederiz. Aslında böyle durumlarda kendi motivasyonumuzu bir anlamda kendimiz düşürmüş oluruz. Düşüncelerimizin çoğu, kendini tekrar eden varsayımsal ve çoğu zaman olumsuz kalıplardan oluşur. Aklımızı kurcalayan bu düşünceler belirdiğinde, hiç zaman kaybetmeden onlarla açık bir şekilde iletişim kurmalıyız. Ancak o zaman gerçekte ne olduğunu anlayabiliriz. Varsayımlarınız belirdiğinde şu şekilde sorularla karşılaşsanız: Hedefine giderken zihninde beliren korkularınızın ne kadarı gerçek? Bu varsayımların kaynağı nedir? Bu varsayımlar hangi durumlarda ortaya çıkıyor? Bu soruları daha da derinleştirebilirsiniz. Samimi bir şekilde verdiğiniz cevaplar ise sizi kaynağa götürecektir. Çoğunun sağlam bir temeli dahi olmadığını göreceksiniz.

Kimi zaman yaşamda kendimize hedefler koyarken o dönemki kapasitemizi, gücümüzü ve kaynaklarımızı yeterince tartmadan yola çıkmış olabiliriz. Motivasyonumuzu etkileyen faktörlerden biri de geçmişte yaşanan bir deneyimle ilgili olabilir. Sürekli geçmişe takılıp kaldığımızda herhangi bir şey yapmakta zorlanırız. Nankör yanımızın gördüğü tek şey “olması gereken” şeylerin olmadığı. Bu nedenle yaptığımız işi de büyük bir isteksizlikle yaparız ve elbette bir yerlerde takılıp kalırız. Hepimizin başarısız tecrübeleri olabilir. Her zaman her durumu kontrol edemeyiz. Hayat sürekli değişim halinde ve her gün yeni bir gün, her an yeni bir an ve geçmişteki biz, biz değiliz. Elimizden gelenin en iyisini yapmak ve dışarda bizi zorlayan koşullar belirdiğinde iç kaynaklarımıza ve güçlü yönlerinlerimize tutunmak, motivasyonumuzu ve gücümüzü arttırır.

Motivasyonun ve başarının temel şartı, hedeflerin arzulanan olması. Arzu edilmeyen bir uğraşta, insan süreklilik gösteremez.

Motivasyonumuzu kısa sürede yitiriyor ve vazgeçme eğilimi gösteriyorsak eğer kendimize bazı sorular yöneltmeliyiz. Acaba hedefim gerçekten bana mı ait? Yoksa dışardan herhangi bir etki oldu mu? Bu soru önemli, çünkü dışardan aldığımız etkiler bizim hedefimizi de şaşırtabilir, yolda motivasyonumuzu da düşürebilir.  Kişinin yöneldiği işlerde başarısı, o işe yönelik motivasyonunun bir sonucudur. Kendisine fayda sağlamayacağını düşündüğü durumlar, kişiye mutluluk vermeyen çabalar, hep sonuçsuz kalacaktır. Göstermiş olduğumuz çaba gerçekten özlem ve istek duyduğumuz işler için mi? Bu cevaplar önemli. Çünkü bir hedefe ilerlerken dışardan gelen olumsuz bir söylem, müdahale, bir eleştiri veya doğrudan bir yargı motivasyonumuzu tamamen yok edebilir. Eğer hedefimize ulaşmayı tüm varlığımızla arzu ediyorsak eğer bu yorumlardan etkilenmeyiz.

Bu nedenle başarı motivasyonu, motivasyon ise doğru seçimleri gerektirir.

Hayatın farklı dönemleri, çevresel faktörler ve sağlık gibi birçok durumlar da zaman zaman motivasyon kaybımıza neden olabilir. Motivasyonumuzun düştüğü zamanlarda zihnimizi dinlendirmek için sık sık fırsat yaratmak gerek. Süreçteki yolu sakin bir kafa ile değerlendirmek ise iyi bir yol haritası. Ara sıra kendimizi sıkışmış bulduğumuzda dar bakış açılarından, yılgınlıktan ve motivasyonsuzluktan bir adım geriye çekilmek ve büyük resmi hatırlamak gerek. Büyük resim hayatın tamamı. İçinde binlerce güzellikler olan rengarenk bir bahçe.

Kimi zaman sürekli hedefler koymak ve zamanı, enerjiyi, kaynakları gelecekteki bir hedefe odaklamak o anda neşemizi kaybetmemiz ile sonuçlanabilir. Sonuca kitlenip süreci kaybetmek tıpkı ufuktaki tek bir gemiye göz dikip koskoca bir gün batımını, martıları, denizin rengini ve yaşamın mucizelerini kaçırmak gibi olur. Kimi zaman hırsla sonuca bağımlı olduğumuzda mevcut anın hediyelerini, çevremiz ile olan ilişkilerimizi kaybetmeye ve hayatın tadını kaçırmaya başlarız. İyi hissetmeyi bir sonuçla eşleştirdiğimizde hayatımızdaki stres seviyesi yükselir.

Her yolculukta mutlaka kişiyi zorlayan engeller olur. Yoksa içimizdeki kahraman ortaya çıkabilir mi? Onu bir drama ya da bir hikâyeye çevirmek zorunda değiliz. Hayat dediğimiz kocaman bir yolculuk ve hayatta hep bir yolculuktayız. Tecrübelerimizin oluşmasını sağlayan ise hedeften çok yolun ta kendisi. Hedeflerimiz gelecekte de olsa oraya yürüdüğümüz yolu şu anda yürümekteyiz. Odağımız sonuçta değil şu anda olsun. Böylece hedefe ilerlerken yolculuğun tadını çıkartabiliriz. Çoğunlukla yolu yürümek bir yere varmaktan daha kıymetli.  Ve şimdi dur ve bak! Bu amaca ulaştığında her şey bitiyor mu? Yoksa yeni bir amaç yeni bir hedef beliriyor mu? Hedefler hayaller hiç biter mi? Sadece hedefin yok! Hayatın onlarca hediyesi var. Dostluklar, sohbetler, kitaplar, lezzetler, küçük molalar ve neşeli anlar. Bir ömür ferahlıkla yürüyebilirsin. İpleri biraz gevşet ki bir ömür boyu yolun keyfini çıkarabilesin. Kendi değerini an ve an hissedebilesin.

KONU YAŞAM    AYÇA ARSLAN BALLI   İKİ SAYFA OLACA                                                     

YÜRÜDÜĞÜN YOL

Hayatta yaratıcı gücümüzü bulmak çok önemli. Yaşam tutkumuzu hedefler koyarak perçinlemek, yeni amaçlar edinmek ve bunlara yönelik çalışmalar yapmak ise muhteşem. Hedeflerimizi belirleyip bu yönde çaba gösterirken fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak gelişiriz. Potansiyelimizi keşfeder ve gerçekleştirmeye başlarız. Ancak kendimize hedefler koyarken gücümüzü, kaynaklarımızı ve sınırlarımızı iyi bilerek yola çıkmamız lazım. Sınırların ötesine geçebilmek için öncelikle sınırları iyi tanımak ve bu konuda baştan kendimize dürüst olmak gerekir. Çünkü beklentilerimizi gerçekler üzerine kurduğumuzda, akılcı hedefler koyarız ve yol aldıkça motivasyonumuzu kaybetmeden ilerleriz. Hedefimiz ne olursa olsun oraya adım adım ulaşabiliriz. Bir anda birinci basamaktan merdivenin onuncu basamağına sıçrayamayız. Büyük hedefi daha küçük ve gerçekçi hedeflere bölmek, her adımı tamamladığımızda bir sonrakine geçebilmek, motivasyonumuzu arttırır ve süreci daha keyifli hale getirir.

Fakat her zaman motivasyonumuzu korumak mümkün olmayabilir.  Kendimizi gerçekten neyin duraksattığını görmek ve bunun arkasındaki duygulara, bakış açılarına ve kendimize olan tavrımıza bakmak bize nasıl bir yol izleyeceğimiz konusunda ışık tutar. Harekete geçmemize engel olan ve bizi duraksatan etmenleri ortadan kaldırdığımızda, istediğimiz şeyleri de başarmamız mümkün.

Aslında hepimiz hedeflerimiz doğrultusunda bir yolda ilerliyoruz. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki hayatta daima karşımıza sürprizler çıkabilir. Yol beklediğimizden farklı şekillenebilir. Eğer yürüdüğümüz yoldan eminsek, sakin kalıp yolu takip etmeli ve sürecin öğrettiklerine dikkat etmeliyiz. Çünkü hedefimize doğru yol alırken süreçte yaşadığımız her şey bize yeni bakış açıları kazandırır.

Motivasyonumuzu düşüren şeylere karşı farkındalığımızı kazandığımızda o negatif etkenlerle başa çıkma yollarını da öğreniriz. Beni hedefime ulaşmaktan alıkoyan nedir? Bunu farklı açıdan nasıl izleyebilirim? Nasıl bir yol alırım? Gibi sorulara verdiğimiz samimi cevaplar, süreçle ilgili farkındalık kazanmamıza yardımcı olur.

Kendi potansiyelimizin ve kaynaklarımızın farkında olmak, neler yapabileceğimizi bilerek hareket etmek, motivasyonumuzu koruyabilmek açısından önemli. Bir tavır olarak mükemmeliyetçilik bizi çok yorabilir. Mükemmeliyetçilik kendi gücümüz dahilinde elimizden gelenin en iyisini yapmaktan başka bir tanıma sahip. Kısaca; zihnimizdeki bir ideale ulaşmak için çok yüksek standartlar koyarız ve bu süreçte kendimize baskıcı bir tavır uygularız. En küçük başarısızlıkta motivasyonumuzu düşürür, hayatı kendimize zindan ederiz. Büyük resmi kaçırır, küçük detaylarda kaybolmaya başlarız. Bu tavır gerginlik ve yorgunluk yaratır. Motivasyonumuzu kırılgan bir hale getirir.

Motivasyonumuzu düşüren sebeplerden biri de çoğu zaman zorlandığımız durumun kendisinden çok o duruma dair düşüncelerimiz. Genelde bir güçlükle karşılaştığımızda zihnimizin içerisinde senaryolar yaratırız. Kendimizi oluşturduğumuz bu düşünce bulutlarında kaybederiz. Aslında böyle durumlarda kendi motivasyonumuzu bir anlamda kendimiz düşürmüş oluruz. Düşüncelerimizin çoğu, kendini tekrar eden varsayımsal ve çoğu zaman olumsuz kalıplardan oluşur. Aklımızı kurcalayan bu düşünceler belirdiğinde, hiç zaman kaybetmeden onlarla açık bir şekilde iletişim kurmalıyız. Ancak o zaman gerçekte ne olduğunu anlayabiliriz. Varsayımlarınız belirdiğinde şu şekilde sorularla karşılaşsanız: Hedefine giderken zihninde beliren korkularınızın ne kadarı gerçek? Bu varsayımların kaynağı nedir? Bu varsayımlar hangi durumlarda ortaya çıkıyor? Bu soruları daha da derinleştirebilirsiniz. Samimi bir şekilde verdiğiniz cevaplar ise sizi kaynağa götürecektir. Çoğunun sağlam bir temeli dahi olmadığını göreceksiniz.

Kimi zaman yaşamda kendimize hedefler koyarken o dönemki kapasitemizi, gücümüzü ve kaynaklarımızı yeterince tartmadan yola çıkmış olabiliriz. Motivasyonumuzu etkileyen faktörlerden biri de geçmişte yaşanan bir deneyimle ilgili olabilir. Sürekli geçmişe takılıp kaldığımızda herhangi bir şey yapmakta zorlanırız. Nankör yanımızın gördüğü tek şey “olması gereken” şeylerin olmadığı. Bu nedenle yaptığımız işi de büyük bir isteksizlikle yaparız ve elbette bir yerlerde takılıp kalırız. Hepimizin başarısız tecrübeleri olabilir. Her zaman her durumu kontrol edemeyiz. Hayat sürekli değişim halinde ve her gün yeni bir gün, her an yeni bir an ve geçmişteki biz, biz değiliz. Elimizden gelenin en iyisini yapmak ve dışarda bizi zorlayan koşullar belirdiğinde iç kaynaklarımıza ve güçlü yönlerinlerimize tutunmak, motivasyonumuzu ve gücümüzü arttırır.

Motivasyonun ve başarının temel şartı, hedeflerin arzulanan olması. Arzu edilmeyen bir uğraşta, insan süreklilik gösteremez.

Motivasyonumuzu kısa sürede yitiriyor ve vazgeçme eğilimi gösteriyorsak eğer kendimize bazı sorular yöneltmeliyiz. Acaba hedefim gerçekten bana mı ait? Yoksa dışardan herhangi bir etki oldu mu? Bu soru önemli, çünkü dışardan aldığımız etkiler bizim hedefimizi de şaşırtabilir, yolda motivasyonumuzu da düşürebilir.  Kişinin yöneldiği işlerde başarısı, o işe yönelik motivasyonunun bir sonucudur. Kendisine fayda sağlamayacağını düşündüğü durumlar, kişiye mutluluk vermeyen çabalar, hep sonuçsuz kalacaktır. Göstermiş olduğumuz çaba gerçekten özlem ve istek duyduğumuz işler için mi? Bu cevaplar önemli. Çünkü bir hedefe ilerlerken dışardan gelen olumsuz bir söylem, müdahale, bir eleştiri veya doğrudan bir yargı motivasyonumuzu tamamen yok edebilir. Eğer hedefimize ulaşmayı tüm varlığımızla arzu ediyorsak eğer bu yorumlardan etkilenmeyiz.

Bu nedenle başarı motivasyonu, motivasyon ise doğru seçimleri gerektirir.

Hayatın farklı dönemleri, çevresel faktörler ve sağlık gibi birçok durumlar da zaman zaman motivasyon kaybımıza neden olabilir. Motivasyonumuzun düştüğü zamanlarda zihnimizi dinlendirmek için sık sık fırsat yaratmak gerek. Süreçteki yolu sakin bir kafa ile değerlendirmek ise iyi bir yol haritası. Ara sıra kendimizi sıkışmış bulduğumuzda dar bakış açılarından, yılgınlıktan ve motivasyonsuzluktan bir adım geriye çekilmek ve büyük resmi hatırlamak gerek. Büyük resim hayatın tamamı. İçinde binlerce güzellikler olan rengarenk bir bahçe.

Kimi zaman sürekli hedefler koymak ve zamanı, enerjiyi, kaynakları gelecekteki bir hedefe odaklamak o anda neşemizi kaybetmemiz ile sonuçlanabilir. Sonuca kitlenip süreci kaybetmek tıpkı ufuktaki tek bir gemiye göz dikip koskoca bir gün batımını, martıları, denizin rengini ve yaşamın mucizelerini kaçırmak gibi olur. Kimi zaman hırsla sonuca bağımlı olduğumuzda mevcut anın hediyelerini, çevremiz ile olan ilişkilerimizi kaybetmeye ve hayatın tadını kaçırmaya başlarız. İyi hissetmeyi bir sonuçla eşleştirdiğimizde hayatımızdaki stres seviyesi yükselir.

Her yolculukta mutlaka kişiyi zorlayan engeller olur. Yoksa içimizdeki kahraman ortaya çıkabilir mi? Onu bir drama ya da bir hikâyeye çevirmek zorunda değiliz. Hayat dediğimiz kocaman bir yolculuk ve hayatta hep bir yolculuktayız. Tecrübelerimizin oluşmasını sağlayan ise hedeften çok yolun ta kendisi. Hedeflerimiz gelecekte de olsa oraya yürüdüğümüz yolu şu anda yürümekteyiz. Odağımız sonuçta değil şu anda olsun. Böylece hedefe ilerlerken yolculuğun tadını çıkartabiliriz. Çoğunlukla yolu yürümek bir yere varmaktan daha kıymetli.  Ve şimdi dur ve bak! Bu amaca ulaştığında her şey bitiyor mu? Yoksa yeni bir amaç yeni bir hedef beliriyor mu? Hedefler hayaller hiç biter mi? Sadece hedefin yok! Hayatın onlarca hediyesi var. Dostluklar, sohbetler, kitaplar, lezzetler, küçük molalar ve neşeli anlar. Bir ömür ferahlıkla yürüyebilirsin. İpleri biraz gevşet ki bir ömür boyu yolun keyfini çıkarabilesin. Kendi değerini an ve an hissedebilesin.

KONU YAŞAM    AYÇA ARSLAN BALLI   İKİ SAYFA OLACA                                                     

YÜRÜDÜĞÜN YOL

Hayatta yaratıcı gücümüzü bulmak çok önemli. Yaşam tutkumuzu hedefler koyarak perçinlemek, yeni amaçlar edinmek ve bunlara yönelik çalışmalar yapmak ise muhteşem. Hedeflerimizi belirleyip bu yönde çaba gösterirken fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak gelişiriz. Potansiyelimizi keşfeder ve gerçekleştirmeye başlarız. Ancak kendimize hedefler koyarken gücümüzü, kaynaklarımızı ve sınırlarımızı iyi bilerek yola çıkmamız lazım. Sınırların ötesine geçebilmek için öncelikle sınırları iyi tanımak ve bu konuda baştan kendimize dürüst olmak gerekir. Çünkü beklentilerimizi gerçekler üzerine kurduğumuzda, akılcı hedefler koyarız ve yol aldıkça motivasyonumuzu kaybetmeden ilerleriz. Hedefimiz ne olursa olsun oraya adım adım ulaşabiliriz. Bir anda birinci basamaktan merdivenin onuncu basamağına sıçrayamayız. Büyük hedefi daha küçük ve gerçekçi hedeflere bölmek, her adımı tamamladığımızda bir sonrakine geçebilmek, motivasyonumuzu arttırır ve süreci daha keyifli hale getirir.

Fakat her zaman motivasyonumuzu korumak mümkün olmayabilir.  Kendimizi gerçekten neyin duraksattığını görmek ve bunun arkasındaki duygulara, bakış açılarına ve kendimize olan tavrımıza bakmak bize nasıl bir yol izleyeceğimiz konusunda ışık tutar. Harekete geçmemize engel olan ve bizi duraksatan etmenleri ortadan kaldırdığımızda, istediğimiz şeyleri de başarmamız mümkün.

Aslında hepimiz hedeflerimiz doğrultusunda bir yolda ilerliyoruz. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki hayatta daima karşımıza sürprizler çıkabilir. Yol beklediğimizden farklı şekillenebilir. Eğer yürüdüğümüz yoldan eminsek, sakin kalıp yolu takip etmeli ve sürecin öğrettiklerine dikkat etmeliyiz. Çünkü hedefimize doğru yol alırken süreçte yaşadığımız her şey bize yeni bakış açıları kazandırır.

Motivasyonumuzu düşüren şeylere karşı farkındalığımızı kazandığımızda o negatif etkenlerle başa çıkma yollarını da öğreniriz. Beni hedefime ulaşmaktan alıkoyan nedir? Bunu farklı açıdan nasıl izleyebilirim? Nasıl bir yol alırım? Gibi sorulara verdiğimiz samimi cevaplar, süreçle ilgili farkındalık kazanmamıza yardımcı olur.

Kendi potansiyelimizin ve kaynaklarımızın farkında olmak, neler yapabileceğimizi bilerek hareket etmek, motivasyonumuzu koruyabilmek açısından önemli. Bir tavır olarak mükemmeliyetçilik bizi çok yorabilir. Mükemmeliyetçilik kendi gücümüz dahilinde elimizden gelenin en iyisini yapmaktan başka bir tanıma sahip. Kısaca; zihnimizdeki bir ideale ulaşmak için çok yüksek standartlar koyarız ve bu süreçte kendimize baskıcı bir tavır uygularız. En küçük başarısızlıkta motivasyonumuzu düşürür, hayatı kendimize zindan ederiz. Büyük resmi kaçırır, küçük detaylarda kaybolmaya başlarız. Bu tavır gerginlik ve yorgunluk yaratır. Motivasyonumuzu kırılgan bir hale getirir.

Motivasyonumuzu düşüren sebeplerden biri de çoğu zaman zorlandığımız durumun kendisinden çok o duruma dair düşüncelerimiz. Genelde bir güçlükle karşılaştığımızda zihnimizin içerisinde senaryolar yaratırız. Kendimizi oluşturduğumuz bu düşünce bulutlarında kaybederiz. Aslında böyle durumlarda kendi motivasyonumuzu bir anlamda kendimiz düşürmüş oluruz. Düşüncelerimizin çoğu, kendini tekrar eden varsayımsal ve çoğu zaman olumsuz kalıplardan oluşur. Aklımızı kurcalayan bu düşünceler belirdiğinde, hiç zaman kaybetmeden onlarla açık bir şekilde iletişim kurmalıyız. Ancak o zaman gerçekte ne olduğunu anlayabiliriz. Varsayımlarınız belirdiğinde şu şekilde sorularla karşılaşsanız: Hedefine giderken zihninde beliren korkularınızın ne kadarı gerçek? Bu varsayımların kaynağı nedir? Bu varsayımlar hangi durumlarda ortaya çıkıyor? Bu soruları daha da derinleştirebilirsiniz. Samimi bir şekilde verdiğiniz cevaplar ise sizi kaynağa götürecektir. Çoğunun sağlam bir temeli dahi olmadığını göreceksiniz.

Kimi zaman yaşamda kendimize hedefler koyarken o dönemki kapasitemizi, gücümüzü ve kaynaklarımızı yeterince tartmadan yola çıkmış olabiliriz. Motivasyonumuzu etkileyen faktörlerden biri de geçmişte yaşanan bir deneyimle ilgili olabilir. Sürekli geçmişe takılıp kaldığımızda herhangi bir şey yapmakta zorlanırız. Nankör yanımızın gördüğü tek şey “olması gereken” şeylerin olmadığı. Bu nedenle yaptığımız işi de büyük bir isteksizlikle yaparız ve elbette bir yerlerde takılıp kalırız. Hepimizin başarısız tecrübeleri olabilir. Her zaman her durumu kontrol edemeyiz. Hayat sürekli değişim halinde ve her gün yeni bir gün, her an yeni bir an ve geçmişteki biz, biz değiliz. Elimizden gelenin en iyisini yapmak ve dışarda bizi zorlayan koşullar belirdiğinde iç kaynaklarımıza ve güçlü yönlerinlerimize tutunmak, motivasyonumuzu ve gücümüzü arttırır.

Motivasyonun ve başarının temel şartı, hedeflerin arzulanan olması. Arzu edilmeyen bir uğraşta, insan süreklilik gösteremez.

Motivasyonumuzu kısa sürede yitiriyor ve vazgeçme eğilimi gösteriyorsak eğer kendimize bazı sorular yöneltmeliyiz. Acaba hedefim gerçekten bana mı ait? Yoksa dışardan herhangi bir etki oldu mu? Bu soru önemli, çünkü dışardan aldığımız etkiler bizim hedefimizi de şaşırtabilir, yolda motivasyonumuzu da düşürebilir.  Kişinin yöneldiği işlerde başarısı, o işe yönelik motivasyonunun bir sonucudur. Kendisine fayda sağlamayacağını düşündüğü durumlar, kişiye mutluluk vermeyen çabalar, hep sonuçsuz kalacaktır. Göstermiş olduğumuz çaba gerçekten özlem ve istek duyduğumuz işler için mi? Bu cevaplar önemli. Çünkü bir hedefe ilerlerken dışardan gelen olumsuz bir söylem, müdahale, bir eleştiri veya doğrudan bir yargı motivasyonumuzu tamamen yok edebilir. Eğer hedefimize ulaşmayı tüm varlığımızla arzu ediyorsak eğer bu yorumlardan etkilenmeyiz.

Bu nedenle başarı motivasyonu, motivasyon ise doğru seçimleri gerektirir.

Hayatın farklı dönemleri, çevresel faktörler ve sağlık gibi birçok durumlar da zaman zaman motivasyon kaybımıza neden olabilir. Motivasyonumuzun düştüğü zamanlarda zihnimizi dinlendirmek için sık sık fırsat yaratmak gerek. Süreçteki yolu sakin bir kafa ile değerlendirmek ise iyi bir yol haritası. Ara sıra kendimizi sıkışmış bulduğumuzda dar bakış açılarından, yılgınlıktan ve motivasyonsuzluktan bir adım geriye çekilmek ve büyük resmi hatırlamak gerek. Büyük resim hayatın tamamı. İçinde binlerce güzellikler olan rengarenk bir bahçe.

Kimi zaman sürekli hedefler koymak ve zamanı, enerjiyi, kaynakları gelecekteki bir hedefe odaklamak o anda neşemizi kaybetmemiz ile sonuçlanabilir. Sonuca kitlenip süreci kaybetmek tıpkı ufuktaki tek bir gemiye göz dikip koskoca bir gün batımını, martıları, denizin rengini ve yaşamın mucizelerini kaçırmak gibi olur. Kimi zaman hırsla sonuca bağımlı olduğumuzda mevcut anın hediyelerini, çevremiz ile olan ilişkilerimizi kaybetmeye ve hayatın tadını kaçırmaya başlarız. İyi hissetmeyi bir sonuçla eşleştirdiğimizde hayatımızdaki stres seviyesi yükselir.

Her yolculukta mutlaka kişiyi zorlayan engeller olur. Yoksa içimizdeki kahraman ortaya çıkabilir mi? Onu bir drama ya da bir hikâyeye çevirmek zorunda değiliz. Hayat dediğimiz kocaman bir yolculuk ve hayatta hep bir yolculuktayız. Tecrübelerimizin oluşmasını sağlayan ise hedeften çok yolun ta kendisi. Hedeflerimiz gelecekte de olsa oraya yürüdüğümüz yolu şu anda yürümekteyiz. Odağımız sonuçta değil şu anda olsun. Böylece hedefe ilerlerken yolculuğun tadını çıkartabiliriz. Çoğunlukla yolu yürümek bir yere varmaktan daha kıymetli.  Ve şimdi dur ve bak! Bu amaca ulaştığında her şey bitiyor mu? Yoksa yeni bir amaç yeni bir hedef beliriyor mu? Hedefler hayaller hiç biter mi? Sadece hedefin yok! Hayatın onlarca hediyesi var. Dostluklar, sohbetler, kitaplar, lezzetler, küçük molalar ve neşeli anlar. Bir ömür ferahlıkla yürüyebilirsin. İpleri biraz gevşet ki bir ömür boyu yolun keyfini çıkarabilesin. Kendi değerini an ve an hissedebilesin.

Yürüdüğün Yol

Hayatta yaratıcı gücümüzü bulmak çok önemli. Yaşam tutkumuzu hedefler koyarak perçinlemek, yeni amaçlar edinmek ve bunlara yönelik çalışmalar yapmak ise muhteşem. Hedeflerimizi belirleyip bu yönde çaba gösterirken fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak gelişiriz. Potansiyelimizi keşfeder ve gerçekleştirmeye başlarız. Ancak kendimize hedefler koyarken gücümüzü, kaynaklarımızı ve sınırlarımızı iyi bilerek yola çıkmamız lazım. Sınırların ötesine geçebilmek için öncelikle sınırları iyi tanımak ve bu konuda baştan kendimize dürüst olmak gerekir. Çünkü beklentilerimizi gerçekler üzerine kurduğumuzda, akılcı hedefler koyarız ve yol aldıkça motivasyonumuzu kaybetmeden ilerleriz. Hedefimiz ne olursa olsun oraya adım adım ulaşabiliriz. Bir anda birinci basamaktan merdivenin onuncu basamağına sıçrayamayız. Büyük hedefi daha küçük ve gerçekçi hedeflere bölmek, her adımı tamamladığımızda bir sonrakine geçebilmek, motivasyonumuzu arttırır ve süreci daha keyifli hale getirir.

Fakat her zaman motivasyonumuzu korumak mümkün olmayabilir.  Kendimizi gerçekten neyin duraksattığını görmek ve bunun arkasındaki duygulara, bakış açılarına ve kendimize olan tavrımıza bakmak bize nasıl bir yol izleyeceğimiz konusunda ışık tutar. Harekete geçmemize engel olan ve bizi duraksatan etmenleri ortadan kaldırdığımızda, istediğimiz şeyleri de başarmamız mümkün.

Aslında hepimiz hedeflerimiz doğrultusunda bir yolda ilerliyoruz. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki hayatta daima karşımıza sürprizler çıkabilir. Yol beklediğimizden farklı şekillenebilir. Eğer yürüdüğümüz yoldan eminsek, sakin kalıp yolu takip etmeli ve sürecin öğrettiklerine dikkat etmeliyiz. Çünkü hedefimize doğru yol alırken süreçte yaşadığımız her şey bize yeni bakış açıları kazandırır.

Motivasyonumuzu düşüren şeylere karşı farkındalığımızı kazandığımızda o negatif etkenlerle başa çıkma yollarını da öğreniriz. Beni hedefime ulaşmaktan alıkoyan nedir? Bunu farklı açıdan nasıl izleyebilirim? Nasıl bir yol alırım? Gibi sorulara verdiğimiz samimi cevaplar, süreçle ilgili farkındalık kazanmamıza yardımcı olur.

Kendi potansiyelimizin ve kaynaklarımızın farkında olmak, neler yapabileceğimizi bilerek hareket etmek, motivasyonumuzu koruyabilmek açısından önemli. Bir tavır olarak mükemmeliyetçilik bizi çok yorabilir. Mükemmeliyetçilik kendi gücümüz dahilinde elimizden gelenin en iyisini yapmaktan başka bir tanıma sahip. Kısaca; zihnimizdeki bir ideale ulaşmak için çok yüksek standartlar koyarız ve bu süreçte kendimize baskıcı bir tavır uygularız. En küçük başarısızlıkta motivasyonumuzu düşürür, hayatı kendimize zindan ederiz. Büyük resmi kaçırır, küçük detaylarda kaybolmaya başlarız. Bu tavır gerginlik ve yorgunluk yaratır. Motivasyonumuzu kırılgan bir hale getirir.

Motivasyonumuzu düşüren sebeplerden biri de çoğu zaman zorlandığımız durumun kendisinden çok o duruma dair düşüncelerimiz. Genelde bir güçlükle karşılaştığımızda zihnimizin içerisinde senaryolar yaratırız. Kendimizi oluşturduğumuz bu düşünce bulutlarında kaybederiz. Aslında böyle durumlarda kendi motivasyonumuzu bir anlamda kendimiz düşürmüş oluruz. Düşüncelerimizin çoğu, kendini tekrar eden varsayımsal ve çoğu zaman olumsuz kalıplardan oluşur. Aklımızı kurcalayan bu düşünceler belirdiğinde, hiç zaman kaybetmeden onlarla açık bir şekilde iletişim kurmalıyız. Ancak o zaman gerçekte ne olduğunu anlayabiliriz. Varsayımlarınız belirdiğinde şu şekilde sorularla karşılaşsanız: Hedefine giderken zihninde beliren korkularınızın ne kadarı gerçek? Bu varsayımların kaynağı nedir? Bu varsayımlar hangi durumlarda ortaya çıkıyor? Bu soruları daha da derinleştirebilirsiniz. Samimi bir şekilde verdiğiniz cevaplar ise sizi kaynağa götürecektir. Çoğunun sağlam bir temeli dahi olmadığını göreceksiniz.

Kimi zaman yaşamda kendimize hedefler koyarken o dönemki kapasitemizi, gücümüzü ve kaynaklarımızı yeterince tartmadan yola çıkmış olabiliriz. Motivasyonumuzu etkileyen faktörlerden biri de geçmişte yaşanan bir deneyimle ilgili olabilir. Sürekli geçmişe takılıp kaldığımızda herhangi bir şey yapmakta zorlanırız. Nankör yanımızın gördüğü tek şey “olması gereken” şeylerin olmadığı. Bu nedenle yaptığımız işi de büyük bir isteksizlikle yaparız ve elbette bir yerlerde takılıp kalırız. Hepimizin başarısız tecrübeleri olabilir. Her zaman her durumu kontrol edemeyiz. Hayat sürekli değişim halinde ve her gün yeni bir gün, her an yeni bir an ve geçmişteki biz, biz değiliz. Elimizden gelenin en iyisini yapmak ve dışarda bizi zorlayan koşullar belirdiğinde iç kaynaklarımıza ve güçlü yönlerinlerimize tutunmak, motivasyonumuzu ve gücümüzü arttırır.

Motivasyonun ve başarının temel şartı, hedeflerin arzulanan olması. Arzu edilmeyen bir uğraşta, insan süreklilik gösteremez.

Motivasyonumuzu kısa sürede yitiriyor ve vazgeçme eğilimi gösteriyorsak eğer kendimize bazı sorular yöneltmeliyiz. Acaba hedefim gerçekten bana mı ait? Yoksa dışardan herhangi bir etki oldu mu? Bu soru önemli, çünkü dışardan aldığımız etkiler bizim hedefimizi de şaşırtabilir, yolda motivasyonumuzu da düşürebilir.  Kişinin yöneldiği işlerde başarısı, o işe yönelik motivasyonunun bir sonucudur. Kendisine fayda sağlamayacağını düşündüğü durumlar, kişiye mutluluk vermeyen çabalar, hep sonuçsuz kalacaktır. Göstermiş olduğumuz çaba gerçekten özlem ve istek duyduğumuz işler için mi? Bu cevaplar önemli. Çünkü bir hedefe ilerlerken dışardan gelen olumsuz bir söylem, müdahale, bir eleştiri veya doğrudan bir yargı motivasyonumuzu tamamen yok edebilir. Eğer hedefimize ulaşmayı tüm varlığımızla arzu ediyorsak eğer bu yorumlardan etkilenmeyiz.

Bu nedenle başarı motivasyonu, motivasyon ise doğru seçimleri gerektirir.

Hayatın farklı dönemleri, çevresel faktörler ve sağlık gibi birçok durumlar da zaman zaman motivasyon kaybımıza neden olabilir. Motivasyonumuzun düştüğü zamanlarda zihnimizi dinlendirmek için sık sık fırsat yaratmak gerek. Süreçteki yolu sakin bir kafa ile değerlendirmek ise iyi bir yol haritası. Ara sıra kendimizi sıkışmış bulduğumuzda dar bakış açılarından, yılgınlıktan ve motivasyonsuzluktan bir adım geriye çekilmek ve büyük resmi hatırlamak gerek. Büyük resim hayatın tamamı. İçinde binlerce güzellikler olan rengarenk bir bahçe.

Kimi zaman sürekli hedefler koymak ve zamanı, enerjiyi, kaynakları gelecekteki bir hedefe odaklamak o anda neşemizi kaybetmemiz ile sonuçlanabilir. Sonuca kitlenip süreci kaybetmek tıpkı ufuktaki tek bir gemiye göz dikip koskoca bir gün batımını, martıları, denizin rengini ve yaşamın mucizelerini kaçırmak gibi olur. Kimi zaman hırsla sonuca bağımlı olduğumuzda mevcut anın hediyelerini, çevremiz ile olan ilişkilerimizi kaybetmeye ve hayatın tadını kaçırmaya başlarız. İyi hissetmeyi bir sonuçla eşleştirdiğimizde hayatımızdaki stres seviyesi yükselir.

Her yolculukta mutlaka kişiyi zorlayan engeller olur. Yoksa içimizdeki kahraman ortaya çıkabilir mi? Onu bir drama ya da bir hikâyeye çevirmek zorunda değiliz. Hayat dediğimiz kocaman bir yolculuk ve hayatta hep bir yolculuktayız. Tecrübelerimizin oluşmasını sağlayan ise hedeften çok yolun ta kendisi. Hedeflerimiz gelecekte de olsa oraya yürüdüğümüz yolu şu anda yürümekteyiz. Odağımız sonuçta değil şu anda olsun. Böylece hedefe ilerlerken yolculuğun tadını çıkartabiliriz. Çoğunlukla yolu yürümek bir yere varmaktan daha kıymetli.  Ve şimdi dur ve bak! Bu amaca ulaştığında her şey bitiyor mu? Yoksa yeni bir amaç yeni bir hedef beliriyor mu? Hedefler hayaller hiç biter mi? Sadece hedefin yok! Hayatın onlarca hediyesi var. Dostluklar, sohbetler, kitaplar, lezzetler, küçük molalar ve neşeli anlar. Bir ömür ferahlıkla yürüyebilirsin. İpleri biraz gevşet ki bir ömür boyu yolun keyfini çıkarabilesin. Kendi değerini an ve an hissedebilesin.

                                                        

Yürüdüğün Yol

Hayatta yaratıcı gücümüzü bulmak çok önemli. Yaşam tutkumuzu hedefler koyarak perçinlemek, yeni amaçlar edinmek ve bunlara yönelik çalışmalar yapmak ise muhteşem. Hedeflerimizi belirleyip bu yönde çaba gösterirken fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak gelişiriz. Potansiyelimizi keşfeder ve gerçekleştirmeye başlarız. Ancak kendimize hedefler koyarken gücümüzü, kaynaklarımızı ve sınırlarımızı iyi bilerek yola çıkmamız lazım. Sınırların ötesine geçebilmek için öncelikle sınırları iyi tanımak ve bu konuda baştan kendimize dürüst olmak gerekir. Çünkü beklentilerimizi gerçekler üzerine kurduğumuzda, akılcı hedefler koyarız ve yol aldıkça motivasyonumuzu kaybetmeden ilerleriz. Hedefimiz ne olursa olsun oraya adım adım ulaşabiliriz. Bir anda birinci basamaktan merdivenin onuncu basamağına sıçrayamayız. Büyük hedefi daha küçük ve gerçekçi hedeflere bölmek, her adımı tamamladığımızda bir sonrakine geçebilmek, motivasyonumuzu arttırır ve süreci daha keyifli hale getirir.

Fakat her zaman motivasyonumuzu korumak mümkün olmayabilir.  Kendimizi gerçekten neyin duraksattığını görmek ve bunun arkasındaki duygulara, bakış açılarına ve kendimize olan tavrımıza bakmak bize nasıl bir yol izleyeceğimiz konusunda ışık tutar. Harekete geçmemize engel olan ve bizi duraksatan etmenleri ortadan kaldırdığımızda, istediğimiz şeyleri de başarmamız mümkün.

Aslında hepimiz hedeflerimiz doğrultusunda bir yolda ilerliyoruz. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki hayatta daima karşımıza sürprizler çıkabilir. Yol beklediğimizden farklı şekillenebilir. Eğer yürüdüğümüz yoldan eminsek, sakin kalıp yolu takip etmeli ve sürecin öğrettiklerine dikkat etmeliyiz. Çünkü hedefimize doğru yol alırken süreçte yaşadığımız her şey bize yeni bakış açıları kazandırır.

Motivasyonumuzu düşüren şeylere karşı farkındalığımızı kazandığımızda o negatif etkenlerle başa çıkma yollarını da öğreniriz. Beni hedefime ulaşmaktan alıkoyan nedir? Bunu farklı açıdan nasıl izleyebilirim? Nasıl bir yol alırım? Gibi sorulara verdiğimiz samimi cevaplar, süreçle ilgili farkındalık kazanmamıza yardımcı olur.

Kendi potansiyelimizin ve kaynaklarımızın farkında olmak, neler yapabileceğimizi bilerek hareket etmek, motivasyonumuzu koruyabilmek açısından önemli. Bir tavır olarak mükemmeliyetçilik bizi çok yorabilir. Mükemmeliyetçilik kendi gücümüz dahilinde elimizden gelenin en iyisini yapmaktan başka bir tanıma sahip. Kısaca; zihnimizdeki bir ideale ulaşmak için çok yüksek standartlar koyarız ve bu süreçte kendimize baskıcı bir tavır uygularız. En küçük başarısızlıkta motivasyonumuzu düşürür, hayatı kendimize zindan ederiz. Büyük resmi kaçırır, küçük detaylarda kaybolmaya başlarız. Bu tavır gerginlik ve yorgunluk yaratır. Motivasyonumuzu kırılgan bir hale getirir.

Motivasyonumuzu düşüren sebeplerden biri de çoğu zaman zorlandığımız durumun kendisinden çok o duruma dair düşüncelerimiz. Genelde bir güçlükle karşılaştığımızda zihnimizin içerisinde senaryolar yaratırız. Kendimizi oluşturduğumuz bu düşünce bulutlarında kaybederiz. Aslında böyle durumlarda kendi motivasyonumuzu bir anlamda kendimiz düşürmüş oluruz. Düşüncelerimizin çoğu, kendini tekrar eden varsayımsal ve çoğu zaman olumsuz kalıplardan oluşur. Aklımızı kurcalayan bu düşünceler belirdiğinde, hiç zaman kaybetmeden onlarla açık bir şekilde iletişim kurmalıyız. Ancak o zaman gerçekte ne olduğunu anlayabiliriz. Varsayımlarınız belirdiğinde şu şekilde sorularla karşılaşsanız: Hedefine giderken zihninde beliren korkularınızın ne kadarı gerçek? Bu varsayımların kaynağı nedir? Bu varsayımlar hangi durumlarda ortaya çıkıyor? Bu soruları daha da derinleştirebilirsiniz. Samimi bir şekilde verdiğiniz cevaplar ise sizi kaynağa götürecektir. Çoğunun sağlam bir temeli dahi olmadığını göreceksiniz.

Kimi zaman yaşamda kendimize hedefler koyarken o dönemki kapasitemizi, gücümüzü ve kaynaklarımızı yeterince tartmadan yola çıkmış olabiliriz. Motivasyonumuzu etkileyen faktörlerden biri de geçmişte yaşanan bir deneyimle ilgili olabilir. Sürekli geçmişe takılıp kaldığımızda herhangi bir şey yapmakta zorlanırız. Nankör yanımızın gördüğü tek şey “olması gereken” şeylerin olmadığı. Bu nedenle yaptığımız işi de büyük bir isteksizlikle yaparız ve elbette bir yerlerde takılıp kalırız. Hepimizin başarısız tecrübeleri olabilir. Her zaman her durumu kontrol edemeyiz. Hayat sürekli değişim halinde ve her gün yeni bir gün, her an yeni bir an ve geçmişteki biz, biz değiliz. Elimizden gelenin en iyisini yapmak ve dışarda bizi zorlayan koşullar belirdiğinde iç kaynaklarımıza ve güçlü yönlerinlerimize tutunmak, motivasyonumuzu ve gücümüzü arttırır.

Motivasyonun ve başarının temel şartı, hedeflerin arzulanan olması. Arzu edilmeyen bir uğraşta, insan süreklilik gösteremez.

Motivasyonumuzu kısa sürede yitiriyor ve vazgeçme eğilimi gösteriyorsak eğer kendimize bazı sorular yöneltmeliyiz. Acaba hedefim gerçekten bana mı ait? Yoksa dışardan herhangi bir etki oldu mu? Bu soru önemli, çünkü dışardan aldığımız etkiler bizim hedefimizi de şaşırtabilir, yolda motivasyonumuzu da düşürebilir.  Kişinin yöneldiği işlerde başarısı, o işe yönelik motivasyonunun bir sonucudur. Kendisine fayda sağlamayacağını düşündüğü durumlar, kişiye mutluluk vermeyen çabalar, hep sonuçsuz kalacaktır. Göstermiş olduğumuz çaba gerçekten özlem ve istek duyduğumuz işler için mi? Bu cevaplar önemli. Çünkü bir hedefe ilerlerken dışardan gelen olumsuz bir söylem, müdahale, bir eleştiri veya doğrudan bir yargı motivasyonumuzu tamamen yok edebilir. Eğer hedefimize ulaşmayı tüm varlığımızla arzu ediyorsak eğer bu yorumlardan etkilenmeyiz.

Bu nedenle başarı motivasyonu, motivasyon ise doğru seçimleri gerektirir.

Hayatın farklı dönemleri, çevresel faktörler ve sağlık gibi birçok durumlar da zaman zaman motivasyon kaybımıza neden olabilir. Motivasyonumuzun düştüğü zamanlarda zihnimizi dinlendirmek için sık sık fırsat yaratmak gerek. Süreçteki yolu sakin bir kafa ile değerlendirmek ise iyi bir yol haritası. Ara sıra kendimizi sıkışmış bulduğumuzda dar bakış açılarından, yılgınlıktan ve motivasyonsuzluktan bir adım geriye çekilmek ve büyük resmi hatırlamak gerek. Büyük resim hayatın tamamı. İçinde binlerce güzellikler olan rengarenk bir bahçe.

Kimi zaman sürekli hedefler koymak ve zamanı, enerjiyi, kaynakları gelecekteki bir hedefe odaklamak o anda neşemizi kaybetmemiz ile sonuçlanabilir. Sonuca kitlenip süreci kaybetmek tıpkı ufuktaki tek bir gemiye göz dikip koskoca bir gün batımını, martıları, denizin rengini ve yaşamın mucizelerini kaçırmak gibi olur. Kimi zaman hırsla sonuca bağımlı olduğumuzda mevcut anın hediyelerini, çevremiz ile olan ilişkilerimizi kaybetmeye ve hayatın tadını kaçırmaya başlarız. İyi hissetmeyi bir sonuçla eşleştirdiğimizde hayatımızdaki stres seviyesi yükselir.

Her yolculukta mutlaka kişiyi zorlayan engeller olur. Yoksa içimizdeki kahraman ortaya çıkabilir mi? Onu bir drama ya da bir hikâyeye çevirmek zorunda değiliz. Hayat dediğimiz kocaman bir yolculuk ve hayatta hep bir yolculuktayız. Tecrübelerimizin oluşmasını sağlayan ise hedeften çok yolun ta kendisi. Hedeflerimiz gelecekte de olsa oraya yürüdüğümüz yolu şu anda yürümekteyiz. Odağımız sonuçta değil şu anda olsun. Böylece hedefe ilerlerken yolculuğun tadını çıkartabiliriz. Çoğunlukla yolu yürümek bir yere varmaktan daha kıymetli.  Ve şimdi dur ve bak! Bu amaca ulaştığında her şey bitiyor mu? Yoksa yeni bir amaç yeni bir hedef beliriyor mu? Hedefler hayaller hiç biter mi? Sadece hedefin yok! Hayatın onlarca hediyesi var. Dostluklar, sohbetler, kitaplar, lezzetler, küçük molalar ve neşeli anlar. Bir ömür ferahlıkla yürüyebilirsin. İpleri biraz gevşet ki bir ömür boyu yolun keyfini çıkarabilesin. Kendi değerini an ve an hissedebilesin.