Karada, havada, denizde, kentte, kırsalda, her alanda artık nefes alıp vermeyi bile güçleştiren akıl almaz olaylarla karşılaşıyoruz. Dört bir yanından alevlerin yükseldiği, sellerin vurduğu, Covid-19 vakalarının yeniden tırmanışa geçtiği, felaketler zincirini yaşıyoruz. Ağaçları taş ocaklarına, dereleri hidroelektrik santrallerine kurban edilen Karadeniz sele, ormanlık alanları turizme peşkeş çekilen Akdeniz yangına teslim. Batı denizlerinde müsilaj, doğu topraklarında kuraklık tehdidi…

Orman yangınları, ciğerimiz yanıyor sözünün yetmediği bir yoğunlukta. Yangınlar, milli felaket boyutunda.  Büyüleyici güzellikte ağaçların barındığı Ege, Akdeniz kıyılarımızdaki, ormanlarımız içindeki hayvanlar ve ekosistemle birlikte kül olurken, kendi yaşamları pahasına onları korumaya koşan, hortumları omuzlayan, tırmık bulamadığı için çıplak elleriyle kuru ot ayıklamaya çabalayan insanlarımızın evleri, yaşam alanları da yandı. Evcil ya da ormanda yaşayan hayvanların hemen hepsi yandı! Yavrularını kurtarmaya çalışan keçiler, kavrulmuş kaplumbağalar… Arılar yandı! Marmaris balı neredeyse yok artık! Bahçemdeki kaplumbağa birkaç gün gözükmese dertlenirim ben. ‘Şimdi nasıl canları yanıyor kurtulabilenlerin’ diye düşünmeden bir an bile geçiremiyorum. Hele ki, yaşam alanlarının kül olması karşısında bir şey yapabilmek için çırpınan yöre insanının çaresizliğine tanık olmak da canımı çok yakıyor.

Tüm bunlar olurken, devletin yeterli düzeyde yangın söndürme donanımı olmadığını, orman alanlarındaki yapılaşma tasarrufunun Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkisine bırakıldığını da üzüntüyle takip ediyorum. Yangınların sebeplerini doğru analiz edip önlem almak ve çözüm üretmek yönetenlerin işidir. Kendi imkânlarıyla ağacını, evini, hayvanlarını korumaya çalışan halkın “Nerede bu devlet” diye feryat etmesinden daha anlaşılır ne olabilir?

Ancak pek çok şey için çok geç olsa da, büyük felaketler doğal olarak büyük dersler de içerir. Yaşadığımız felaketlerden sonra da ders çıkarmak artık kaçınılmaz olmuştur. Bilimin söylediği gibi,  Orman yangınları ile mücadele etmenin tek yolu iklim kriziyle mücadeledir. Tabi, Orman yangınlarının çıkmasında iklim krizi belirleyici bir öneme sahipken, bunun yanında yangınların birer felakete dönüşmesinde, ilgili Kurum ve Kuruluşların orman yangınlarını önlemek için aldıkları önlemlerin düzeyi ve etkinliği de büyük öneme sahiptir. Ancak ne yazık ki, orman yangınlarının bütün dünyada artmasının esas nedeni olan İklim Krizine karşı yapılan Paris İklim Antlaşması’nı imzalamış olmamıza rağmen, neden hâlâ yürürlüğe koymadığımızı da üzülerek merak etmekteyim. Bu noktada, tüm canlılar ve geleceğimiz için Eskişehir Kent Konseyi Başkanı olarak tüm Kurum ve Kuruluşlarımızı iklim krizine karşı etkin politika üretmeye, Paris Antlaşması’nı da bir an önce yürürlüğe koymaya davet ediyorum.

Unutmayalım ki; doğanın bir özelliği de kendini yenileyebilmesi. Yangınla yok olan bir ormanlık alan birkaç mevsim sonra usul usul siyahları çıkarıp doğal renklerine bürünmeye başlıyor. Yeter ki, insanlar zarar vermesin! Hemşerilerimizi de özellikle Kanlı Kavak parkı, Çatacık ormanları, gibi şehrimizde nefes aldığımız güzel parklarımız ve mesire yerlerimizde yangına neden olacak davranışlardan kaçınmaları için her zamankinden daha hassas olmaya davet ediyorum. Çünkü Orman yangınıyla mücadele etmek için önce yangının çıkmasını engellemeliyiz. Piknik alanlarında yere atılan bir sigara izmariti ya da güneş ışınlarına maruz kalan kırık camlar ve pet şişelerin mercek görevi görerek yangına neden olduğunu biliyoruz. Eskişehirliler mesire yerlerimiz de dikkatli olur ve küçük önlemler alırlarsa, yangınlara neden olmazlar. Ayrıca ilimizdeki ormanlık alanları korumak adına ilgili kurum ve kuruluşların,  üniversitelerimiz, akademik odalarımız ve sivil toplum kuruluşlarımız ile bir araya gelerek ortak akıl ile oluşturulacak acil bir eylem planını da bir an önce hazırlamaları gerekmektedir.

Sözlerime son vermeden önce, bir kez daha ifade etmek isterim ki, yanan yerleri küllerine teslim etmeyeceğiz. Kara bulutları mavinin en güzel tonuna boyayacağız. Bu yaşadıklarımızı da asla unutmayacağız. Yangınlarda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yangından etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yaraları sarmak için biz buradayız, geleceğimizin yok olmaması için elimizden gelenin fazlasını yapmaya hazırız.