Temmuz ayı sonları ülkemiz için son derece üzücü ve hüzünlü geçti. Onlarca yangın aynı anda birçok yerde başladı ve yayıldı. Binlerce hektar ormanımız kül oldu. Evlerimiz, köylerimiz, otellerimiz yandı. Dahası şehit ormancılarımız var. Telef olan hayvanların sayısını bile bilmiyoruz. Televizyonlarda canlı yayınlar yapıldı, ortak görüş yeterli yangın söndürme uçağımız var mıdır? Var ise neredeler? Bu soruları duyunca ben şahsen 1998 yılına gittim.Emekli tümgeneral, sevgili komutanımız, Eskişehirli hemşerimiz, Fazıl Aydınmakina büromuza girdi ve “arkadaşlar THK başkanı Prof. Dr. Atilla Taçoy ile görüştük. Bir uçak projesi için bizden yardım istedi, gerekeni yapın” dedi. Ben hariç, tamamı HİBM‘nden emekli mühendis ve teknisyenlerden oluşan bir ekip Uçak Mühendisi Münir Üstündağ liderliğinde kuruldu. THK’nun Etimesgut’taki misafirhanesine yerleştirildik. Ertesi gün hangarlara gittiğimizde yüzlerce kalıp, parça ve binlerce teknik çizim ile karşılaştık. İçeriye bakıldığında korkunç bir düzensizlik vardı. Belli ki bunlar gönderildiği yerden yüklenirken çok acele edilmişti.

Sonradan öğrendik ki bu parçalar ve çizimler iç savaş halindeki Yugoslavya‘dan gelmiş. Daha doğrusu savaştan kaçırılmış. Uçak, İngiliz Norman Aeroplane Company firmasına ait bir zirai ilaçlama ve yangın söndürme uçağı “NAC6 Fieldmaster” olarak isimlendirilmiş. Parçaların üretildiği fabrika Yugoslavya’ya kurulmuş savaş başlayınca da taşınabilen ne varsa apar topar kamyonlara yüklenmiş ve oradan çıkarılmış. THK başkanı Prof. Dr. Atilla hoca da tasarım hakları dahil tüm hakları THK’da olmak şartıyla 9 uçak için yeterli imal edilmiş parçalar ve tüm imalat kalıpları ve tasarım çizimleri dahil bir F16 uçak fiyatının yaklaşık dörtte birine satın almayı kabul etmiş.

İlk uçak, yarı imal edilmiş parçaların eksikleri tamamlanarak uçuşa hazırlandı, testleri yapıldı ve 29 Ekim 1998 Cumhuriyet Bayramı törenlerinde uçtu. TRT arşivlerinde uçuşun görüntüleri mevcut, TRT spikerinin gururla “THK kendi yangın söndürme ve zirai ilaçlama uçaklarını bundan sonra yerli olarak kendi tesislerinde yapacak” sözleri de kayıtlı.

Ancak ne olduysa bundan sonra oldu. Atilla hoca hakkında, batmış bir firmanın uçağını almak, THK ’nu zarara uğratmak dahil onlarca iftira atıldı. Zamanın hükümetinin içişleri bakanına soru önergeleri verildi. Hoca hakkında davalar açıldı. Atilla hoca bu iftiralara dayanamadı, kısa bir süre sonra 2001’de kanserden vefat etti. Ölümünden 3 yıl sonra davalar beraat ile sonuçlandı ancak kendisi göremedi.

Bununla da yetinilmedi, çevreye zarar veriyor gerekçesi ile ilaçlama uçaklarının, ilaçlama amaçlı kullanımı yasaklandı. İşlem tamamdı. THK‘nun en büyük gelir kaynağı uçaklarla zirai ilaçlama iken bu kararla artık son darbe indirilmiş oldu. Artık projenin yapım şartları tamamen ortadan kaldırılmış geri dönülmeyecek şekilde proje çöpe atılmış kendi ifadeleri ile ülkemizin kaynakları kurtarılmıştı.

O zaman yapılan hesaplara göre bir uçağın maliyeti sadece iki adet lüks Alman otomobil fiyatı kadardı. Son derece basit ve ucuz malzeme ile iş görür bir sistem tasarlanmıştı. Belki görüntü olarak kaba olabilirdi ancak geniş kanatlı ve düşük hızlarda havada tutunabilme özelliği olan iyi bir İngiliz tasarımıydı. Uçak 2400 litre su taşıyabiliyor, yere inmeden göle veya denize alçalıp hareketliyken deposunu doldurabiliyor, zirai ilaçlama kitleri takıldığında zirai ilaçlama yapabiliyordu. Bu günkü hesaplama ile Orman Bakanlığı’nın bir yıllık yangın söndürme uçak ve helikopter kira bedeliyle 45 adet NAC6 FİELDMASTER uçak imal edilebiliyordu. Hem de yerli. Hem de emekli 7-8 adamla.

Gelelim yukarıdaki sorunun cevabına, zamanında bu projeyi engellemenin ülkenin kaynaklarını kurtarmak olarak görenler bugün geçmiş televizyon kameraların karşısına gökyüzünde uçak arıyorlar. Neredeler diye aradığınız yangın söndürme uçakları tıpkı “Devrim” otomobilli gibi bir hiç uğruna yok edilmiş, tıpkı “Devrim” gibi, THK’nun müzesinin önüne “bu ülke için yararlı iş yapmaya kalkanlara ibret olsun” diye konulmuştur. Çok büyük ihtimalle gökyüzüne bakıp esaretine ağlıyordur, yanıp giden ağaçlara, kuşlara, böceklere ağlıyordur. Çocukları yetim kalan ormancı şehitlere ağlıyordur.

Saygılarımla