İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinin, hepimizin yaşantısında  alışılagelmiş bazı ihtiyaçlarımızı  ortadan kaldırdığı, değiştirdiği veya yeni ihtiyaçlar açığa çıkardığı görülmektedir. Örneğin daha önce şehrimizin sunduğu eğitim, sağlık, iş, sosyal yaşam gibi faktörlerden dolayı çekici olduğu ve kırsaldan kente göçün “daha rahat yaşamak”  gibi görüldüğü dönemden, bugün imkânı olanların hatta köyünden tamamen kopmayan hemşerilerimizin pandemi sürecinde kırsal mahallelerimize dönüş yaptığı ve ikincil konut diye tabir edilen alanlara yönelimin arttığı bilinmektedir. Aynı şekilde virüs riskinden dolayı hemşerilerimiz boş zamanlarında biraz olsun rahatlamak, dinlenmek, stres atmak için tercihlerini daha sakin, kalabalıkların olmadığı ve haliyle salgın riskinin çok daha az olduğu doğaya dönüş yönünde kullanmaktalar. İçerisinde küçük bir kulübe bulunan ve çeşitli meyve sebzelerin yetiştirilebilmesine imkân veren bir alana sahip olan hobi bahçelerine talep de bu dönemde yoğun şekilde artmıştır.  

Bu durum adeta kaçış yeri haline gelen, kırsal mahallelerimizde hem nüfusun artmasına hem de kırsalımızda ki su kullanım miktarını da  hızla artmasına neden olmaktadır. Zaten İklim değişikliği nedeniyle mevcut kullanılabilir su kaynakları baskı altında olan kırsalımızda,  sadece yaz aylarını veya sadece hafta sonlarını geçirmek için gidenlerin eski sulama anlayışıyla, ekolojik kurallara aykırı bir şekilde yaptıkları  bahçe ve çim sulamaları da eklenince,  o mahallelerimizde daimi ikamet eden hemşerilerimizin  ihtiyaç duydukları suyun karşılanmasında sıkıntılar meydana gelmektedir. Ayrıca bu durumun uzun vadede çiftçimizin gıda üretimini düşürerek ciddi bir sosyal ve ekonomik krize yol açması şaşırtıcı olmayacaktır. Bu nedenle hobi amaçlı bahçe sulamada, suyun daha verimli kullanılması konusunda özellikle kırsal mahallelerimizde yaşayan hemşerilerimizin her zamankinden daha duyarlı olmaları gerekmektedir.

Doğal dengeyi bozan insan olsa da,  sonuçları engellemesi, korunması ve yeni duruma uyum sağlaması gereken de yine insandır. Bu dengeyi korumak için temiz ve sürdürülebilir su kaynaklarımızın etkili bir şekilde kullanılması gerekmektedir.

Unutmayalım ki su; sonsuz bir kaynak değildir. Yenilenebilir özelliği olmasına rağmen; bilinçsiz sulama yöntemleri ile ortaya çıkan israf çok büyük boyutlara ulaşmaktadır ayrıca sulu tarımın giderek yaygınlaşması, su kaynaklarının kullanım miktarını ve kalitesini her geçen gün daha da azalmaktadır. Bundan dolayıdır ki; kentimizdeki mevcut su kaynaklarımızın korunması ve kullanılması özel bir öneme sahiptir. Su kaynaklarımız, miktarı sınırlı doğal kaynaklardan biri olarak hepimizin ortak malıdır ve kullanımı bireylerin arzusuna bırakılamaz. Çünkü gelecek nesillerimize yaşanılabilir bir dünya bırakmanın yolu tasarruflu bir hayat anlayışından geçmektedir.

Şehrimiz yarı kurak iklim bölgesinde yer aldığından, kullanılabilir su kalitesinin ve miktarının artırılması, su koruma ve kullanma dengesinin sürdürülebilirliğinin sağlanması için ilgili tüm kurum ve kuruluşların işbirliği içerisinde çalışması büyük önem taşımaktadır. Su azlığı bulunan bölgelerde su yoğunluklu ürünleri yetiştirmekten kaçınılmalıdır. Ürün çeşidi ve sulama yöntemleri konusunda birliklerimiz ve çiftçilerimiz eğitim programlarıyla desteklenirse, tarımsal su verimliliği önemli oranda artırabilir.

Susuzluk kaderimiz ve geleceğimiz olmamalıdır. Sürdürülebilir bir yaşam ve doğal kaynaklar gelecek nesillerinde hakkıdır. Geleceği bu günden kurtarabiliriz.