Eskişehirspor'a olan sevgim, çocukluktan gençliğe geçiş dönemime rastlar. O dönem ve bugün ‘Kırmızı Şimşekler'in on birini ezbere sayarım: Mümin- İlhan- Abdurrrahman – Kamuran- İsmail-Nuri- Nihat,-Vahap-Fethi-Burhan-Ender.

67'li yıllardı sanırım. Es-Es hem tribünde hem sahada fırtına gibi esiyordu. Amigo Orhan yönetimindeki Eskişehirsporlu taraftarlar tribünde adeta resital verirken, Abdullah Gegiç'in talebeleri de sahada harikalar yaratıyordu. Hafızam beni yanıltmıyorsa, İstanbul'daki 2-2'lik maçta Galatasaray'ı elinden kaçırmasa Eskişehirspor şampiyon olarak belleklere kazınacaktı. Ama o gün hakemin düdüğünü Galatasaray'ı kollayarak çalması, o müthiş takımın yoluna taş koyuyordu. Eskişehirspor belki büyük bir fırsatı kaçırmıştı ama gönüllerin şampiyonu olmuştu.

Ne var ki zaman Eskişehirspor'un lehine çalışacağına tam tersine aleyhine çalıştı. Büyük mali zorluklar yaşayan kulüp ki şimdi de aynı durumda bugünlere geldi. Bu tablo beni çok ama çok üzüyor. Daha da ileri gideyim, Türkiye liginde Trabzonspor'dan önce Eskişehirspor vardı. Bugün Eskişehirspor'un adı Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş ile birlikte anılmıyorsa, bu yapılan yanlışların sonucudur. Nasıl düzelir, nasıl toparlanır? Bu benim bileceğim bir şey değil. Ama şu bir gerçek ki 7'den 70'e bütün Eskişehirliler en kısa zamanda bir araya gelmeli ve Türk futbolunun bu önemli takımını yeniden düzlüğe çıkarmalıdır. Bu her Eskişehirlinin borcudur. O günü bir Eskişehirspor sempatizanı olarak dört gözle bekliyorum.

Editör: TE Bilişim