Asgari ücretin, en basit tanımıyla çalışanların ailesiyle birlikte yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan en az tutarı ifade ettiğini belirten Öztürk, açıklamasına şu şekilde devam etti: “Hâlihazırda yürürlükte olan 2.324 TL net asgari ücret tutarı ülkemizde açıklanan 2.482 TL ‘açlık sınırının’ da altındadır. Pandemi ve ekonomik kriz nedeniyle işini kaybeden milyonlarca emekçi büyük sefalet içindeyken, henüz işini kaybetmeyen emekçiler ise açlık sınırı altındaki ücretleriyle güçlükle yaşamını sürdürmektedir. Bu nedenle milyonlarca emekçi gözünü asgari ücret tespit toplantılarından çıkacak sonuca dikmiştir. Ülke kaynaklarının 18 yılda AKP iktidarının yanlış ekonomi politikalarıyla çarçur edilmesi nedeniyle zaten ekonomik kriz içinde olan Türkiye’de, pandemi koşullarının getirdiği olumsuzluklarla bu kriz had safhaya ulaşmıştır. Bu olumsuz koşullara rağmen ülkemizdeki 1,2 milyon işverenin geliri, 19 milyon işçinin gelirini ikiye katlamıştır. Böylece emekçilerin ve yoksul halkın payına ‘acı reçete’ reva görülürken; bir avuç sermayedara, her türlü vergi ayrıcalığı, teşvik, borç erteleme uygulamaları AKP iktidarının kriz politikası olmuştur. Emekçiler; yanlış sağlık politikaları nedeniyle her gün katlanarak artan vaka sayılarıyla korkunç boyuta ulaşan Covid-19’a karşı yaşam mücadelesi verirken aynı zamanda dayanılmaz hale gelen yoksullukla da baş etmeye çalışmaktadır. Yine pandeminin getirdiği olumsuzluklar nedeniyle işyerleri kapanan binlerce küçük esnaf ve buralarda çalışırken işsiz kalan binlerce emekçiyi de düşündüğümüzde sadece emekçiler değil tüm halkımız krizin altında ezilmektedir. Bu koşullarda net asgari ücretin en az 3.770 TL olarak belirlenmesi hem asgari ücretle çalışan on binlerce emekçiyi bu kriz ortamında biraz olsun rahatlatacak; hem de ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durgunluğun giderilmesinde önemli bir etken olacaktır. Zira; ‘Asgari ücretliler en temel insani gereksinimlerini karşılamakta güçlük çeken dar gelirli bir kesimdir. Bu nedenle gelirlerini hemen harcamaya dönüştürme, ekonomiyi canlandırma eğilimleri yüksektir. Asgari ücretlilerin ithal malları satın alma eğilimleri de düşüktür. O nedenle gelir artışları cari açığı da olumsuz etkilemeyecektir. Kıt kanaat geçindikleri için dövize yönelmeleri de söz konusu değildir. Ayrıca ihtiyaç kredisi kullananlar ve kredi kartı limitlerini sonuna kadar zorlayanlar çoğunlukla dar gelirlilerdir. Asgari ücretteki hakça bir düzenleme, bu borçların ödenmesini de kolaylaştıracaktır.’ Dolayısıyla emekçilerin ve yoksul halkımızın bu pandemi koşullarına ve ekonomik krize karşı koyabilmesi için net asgari ücretin en az 3.770 TL olması şarttır. Ayrıca; asgari ücretin belirlenme biçimi de demokratikleştirilmelidir. Bunun için:

  • Asgari ücret, uluslararası normlara uygun olarak işçinin ailesini dikkate alan tespit yöntemiyle belirlenmelidir.
  • Asgari ücret vergi dışı bırakılmalı; Asgari Geçim İndirimi, asgari ücretin dışında kabul edilmelidir.
  • Tespit komisyonunda tüm işçi konfederasyonlarına yer verilerek, işçinin temsili sağlanmalıdır.

İşçilere, emekçilere, yoksul halkımıza gelince ‘kaynak yok’, ‘acı reçete’ vs. diyenler halkımızı kandırmaktadırlar. İşçiye emekçiye kaynak ayırmayıp, milyonları yoksulluğa sefalete sürükleyen bu düzeni hep birlikte DEĞİŞTİRELİM! Üretenlerin yönettiği bir ülke kurmak için birleşelim!

Editör: TE Bilişim