Haberes’in ilk sayısında Genel Yayın Yönetmenimiz Ayhan Aydıner’in sorularına çarpıcı yanıtlar veren Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen; “1999’da Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğim ilk gün, 2020’de nasıl bir Eskişehir görmek istiyor ve hayal ediyor isem, yüzde yüz olmasa da büyük ölçüde gerçekleşti. En önemlisi, bu şehri, sahip olduğu ruh ve güç hakkında uyarmak ve cesaretlendirmekti. ‘Eskişehirliyim’ demekten gurur duymalarını sağlamaktı. Bu gerçekleşti” dedi.

*Hocam, Türkiye olarak 2020 yılının başlamasıyla birlikte birçok olumsuzluklar yaşadık. Deprem, çığ, Suriye İdlip’teki askerlerimizin ve diğer bölgelerdeki askerlerimizin şehit olmaları. Şimdi de, gerçi bunu tüm dünya yaşıyor, Korona ya da Covid 19 virüsü salgını var… Bu salgınla ilgili çok çeşitli rivayetler var, komplo teorileri üretenler var. Öncelikle sizin bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

Sevgili Ayhancığım… Öncelikle seni kutluyor ve yeni işinde başarılar diliyorum. Zor bir zamanda zor bir işe kalkışıyorsun. Ancak benim senin başarılı olacağına inancım tam.  Soruna gelirsek… Evet 2020 yılı Türkiye’ye de dünyaya da hiç de iyi gelmedi. Biz Türkiye olarak geçmiş yıllardan kalan ekonomik kriz ve yine uzunca zamandır sıkıntısını çektiğimiz dış politikada sorunlar ve krizlerle uğraşırken, şimdi Covid 19 salgını ile karşı karşıyayız. Covid 19 virüsünün şakası olmadığı açık. Neredeyse dünyanın tüm ülkelerini kapladı. ABD, Çin, İtalya, İspanya gibi, ekonomileri çok güçlü ülkeleri bile çaresiz bıraktı. Aynı sorun bizim başımızda da var. Salgınla ilgili rivayetler, komplo teorileri var. Ne kadarı doğru, ne kadarı değil bilemem. Ancak bilirsiniz, bizim insanımız böyle teoriler üretmeyi sever. Daha lokal ya da spesifik bir konu olsa, belki “olabilir” derim, ancak bir salgın hastalık yaratacak virüsü dünyaya yaymak çok risklidir. Bakın bugün istisnasız her ülkede var. En büyük kayıp yaşayacak ülkelerden biri de ABD gibi görünüyor. Kontrol edilemez bir süreç, öyle olunca bu salgın, eğer bir komplo ise sonunda bu komployu kuranları da vurur. O nedenle çok göze alınır bir şey olduğunu zannetmiyorum.

*Ülke çapında alınan önlemleri yeterli buluyor musunuz?

Açık söylemek gerekirse, ben Hükümetin, daha doğrusu ülke yöneticilerinin birçok konuda hızlı davrandıklarını düşünüyorum. Okulların kapatılması, sosyal yaşamın kısıtlanması, 65 yaş ve üzerine getirilen düzenleme ve diğer önleyici tedbirler konusunda. Yine de yanlış kararlar, yanlış uygulamalar olmadı mı, oldu elbette. Alınmayan bazı kararlar da var. Örneğin tümden sokağa çıkma yasağı uygulaması. Yanlış kararlardan biri, Umre’den dönen vatandaşlarımız için alınan önlemler yeteri kadar uygulanmadı ya da uygulanamadı. Bir diğer yanlış karar da Özellikle CHP’li belediyelerin yardım kampanyası düzenlemelerinin neredeyse güç kullanılarak durdurulması, daha doğrusu yasaklanması. Örneğin, yoksul ailelere yapılan 1000’er liralık yardımların PTT şubelerince yapılmaya çalışılması da yanlıştı. Bundan vazgeçilmesi sevindirici. 30 Büyükşehir ile Zonguldak’a giriş çıkışlar durduruldu. Bu önemli ve doğru bir karar. Ancak vaka sayılarını ve vefat sayılarını takip ederseniz ülkedeki salgının merkezi İstanbul. Sayıları çok yüksek. Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul için hassasiyetini en başından beri dile getiriyor. Ancak bir türlü sesini duyuramadı.

*Eskişehir’de neler yapılıyor ya da neler daha yapılmalı? Ayrı bir Pandemi Hastanesi belirlenmesi öneriniz vardı. Bir karşılık alabildiniz mi?

Eskişehir’e bakarsak… Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve iki merkez belediyemiz ile birlikte ilk günden beri Valilik ile koordineli bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Zaten bu koordinasyon sağlıklı bir şekilde kurulmaz ve çalıştırılamazsa, emekler ve önlemler büyük oranda heba olur. Her kurum kendi üzerine düşeni harfiyen yerine getiriyor. Ancak siz yöneticiler olarak ne karar alırsanız alın, önemli olan halkın bu kararlara uyup uymaması. Biliyorsunuz, vakaların ilk ortaya çıktığı dönemlerde özellikle yaşlı hemşerilerimiz bir türlü işin ciddiyetini görüp, evlerinden çıkmamaları uyarılarına kulak asmadılar. Ne zaman ki yasak geldi ve vefat sayısı yükselmeye başladı, evlerine çekildiler. Eskişehir’de evden çıkmama konusuna önemli ölçüde riayet edildiğini söylemeliyim. Ancak çalışanlar, çalışmaya devam etmek zorunda olanlar var. Biz Büyükşehir Belediyesi olarak esnek çalışma sistemini uygulamaya soktuk. Bazı birimlerimizde nöbetleşe çalışma sistemi getirdik. Hizmet binalarımızda hijyene büyük önem veriyoruz. Hem kendi çalışanlarımız hem de belediyeye gelmek zorunda kalan vatandaşlar için. Yine aynı şekilde toplu taşıma araçlarının dezenfekte edilmelerine aralıksız devam ediliyor. Bu önlemler işin yarısı. Diğer yarısı da tamamen insanlara bağlı. Sosyal mesafe, el temizliği, zorunlu olmadıkça evden çıkmama ve uzmanların uyarılarına tam olarak uymaları çok önemli. Onlardan ricam, bu kurallara sıkı sıkıya uysunlar. Çünkü son virüs hastası iyileşmeden bu iş bitti denilemez.  Pandemi Hastanesi önerime gelince. Benim, boşaltılan eski Devlet Hastanesi binasının “Pandemi Hastanesi” olarak devreye girmesi konusundaki önerime “bina çürüktü onun için yıkma kararı verildi” cevabı beni de kamuoyunu da tatmin etmedi. Çünkü, eğer çürük idiyse ne diye şehir hastanesi faaliyete geçinceye kadar hizmette tuttular. Kaldı ki, o bina geçirdiğimiz depremlerde sıvası bile dökülmeyen yapılardan biridir. Bizi tatmin etmeyen cevabı bir an için doğru bile kabul etsek yıllardan beri büyük kapasitesiyle sapasağlam ayakta duran bazı poliklinik hizmetleri veren Hava Hastanesi de “pandemi hastanesi” olarak kullanılabilirdi. Öncelikle bunun bilinmesini isterim. Bu önerimin gerekçesini o günkü açıklamamda ayrıntılarıyla dile getirmiştim. Asıl mesele, muhalefet partilerinin mensubu olan biz yöneticilerden ne teklif gelirse gelsin, hükümetin bunları peşinen reddetmeyi alışkanlık haline getirmesidir.

*Sizce Eskişehir, Türkiye ve dünyada bu salgın sonrası hayat değişir mi?

 Bence değişecek. Bu salgın tüm dünyada bir travma yaratacak. İnsanların yaşam alışkanlıkları değişecek. Tüketim alışkanlıkları, sosyal yaşamları, davranış biçimleri. Üretim biçimleri de aynı şekilde değişecek bence. Üretim biçimi değişince ekonomi değişecek, ekonomi değişirse dünya değişir zaten. Önemli olan bu değişimin hangi yönde olacağı. İyiye doğru mu, kötüye doğru mu? Bence bütün mesele bu. Bu da insanoğluna bağlı. Geçmişte yapılan hatalardan gerekli dersler çıkartılır mı? Örneğin doğaya karşı bu acımasızlıktan vazgeçecek miyiz? Kaynakları bu kadar hoyratça tüketmekten, çevreyi kirletmekten vazgeçecek miyiz? Daha adil, daha barışçıl, daha az acımasız politikalara dönecek miyiz? Daha çok paradan, bunun için daha çok silah üretmekten, daha çok savaşmaktan vazgeçecek miyiz? Bunlara ve daha birçok konuya vereceğimiz cevaplar, bu değişimin hangi yönde olacağını tayin edecek. Eskişehir’i biz bugün hangi yönleriyle öne çıkartıyoruz? Sosyal yaşamı, kültür-sanat etkinlikleri, eğlence merkezleri, insanların bir arada bulunduğu büyük parkları, sosyal yaşam alanları ile. Haliyle Eskişehir’in 2020 yılının Mart ayından önceki haline tekrar bürünmesi de zaman alacak.

*Beklenen bu değişime bağlı olarak Büyükşehir Belediyesinin projelerindeki, hizmetlerindeki öncelikler değişecek mi?

Olabilir. Açıkçası bu konuları şu aralar çok fazla düşünmüyorum. Zira bugün yapılması ve düşünülmesi gereken daha önemli şeyler var. Şu an tek ve önemli mesele, bu sürecin en az hasarla atlatılması. Hem Eskişehir’de hem Türkiye’de. Önce sağlık. Sağlık olmadıktan sonra hiçbir şeyin kıymeti olmaz.

*Diğer konulara geçmeden önce, Eskişehir halkına ve tabi ki ülke halkına neler söylemek istersiniz?

Güçlü, sabırlı ve dirayetli olmalıyız. Kurallara harfiyen uymalıyız. Zorunlu kalmadıkça sokağa çıkmamalı, sosyal mesafe, el temizliği gibi konularda çok duyarlı olmalıyız. Bu kurallara ne kadar çok uyarsak, bu süreci o kadar az hasarla ve o kadar kısa zamanda atlatırız.

*Hocam biraz da salgın dışında belediye ve siyaset ile ilgili sorular sormak istiyorum. Geçtiğimiz Mart ayı sonu itibariyle 2019 yerel seçimlerinin üzerinden bir tam yıl geçti. Siz de Büyükşehir Belediye Başkanlığında 21 yılı geride bıraktınız… Şöyle bir geriye dönüp baktığınızda, 21 yılda ana hatlarıyla neler görüyorsunuz? Keşke şunu da yapsaydım ya da şu projeyi daha farklı yapsaydım dediğiniz oluyor mu mesela?

Evet, önceliğimiz siyaset değil elbette. Bugünlerde düşünmemiz ve üzerinde konuşmamız gereken şeyler farklı. Siyaseti özlediniz galiba… 31 Mart 2020 tarihi itibariyle 5. dönemdeki ilk yılımızı tamamladık. Bu salgın vakası ortaya çıkana kadar her şey normal seyrinde ilerliyordu. Tabii ki, ekonomik krizin etkileri, Suriye sorunu, şehitlerimiz bizi üzmüyor değildi ama bir şekilde hayat kendi rutininde sürüyordu. Bugün durum daha farklı.  Dönüp 21 yıla şöyle bir baktığımda, büyük bir vicdan rahatlığı yaşıyorum. Elbette öncesi de var bu 21 yılın. Eskişehir İktisadi İlimler Akademisinde başlayıp Anadolu Üniversitesiyle süren o dönem için de son derece müsterihim. Elbette daha çok şey yapmak, daha çok üretmek, daha çok şey katmak isterdim hem ülkeme hem şehrime. Ama yanlış anlamazsanız bu konuda çok alçakgönüllülük yapmayacağım; yaptıklarım da hatırı sayılır şeyler doğrusu. Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim sistemi, bir sürü fakülte ve yükseokulun kurulması, havaalanı ve sivil havacılık yüksekokulunun Türkiye’ye kazandırılması, yurtdışındaki vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerde onlara yükseköğretim imkanı sağlanması, üniversitenin yurtiçinde ve yurtdışında bürolar açması, engelliler için her derecede eğitim ve öğretim imkanlarının kazandırılması... Bütün bunların ötesinde Büyükşehir Belediyesi olarak yapılan yatırımlar ve yeniliklerle hizmetleri yazılı olarak sıralarsanız Eskişehir’in Batı Avrupa şehirlerindeki standarda ulaşması ile bir bozkır şehrinin bugün bir turizm şehri oluşu yerli yabancı herkes tarafından “örnek” olarak kabul edilmesi kolay iş olmasa gerektir… Ama kestirmeden söylememi isterseniz, 1999’da Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğim ilk gün, 2020’de nasıl bir Eskişehir görmek istiyor ve hayal ediyor isem, yüzde 100 olmasa da büyük ölçüde gerçekleşti. En önemlisi, bu şehri, sahip olduğu ruh ve güç hakkında uyarmak ve cesaretlendirmekti. “Eskişehirliyim” demekten gurur duymalarını sağlamaktı. Bu gerçekleşti. Kimse istemez ama pişmanlığın olmadığı bir hayat bence yoktur. Olmamıştır, olmayacaktır da. Pişmanlığın olmadığı bir hayat, tatsız tuzsuz bir hayattır. Sizi motive edecek, yeniden ve yeni şeyler yapmak arzusunu kırbaçlayan bir itici güçtür pişmanlık. Tabi pişmanlık duyup, bir kenara çekilir ve hayata küserseniz o başka. Her zaman her şeyin daha iyisinin, daha güzelinin ve daha fazlasının yapılması mümkündür.

*Bu salgının etkileri 2020 yılı boyunca sürecek gibi görünüyor. Yani önümüzdeki bir yıl belki de belediye olarak yeni bir proje üretemeyeceksiniz. Devam edenler de belki de zamanında tamamlanamayacak. Bu durum, sizi hedeflerinizden saptırır mı?

Olabilir. Hedeflerimizi revize etmek durumunda kalabiliriz. Bu karar, ülkenin ve dünyanın salgın sonrası göstereceği tepkiye ve ekonominin gidişatına göre alınması gereken bir karar.

*En son 23 Şubat CHP İl Kongresi yaşandı. Sonrasında yeni gelişmeler bekliyordu ki, salgın nedeniyle sekteye uğradı. Bu konudaki düşünceleriniz?

Sevgili Ayhan Aydıner, istersen bu konudaki görüşlerimi ‘Korona Günleri’nden sonraya bırakalım. Gerçekten şu an önceliğim siyaset değil. Siyaseti zaten sevmem, hele böyle bir dönemde üzerinde konuşmaya değecek bir şey olarak da görmüyorum. Şu an topyekün bir seferberlik halindeyiz ülke olarak. Odaklanmamız gereken konu, bu salgın belasını bir an önce ülkemizden kovmak. Bu konuda ve diğer Eskişehir sorunlarının çözümünde Eskişehir Kent Konseyi ile başkanı Nuray Akçasoy’un çalışmalarını önemsiyor ve değerli buluyorum.

*Eskişehir halkı sizi üst üste beş dönem Büyükşehir Belediye Başkanı seçti. Her siyasi görüşten insanın oyunu aldınız. Eskişehirlilerle ilgili düşünceleriniz?

 Bu soru için çok teşekkür ederim. Onlar, benim kendileriyle ilgili düşüncelerimi, hislerimi çok iyi biliyorlar. Ben de onlarınkini biliyorum. Ve inanın bu his ve düşünceler karşılıklı. Çok basit bir şekilde ifade edeyim mi? Onları seviyorum, onlar da beni seviyor, sayıyor ve inanıyor. Bu şehirde onlarla birlikte yaşıyor olmaktan ve onlara hizmet ediyor olmaktan büyük bir keyif alıyorum. Şu aralar çok dolaşamıyorum ama şehrin bir caddesine çıkıp, onların güler yüzüyle, samimi tavırlarıyla karşılaşınca bütün yorgunlukların bitiyor…

*Günleriniz nasıl geçiyor?

 Günlerim doğal olarak evde geçiyor. Ancak sanmayın ki daha az yoğunum ya da daha az çalışıyorum. İki telefonum var, bazen biri bir kulağımda diğeri diğer kulağımda oluyor. Çalışma arkadaşlarımla sürekli irtibat halindeyim. Akşam olup da işler biraz yavaşlayınca da şehir ve ülke gündemini takip etmeye çalışıyorum.

*Eklemek istedikleriniz?

Gündem bu süreçte tek ve değişmez. Covid 19’a karşı hepimiz uyanık olmalıyız, hazırlıklı olmalıyız, tedbirli olmalıyız. Ne olur tedbiri elden bırakmayalım. En son hasta iyileşene kadar mücadeleye devam etmeliyiz, yoksa hiçbir kıymeti kalmaz. Yetkililer, ‘tamam, artık kurtulduk’ diye açıklama yapana kadar… Son söz, Sevgili Eskişehirliler; evde kalın, sağlıcakla…

YARAMAZ,  HAŞARI, ELE AVUCA SIĞMAZ

*Lütfen aşağıdaki isimlerle ilgili düşüncelerinizi birkaç cümleyle ifade eder misiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu

 “İnanılmaz bir nezaket ve sabır örneği, dürüst bir insan.”

Ahmet Ataç

“Her zaman inandığım ve güvendiğim bir yol arkadaşı. Diyeceksiniz ki, zaman zaman yaşadığımız tartışmalar... Bu her parti kademelerinde olur. O kadarı karı-koca arasında bile olur...”

Kazım Kurt

“O da tanıdığımdan bugüne inandığım ve güvendiğim bir yol arkadaşı. Beni hiç yarı yolda bırakmadı… İl Kongresindeki durum ise etrafındaki bir grubun yarattığı sonuçtur.”

Nabi Avcı

“Çok uzun yıllardır bildiğim ve tanıdığım bir insan. Siyasi tercihlerimiz farklı, o nedenle yaklaşımlarımız da... Ama birbirimize karşı daima saygılıyız.”

Harun Karacan

“Yaramaz, haşarı, ele avuca sığmaz, siyaseten güçlü olmayı, partisi dışından Eskişehir’e gelecek her türlü hizmeti engellemeyi başarılı bir siyaset zanneden, onun için de kendine zarar verdiğinin farkında olmayan arkadaş… Zaman zaman da kızmıyor değilim... Ama insan olarak da seviyorum.”

Emine Nur Günay

“Hanımefendi ve nazik bir kişilik. İnandığı yolda siyaset yapıyor.”

Utku Çakırözer

“Yaptığı her işi ciddiye alan, herkesin görüşlerine açık ve pek alışılmadık siyasetçi figürü...”

Jale Nur Süllü

“Çok uzun yıllardır her konuda bana en büyük desteği veren,  ama benim öğütlerimi hiç tutmayan öğrencim, ‘sevdiğim Dinamik ve çalışkan’ bir güç...”

Gaye Usluer

“Öncelikle önemli bir bilim insanı. Temsiliyeti ve katkıları son derece önemli.”