Ülkemizde ve dünyada kadınlar ve kız çocukları, daha doğduğu andan itibaren, eğitim başta olmak üzere, birçok imkân ve fırsatlara eşit erişemiyor. İstihdama katılmada eşitlikten çok uzak olan kadınlar, bunun ötesinde toplumsal cinsiyet rolleri ile uğraşmaktadır. Kadın ekonomik özgürlüğünü kazanamadığı zaman siyaset, bilim, teknoloji hiçbir alanda üst düzey karar alma mekanizmalarında yer alamıyor.   

COVID-19 pandemisinin yayılmasıyla birlikte, geçtiğimiz son otuz yıl içerisinde, toplumsal cinsiyet açısından elde edilen sınırlı kazanımların da kaybedilmesi söz konusudur. Covid-19, salgın öncesinde de var olan mevcut eşitsizliklerin, daha da derinleşmesine yol açmaktadır.

Covid19’la beraber, tüm dünyada işten ilk çıkarılanlar, kadınlar oldu. Pek çok kadın sigortasız işlerde çalıştığından hem işinden oldu, hem de az da olsa bir destekten faydalanamıyor. Bu nedenle alınacak destek tedbirleri resmi sektörde çalışan işçilerin ötesine geçerek, çoğunluğu kadın olan gayriresmi, yarı zamanlı ve mevsimlik işçileri de kapsamalıdır.

Salgın sürecinin ağır yükü, küresel çapta ev içi bakım işlerini; erkeklere oranla üç kat, Türkiye genelinde ise beş kat daha fazla üstlenmiş olan kadınların omzundadır. Bu çarpıcı veri, eşitsizliğin gündelik hayatta, evin içinde başladığını gösteriyor. Bu problemlerin arkasında, toplumsal cinsiyet eşitsizliği vardır. Geçmişte yaşanan salgınlarda elde edilen bulgulara göre, bilhassa ergen kızlar okulu bırakma ve kriz sona erdiğinde bile okula geri dönmeme riski taşımaktadır.

COVID-19 sebebiyle okulların kapanışı ve çocuk bakım destek hizmetlerinin olmayışı, özellikle bakım sorumlulukları olan çalışanlar üzerinde baskı yaratmaktadır. Türkiye’de doktorların yüzde 50’sini, hemşirelerin yüzde 70’ini, ebelerin tamamını oluşturan kadın çalışanlar üzerinde daha yoğun bir etki gösterdi. Pandemi döneminde kadın akademisyenlerin makale üretimi yüzde 50 azalırken, erkek akademisyenlerin makale başvuru oranlarında yüzde 50 artış görüldü.

Salgın döneminde sokak yasağı ile beraber, şiddete uğrayan kadın, kendisine şiddet uygulayan kişi ile, aynı çatı altında yaşamak zorunda kalıyor.  Çünkü yetkili mercilere başvursa bile, sığınak sayısı ve kapasitesi yeterli değil.  Aile Bakanlığının sığınma evleri dışında, Belediye Kanunu 14. Maddesine göre,  kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak şartlarını taşıyan, 242 tane Belediyeden 33 tanesinin sığınma evi var. Bu nedenle kadının, kendisine şiddet uygulayan kişi ile aynı evde yaşamaktan başka çaresi bulunmuyor. 

Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet, farklı siyasi görüşe sahip kadınlar ve derneklerin birlikte çalışması gereken bir konudur.   Bu sorunlar hepimizin sorunudur, dolayısıyla kadınlar olarak, öncelikle 6284 sayılı yasanın sağladığı hakların farkında olmamız lazım. Birçok insanın içeriğini bilmediği, kısa adıyla İstanbul sözleşmesi, gerçekten kadınların yegâne hayat sigortasıdır. Ülkemizdeki tüm yetkili kurumların İstanbul Sözleşmesi’ni koruması ve kararlıkla uygulamaya geçirmesinin gerekliliğine inanıyoruz.

Bu kara tablonun değişmesi için,  en ufak bir istismar dahi yetkili mercilerle paylaşılmalıdır. Kol kırılır yen içinde kalır diye bir sözü kabul etmiyoruz. Herhangi bir olumsuz durumla karşılaştığımızda 7 Gün 24 Saat Ücretsiz Hizmet Veren ALO 183 Sosyal Destek Hattına veya 155 polis imdat hattına her zaman başvuru yapabiliriz.

Bu kapsamda, kadınların şiddete uğradıklarında, doğru bilgiye ve ilgili kuruluşlara hızlı bir şekilde ulaşabilmesini sağlamak amacıyla, 24 Kasım 2020 tarihinde Eskişehir Barosu Kadın Hakları Merkezi kurulmuştur. Merkezdeki avukatlar dava üstlenmemekte, ihtiyaç duyan danışanlar baroların adli yardım merkezlerine yönlendirilmektedir.

Covid-19 salgınından önce de kadınları şiddetten korumaya yönelik ancak gerektiği gibi işlemeyen mekanizmaların salgın esnasında özel olarak nerelerde tıkandığının tespit edilmesi ve gelecekteki farklı kriz durumları için bu mekanizmaların krizlere hazır hale getirilmesi sağlanmalıdır. Kadınları şiddetten koruyan kamusal mekanizmalarla ilgili veriler, kamuoyu ile düzenli olarak paylaşılmalıdır. Kadının insan hakları politikaları üretecek, geliştirecek ve uygulayacak bir “Kadın Bakanlığı” yeniden kurulmalıdır.

Tablo ne kadar karanlık olsa da her zaman için umut ışığı vardır. COVID-19 salgınının eşitlik planlarımızı raydan çıkarmasına izin veremeyiz. O yüzden kadınların birlikte dayanışma içinde yer alması çok önemlidir. Kadınların kararlı mücadelesinin ülkeyi ileri taşıyacağına ve mücadelenin en başta kadınlar tarafından ve erkeklerle beraber yapılması gerekmektedir.