Ronald Wilson Reagan, Amerika Birleşik Devletlerinin 40. Başkanı olarak 1981-1989 yılları arasında görev yaptı.  Politikaya atılmadan önce bir Hollywood aktörü olarak bir çok Western filminde oynadı. Sonrasında 1967-1975 yılları arasında Kaliforniya valiliği görevini üstlendi. Oyunculuğu esnasında bile Demokrat Partiye duyduğu sempatisini sürekli dile getirmesine karşılık, 1962 de Cumhuriyetçi partiye geçti ve 1980 de cumhuriyetçilerin rakipsiz başkan adayı olmayı başardı ve rakibi Jimmy Carter karşısında oyların % 51 ini alarak başkanlığa seçildi. Başkan olduğunda 69 yaşındaydı ve ABD’nin bu güne kadar seçilen en yaşlı başkanı olarak tarihe geçti.

Anne ve babasının koyu Katolik inançları ile büyümesine rağmen, modern bir muhafazakar olarak bilindi. Irkçılığa karşı iyimser bakış açısını hiç kaybetmedi.  Buna karşın başına başkanlığının henüz başında, 30 Mart 1981'de, Washington'da katıldığı bir toplantı çıkışında vurularak yaralandı.

Döneminde ABD bugün bile hala belleklerde olan ilginç olaylar da yaşadı. Örneğin; Yüksek Mahkeme'nin ilk kadın yargıcı Reagan döneminde atandı. 1982'de, İngiltere'nin Arjantin'le yaptığı 74 gün savaşında, dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'a destek Reagan’dan geldi.  Dönemin Sovyetler Birliği lideri Mikhail Gorbaçov'la 1985'de Cenevre'de buluştu ve bu buluşma, ABD-Sovyet ilişkilerinde ”yeni bir başlangıç” olarak tarihe geçti.  İzlanda'da 1986 yılında, ABD-Sovyetler Birliği zirvesi yapıldı. Zirvede, silahlanmanın azaltılması ve Reagan'ın önerdiği Yıldız Savaşları olarak bilinen stratejik savunma girişimi görüşüldü.

Ronald Reagan, 6 Kasım 1984'de yapılan seçimlerde, eski başkan yardımcısı Walter Mondale'yi geçerek yeniden başkan oldu. Reagan, ikinci başkanlık döneminin dolmasının ardından Şubat 1989'da emekliye ayrıldı.

ABD'nin en uzun yaşayan başkanı olan Ronald Reagan'a, 5 Kasım 1994'de Alzheimer teşhisi konuldu. Bununla beraber hastalığın Reagan’da ne zaman başladığına ilişkin çelişkili bilgiler hala  tartışılmaktadır.  Oğlu Ron Reagan, babasının hastalığa en özgü bulgulardan biri olan unutkanlığının 1984 de başladığını söyledi. Ron Reagan'a göre, babası, 1984'teki başkanlık tartışmaları sırasında bazı kelimeleri unutuyor bazen uzun süre bir şey söylemeden öylece kalıyordu. Yine Reagan’a ait hastalık ile ilişkili bir diğer ip ucu, 1986 da Los Angeles’ta daha önceden çok iyi bildiği kanyonların isimlerini unutması idi. Ronald Reagan Başkanlık Vakfı, bu iddiaları reddetse de sadece oğlu değil, seçim çalışmaları sırasında zaman zaman başkanı izleyen, Prof.Dr. Allan B. Schwartz’da benzer örnekler verdi. Örneğin, Başkanın Santa Barbara çiftliğinde 1984 yılında yapılan bir basın toplantısında, bir muhabir silah kontrolü hakkında bir soru sorduğunda, Reagan soru karşısında uzun sure durduktan sonar,  "Şey, biz, biz ... iyi, sanırım, biz, biz, biz. “şeklinde bir yanıt verdi,  Karısı Nancy hızlıca araya girerek,  fısıldadı ve başkan "Elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. “yanıtı ile durumu düzeltti.

1985'te, haber kanalları,  başkanın bir konuşmasında, İran’a silah satışından elde edilen paraların, Nikaragua’daki kontra gerillalarına aktarıldığı bilgisi ile sarsıldı. Bunlar söylenmemesi gereken bilgilerdi. 13 Kasım 1986'da kongreden bazı kişiler, Reagan’a İran-karşı gerilla bilgisi ile ilgili soru sorduklarında, “Hatırlamıyorum; hatırlamıyorum; her gün o kadar çok toplantım oldu ki hepsini hatırlayamıyorum” diye cevap veriyordu.

1989'da Reagan attan düştü ve bir beyin kanaması geçirdi.  Beyin cerrahları kanamanın büyümesini engellemek için beyne bir dren yerleştirdiler. Bu olay sonrasında unutkanlık ve konuşma kaybı çok daha belirgindi.

Aslına bakılırsa, Reagan'ın belleği, başkan olmadan önce bile politik bir tartışma konusuydu.  Rakipleri sık, başkan adayının  isimleri unutma ve çelişkili ifadeler yapma eğiliminin olduğunu iddia ettiler. Gerçekten de, Reagan, belirli isimler için "şey" gibi terimler koyma eğilimindeydi ve aynı kelimeleri tekrar tekrar kullanmayı tercih ediyordu. Başkanlığının sonuna doğru ise kelime sayısının daha da azaldığı gözlerden kaçmıyordu. 

Başkanın resmi olarak Alzheimer hastası olduğuna ilişkin bilgi 1994 yılında ilan edildi. Hastalığını duyurmak için basın önüne çıktığında elindeki kağıda bakarak “Ömrümün gün batımına doğru bir yolculuğa çıkıyorum. Umarım Nancy’ye fazla yük olmam. Bana Alzheimer Hastalığından etkilenen milyonlarca Amerikalıdan biri olduğum söylendi. Şu anda kendimi iyi hissediyorum. Her zaman yaptığım işleri yaparak zamanımı geçiriyorum ve Tanrı'nın bana bu dünyada bıraktığı yılların geri kalanını yaşamak niyetindeyim” açıklamasını yaptı. Dinleyenleri  göz yaşı içinde bırakan bu etkileyici konuşma, büyük bir ihtimalle çevresindekiler tarafından yazılmıştı. Sonrasında Reagan bir daha hiç halk arasına karışmadı. Çoğu kişiyi olduğu gibi, 52 yıllık eşi Nancy’yi de tanımaz olmuştu, beyni kendi kimliğini de unutmuştu. Konuşamıyor, yitik bir hayat sürüyordu

Başkan Ronald Reagan, 5 Haziran 2004 tarihinde Kaliforniya'daki evinde zatürreden öldüğünde 93 yaşındaydı.

Amerikan halkı günümüzün bu popüler hastalığı ile Reagan sayesinde tanıştı. Aslında yine hastalığa ilişkin pek çok araştırma, yayın, vakıflar, ilaç denemeleri başkanın hastalığının ilanından sonra hızlandı. Amerikan yönetimi başkanın zamanındaki olumsuz olayların hastalığı ile ilişkilendirilme olasılığından çok ürküyorlardı. Ancak demokrat bir ülke modeli olan ABD de bilim insanları, başkanın başkanlığı sırasındaki konuşmalarından Alzheimer hastalığına ilişkin erken bulguları taşıdığı öngörülerini “Tracking discourse complexity preceding Alzheimer's disease diagnosis: a case study comparing the press conferences of Presidents Ronald Reagan and George Herbert Walker Bush= Alzheimer hastalığı tanısı öncesi söylem karmaşıklığını izleme: Başkanlar Ronald Reagan ve George Herbert Walker Bush'un basın toplantılarını karşılaştıran bir vaka çalışması” ismi ile 2015 de the Journal of Alzheimer disease dergisinde yayınladılar.

Tüm liderler bir dereceye kadar rol yapmak zorundadırlar, ancak, Reagan mesleği aktör olan bir Amerikan başkanı idi. Duygularını zaman zaman öğrendiği modeller ile farklı ifade edebiliyor olması başkanlığı sırasında çevresindekilerin hastalığını çok fark etmemelerine neden oldu.  Amerikan basını başkana “teflon başkan” lakabını koymuştu. Bunun nedeni ise iki dönem başkanlığı süresince hiçbir olumsuz gelişmeden etkilenmediği ve  üzerine hiçbir şey yapışmadığı içindi. Eğer hastalığı ile ilgili çekirdek bulgu olan bellek sorunları başkanlığı sırasında başlamış ise, davranışları ile ilgili bulgularda eş zamanlı olarak başlamış olabilirdi.

Bilindiği üzere Alzheimer hastalığı bellekte bozulma, davranışlarda değişme ve bozulma ve günlük yaşam aktivitelerini yapmakta zorlanma ile giden ilerleyici bir süreçtir. Tedavisi var mı? Henüz kesin tedavisi yok, belki durdurulabilir. Ancak görünen o ki, Amerikan başkanı olmak bile hastalığı engellemiyor.