Canan Hanım merhaba, Eskişehir Haberes Dergisi olarak size çok teşekkür ederim. Hoş geldiniz dergimize. Bize kendinizden bahseder misiniz lütfen? Nerede doğdunuz? Nasıl bir ailede yetiştiniz? Müziğe nasıl başladınız? Sizi yönlendiren oldu mu?

Merhabalar ben Canan Çal. İzmir'de doğup büyüdüm ve bütün okul hayatım İzmir'de geçti. Ege Üniversitesi'nde Konservatuar eğitimimi tamamladıktan sonra öğretmenlik hakkı alabilmek için 9 Eylül Üniversitesi’nde bir senede yüksek lisans eğitimi yaptım. Formasyon eğitimi aldım. Aynı zamanda kısa bir dönemde olsa müzik öğretmenliği geçmişimde var. Çok da keyif almıştım ama gözüm hep sahnede olduğu için öğretmenliğe ara verdim. Hala da yapmıyorum. Nasıl bir ailede yetiştim? Bir kere her şeyden öte sevgi dolu bir ailede yetiştim. Bu yüzden gerçekten çok şanslıyım. Hayallerime kavuşmam da hayallerimi gerçekleştirmek için bana yol olan ışık olan anneme babama sonsuz teşekkür ediyorum. Onlar benim içimde yatan müzik aşkını ezelden beri keşfettikleri ve bildikleri için her zaman benim önümü açtılar ve bana destek oldular. Bu bakımdan müziğe başlama sebebim benim annem ve babamdır diyebilirim. Zaten hep sazlı sözlü bir ailede meşk halinde olduğumuz bir ortamda büyüdüm. Çocukluğum hep türkülerle şarkılarla geçti. Bu bakımdan gerçekten şanslıyım ve aileme minnettarım onları çok seviyorum.

Çok genç yaşta olmanıza rağmen yorumunuz ve tavrınız çok başarılı. Bu tavır nasıl oluştu? Örnek aldığınız sanatçı ve yorumcular kimlerdir?

Konservatuar yıllarında özellikle türküleri geçerken kaynak kişilerden dinleyip onları taklit ederek yorumlamaya çok gayret ettim. Bu yüzden farklı yörelerdeki türkü yorumlamalarım da gerçekten yöre insanlarınca çok beğenildi. Çünkü çok çalışıp ondan sonra okumaya gayret ettim ömrüm boyunca. Hiçbir zaman bir kere iki kere dinleyip ben bu türküyü bu şarkıyı okurum demedim. Birçok isim var gerçekten örnek aldığım. Sesinden ilham aldığım yorumundan ilham aldığım. Ama şu an tek tek isim veremeyeceğim. Dünya müziği takip etmenin bir müzisyenin ufkunu son derece açtığını inanıyorum. Özellikle Farsça şarkıları çok seviyorum ve seslendirmişliğimde olmuştur. Etnik müziklere daha çok hayranım galiba. Belki de bu gırtlağımdaki insanların tabiriyle, yanıklık daha çok böyle etnik müzik dinlediğim ve etnik müzik yorumcularının taklit ettiğimden dolayı olabilir. Seviyorum değişik tarzda müzik dinlemeyi. Kendimi hiçbir zaman kısıtlamıyorum. Evet türküler her zaman benim başımın tacı ama farklı tarzları yorumlamayı daha çok seviyorum. Aldığım güzel tepkiler de bana daha bir cesaret veriyor. O yüzden farklı farklı tarzlarda yorumlamaya gayret ediyorum.

Halk Müziği kökenli bir sanatçısınız ama sizi farklı bir çalışmada gördük. Bundan sonraki projelerinizden bahseder misiniz?

Aslında bir önceki soru da buna değinmişim bilmeden. Halk Müziği kökenli bir sanatçıyım evet ama farklı bir çalışma ile müzikseverlerin karşısına çıktık. Önce Coşkun Hoca ile  ‘Gönlümün Kıymetlisi’ dedik ama öncesinde ‘Galiba’ diye yine çok iddialı bir şarkı ile çıkmıştım dinleyicilerin karşısına. Çok güzel tepkiler aldı. Ama benden türkü dinlemek isteyen belli bir kesim var. Onlara diğer tarzları sanırım çok kabul ettiremiyorum. Farklı bir kesim de var ki; ‘biz sizden her şey dinlemek istiyoruz’ diyorlar. Ben ikisini de iki tarafında isteklerine karşılık vermek için bu arada farklı farklı şeyler de yorumlamaya devam edeceğim. Bundan sonraki çalışmam türkü mü olur ya da yine bambaşka bir sürpriz proje mi olur inanın ben de bilmiyorum. Çünkü ben duygularıyla hareket eden bir insanım. Ne söylemek istersem, içimden ne geçerse, kalbimin sesini dinleyip sonraki projeleri ona göre şekillendiririm. Kıyıda köşede tuttuğum çok güzel şarkılar çok güzel türküler var okunmamış okunmayı bekleyen onlardan birisi olacak ama tarz olarak şu an bilmiyorum. O dönemki ruh halim biraz buna karar vermemin sebebi olacak bence.

Genç nesil sanatçılardan birisi olarak müziğin ülkemizdeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce hak ettiği yerde mi?

Bence şu an Türkiye’de müzik gerçekten can çekişiyor ve en vasat dönemlerinden birini yaşıyor. Anlamsız müzik tarzı var şu an ülkemizde. Anlamsız bir müzik algısı, saçma sapan sözlerin üzerine kurulu saçma ritim kalıplarından oluşan. Buna şarkı diyorlar, buna müzik diyorlar, yorum diyorlar. Ve anlamsız şekilde ilgi görüyor; en şaşırtıcı olanı da bu aslında. Bir tahammülsüzlük söz konusu. Her şeyde olduğu gibi müziğe de yansımış durumda bu. Sosyal medyanın bu kadar aktif kullanılması, dijital platformların bu kadar gelişmiş olması, bence müzikte de sabırsızlığa sebep oldu insanlarda. Bunun en büyük örneğini de şöyle verebilirim. Eskiden bir kaseti açıp dinlediğimizde, bir şarkının 1 dakikalık introsu vardı neredeyse. Hatta 1 dakikayı geçen introlar bile vardı. Biz sıkılmadan keyifle dinlerdik. Ama şimdi bir şarkıya girerken o istediğimiz bir şarkıya girerken istediğiniz introyu yapamıyoruz. Çünkü dinlenmiyor maalesef. 3 saniyede 5 Saniyede en fazla 10 saniyede o şarkıya girmek zorundayız. Böyle kendimizi zorluyoruz aslında. Çünkü biliyoruz ki oraya biz 1 dakikalık İntro yaparsak eskideki gibi hiç kimse onu dinlemeyecek bir sonraki şarkıya geçecektir. Gerçekten bilmiyorum üzücü sadece. Umarım bir an önce eski zamanlarda aldığımız o müzikal doyumları, keyifleri o kaliteyi görebiliriz, ulaşabiliriz. Biz hiçbir zaman yılmayacağız. Gerçek müzisyenler olarak, bu işe emek vermiş, gönül vermiş insanlar olarak her zaman müziğe sahip çıkmak adına elimizden ne geliyorsa yapacağız.

Ülkemizin en önemli bestekar ve yorumcularından Coşkun Sabah ile çalışmalarınızı görüyoruz. Bu değerli üstatla yollarınız nasıl kesişti? Sizin sanat hayatınıza katkısı nedir?

Coşkun Hoca ile ‘Gönlümün Kıymetlisi’  vesilesiyle tanıştık. Kendisi o eseri yaptıktan sonra bunu bir kadın vokal ile düet yapmayı düşünmüş. Bir arayışa girmiş kiminle yapabilirim diye. Ben de dinlediği ve yorum düet yapmaya karar verdiği isimler arasındaydım. Sonra bana ulaştı. Ben çok büyük bir gurur ve keyifle; ‘Tabii ki de hocam neden olmasın şayet söyleyebilirsem ve tabii ki siz de onay verirseniz’ dedim. Stüdyoda buluştuk, şarkıyı dinledik. Benim yorumumu da çok beğendi, şarkıya yakıştırdı. Bu şekilde o düet çalışması çıkmış oldu. Böyle bir duayenin ilk düet yaptığı isim olmak benim için bir gurur. O’ndan çok şey öğreniyorum. Gururluyum, mutluyum. İyi ki de öyle bir çalışma ile yollarımız kesişmiş.

Gelecek yıllarda sanat yolunda kendinizi nerede hayal ediyorsunuz?

Müzik yolculuğuna başlarken çok büyük hayaller ile başladım. Bu hayallerimin bir kısmı da şükürler olsun gerçekleştirebilirim. Biliyorum daha önümde çok yol var daha çok öğreneceğim şey var. Ama ben hayallerimi çok insanlarla paylaşmaktan yana değilim. Çok hayal kurarım orası ayrı. Çünkü insanın hayatı kurduğu hayaller neticesinde şekil alıyor. Bence her zaman büyük hayaller kurmalıyız ama bunu kimseyle paylaşmamalıyız. Ya da ben böyle düşünüyorum. Böyle yapmalıyız böyle etmeliyiz gibi kesin cümleler kurmamalıyım. Bu benim fikrim, benim doğrum. Siz ne düşünürsünüz bilemem ve çok da büyük konuşmaktan yana da değilim. Müzikal hayatımla ilgili, kendi hayatım ile ilgili de müzik dışındaki hayatımla ilgili de. Çünkü bazen o kadar keskin konuşup öyle projeler yapacağım diye çıkıyoruz ki yola bir anda her şey tepetaklak da olabiliyor. O yüzden büyük konuşmayacaksın ama çok büyük hayaller kuracaksın. Hiçbir zaman hayalinin peşinden gitmekten vazgeçmeyeceksin. Hayaline ulaşabilmek için her türlü riski göze alacaksın. Bu hayat her zaman cesurların ve risk almayı becerebilen insanların yanında olmuştur. Ben bu mantıkla yola çıktım müzikal yolculuğuma.

Köken olarak Tuncelilisiniz. Yörenize ait türkülerin dışında da okumaktan haz aldığınız yöreler hangileri?

Evet ben Tunceli kökenliyim İzmir'e doğup büyüdüm ama Tunceli’ye olan aşkımı herkes bilir gerçekten. Çok sık gidip gelirim de memleketime. Tunceli yöresinin türkülerini söylemeyi çok seviyorum. İzmir'de doğup büyümüş olmamdan dolayı Ege Türkülerine de ayrı bir hayranlığım var. Hatta ilk albümümde “Ege'nin Türküsü” adlı albümümdü. Sadece Ege türkülerinden oluşuyordu. Farklı yörelerden türküler söylemeyi de çok seviyorum. Özellikle Orta Anadolu bozlaklar benim vazgeçilmezlerindendir diyebilirim. Neşet Baba türkülerini çok severim. Gerçekten o bozlakların verdiği haz hüzün beni alıp başka başka diyarlara götürüyor. Çok sık yorumlamışımdır da konserlerimde. Karadeniz türkülerini de enteresan bir şekilde söylemeyi çok seviyorum. Bilirsiniz, Karadenizliler Karadeniz türkülerinin başka sanatçıların yorumlamasını çok benimsemezler. Ben o yöre insanlarından çok güzel çok olumlu tepkiler aldım. Hatta “Karadeniz'e Kalan” albümüm de okuduğum; “Şu Tonya’nın Başına” adlı Trabzon türküsünden sonra Trabzon'dan o kadar güzel mesajlar geldi ki; “Bana Trabzonlu musunuz?” diye sordular. Bunu duymak bana yetti açıkçası. Bunu da neye bağlıyorum en başta da söylediğim gibi ben türküleri gerçek kaynak kişilerinden dinleyerek taklit etmeye çalışarak söylüyorum. Bu da herhalde o çalışmanın verdiği sonuç. Bence doğru kaynaklardan dinleyince; e tabi en başta yeteneğin varsa doğru şekilde yorumlayabilirsiniz eserleri. Ben de yeteneğimin farkına varıp yorumumu daha güçlendirebilmek adına doğru kişilerden dinledim her zaman. Bunun da olumlu tepkilerini görmek bana her zaman cesaret verdi.

Siz aynı zamanda bir öğretmensiniz değil mi? Devam ediyor musunuz öğretmenliğe? Öğretmenliğin tanımı sizin için nedir?

Öğretmenliğin sorumluluğu şüphesiz ki çok çok büyük. Bence iyi bir öğretmen sadece çocuklara öğretmek ile yükümlü olduğu dersi öğretip sınıftan çıkıp giden öğretmen değildir. Adeta psikologluktur aslında öğretmenlik. Çünkü çocukların A'dan Z'ye hayatları ile ilgilenebilmek, onların dünyasına girebilmek, onları anlayabilmek onlara vakit ayırmak gerçekten çok büyük bir özveri gerektiriyor. Çocuklar gerçekten öğretmenlerini çok taklit ediyorlar ve kendilerine model olarak alıyorlar. Hatta benim ilkokul öğretmenimden örnek vermek istiyorum. İlkokul öğretmenim İnci Tunç, çok çok sevdiğim bir öğretmenimizdi. Bize gelip sınıfta şarkılar türküler söyler, bizleri dinlerdi. O küçük yaşta ben de derdim ki; ben de öğretmen olursam şarkılar söyleyeceğim çocuklara. Bu hayalimi gerçekleştirdim mesela. Öğretmen oldum çocuklara çok güzel şarkılar söyledim. Bu da benim hayallerimden biriydi ve gerçekleştirdiğim hayallerimden biri. Tabii sırada daha gerçekleştiremediğim hayallerim var. Ama onların hepsinde gerçekleştireceğim biliyorum. Öğretmenlik büyük bir özveri gerektiriyor. O yüzden, iyi bir öğretmene sahip olan çocuğun çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Bütün öğretmenlerimize de buradan sevgi ve saygılarımı iletmek istiyorum sizlerin aracılığıyla.

Eskişehir’e hiç geldiniz mi? Eskişehir ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Eskişehir’e bir kere geldim. Eskişehir deyince benim aklıma en başta çağdaşlık, modernlik ve huzur geliyor. Çünkü ben İzmir'de doğup büyüdüm ve Eskişehir'de de aynı rahatlığı aynı o modernliği hissettim. Eskişehir'in havasından insanından çok etkilendim. Aynı zamanda aklıma ilk gelenlerden birisi de çibörek. Çiböreğinizide afiyetle yemiştim, bu arada tekrar geleceğim gelince de yemek istiyorum. Eskişehir bir kere bir şehrin sahip olması gereken en önemli özelliklerinden birine, o medeniyete ve o modelliğe sahip. Beni en çok cezbeden yönlerinden birisi bu Eskişehir'in. Bütün Eskişehir halkına da saygılar sevgiler sunuyorum. Belki bir gün bir konserde buluşuruz belli mi olur? Hep beraber söyleriz şarkıları türküleri…

Editör: TE Bilişim