Lale Orta kimdir, nerede doğdunuz? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Bizlere o yıllardan ve ailenizden bahseder misiniz?

İstanbul Fatih’te doğdum ve büyüdüm. Hareketli bir çocukluk geçirdim. Sokaklarda oynamayı çok seviyordum. 11 yaşında Vefa Kulübünde basketbol oynamaya başladım. Annem ve babam spor yapmama olumlu bakıyorlardı.  İki ablam ve bir kız kardeşimle birlikte sevgi dolu bir ailede büyüdüm.

Futbola olan ilginiz nasıl başladı? Bu konuda destek gördünüz mü ya da engellerle karşılaştınız mı? ‘’Kadınsın sen olmaz’’ diyenler mutlaka olmuştur. Buna karşılık sahaya çıktığınız o ilk anları hatırlıyor musunuz? Neler hissetiniz?

Türkiye’de o dönemlerde futbol, kız çocukları için uygun bir spor dalı olarak görülmüyordu. Basketbol ve voleybol dallarının kız çocukları için daha uygun olduğu düşünülüyordu. “Futbol erkek oyunudur” söylemi en büyük engellerin başında geliyordu. Futbol oynamakta ısrarcı oldum ve ailemi ikna ettim. Futbolun yalnızca erkeklere ait olduğunu hiçbir zaman düşünmedim ve çevremi de buna inandırdım. İnanmayanlarla da yollarımı ayırdım. Annem ve babam futbolu seviyorlardı ve maçları takip ediyorlardı. Bundan dolayı, futbolla erken tanıştım ve futbolu seven bir çocuk olarak büyüdüm. Bunun doğal sonucu olarak da sokaklarda erkek arkadaşlarımla futbol oynamaya başladım. Dostlukspor’un varlığını öğrenince de, futbol serüvenim orada devam etmeye başladı. İnönü stadında bir derbi maçı öncesinde gazeteciler karmasıyla oynadığımız ilk maçımı hiç unutamıyorum. Çok duygulanmış ve heyecanlanmıştım…


 

Dostlukspor’dan bahseder misiniz bizlere, sizin için çok önemli olduğunu biliyorum. Hayatınızda önemli değişimlerin başlangıç yeri Dostlukspor, değil mi? Neler kattı sizin hayatınıza futbol ve Dostlukspor?

1973 yılında  “Dostlukspor Kız Futbol Kulübü Derneği” resmi olarak tescil edilerek “Türkiye’nin ilk Kız Futbol Kulübü Derneği” oldu. Dostlukspor kız futbol takımı 1973-1978 yılları arasında Türkiye’de kadın futbol takımları olmadığı için jübile ve derbi maçları öncesi veya futbol takımların sezon açılışlarında erkek takımları ile karşılaşmalar yaptı. Rakip bir kadın futbol takımı olmaması nedeniyle genellikle gençler ve eski futbolculardan oluşan takımlarla gösteri maçları yaparak faaliyetlerini sürdürdü. Dostluk Spor Kız Futbol takımı Anadolu’nun her şehrinde maç yaparak kadın futbolunun Türkiye’de tanınmasını, kabul edilmesini ve yayılmasını sağladı. Dostlukspor, Türkiye’nin ilk kız futbol kulübü olmasının yanı sıra, toplumda örnek davranışlar sergileyerek herkesin ilgi odağı haline gelmeyi başardı. Dostlukspor Kız Futbol Kulübü yetişip büyüdüğüm, dostluğu ve arkadaşlığı öğrendiğim, her hafta sonumu iple çekerek gitmek istediğim ikinci ailemdi. Bir amaç uğruna mücadele etmeyi ve ülkemizin hemen her şehrini dolaşarak kızların nasıl futbol oynadığını kanıtlamaya çalıştığımız bir yerdi. Dostlukspor deyince: emek, mücadele, çaba, azim, umut, beraberlik kavramları aklıma geliyor. Bulunduğum noktaya gelmemde, Dostlukspor’un ve değerli üyelerinin üzerimde çok emeği vardır…

Ülkemizde kadın futbolunun gelişmesi için neler yapılmalıdır?

Türkiye'de Kadın Futbolunun temel olarak üç sorunu var:
1- Yönetim / Kadınlar Futbolu Gelişim Direktörlüğü’nün yapısı altında bulunuyor. Ayrı bir kadın Futbol Departmanı ve yönetimde kadın futbol temsilcisi yok. Her şey Futbol Gelişim Direktörlüğü (FGD) kanalı ile işliyor. Bunun değiştirilmesi gerekiyor.

2- Katılım / Kadın futbolu TFF genel kurulunda temsil edilmiyor. Profesyoneller, amatörler, engelliler, hakemler, antrenörler, futbolcular temsili varken kadınların temsili yok. Dolayısı ile kadınlar TFF'nin federasyon yapısı altında olmaya zorlanmakla birlikte, yönetim süreçlerine dahil edilmemiş. Bunun da değiştirilmesi gerekiyor.

3- Bütçe / Kadın futboluna ayrılan bütçe açıklanmıyor. Mali genel kurulda da kadınların temsili olmadığı için bütçe konusu tam olarak bilinmiyor.

Bu alanlarda gelişme olmadıkça ve özellikle strateji olmadıkça gelişim sadece rastlantısal örneklere kalıyor.  Bununla birlikte:

1- Üst liglerde profesyonellik ile elitleşme sağlanmalı.

2- Piramidin en altında ASKF'lere indirilerek il bazında tabana yayılmalı.

3- Futbola giriş yaşı 10'lara indirilerek yeniden yapılandırılmalı. Özellikle 11-12 yaş şenlik liglerinde karma futbol olarak değerlendirilmeli.
4- Teşviklerde ve sağlanan olanaklarda erkek gelişim ligleri veya BAL ile kadınlar arasındaki asimetri giderilmeli.

Sahada maç yönetirken neler hissediyordunuz? Futbolcuların ve teknik direktörlerin size tutumu nasıldı? Kadın hakem çok alışılagelmiş bir şey değil Türk futbolunda özellikle. Bununla ilgili elbette ki birçok anınız vardır ama bizimle paylaşmak istediğiniz sahada gelişen bir anınız var mı?

Futbol sahaları, kendimi en rahat hissettiğim yerlerden biri. Genel olarak futbolcuların ve teknik direktörlerin olumlu bakış açıları ve davranışlarıyla karşılaştım. Olumsuzluklar da yaşandı ama geneline baktığımızda olumlu olanlar çoğunluktaydı. 20 yıl hakemlik yaptım. Tabi ki birçok anı biriktirdim. Bunlardan birini aktarayım: Kasımpaşa’nın maçını yönetiyorum. Sinyalli bayraklar yeni yeni kullanılmaya başlamıştı. Türkiye’de yalnızca FIFA hakemlerinde sinyalli bayraklar vardı ve az sayıdaki maçlarda kullanıyordu. O nedenle henüz çok yaygın değildi ve bilinmiyordu. Sistem şöyle işliyordu: Yardımcı hakem bayrağın düğmesine basınca, hakemin kolundaki aparattan uyarı sesi geliyordu. Bir ofsayt pozisyonunda, yardımcı hakemim bayrağın düğmesine bastı ve kolumdan titreşimle birlikte uyarı sesi geldi. O arada yakınımda bulunan bir futbolcu bana baktı ve “Hocam size mesaj geldi” dedi. Güldüm, yürüdüm. Sonra yanlış anlaşılmasını önlemek için, hemen O’na dönerek açıklama yapmak zorunda kaldım: “O mesaj sesi değil, sinyalli bayrağın sesi” dedim.

Futbol hakemliği hayatınıza neler kattı? Örneğin hayatın anlık getirilerine karşı ani ve doğru karar verebilme mekanizmanızı geliştirdi mi? Ya da ne ölçüde geliştirdi?

Futbol hakemliği hayata bakış açımı ve yaşam tarzımı değiştirdi. Adalet duygumu geliştirdi, kararlı olmamı ve kararlarımda adil davranmamı pekiştirdi… Kısa sürede karar vermeyi ve verdiğiniz kararı anında uygulamayı da öğretti… Düzen, disiplin, adalet, eşitlik, plan, program, çalışmak, yılmamak, çok çalışmak…  Tüm bunlar hakemlikle birlikte yaşamınızın içinde önemli yer tutan kavramlar…

Hakemlik döneminizde kendinizi nasıl programlıyordunuz? Gününüz nasıl geçerdi? Antrenman programınız nasıldı? Kurallar ve teknik konularda nasıl bir programla çalışmalar yapardınız?

Haftanın bir günü dışında günlerim çok yoğun geçerdi. İş, okul, antrenman ve dinlenme. Genelde günde çift antrenman yapardım. Kuralları sürekli beynimde canlı tutmak için her maça çıkmadan önce, Futbol Oyun Kuralları kitabını mutlaka okurdum. Çıkacağım maçlarla ilgili zihnimde canlandırmalar yapardım.

Türk hakemlerinin ülkemizde ve uluslararası platformda başarılarını nasıl yorumluyorsunuz?

Cüneyt Çakır,  Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu tarafından, dünyada son 10 yılın en iyi ikinci hakemi seçildi.  Bu, çok büyük bir başarı. Günümüze kadar Türk hakemliğinde böyle bir başarıyı yakalayan başka bir hakem yok. Ülkemiz adına gurur verici bir olay. Genç hakemlerimizden, Halil Umut Meler ve Ali Palabıyık’ın da uluslararası büyük başarılar yakalayabileceğine inanıyorum.

Günümüzde hakem kararlarını etkileyen VAR uygulaması hakkında neler düşünüyorsunuz?

Futbol maçlarının başarılı bir şekilde yönetilebilmesi için yapılan hata oranlarının azaltılması ve standart yönetim anlayışının geliştirilmesi, teknolojik yardım olmaksızın pek mümkün değil. Doğru kullanıldığı takdirde, spesifik hatalarda yapılacak teknolojik yardım hem hakemlere hem de takımlara katkı sağlayacaktır.

Duayen spor spikeri Orhan Ayhan ile birlikte Türkiye liglerinde maç anlatan ilk kadın futbol spikerisiniz. Yollarınız Orhan Ayhan ile nasıl kesişti? Futbol spikerliği mi yoksa sahada müsabaka yönetmek mi daha keyifli ya da kolay?

Kadınlara futbolu sevdirmek ve futbolun içine çekebilmek için, dönemin TRT Genel Müdürü sayın Tayfun Akgüner’in teklifi ile duayen spikerlerimizden Orhan Ayhan’dan eğitim alarak maç spikerliğine başladım.  Hakemliği daha çok sevdim ve seçimimi hakemlikten yana kullandım. Bu nedenle spikerlik kariyerimi devam ettiremedim.

Siz aynı zamanda antrenörlük ve teknik direktörlük yapabilecek diplomaya sahip ilk kadın spor insanısınız. Sizi örnek alacak sayısız kadın sporcular vardır mutlaka. Onlara neler tavsiye edersiniz?

Toplumların barış içinde yaşaması; kadın ve erkeğin, uygarlık yolunda her alanda,  birlikte yürümelerine bağlıdır. Spor; bunun en kolay elde edilebilecek yollarından biridir. İnansınlar, çalışsınlar ve başarsınlar…

UEFA tarafından ‘’First Class’’ listesine alınmış ülkemizin FİFA kokartlı ilk kadın hakemisiniz. Bu başarınızdan ve diğer aldığınız başarı ödüllerinizden bahseder misiniz? Lale Orta Türkiye’de başka hangi ilkleri başardı?

Bu sorunun yanıtını ben vermeyeyim. Size özgeçmişimi göndereceğim. Oradan, siz yazmak istediklerinizi seçin lütfen.

Prof. Dr. Lale Orta’nın yeni hedefleri nelerdir? Bir kadın futbol okulu ya da gençlerin spora yönelik çalışmaları ile ilgili planınız var mı?

Hedefim; Türk sporuna ve Türk futboluna üst düzey yönetici olarak hizmet etmek…

Eskişehir’i ve Eskişehirspor’umuzu nasıl buluyorsunuz? Şehrimize en son ne zaman geldiniz?

Eskişehir, Türkiye’nin en çok değişen ve gelişen şehri. Şehrin eski halini de bilen biri olarak, Sayın Yılmaz Büyükerşen’e büyük saygı duyuyorum. Eskişehir halkı, böyle çağdaş bir başkana sahip olduğu için çok şanslı. Eskişehir gerçekten sevdiğim şehirlerden biri. Hatta bir ara Anadolu Üniversitesi’ne akademisyen olarak gelmeyi bile düşünmüştüm… Eskişehir’e ilk kez Dostlukspor’la birlikte gelmiştim. 1985 yılıydı diye hatırlıyorum. En son olarak da 2 yıl kadar önce gelmiştim.

PROF. DR. LALE ORTA KİMDİR?

Okan Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Spor Yöneticiliği Bölüm Başkanıdır. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü mezunudur (1986). M.Ü Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulunda; "Spor Yönetimi" üzerine Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Tez konusu: "Türk Spor Teşkilatı İçinde Futbol Hakemliği Statüsü" (1993). M.Ü Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beden Eğitimi ve Spor Ana Bilim Dalında Spor Yönetimi üzerine Doktora eğitimini tamamladı (2000). Dünyada ve Türkiye'de Futbol Organizasyonları üzerine Analitik Bir Yaklaşım tezi ile ilk kadın futbol doktoru oldu. Yönetim ve Strateji Doçenti oldu (2015). Profesör oldu (2020). Yayınlanmış birçok bilimsel makaleleri bulunmaktadır. Alanında birçok ödülün sahibidir. Türkiye'nin İlk Kadın Futbol Takımı olan Dostlukspor'da kaleci ve kaptan olarak futbol oynadı (1976-1989). Futbol Federasyonunun açmış olduğu kurslarla Türkiye'nin profesyonel liglerinde antrenörlük ve teknik direktörlük yapabilecek diplomaya sahip ilk kadın futbol antrenörü oldu (TFF kursları; 1985, 1989, 1994- Kaleci Antrenörlüğü ve UEFA A Lisans Antrenörlük Diploması). Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün açmış olduğu spor okullarında ve İstanbul Bölge Karmasında Futbol Antrenörü olarak görev yaptı.(1994,1995,1996) Türkiye liglerinde (Orhan Ayhan'la birlikte) maç anlatan İlk Kadın Futbol Spikeridir. Türkiye Süper Ligi’nde görev yapan İlk Kadın Hakemdir. Avrupa Ülkeleri arasında En üst düzey Profesyonel Erkekler Liginde görev yapan İlk Kadın Hakemdir. 1986 - 2005 yılları arasında hakemlik yaptı. Profesyonel ve amatör olarak ortalama 1500 maç yönetti. Türkiye’nin FIFA (Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği) kokartlı ilk kadın hakemidir. 1995 yılında, Dünyada ilk kez FIFA hakem listesine (27 ülkeden 54 bayan hakemle birlikte) giren ilk Türk kadın hakem oldu. 11 yıl Uluslararası hakemlik yaptı. 2003 yılında UEFA tarafından Avrupa Kıtasından seçilen 17 hakem arasına seçilerek First Class (Elite Category) listesine alındı. 21 Mayıs 2005 tarihinde Almanya’nın Postdam  şehrinde  Postdam (Almanya) Djugarden/Alvsjö (İsveç) takımları arasında oynanan UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi Final Maçını yönetti. Türkiye Futbol Federasyonu’nun ilk kadın Merkez Hakem Kurulu üyesidir.

Editör: TE Bilişim