Sağlık Bakanlığı covid19asi.saglik.gov.tr adresinde aşı olacak meslek gruplarının sıralı listesini paylaştı. Listenin yayınladığı sayfada, "Hastalığa maruz kalma, hastalığı ağır geçirme ve bulaştırma riskleri ile hastalığın toplumsal yaşamın işleyişi üzerindeki olumsuz etkisi değerlendirilerek COVID-19 aşısı uygulanacak gruplar belirlenmiş olup bu gruplara sırasıyla uygulanacaktır" açıklaması yapıldı.  Kamu ve özel sağlık kurumlarında çalışanlar (stajyerler dahil), yaşlı, engelli, koruma evleri gibi yerlerde kalan ve çalışanlar, 65 yaş üstü bireyler 1. Aşama aşı olacak gruplar olarak belirlendi.

AŞIYI NASIL YAPTIRDI?

AK Parti Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Avukat Fatih Özata, kendi sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımla COVID-19 aşısı yaptırdığını  duyurdu. Meslek olarak öncelikli aşı yaptıracak grupta yer almamasına rağmen bu aşıyı yaptırması tepkilere neden oldu. CHP eski Milletvekili Barış Yarkadaş’da tepki gösterenler arasında yer aldı. Yarkadaş kendi sosyal medya hesabında konuyla ilgili şu paylaşımda bulundu; “AKP Eskişehir eski Gençlik Kolları Başkanı, şimdiki dönem Belediye Meclis üyesi AVUKAT Fatih Özata, instagram hesabında COVID aşısı olduğunu duyurmuş. Özata aynı zamanda sağlıkçı değilse; aşıyı nasıl yaptırdı? Gerçekten merak ettiğim için soruyorum. Umarım mantıklı bir cevabı vardır.” Özata kendisine yönelik tepkilerin artması nedeniyle sosyal medya hesabında bu konuyla ilgili açıklama yaptı.  Özata yaptığı açıklamada şunları söyledi;  “Barış Bey merhaba merak ettiğiniz konu ile ilgili kısa bir açıklama yapayım. Ne Ak Parti Geçmiş Dönem Gençlik Kolları Başkanı olmamın ne de Meclis Üyesi olmamamın bugün aşı olmamla bir alakası yoktur. Gurur duyarak yaptığım mesleğim avukatlık gereği Eskişehir’deki üç hastanenin Vekili veya danışmanı olmam sebebiyle sağlık sektöründe hizmet sağlayanlar kategorisinde değerlendirmeme sebep olmuş ve aşı olma hakkı doğurmuştur ben de her sorumlu vatandaşın yapmasını beklediğimiz gibi sıram gelince Covid Aşısı oldum bu konuyu merak edenlere sağlıklı günler dilerim.” 

“FATİHİ BEY’İ NÖBETE BEKLERİM”

Barış Yarkadaş Özata’nın açıklamasıyla ilgili şu paylaşımı yaptı; “AKP Gençlik Kolları eski Başkanı Av. Fatih Özata soruma cevap vermiş ve “3 hastanenin avukatı olduğum için AŞI olabildim” demiş. Özata gerçek bir sağlık neferiymiş de haberimiz yokmuş! Veterinerler bile aşı olamazken, hastane avukatı oluyor. Fatih Bey’i nöbete beklerim.” Özata’nın yaptığı son açıklamaya da vatandaştan tepkiler geldi.  Bu tepkilerden dikkat çekenler şöyle sıralanıyor;  “Müvekkil görüşmeleri avukatın bürosunda yapılır diye biliyordum.  Demek ki bu görüşmelerin hastane servislerinde olduğunu da öğrendik.” “Bizim gibi Covid kayıt birimine bekliyoruz. Bir saat yerimize baksın. Biz de bi nefes alalım.” “Ben geçenlerde Haydarpaşa Numune Hastanesi önünden geçtim. Benimde öncelikli olmam gerekmiyor mu?” “Bende tıbbi malzeme sektöründeyim. Her gün ameliyathaneye ve hastanelere giriyorum ama öncelikli değilim. Konuştukça batıyor bunlar.”  “Bu ülkede üç önemli öncelik sahibi var. 1-Sağlık Emekçileri, 2-Emniyet Güçleri, 3- kritik görevler alan insanlar.” “Aşıdan bizim beklentimiz yok. Sıra gelinceye kadar pandemi sona erecek.”

 

/////////////////////////////////////////////////

NOSTALJİ

Efsane İl Başkanı Kemal Metin
Yıl 1992, 29 yıl önce. O yıllarda Eskişehir Büyükşehir değildi. Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyeleri yoktu. Eskişehir Belediye Başkanı merhum Selami Vardar’dı. Vardar Belediye Meclis Salonu’nda bir toplantı düzenliyor. O toplantıya SHP İl Başkanı merhum Kemal Metin, Merkez İlçe Başkanı Nihat Çuhadar, İl Yöneticileri Fatma Yeniceli ve Ersen Yeniceli katıldı. Kemal Metin, doğru bildiğinden şaşmayan ve dik duruşu olan bir İl Başkanıydı. SHP ve CHP’ye büyük katkıları oldu. SHP ve CHP tarihinde unutulmaz İl Başkanları arasında tarihteki yerini aldı. Kemal Metin’in oğlu Yavuz Metin bugün CHP Odunpazarı Belediye Meclis üyesi olarak görev yapıyor. Babasından aldığı CHP bayrağını en yüksek noktalara taşımak için partide büyük bir özveriyle çalışıyor. O yılların Merkez İlçe Başkanı Nihat Çuhadar Eskişehir Sol siyasetinin en önemli figürlerinden biri. Hem DSP hem de CHP’de İl Başkanlığı yaptı.  Bugün CHP’den hem Büyükşehir hem de Odunpazarı Belediye Meclis üyesi. Ersen Yeniceli de CHP İl Başkanlığı yaptı.
/////////////////////////////////////////////////

CUMARTESİ HİKAYESİ

Bayramda Çalışırız

Bayramlar İçin!

Bugün Cumartesi Hikayesi’nde Köy Enstitülü Yazar Talip Apaydın'ın 1967 yılında yayımlanan “Karanlığın Kuvveti” adlı kitabında yer alan anısına yer verdim.  İşte Apaydın’ın öyküsü:Kurban bayramı tam kışın ortasına rastlıyordu. O günler bir soğuktu, bir soğuktu... Kar, fırtına, tipi... Eskişehir ortalarında papaz harmanı savruluyordu. Göz gözü görmüyordu dışarılarda. Sular donmuştu hep. Seydi Suyu iri buz parçaları akıtıyordu. Santral kanalı kapandığından, elektriklerimiz kaç gündür doğru dürüst yanmıyordu. Akşam seminerlerinde kitap okuyamıyorduk, ders çalışamıyorduk. Lambalar ikide bir usulca sönüveriyordu. Dersliklerimizde pelerinlerimizle oturuyorduk da, gene de ısınamıyorduk. Musluklarımızdan su akmıyordu. Ellerimizi yüzlerimizi yıkamak için dere kıyısına gidiyorduk. İçme suyumuz yoktu. Üç gün bayram iznimiz vardı, ama bu soğukta nereye gidecektik? Köyü yakın olanlar gitti ancak. Bayram sabahı kampana çaldı. Dışarıda toplanılacak dediler. Başımızı gözümüzü sararak, büzülerek çıktık. Müdürümüz Rauf İnan merdivende bizi bekliyordu. Üstünde palto bile yoktu. Ellerini arkasına bağlamıştı. Boz urbaları içinde, yağsız çehresiyle bir heykel gibiydi. Savrulan karlardan gözlerini kırpıştırıyordu. O halini görünce usulca pelerinlerimizin yakalarını indirdik. Ellerimizi cebimizden çıkardık. "Arkadaşlar!" diye başladı. Bir canlıydı sesi, bir heybetliydi. Önce yılgınlık psikolojisinin zararlarını anlattı. Korkan insanın muhakkak yenileceğini ve korktuğuna uğrayacağını söyledi. Bu hava soğuk evet, fakat siz isterseniz üşümezsiniz, dedi. Olduğumuz yerde birkaç kez sıçramamızı ve kuvvetli tepinmemizi istedi. Dediğini yaptık. Birden ısınmıştık sanki. Hoşumuza gitmişti. Bugün bayram, dedi. Şimdi birbirimizi tebrik edeceğiz. Sonra yapacağımız iki iş var: Ya tekrar içeri girip sıralara büzülmek, mıymıntı mıymıntı oturmak, bu üç günü böyle faydasız, hatta zararlı geçirmek, can sıkıntısından patlamak. Boşuna içlenmek. Üstelik üşümek. Yahut da kazmayı, küreği alıp, santral kanalını temizlemeye gitmek. Emin olun gidenler, kalanlar kadar üşümeyecektir. Çünkü inanarak çalışan insan ne soğukta üşür, ne sıcakta yanar. O; yücelten, dirilten, kuvvetli kılan bir heyecan içinde her türlü güçlüğün üstüne çıkmıştır... Onu hiçbir karşı kuvvet yolundan alıkoyamaz. Yeter ki bir insan yaptığı işin gereğine inansın. ‘Ben şimdi kazmamı küreğimi alıp kanala gidiyorum’ dedi. Çünkü kanal açılınca elektriklerimiz yanacak. Elektrik yanınca okulun işleri yoluna girecek. Kitap okuyabileceksiniz, ders çalışabileceksiniz. Sularınız akacak, yıkanabileceksiniz. Size şunu söylüyorum, bizim asıl bayramımız, yurdumuz bu gerilikten, bu karanlıktan kurtulduğu gün başlayacaktır. Şimdilik bize düşen milletçe çalışmak, çok çalışmaktır. Parolamız şu olmalıdır: "Bayramlarda çalışırız bayramlar için.” Ben gidiyorum. Gelmek isteyenler gelsin. Heyecanlanmıştık, üşümemiz geçmişti. Hepimiz geleceğiz! diye bağırmıştık. Bayramda çalışırız bayramlar için! Bayramda çalışırız bayramlar için! Altı yüz kişi böyle bağırdık. Sonra da kazma kürekleri koyduğumuz işliğe doğru bir koşuşma başladı. İnsanların böyle canlanması, bir amaca doğru saldırması belki sadece savaşlarda görülür. Santral havuzundan başlayarak onar metre arayla su kanalına dizildik. Çıplak Hamidiye Ovası ayaz. Kırıkkız Dağı'ndan doğru zehir gibi bir rüzgâr esiyor. Pelerinlerimizin etekleri uçuşuyor. Kazmayı vurdukça yüzlerimize buz parçaları fırlıyor. Bazı yerlerde kar her yeri doldurmuş, kanal dümdüz olmuş. Nereyi kazacağız belli değil. Müdürümüz, öğretmenlerimiz başımızda dört dönüyorlar. Bir o yana koşuyorlar, bir bu yana. Öyle çalışıyoruz ki, boyunlarımızdan buğu çıkıyor. Bazen adam boyunda buz parçalarını elleyip çıkarıyoruz kıyıya. Kimisi bağırıyor, kimisi kazmalara tempo tutuyor. Bir gürültü gidiyor kanal boyunca. Yeşilyurt köylüleri evlerinin önüne çıkmış, bize bakıyorlar… Böyle çalışmamıza alışkınlar ama bayram günü, bu soğukta nasıl donmadığımıza şaşıyorlar. Yeşilyurtlu arkadaşımız Azmi, köyü yakın olduğu için izinli ya! Bize evlerden bazlama ekmek taşıyor. Köylü ekmeğini özlemişiz, aramızda kapışıyoruz. Yukarılardan, aşağılardan ikide bir sesler yükseliyor: -Bayramda çalışırız bayramlar için! Koca ova çınlıyor. Taa uzaktan Hamidiye'nin, Mesudiye'nin köpekleri ürüyorlar. Bu kış günü böyle seslere anlam veremiyorlar herhalde. Ayaz ovanın ıssızlığı yırtılıyor. O gün o kanalın yarı yerini açtık. Bir buçuk metre derinliğinde, uzun, derin bir çukur karları yara yara gitti. Ertesi gün taa bende kadar tamamladık. Sonra merasimle suyu saldık. Nazlı bir gelin getirir gibi önünden ardından yürüyerek, türküler marşlar söyleyerek getirdik ve geç zamanda, santral havuzuna döndük. Sonra bir baktık, okulumuzun balkonuna çakılı "Ç K E" yandı... ( Çifteler Köyü Enstitüsü) O zamanki sevincimizi nasıl anlatmalı? Üşümüş ellerimiz alkıştan ısındı. "Yaşa var ol" seslerimiz ufukları kapattı. Dünyanın en içten gelen, en coşkun bayramı oldu belki. Hiç unutmam bir arkadaşımız kendi ellerini öpüyordu. "Aferin ulan eller, diyordu, bu elektriğin yanmasında senin de hissen var, yaşasın." Sevinçten gözlerimiz yaşarmıştı. Müdürümüz bir tümseğe çıktı. Birkaç kelimeyle başarımızı tebrik etti. Her nokta koyuşta "sağool!" diye bağırıyorduk. Şimdi, dedi, depomuza su dolacak, banyoyu yakacağız. Yıkanın ve çalışıp başarmış insanların huzuru içinde uyuyun. İşte gördünüz, inanarak çalışan yapar! Amacına ulaşır! Bu heyecanla çalışmaya devam edersek, biz Türkiye'yi de yükseltebiliriz! “Yükselteceğiz!” diye bağırdık. -Bayramda çalışırız bayramlar için! -Bayramda çalışırız bayramlar için! İçeri girdik, musluklardan şarıl şarıl sular akıyordu. Birbirimizi tebrik ediyorduk. “Unutulmaz bir bayramdı."

/////////////////////////////////////////////////

/////////////////////////////////////////////////

DÜNYA TARİHİ

Che Çinli Çocuklarla

Yıl 1960. Ernesto Che Guevara Shangai da çocuklarla dans edip, eğleniyor.

/////////////////////////////////////////////////

UNUTULMAZ REPLİKLER

“Kişilikli kadınlar kişiliğini, kişiliği olmayanlar dişiliğini kullanır. Ve genelde erkekler hep ikinciyi tercih eder” Donnie Brosco/Köstebek

/////////////////////////////////////////////////

ÇİVİ

“Kendi başına bir ışık ol. Ödünç alınmış ışıkla yaşama.” OSHO

/////////////////////////////////////////////////

FIKRA

Sen mi Uydurdun?

Mısır Başkanı Nasır kendisi hakkındaki karikatürlere ve fıkralara çok sinirlenirmiş. Bu fıkraları belli bir kişinin uydurup yaydığını öğrenince öfkesi bir kat daha artmış. Polis şefini çağırtmış... Fıkraları icat eden kişinin acele bulunmasını istemiş. Bir hafta sonra polis şefi tutukladığı adamla birlikte Başkanlık Sarayı’na gelmiş.

- Sayın Başkan, demiş, sizinle ilgili fıkraları uyduran kişi işte bu...

Nasır adamı baştan aşağı bir süzmüş:

- Sen, demiş gerçekten benimle ilgili fıkraları uyduran kişi misin?

- Evet, demiş adam...

Nasır bunun üzerine peş peşe kendisiyle ilgili fıkraları anlatmaya başlamış.

Her birinin sonunda adama:

- Bu fıkrayı da sen mi uydurdun? diye soruyor...

Her defasında aynı yanıtı alıyormuş:

- Evet efendim ben uydurdum...

Nasır sonunda:

- Sen de benim gibi Mısırlısın, ülkeni de benim kadar sevdiğini tahmin ediyorum, neden bunu yapıyorsun, Mısır’ı büyük, özgür ve saygın bir ülke haline getirdiğimi biliyorsun...

Deyince adam şöyle bir yutkunmuş:

“Bakın bu fıkrayı ben uydurmadım” demiş...