İçinden akarsu geçen şehirler özeldir, dünyanın her yerinde. Adana’da Seyhan, Amasya’da Yeşilırmak, Edirne’de Meriç, hemen aklımıza geliveren şehirler. Dünya’da ise, Paris’te Seinne, İtalya Floransa’da Arno Nehri, Roma’da Tiber ve Aniane Nehirleri, Rusya St. Petersburg, Neva Nehri,  Macaristan Budapeşte Tuna Nehri, İngiltere Lonrda Themes Nehri. Milattan önce 2000’li yıllarda Hititler tarafından kurulan Eskişehir, sonrasında Frigler’in bölgeye egemen olmasıyla, bugünkü Şarhöyük civarında yeniden kuruldu. Porsuk çayının tarihteki ismi Thymbrios. Sakarya nehrinin en uzun kolu 448 kilometre. Eskişehir’in tarihçesinden söz ederken Porsuk’u atlamak ya da yok saymak mümkün değil. Aynı şekilde bugünkü Eskişehir’den söz ederken de. Şehrin boynunda inci bir kolye gibi asılı duran Porsuk, ne yazıktır ki her zaman bugünkü halinde değildi. Alpu Ovası’nı da içine alan Eskişehir Ovası’na hayat verir Porsuk. Bereket verir, buğday olur, pancar olur, hayat olur. Buna rağmen Cumhuriyetle birlikte hızlanan sanayi ve sanayi kuruluşları çok da insaflı davranmadılar Porsuk’a. Türkmen Dağlarından doğan nehir, önce Kütahya’dan geçip geliyor. Kütahya çok uzun yıllar zehrini hep Porsuk’a akıttı. Azot Fabrikası, kanalizasyon, mezbahaların atıkları hep Porsuk’a bırakıldı. Oralarda kirlenip Eskişehir’e geldi. Şehrin yegane kullanım suyuydu. 

Evlerdeki çeşmelerden akardı, ne kadar arıtılabildiyse artık. Şehirde sık sık taşkınlara neden olur, kimi zaman sel felaketine bürünürdü. 1948’de Porsuk Barajı yapıldı. Ancak sellerin ardı kesilemedi. 2’nci Porsuk Barajı yapıldı. Islah edildi. Ancak kimse, Porsuk’un çektiği acıyı umursamadı. Eskişehirli gençlerin yüzmeyi öğrendikleri Porsuk, 1980’li yıllara geldiğimizde içinde sivrisinek larvalarının bile yaşayamadığı, dünyanın en kirli akarsularından biri haline gelmişti. Hemen yakınından geçtiği Basma Fabrikası o gün ne renk kumaş üretirse o renkte akardı. Porsuk yine de güzeldi, vazgeçilmezdi. İki yakasında oluşan Adalar’da kayıklarla sefa sürülürdü. Eskişehirli olup ya da Eskişehir’e gelip de Adalarda kayığa binmemek ayıptı. Şehri tam ortasından ikiye böler. Bugün iki merkez ilçe olan Odunpazarı ve Tepebaşı ilçelerini birbirinden ayran sınırdır. Kuzeyi Tepebaşı, güneyi Odunpazarı’dır. Kış olup da kar buz tuttuğunda Porsuk’un köprüleri, yarısına kadar bir belediye, diğer yarısını da diğer belediye temizler. İşten kaçmaktan ya da kurnazlıktan değil, hoşluk olsun diye.  Yıl 1999. Hem Eskişehir’in hem de Porsuk’un makus talihlerinin belki de sonsuza kadar değiştiği tarih.

Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen Büyükşehir Belediye Başkanı oluyor. Derken 17 Ağustos 1999 büyük deprem felaketi. Projeler askıda kalıyor. Hem devlet, hem yerel yönetimler ellerinde ne var ne yok deprem bölgesine aktarıyorlar. Hem makine ekipmanları, hem işgücü, hem de mali açıdan elde avuçta bir şey kalmıyor. Depremin yaraları kısmen sarıldıktan sonra Yılmaz Büyükerşen düşüyor yollara. Amacı projeleri için yurt dışından kredi bulmak. Uzun çabalar sonunda, son derece elverişli faiz ve ödeme koşullarıyla Kuzey Yatırım Bankası’ndan 120 milyon dolar krediyi bulup Eskişehir’e getiriyor. Öncelik iki büyük projenin Porsuk’un Islahı ve raylı ulaşım sistemi kurulması. Tramvay da büyük iş, zor iş, uzun iş. Ama ya Porsuk’un ıslahı.

Yılların boş vermişliği var, bir taraftan da Porsuk yaşayan bir mecra. İçinde canlı yaşamasa da, akıyor. Bir yerlerden bir şeyler getirip, bir yerlere götürüyor. Öyle cadde ya da sokağı kapatmak gibi kolay değil. Hem akmaya devam edecek hem de ıslah edilecek.

Eskişehirlilerin Köprübaşı ve Göksu köprülerinin üzerine dizilerek,  film izler gibi izledikleri çalışmalar sonucu Porsuk’tan tonlarca çamur taşındı. Her iki tarafına kalın, metal bariyerler çakıldı. Köprülerin tümü yıkıldı, yeniden yapıldı. Porsuk’un her iki tarafına kilometrelerce yeşil alan yapıldı. Hem maliyet, hem emek, hem de zaman açısından büyük bir iş çıkarıldı. Yaklaşık iki yıllık yoğun bir çalışmanın ardından şehir merkezinden geçen Porsuk ve civarı bugünkü halini aldı.

Eskişehir’in makus talihinin değişmesi ve bugün Anadolu’nun en modern şehri olarak anılmasındaki gelişmelerin başlangıcında iki proje vardır bize göre. Birincisi Porsuk Islah Projesi diğeri de Tramvay Projesi. Bu iki projenin hayata geçirilmesiyle birlikte Eskişehir inanılmaz bir türbülansın içine girdi. Tramvay hattının geçtiği bölgeler değerlenirken, Porsuk her iki yakası da büyük bir dönüşüm yaşadı.

Bu dönüşüm Eskişehir’de yaşanacak büyük dönüşümün habercisiydi. İnsanlar Porsuk’u görmeye geldi. Bırakın insanları ülke içinden ve dışından birçok şehrin yerel yöneticileri hayata geçen değişimi görmek için Eskişehir’e geldiler.  Porsuk bugün, içinde binlerce balığın yaşadığı, Eskişehirli balıkçıların oltalarını alarak kıyısına gittikleri bir akarsu. Üzerinde İtalyan tipi gondollarla, botlarla insanları ağırlıyor.1960’lı yıllara kadar taşkınlarıyla, selleriyle Eskişehirlilere sıkıntı veren Porsuk, bugün şehrin en önemli destinasyon markası. Bir anlamda Porsuk Eskişehir’in içinden geçmiyor, Eskişehir Porsuk’un iki yakasına kuruluyor, 5 bin yıl önce.

Eskişehir Porsuk’tan, Porsuk Eskişehir’den vazgeçmiyor, vazgeçemiyor. Sanırım önümüzdeki 5 bin yılda da bu gerçek değişmeyecek.

Editör: TE Bilişim