18 yılı aşkın süredir Türkiye’de iktidar olan AK Parti ‘neden Eskişehir merkezindeki belediyeleri’ kazanamıyor? Büyükşehir Belediyesini ‘neden hiç’ kazanamadı? Neden Tepebaşı’nı üç, Odunpazarı’nı iki dönemdir kazanamıyor? Eskişehir’de ‘başkan adayı belirlenirken mi yanlış’ yapıyorlar?

HALKI ANLAYAMADI

AK Parti’nin kurmayları ‘bu soruların yanıtlarını bulamadığı için Eskişehir merkezindeki belediye seçimlerinde hüsrana’ uğruyor. Birlik Vakfı’nın Eskişehir Teşkilatında söz sahibi olduğu dönemlerde; ‘kent ve kentte yaşayan halkı hiç tanımayanlar yanlış aday tercihlerinde’ bulundu. Bu yanlış tercihlerden dolayı Büyükerşen ve Ahmet Ataç çok yol kat etti. Projeleriyle ‘her siyasi görüşten insanların gönüllerine’ girdiler. Birlik Vakfı’nın etkisi azaldıktan sonra çıkan adaylar, Bazı AK Parti teşkilatları ve ‘parti üzerinde etkili olan cemaatlerin engellemeleriyle’ mücadele etmek zorunda kaldı. AK Parti’de söz sahibi olanlar Eskişehir halkını anlayamadı. Eskişehir halkının ‘kültür düzeyinin yüksek olduğunu ve ona göre propaganda yapmaları gerektiği gerçeğini’ geç farkına vardılar.

DEVLET TİYATROSU GELMELİYDİ

Eskişehirliler, CHP’li belediyelerin ‘kültür sanat etkinliklerine büyük ilgi’ gösteriyor. Çünkü halkın büyük çoğunluğu kültür, sanatı seviyor. AK Parti bu konuda merhum Kemal Unakıtan’ın Maliye, Nabi Avcı’nın Milli Eğitim ve Kültür Turizm Bakanlığı yapmasının avantajını hiç kullanamadı. Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları izleyici rekorları kırarken; Eskişehir’e ‘Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatrosu kurmak’ hiç bir AK Partilinin aklına gelmedi. Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon, Diyarbakır, Antalya, Erzurum, Konya, Sivas, Van, Gaziantep,  Kahramanmaraş, Elazığ, Malatya, Samsun, Çorum, Zonguldak, Denizli, Ordu, Edirne’de Devlet Tiyatrosu var. Bu konuda en büyük potansiyeli olan Eskişehir’de yok.

SAHAYI CHP’YE TERK ETTİ

Peki Kültür ve Turizm Devlet Bakanlığı Opera Bale Müdürlükleri hangi illerde var? İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Antalya ve Samsun’da var. Eskişehir’de yok.  AK Parti ‘bu sanatsal alanlarda hiçbir şey yapmayarak, sahayı tamamıyla’ Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne teslim etti. Yani CHP’ye terk etti. Sanat sadece binayla olmaz. Halka dokunan etkinliklerle olur. Maalesef  AK Parti Eskişehir Teşkilatı Nabi Avcı’nın ‘Kültür ve Turizm Bakanlığı yapmasının nimetlerini’ Eskişehir’e getiremedi. Çünkü onlar ‘Eskişehir halkının kültür ve sanata olan ilgisinden’ bihaberdi. TRT’nin ‘Çukurova, Trabzon, GAP Diyarbakır,  Antalya ve Erzurum bölgesel radyoları’ var. Alanında da iyi yetişmiş insan gücü olan ve Anadolu Üniversitesi’nde tüm gelişmiş teknik imkanları olan Eskişehir’de bölgesel radyo da kurulabilirdi. AK Parti Eskişehir Teşkilatı;  Frigya’yı dünyaya tanıtarak, buraya  turistlerin kalabileceği beş yıldızlı tesisler inşaa ettirmeli. AK Parti  kentin kültür turizmi potansiyelini harekete geçirerek;  görkemli  kültürel-sanatsal etkinliklerle yarışmalı...

///////////////////////////////////

NOSTALJİ

Koç ve Sabancı’ya İlk Fahri Doktora


Yıl 1984. 37 yıl önce. Anadolu Üniversitesi, Türkiye’nin en büyük iki işadamına Fahri Doktora veriyor. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı merhum Vehbi Koç, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı merhum Sakıp Sabancı hayatlarının ilk Fahri Doktoralarını Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden alıyor. Tarihi Fotoğrafta 37 yıl önce Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Fahri Doktora Töreni sonrasında Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı ile sohbet ediyor. Vehbi Koç 25 Şubat 1996, Sakıp Sabancı 10 Nisan 2004 yılında vefat ettiler. Koç ve Sabancı ülkemize büyük hizmetlerde bulundular. Milyonlarca insanı istihdam ederek, onların evlerine ekmek götürmelerini sağladılar. Vehbi Koç’un oğlu Rahmi Koç’ta Anadolu Üniversitesi’nden 18 Eylül 1998’de Fahri Doktora almıştı.

///////////////////////////////////

CUMARTESİ HİKAYESİ

Entelektüel Olabilmek

Üniversitenin son günleriydi. Okulda en çok sevdiğim hocanın odasındaydım. Bana, “Ne olmak istiyorsun?” dedi. “Entelektüel olmak istiyorum” dedim. “Senden entelektüel olmaz” dedi. Çok şaşırmıştım. Biraz duraksadıktan sonra, kırgın ve alıngan bir ses tonuyla; “Dersinizi 3 sene önce alıp geçtim. Dersinizi almama rağmen hala bütün derslerinize giriyorum. 300 kişilik sınıfta 30 kişi bile dersinize girmiyor. Şu gördüğünüz okulda en çok okuyan öğrenci benim. 1 tek kişi daha gösterebilir misiniz benim gibi okuyan, araştıran ve sizinle sınıfın ortasında yeri gelince sert tartışmalara giren?” dedim. Ciddi bir ifadeyle tekrar; “Senden Entelektüel olmaz” dedi. İyice hiddetlenmiştim. “İyi benden olmasın, Doçentlik tezlerine bile kaynak hazırladığım, konular önerdiğim şu gördüğünüz hocalarımızdan olsun!” dedim. Profesör, gülümseyerek geriye yaslandı. Uzun uzun baktı. Ben hocanın en gözde öğrencisi olduğumu ve bu konuda tam aksi şeyler söyleyeceğini tahmin ediyordum. İçimden, “Hoca’ya bak lan neler diyor!” diye geçiriyordum. “Bak evladım” dedi. “Senden çok iyi bir araştırmacı yazar olur. Ama entelektüel olmaz. Nedenine gelince, sana entelektüel olamazsın dediğimde, bana bir Entelektüel gibi ‘Niçin olmaz?’ diye sormadın. Aksine bir köylü gibi kızdın, alındın ve hiddetlendin” dedi. Hocayı dinliyordum dikkatle bir yandan da ruh halimden kurtulup, ne söylediğini anlamaya çalışıyordum. “Yazarlık bilgi işidir. Entelektüellik bilgi değil, davranış biçimidir. Bir insanın entelektüel olması için en az üç kuşak ailesinin okuması gerekir. Ben çok okuyan bir adamım. Ama Entelektüel değilim. Hayata senin tepkilerini veriyorum. Oğlum da çok okuyan birisi. O da yetmez. Ancak Entelektüel olmaya ondan sonra gelecek nesillerle başlanır.” Hocanın söyledikleri kafama çakılmıştı. “Şu okulun önüne bak. Hepsi son model araba dolu ve hepsi hocalara ait. Her iki sene de bir de model yenilerler. Gerçekten böyle bir yenilenmeye ihtiyaçları var mı? Niçin bu şekilde yaşıyorlar. Çünkü o yüksek unvanlarla gördüğün hocalarının kariyerleri ve diplomaları ne kadar yüksek olursa olsun, ruhlarındaki insan bir feodal köylü. Güçlerini topluma kabul ettirmek için böyle hava atmak zorundalar. Gerçek bir entelektüel asla bu güdüyle hareket etmez” dedi. Odadan çıktığım günden beri bu hayat dersi niteliğindeki konuşma, her ne zaman TV’lerde büyük unvanlarla tartışan insanların bir anda ilkel öfke krizlerine girerek birbirlerine hezeyanlarla saldırdıkları anlar gözümün önüne gelip duruverir.

///////////////////////////////////

FOTO ŞAKA

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Kemal Bey, ülkede milli bir duruş sergilemek istiyorsanız,  Cumhur İttifakına katılmalısınız.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Devlet Bey sizin gözünüzde milli olmamız için; kamu kurumlarındaki TC tabelalarını, okullarda okunan Andımızı kaldırmamız, Habur’da teröristlerin ayağına hakim ve savcıları göndermemiz, Teröristbaşının kardeşini TRT’ye çıkarmamız mı gerekiyor?

///////////////////////////////////

///////////////////////////////////

DÜNYA TARİHİ

Babaya Son Selam

Yıl: 1963. John F. Kennedy`nin oğlu, öldürülen babasının cenazesine selam duruyor.

///////////////////////////////////

UNUTULMAZ REPLİKLER

///////////////////////////////////

ÇİVİ

“Kardeşim, Sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun.” Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

///////////////////////////////////

FIKRA

Hangi Seyahat?

Bir havayolu iş adamları için özel bir promosyon başlatır: Biletini satın al, eşininki bedava. Başarılı bir kampanyadan sonra havayolu bütün eşlere seyahatin nasıl geçtiğini sorar. Aldıkları cevap aynıdır: Hangi seyahat?