GÖRÜNÜM

Bazı bürokratların hatası nedeniyle Eskişehir’de damacana sıkıntısı yaşıyor. ESKİ Yönetimi yaşanan bu sıkıntıyı çözmek için büyük çaba harcıyor. Kısa süre içerisinde bu sorun çözülecektir. Eskişehirliler bu konuda panik yapıp; çok sayıda damacana su almayarak, sıkıntının daha çabuk çözülmesini sağlayabilir. Böylece yaşanan sıkıntıyı fırsata çevirmek isteyen ‘Kalabak Suyu’ düşmanlarına prim vermemiş oluruz. Siyah araçlara içi pis sularla doldurulmuş damacana görüntülerini kalabak suyuymuş gibi montajlayanlar şehre ihanet ettiklerinin farkında değiller mi? Bu yaptıklarıyla kentimizin en önemli simgelerinden olan Kalabak Suyuna zarar veriyorlar. Kalite ve hijyen olarak Kabalak suyunun fersah fersah gerisinde olan su şirketlerinin ekmeğine yağ sürüyorlar. Ama şunu unutuyorlar, Eskişehir halkı bu çirkin tezgaha ortak olmaz. Türkiye’nin en iyi suyu olan Kalabak’tan asla vazgeçmez. Kalabak suyunun önce beygirlerle daha sonra traktörlerle taşınan tankerlerle mahallelere su verildiği günleri çok iyi hatırlıyorum. O tankerler hijyenik değildi. Ya bizim suları doldurduğumuz bidonlar sağlıklı mıydı? Yaşanan damacana krizi nedeniyle Büyükerşen karşıtları ona karşı vatandaşları kışkırtmak ve yıpratmak için büyük çaba sarf ediyorlar. Daha öncekilerinde olduğu gibi yine başarılı olamayacaklar. Yılmaz Hoca göreve gelir gelmez ilk Kalabak Suyu izale hatlarını yenileyerek, kentteki su sıkıntısını çözmedi mi? En son teknolojinin kullanıldığı tesisleri yapmadı mı? Haberes dergimizin Temmuz sayısının Tarih bölümünde yer alan; “Atatürk’ün Garda Verdiği Mola İçme Suyu Kaderimizi Değiştirdi” adlı araştırma yazımızı sizler için Görünüm’de yer veriyorum. Eskişehirli olmadıkları için Eskişehir’i ve kentin değerlerine hiçbir saygısı olmayanlar Kalabak Suyunun şehre nasıl getirildiği ve Yılmaz Hoca’nın  yaptıkları hakkında belki bilgi sahibi olurlar…

TESTİDE SOĞUTULMUŞ TERMAL SUYU

Eskişehir halkı, yirminci asrın başlarına kadar sıcak termal suyunu testilerde soğutarak içmeye çalışırken 1900 yılında Asarcıklı Ali Efendi tarafından şehre 15 km. uzaklıktaki Sarısungur Suyu, Odunpazarı semtine pişmiş toprak künklerle getirildi. Kapalı dağıtım yerlerinden, dirhem hesabıyla evlere ve mahalle çeşmelerine dağıtıldı. Ancak bu su aşağı mahallelere kadar götürülememişti. 1930'lu yıllara kadar nüfusu 15 bini geçmeyen şehrin içme suyu ihtiyacı bu şekilde karşılandı. Cumhuriyetin ilanından sonra, Eskişehir'den sık sık geçen Mustafa Kemal Atatürk yine bir seyahatinde, aşağı mahallede bulunan tren garında mola verir. İşte bu mola, Eskişehir'in içme suyu ihtiyacında yeni bir dönemin başlamasına sebep olur. Bir bardak su isteyen Atatürk'e testide soğutulmuş termal suyu sunulur. Değişik bir tadı olan su, Atatürk'ün hoşuna gitmez, Eskişehir'in içme suyu ile ilgili bilgi ister. En kısa süre de içme suyu ihtiyacının karşılanması için orada bulunan dönemin Eskişehir Şarbayı (Belediye Başkanı) Kâmil Topçu'dan (Kara Kâmil lakaplı) sorunun halledilmesini ister. Bunun üzerine Kâmil Topçu kaynak arayışına girer. Türkmen Dağının kuzey yamacında Kalabak Köyü yakınlarındaki kaynaklardan Kalabak (Kaplanlı) Suyu olarak bildiğimiz memba suyu bulunur. Şehre giren tahıl ürünleri, kesim hayvanları üzerinden alınan rüsum ile şehrin zenginlerinden toplanan bağışlarla İsale hattı ve deponun finansmanı sağlanır. Hattın geçtiği bölgede yaşayan köy halkı ile birlikte çalışılır, kazılar elle yapılır, tamamen insan gücüyle orman geçilir, 45 kilometreye yakın bir hat inşa edilir. Uzun bir çaba ve zorlu bir çalışma sonucu 1936 yılında Kalabak Suyu 10 cm. çapında pik döküm borularla Eskişehir'e ulaştırılır. Bademlik'te de 500 tonluk Kalabak Suyu deposu yapılır. Muhtelif bölgelere halkın içme suyu temini için çeşmeler konulur. 1970'li yıllarda Bademlik deposundan çekilen bir hatla Akarbaşı semtinde basit bir dağıtım istasyonu da kurulur. Kamil Topçu daha sonra soyadını Kaplanlı olarak değiştirir. O günlere ait gazete yazıları Kalabak Suyunun tarihçesine detaylı olarak ışık tutuyor.

ATATÜRK’E ŞÜKRAN TELGRAFI

Eskişehir Belediye Başkanı Kara Kamil, Mustafa Kemal Atatürk’e şükranlarını ifade eden telgraf gönderdi. Gönderilen telgrafta şu ifadeler kullanıldı;

“K . ATATÜRK / CUMHURBAŞKANI ;
Yüksek buyruğunuza çok derin bir sevinç ile uyarak, kırk beş kilo metroluk bir uzaklıktan İstanbul sularından hiç de geri kalmiyan kaplanlı suyunu şehire getiren Eskişehir, bu gün suyun açılma törenini yapmış, ve bu töreni su olarak akan buyruğunuzun serin seviçleri içinde dillere destan büyüklüğünüzle baş başa ? ... Pek derin saygılarımla ellerinizi öperim.

Eskişehir Şarbayı / Kamil Topçu”

Atatürk’de Topçu’ya gönderdiği telgrafta “C. Kaplanlı Suyunun şehre getirilmesi münasebetle bana karşı gösterilen temiz duygulara teşekkür ederim” dedi.

Kamil Topçu Atatürk’e ikinci gönderdiği telgrafta şu ifadeleri kullandı;

Şimdi su, Kaplanlı dağlarından şarımıza harıl harıl akmaktadır. Bir haftadan beri Eskişehir için içilecek bir ağa suyu, bir kurt suyu, bir sıcak su kalmamıştır. Suyun etrafı her gün yüzlerce adamlarla dolmakta, ve bunlar doldurdukları damacanaları mahallelere getirip satmaktadırlar. Eskişehir Urayını, Halkımızı ve bankayı kutlular, taahüdünü ciddiyetle yapan Biker sosyetesinide takdir ederiz.”

BÜYÜKERŞEN YENİ İSALE HATTINI YAPTI

Ne var ki, aradan geçen yıllar boyunca, bir yandan Eskişehir nüfusundaki hızlı artış, diğer yandan 45 km.lik eski isale hattında, gerek pik döküm boruların çapındaki yetersizlik, gerek yer yer meydana gelen çatlama ve delinmelerle Kalabak Suyu şehir halkının ihtiyacına cevap veremez hale geldi. Bu durum karşısında, başka bölgelerdeki yer altı sularından takviye ile ihtiyaca cevap verilmeye çalışıldı. Kaynağında bol olan Kalabak Suyunun, Eskişehir'e kayıpsız ve daha çok miktarda gelebilmesi için 45 km.lik yeni bir isale hattı finansmanı 9,5 milyon Amerikan Doları'nı gerektirmesi nedeniyle ele alınıp yapılması mümkün olamamış. Nitekim 1990'lı yılların sonuna doğru, Eskişehir'de Kalabak memba suyu konusunda ciddi sıkıntılar yaşandı. 2000 yılında, Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, alınacak bazı makinalarla, Su ve Kanalizasyon İdaresinin işgücünü bir araya getirerek, dış kaynak ihtiyacı duymadan ve çok daha ucuza 22.5 cm çapında polietilen borularla yenilenebileceğini öngören projeyi başlattı. Aynı zamanda da Damacana Dolum merkezine son derece sağlıklı yeni 1000 tonluk depo yapıldı. 2000 yılı Haziran ayında başlatılan bu proje 6 ay gibi kısa bir sürede bitirildi. 2004 yılında 2 adet 1000'er tonluk yeni ilave depolar yapılarak, hizmete alındı. 2001 yılında gerçekleştirilen yeni hatla birlikte, kapasite artışı sağlanmış, artan kapasiteyi değerlendirmek için yeni yatırımlar planlanmış, pet şişe dolum tesisleri ve son teknoloji uygulanarak kaptajlar, filitrasyon, dezenfektasyon sistemleri yenilenmiştir. Bugüne kadar alınmamış olan doğal kaynak suyu ruhsatı Sağlık Bakanlığından alındı. Kalabak ismi Türk Patent Enstitüsü'ne tescil ettirildi. ISO 9001: 2008 kalite yönetim belgesi ve ISO 22000:2005 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi belgeleri alınarak Kalabak Suyumuzun kalitesi belgelendi.

NEDEN TERCİH ETMELİYİZ?

1936’dan günümüze değişmeyen lezzet olan Kalabak Suyunu neden tercih etmeliyiz?

-Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından belirlenen standartlara tamamen uygundur.

-Hiçbir toksik madde ve mikroorganizma içermemektedir.

-Kaynağı 1450 metre yükseklikte olup, yerleşim yerlerinden, endüstriyel ve atmosferik kirlenmeden uzaktır.

-Beslenme havzası, İçme Suyu Havzaları Koruma Yönetmeliğine uygun olarak korunmaktadır.

-Bebeklere ve tansiyon hastalarına sınırlı miktarda verilmesi gerekli olan sodyum oranı en düşük sulardan birisidir.

-Debisi, mineral dengesi ve lezzeti hiçbir zaman değişmemiştir.

-Suyun günlük analizleri, uzman kimya ve gıda mühendisleri tarafından düzenli olarak tam donanımla laboratuvarlarda yapılıyor.

-En son teknoloji kullanılarak, tamamen hijyenik koşullar altında şişeleniyor

-Eskişehir halkına ve kent ekonomisine önemli ölçüde katkı sağlıyor.

-Güvenirliği 84 yıldır kanıtlanan ve 1936 yılından bugüne devlet güvencesi altında olan doğal kaynak suyudur.

/////////////////////////////////////////////////

ÇİVİ

“Dünyada menfaat için sevgi gösterisinde bulunan insanlar kadar alçağı yoktur.” Şeyh Şamil

///////

FIKRA

DEPRESYON

İlerleyen yaşlarda kadınlar ve erkekler depresyona girerler.

Kadınlarda depresyon şöyle ilerler:

Bunalım… Bunaldım… Bunualım… Bunu alayım… Bunu da alayım… Bunu al bunu… Al bunu da… Bunu da bunu da…

Erkeklerde depresyon şöyle ilerler:

Bunalım… Bunaldım… Bunalımdan çıkmalıyım… Bununla çıkayım… Bununla da çıkayım… Onunla da çıkayım… Hepsiyle çıkayım…