İyi bilirim ki, toprak, kendi işine karışılmasını çok sevmez. Neyin yetişip yetişmeyeceğine, börtü böceğin halinin ne olacağına karışılmasını, müdahale edilmesini istemez. O yüzden son dönemde “Doğal Tarım” ya da “Hiçbir Şey Yapma Tarımı” denilen yeni bir akım giderek yükseliyor. Kestirmeden anlatırsak, doğal tarım, toprağa ve bitkiye müdahale etmeden, diğer canlıların da yaşama hakkını ellerinden almadan ve doğal bir harmoni ve bir düzenek içinde kendini sürekli var edebildiğini unutmadan, birlikte ve mutlu yaşamak. Çevreye, toprağa kısacası doğaya zarar vermek yalnızca kömürlü termik santral kurmakla olmaz. Yalnızca maden arama alanları açmak, zararlı atık havuzları kurmakla olmuyor. Toprağa her türlü müdahale (tarım dahil) ona zarar veriyor. Küstürüyor, zayıflatıyor, çaresiz bırakıyor.

Şimdi gelelim asıl konumuza. Bir önceki yazıda, Odunpazarı Belediyesi’nin şehrin üç ormanlık alanında yapacağı projelerle ilgili değerlendirme yapmıştım. Orada yapılan şey de, bizzat doğanın kendi işleyişine müdahale etmek. Yani bozmak, zedelemek, geri dönülmez hasarlar vermek. Bir çam ağacının gerçekten büyüyüp güçlenmesi, o heybetli halini alması yaklaşık 70-80 yıl. Yani bir insan ömrü. Sonra da bir tenis kortu yapmak için o ağacı kesmek ya da o alandaki ekolojik dengeyi bozmak 3 bilemediniz 4 ayda yapılacak bir proje. Siz ormanın orta yerine piknik alanı, kamelya ve mangal alanları açtığınızda, oradaki duman ve çevre kirliliğinin kaç tane ağacı etkileyeceğini düşündünüz mü? Yalnızca sosyal ve siyasi açıdan insanlara sevimli gelecek bu tür projeyle doğaya ne kadar zarar vereceğinizin farkında mısınız? O yüzden diyorum işte, doğaya zarar vermek yalnızca kömürlü termik santral kurmakla olmaz. Odunpazarı Belediyesi’nin çoktan başlayıp neredeyse bitirdiği projeler de aynı ölçüde zarar veriyor doğaya.

NEDEN ORMANIN KALBİNE? GİT EMEK’TE YAP!!!

Tenis kortu, basket sahası yapacaksanız yine yapın. Hatta onlarca yapın, her mahalleye yapın. Eskişehir’de sayısız tenis kortu olsun. Sayısız halı saha, gençlerin istedikleri her an spor yapabilecekleri alanları yaratın. Buna kim ne diyebilir? Ama neden ormanın kalbine? Bunun cevabını birilerinin vermesi gerekiyor. Eskişehir basını, Eskişehir kamuoyu bu konuya ne kadar hassasiyet gösterir bilmiyorum. Ama kusura bakmayın, ben peşini bırakmayacağım. Orada yapılan kır kahvelerinin işletmeciliğinin kimlere verileceğine kadar takipçisi olacağım.  Tabi bu sitede yazma olanağım olduğu sürece. Yazma olanağım olmasa da, bir yurttaş olarak elimden geleni yapacağım.

Neden? Neden ormanın kalbine? Kazım Kurt’tan bunu açıklamasını rica ediyorum. Hamamyolu’nda yapılan düzenleme esnasında yaşadığı sıkıntıları duydum. Burada değildim ancak anlattılar. Şimdi Hamamyolu’ndaki düzenleme ile bu olayı birbirine bağdaştırmak isteyenler olabilir. Bence asla aynı şey değil. Hamamyolu’nda yapmak istediğiniz bir proje var ve o projenin sınırları belli. O projeyi “git Emek’te yap” diyemezsiniz. Ama Kent Ormanı’na yaptığı tenis kortlarını “git Emek’te yap” diyebilirsiniz. Temel fark bu.

Gerçi iş işten geçmiş. Tenis kortları yapılmış, kır kahvelerinin temelleri yükselmiş. Verilecek zarar verilmiş. Geri dönüş mümkün mü, bence değil. Verilecek zarar verilmiş. Ancak Eskişehirliler şunu iyi bilmeli; yapılan iş doğru bir iş değil. Şehre bir takım sosyal yapılar kazandırma çabası uğruna, insan elinin pek değmediği alanlar da talan ediliyor.

Bilmiyorum çok uç bir benzetme mi olur? Hükümetin Alpu ovasına kömürlü termik santral kurmaya kalkışmasıyla, Odunpazarı Belediyesi’nin Kent Ormanı’nın kalbine tenis kortu yapması arasında hiçbir fark yoktur.

Pek sevdiğim bir sözdür;

“Süleymaniye’yi yıkmak için,

Birkaç kazma kürek ile birkaç işçi gerek.

Yeniden yapmak içinse,

Bir Süleyman’la bir Sinan gerek..”