Merhabalar değerli dostlar, herkesi saygıyla selamlıyorum.

Bugün özel bir gün. Hepimizin hayatında minnetle andığımız bize rehberlik ettiği için asla borcumuzu ödeyemeyeceğimiz, adeta ikinci annemiz babamız olan öğretmenlerimizin günü.

Ülkemizde 1981 yılından itibaren, her 24 Kasım’da kutlanır öğretmenler günü. 11 Kasım 1928’de Bakanlar Kurulu kararıyla Atatürk’ümüze ‘’BAŞÖĞRETMEN’’ unvanı verilmiştir ve 24 Kasım’da ‘’Millet Mektepleri Talimatnamesi’’nin yayınlanmasıyla resmileşmiştir. Atatürk’ün 100. doğum yılında da ülke çapında ‘’Öğretmenler Günü’’ olarak kutlanmasına karar verilmiştir.

Öğretmenler günü buruk geçecek bu yıl. Malum, pandemi tüm sosyal hayatı bitirdi. Bırakın kutlamayı öğretmen öğrenci bir araya gelemiyor artık.

Öğretmenlik kutsal meslektir, çünkü öğrenciye sadece kitap bilgisi değil daha fazla bilgiyi aktarabilme heyecanını taşıyabilmektir. Öğrenmeyi arzulayan, merak edip sorgulayan, iyi insan olmayı hedef edinen insanlar ve liderler yetiştirmek öğretmenliğin temel amacıdır.

Bu öğretmenler gününde, benim dikkat çekmek istediğim konu bambaşka. Evet bugün herkes yayın yapacak, sosyal medyada birçok fotoğraf paylaşılacak ve yine yapılmayacak vaatlerle günü geçirecekler. Sonra herkes normal hayata dönecek. Hiçbir sorun halledilmeden…

Güven ve fedakârlık beklediğimiz, o elleri öpülesi kutsal mesleğin savaşçıları, hak ettiği yerde mi mesela? Yeteri kadar değer veriyor muyuz? Aldığı maaştan çalışma şartlarına kadar ne durumdalar biliyor musunuz? Çocuklarımızın eğitimi için gözü kapalı teslim ettiğimiz öğretmenler sosyal, psikolojik ve maddi olarak tatmin edici bir durumda mı? Avrupa’nın birçok ülkesinde meslektaşları ülkenin en çok maaş alan meslek grubuyken, ülkemizde bu durum ne yazık ki hala göz ardı ediliyor. Önce eğitim fakültesini bitirmen gerek. Daha sonra KPSS sınavı ha şimdi ha yarın derken senelerce atamayı bekleyen binlerce öğretmen adayı. Atandıktan sonra gittiği köyde insani şartlarda konaklama ve yaşama alanı var mı? Can güvenliği ile ilgili durum ne, bunu sorgulayan var mı?

Eğitimcilerimizin geçim sıkıntısı yaşadığı ortamda, nasıl öğrenmeyi arzulayan bir nesil yetiştirilmesi beklenebilir ki?

Hiç düşündünüz mü mesela, meslek hayatı boyunca kendilerini geliştirmek adına mesleki eğitim ve seminerlere gidebilmesi için fırsat sağlanıyor mu öğretmenlerimize? Kaç öğretmenimiz yurt dışında eğitim ya da seminer fırsatı yakalıyor?

Bir ülkenin kalkınmasının en temel önceliği eğitimdir. Ekonomiden bile daha önceliklidir hatta. Nitelikli, akılcı ve sorgulayıcı nesiller yetiştirirseniz ekonomiye şekil verecek nesiller gelir. Bu nesil üreten nesildir. Üretmeyi bilen nesildir. Tıpkı eğitim sistemi bozulmadan önce yetişmiş nesiller gibi. Köy enstitüsündeki öğretmenler ve yetiştirdikleri öğrencileri gibi.

Atatürk bir sözünde şöyle diyor: “Efendiler, hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan ve hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatçı olamazsınız’’

Bence öğretmenlik dünyanın en önemli sanatıdır ve her öğretmen dünyanın en büyük sanatçısıdır. Düşünsene eğitim hayatının ilk gününü öğretmeninle ilk tanıştığın günü.

Seni milim milim işleyip ince narin ve estetik olarak ortaya çıkaran o büyük sanatçı, öğretmenin değil midir? Hayatın her alanına seni hazırlayan en büyük sanatkâr öğretmenin değil midir?

Gönlünde Atatürk sevgisi olan bu uğurda laik ve milli duygulara vakıf nesiller yetiştiren tüm öğretmenlerimizin ellerinden öperim. Hak ettikleri değere ulaşacakları günlerin çok kısa zamanda gelmesini diliyorum.

Unutmayın,

 “Toplumların uygarlık düzeyi öğretmene verdiği değerle ölçülür’’

M. Kemal ATATÜRK

Öğretmenler gününüz kutlu olsun…

Saygılarımla…