Ercan Turgut kimdir? Bize kendinizden bahseder misiniz? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Sevgili kardeşim Cem, 8 Ekim 1952 Malatya doğumlu bir yurttaşım. Malatyalı bir annenin Sivaslı bir babanın vahdeti vücut yapan evladıyım. Melezde denilebilir. Çünkü ses renginden dolayı beni birçok arkadaşım melez şarkıcılara benzetiyor. Melez şarkıcı da diyebilirsin. Memur bir ailenin çocuğuyum neticede babam devlet demiryollarında çalışan birisiydi. Harika bir çocukluk geçirdim. Annesini babasını seven ve onların sevgisini hep gören üzerinde hisseden birisi olarak yaşadım. Bu ailenin küçük oğluyum. Küçük oğlu derken benden 10 yaş büyük bir abim ondan da 1 yaş büyük bir ablam var.  Yani en büyüğümüz ablamız, sonra abim, 10 sene sonra da ben dünyaya geldim. Böyle bir ailede yetiştim. Bizde sevgi çok önemliydi. Aile sevgisi ve aile birleşimi çok önemliydi böyle yaşadık memur ailelerin standart yaşamı gibi.

Müziğe çok küçük yaşlarda başladığınızı biliyorum. Biraz bundan bahseder misiniz? Müziğe olan ilginize ailenizin tutumu nasıl oldu? Desteklediler mi sizi?

Evet müziğe küçük yaşlarda başladım. İlkokulda sınıfta öğretmenim keşfetti sesimin güzelliğini. O yüzden de hafta sonlarında tatile çıkarken veya hafta başındaki okul başlangıçlarında İstiklal Marşı’nı ben idare ettim hep okulda. Ortaokula geçtiğim zaman da Yıldırım Özkaraman diye bir tane kardeşim vardı. Şarkıcı Arzu Ece vardır bilirsiniz çok büyük bir şarkıcı, O’nun abisi aynı zamanda. O gitar çalmaya ben söylemeye başladım. 12-13 yaşlarındaydık. İlk orkestramızı o zaman zaman kurduk ve çok güzel bir orkestra ile de çok güzel müzik yaptık. Ailem hiç karışmadı benim müziğime. Daha doğru şöyle, abim de Türk sanat müziğini çok seven ve çok güzel söyleyen birisiydi abime mâni olmuşlar, olmaz diye. Abim de hukukçu oldu. Sonra bana da böyle bir şey çıkarttılar ama siz karışmayın ben şarkıcı olacağım dedim.  Önünü kestim olayım böylelikle mecburen desteklediler.

1974 yılında ilk albümünüz piyasaya çıktı. ‘’Olur Böyle Şey-Gülme Sakın Komşuna’’ İlk 45’lik plaktı. O yıllara dönersek, neler söylemek istersiniz? Bu plak nasıl oluştu? Besteci ve söz yazarları kimlerdi? İlk plak olmasının heyecanını bizlerle paylaşır mısınız? Daha sonra da sırasıyla her yıl plak çıkarttınız değil mi? Bu çalışmalarınızdan da bahseder misiniz? Kimlerle çalıştınız?

Sevgili Cem, 1974 yılında evet o söylediğin ‘’Olur Böyle Şey- Gülme Sakın Komşuna’’ 45’lik çıktı. Ama ondan daha önce 1969 senesinde İstanbul yelken kulübünde çalışıyordum. Melih Kibar (Allah rahmet eylesin) org çalıyordu. O’nun bir bestesini söyledim aslında öyle başladı aslında plak dünyasına giriş. Ali Eraslan diye bir tiyatrocu vardı. Bilmem hatırlar mısın? Keloğlan’ı oynardı, radyolarda skeç olarak. İşte o kardeşim beni bir gün aldı götürdü ve Ali Eraslan olarak bir plak çıkarttı. Çok da güzel bir 45'lik plaktı. 2 tane falan söylemiştim orada hatırladığım kadarıyla. Çok seneler önce bunlar yani neredeyse hani lafın gelişi diyeceğim ben doğmadan önce, Bu 45'lik olmaz böyle şey diye bir şarkı vardı ya hani Yeşim’in “Olmaz böyle şey yoksa rüya mı?”  İşte o şarkıya karşılık olsun diye; “Seni seni çapkın küçük hanım olur böyle şey, ne yapalım’’ diye yapılmış bir bestedir.  İlk plak olmasının heyecanını paylaşır mısın sorusu ise, o zamanlar o tarz şeylerden haberimiz bile yoktu. Abilerimiz gel oku diyorlar, biz gidip okuyorduk. Sonra onlar bir şeyler yapıyorlardı. Mesela ben Bostancı Derya Taverna da çalışıyordum.  Çok çok önemli bir yerdir. İnsanların hayatında da çok önemli yeri olan bir mekandır. O mekânında çalıştığım dönemlerde orada Baha Boduroğlu da sahneye çıkıp şarkı söylüyordu. Güzin ile Baha ikilisi Baha abi aynı zamanda Şat Yapım’ın tonmaysteriydi. Sonra beni stüdyoya ya götürdü tonmayster yardımcılığı yapmam için ilk önce böyle başladık. Bu stüdyo çalışma girişimleri böyle başladı. Sonra orada Şanar Yurdatapan ve Atilla Özdemiroğlu’nun dikkatini çekerek, “Bir daha mı tövbe âşık olamam. Bir daha mı tövbe hayal kuramam” adlı şarkıyı yaparak ilk 45'lik diyelim hani ilk sağlam 45'lik, bir şirket altında çıkmış oldu.

80’li yıllarda pop müzikten, arabesk fantezi müzik tarzına geçtiniz. Bu değişimin sebebi neydi?

Ben yıllarca hep batı müziği şarkılar söyledim. Tom Jones, Engelbert Humperdinck, Andy Williams, Frank Sinatra bu sitilde şarkıları sahnede söyledim. Ama sonradan da Tavernacı oldum. Tavernacı deyince Rumlara mâl olmuş bir şey. Grek şarkı söylemedim. Orada da Türk müzikleri, Türkçe sözlü şarkılar söyleyerek uzun seneler sahnelerde kaldım. Yabancı şarkılarda söyledim. Türk Sanat Müziği de söyledim, Fantezi de söyledim Popta söyledim. Her türlü yani o dönemin popüler müzikleri.  Fakat 1978 senesinde Turgay'ın Tavernası Derya long playin de “Huzurum Kalmadı-Ferdi Tayfur” abimizin şarkısını söyledim. Kaybolmuş bir şarkıydı ve hiç kimsenin haberi bile yoktu. Şarkı çok meşhur oldu, yani haddinden fazla meşhur oldu.  Yıkıldı ortalık. Bana arabesk şarkı yaparak bir long play hazırlamaya çalıştı Baha abi. Ve nitekim onun da başardık. ‘’Neredesin sen kiminlesin sen dönemezsin’’ adı longplay ile arabeske döndüm 1979 ‘da. 1980 senesinde de o kadar patladı ki fuara gittim, arabeskçi olarak. Her yılbaşında televizyonlara bir dansözle bir arabeskçi çıkartırlardı. 1980 yılının arabeskçisi de ben oldum. Yani ben her türden şarkıyı söyleyen birisi olduğum için böyle oldu. Bir de o dönemler klip diye bir olay yoktu. Arabesk plaklar sayesinde film bile çektim. Yani şarkılarımın klibi olmuş oldu. Hepsi birbirine bağlı olarak böyle gelişti.

Arabesk müziğin ülkemizdeki önemli yorumcularından birisisiniz. Sizce arabeskin ülkemizdeki yeri nedir?

Ülkemizde arabesk bence çok önemli yer tutuyor. Çünkü ruhumuz o. Ruhumuzun önemli bir müzik türü. İnsanların ruhuna hitap ediyor. Bezmiş, bıkkın, geçinemeyen, kendini kötü hisseden, âşık olan böyle insanların var olduğu bir ortamda arabeskin olmaması imkansız. Arabesk bu yüzden çok önemli.

Ankara Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası solistliğine halen devam ediyor musunuz? Ne tür programlar oluyor?

Ben 1995 senesinde SSK’dan emekli oldum. Ama yıllar sonra 2005 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrasının solistliğini yapmak için Nur Yoldaş, Banu Kırbağ ve ben üçümüz bu orkestraya kabul edildik. 10 sene de orada çalıştım. Ankara Kent Orkestrası’ndan 2015 yılında da emekli odum. Yani emekliliğime bir 10 yıl daha ilave edilmiş oldu. Orada da yine, çok güzel sokakların arasında gidip mahalle konserleri, insanlara ulaşabilmek için parklarda bahçelerde yapılan konserler, meydanlarda yapılan konserlerle, Ankara Kent Orkestrası olarak konserler verdik.  Ayriyeten kendi salonumuz vardı tabii çok mükemmel bir tiyatro salonunu ve konser salonunu vardı. Orada çok güzel konserler yaptık başka misafir sanatçılarda davet ederek kent orkestrası olarak eşlik edip onlara güzel konserler verdik bizlerde çok güzel konserler yaptık.

Sanatçı kimdir sizce? Ülkemizde sanatın ve sanatçının hak ettiği değere gelmesi için neler yapılmalıdır?

Sanatçı vallahi şöyle söyleyeyim ya, bence işini güzel yapan herkes sanatçıdır. Şöyle müzikse müzik, resimse resim, heykelse heykel, tiyatro ise tiyatro, yani aklına gelebilecek ne varsa mimarsa mimar, bütün dallarda. Düşün pazarcı sebzesini meyvesini satarken yaptığı iş bile bence bir sanat. Neden? Çünkü o şeyleri satabilmek için uydurduğu şeyler var. Yani bunlar bence sanat. Vallahi öyle bence sanatçı halkın içinden çıkan, gönlünü halkla birleştirmiş, onlara açmış, onların yücelttiği, yücelttiği içinde sanatçı adı verdiği kimselerdir. Bence halkla iç içe olmak onlarla paylaşmak, güzellikleri onlarla yaşamak en güzeli. Şöyle söyleyeyim sana kardeşim; eğer var olmak istiyorsan çaba sarf edeceksin ve karşındakine samimiyetini dürüstlüğünü canlandığını hissettireceksin. Onlar seni severse senin sırtını kralı gelse yere getiremez.

Yeni çıkan şarkıları nasıl buluyorsunuz? Takip ettiğiniz yeni nesil sesler kimlerdir?

Ben müziğin her türlüsü ile uğraşan insanları çok seviyorum. Yeter ki müziğin ‘M’si ile ilgilensin. Bu benim için çok önemli. Yeni eski hiç fark etmiyor. Ben yeni şarkıcıları da takip ediyorum ama onlardan kullanabileceğiniz bir repertuar karşınıza pek çıkmıyor. En son 90'larda kaldı. 2000'ler civarında kaldı sahnelerde kullanabileceğimiz repertuarlar. O yüzden de hepsini dinliyorum takdir ediyorum. Çok da mutlu oluyorum müzikten uğraşılmasından ama yani gene dönüp dolaşıp geliniyor 1970'li 80'li yıllardaki bizim şarkılarımıza. Hatta yeni nesil şarkıcı kardeşlerin bile cover yapıp çıkartıyorlar ortaya. Mesela ‘’Mary Jane’’ diye bir grup var. Mükemmel bir grup. Benim yıllar önce yaptığım ‘’Tövbe’’ adlı bestemi almışlar çok da güzel yorumlamışlar. Harika, yani böyle şeyler oluyor. Bunun dışında çok fazla takip ettim kimse yok ama dinliyorum yani boşta değil diyorum yani.

Eskişehir’e en son ne zaman geldiniz? Şehrimizi nasıl buluyorsunuz?

Eskişehir yani muhteşem bir şehir.  Muhteşem bir merkez benim gönlümde. Epey oldu ben gelmeyeli. Konserlerim için gelmiştim. 30 sene falan olmuştur yani gelmeyeli. Şu andaki muhteşem değişikliğini çok iyi biliyorum. Giden herkes döndüğünde nasıl güzel anlatıyor nasıl güzel anlatıyor. Şu anki Belediye Başkanı Büyükerşen var ya, yani ah be! Türkiye'de O’nun gibi üç beş tane daha olsa birçok şeyi halledeceğiz. Porsuk Çayında Venedik Gondolları dolaşıyor. Turistik tekneler dolaşıyor. Odunpazarı’nın tarihi dokusu. Mükemmel bir yer Eskişehir. Orada mekân açıp da hadi gel bir gece program yap diyenler de oldu ama fırsat olmadı o dönemler. Barlar sokağında bir yerde buluşup, hiç olmazsa keyif yapmak için üç beş tane şarkı söylemek için gelip buluşmayı çok isterim tabii ki. Şimdi artık sen varsın Cem başka bir şeye gerek yok. İnşallah geliriz.  İnşallah güzel konserlerde buluşuruz. Seviyorum sizi Eskişehir. “Kırmızı Siyah-ES-ES” denince bir dönemler birçok takımın eli ayağı titriyordu. İnşallah gene eski günlerine döner. Çok çok sevgiler sunuyorum…

Editör: TE Bilişim