Moderatörlüğünü Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarından Prof. Burcu Yazıcı’nın yaptığı söyleşide Avcı’nın sanat hayatında yaşadıkları, kariyerini ve tecrübeleri ile sanatçılık konusu ele alındı. Nazlı Avcı’nın eğitim hayatı ve sanatsal yeteneğinin keşfedilmesi oldukça ilgi çekici bir süreci oluşturuyor. 1998 yılında, “Kardelen Projesi” ile yeteneği fark edilen Avcı’nın yolu Bilkent Üniversitesi’ne kadar uzanıyor. Süreç hakkında konuşan Avcı, “Ben sanatsal etkinliklerde genellikle ortaya atılan, girişken birisiydim. 1998 yılında “Kardelen Projesi” kapsamında Anadolu’da imkânı olmayan yerleşim yerlerinde yaşayan çocukların eğitime, sanata ve sanat eğitimine yönlendirilmesi için seçmeler yapılırdı. Bir gün müzik öğretmenim bana Ankara’dan bir heyetin geleceğini ve benim şarkı söyleyeceğimi bana iletti. Bizi bir müzik kulak sınavına tabii tuttular. Bu sınavı Sivas’tan bir tek ben kazandım. Bu vesile ile Bilkent Üniversitesine girdim. Ardından bana eğitim ve yurt bursu verildi. Bu sayede sanat eğitimine ve hayatına başlamış oldum” şeklinde konuştu. Eskişehir’in çok güzel ve şirin bir şehir olmasından bahseden Avcı, Eskişehir’e olan tutkusu sebebi ile ABD’ye gitmediğini söyledi. Avcı, “Bilkent Üniversitesinden mezun olduktan sonra, belediye senfoni orkestrasının başvuru ilanını gördüm ve başvurmaya karar verdim. Biraz çalıştıktan sonra ABD’de yüksek lisans yapmayı düşünüyordum fakat ABD’ye gitmedim ve Eskişehir’de kalmaya karar verdim. Sonrasında ABD’nin bir yüksek lisans programı kapsamında Ankara Üniversitesinde yüksek lisansımı da tamamladım” dedi Nazlı Avcı orkestralarda başkemancının görev ve sorumluluklarını anlattı.  Avcı, “Orkestralarda başkemancı hiyerarşik olarak şeften sonra gelen ilk kişidir. Bizim provalarda yaşadığımız ama seyircilerin görmediği şöyle bir durum var hiyerarşik olarak 90-100 kişilik bir grubun çok sesli olarak müzik yapmaya çalıştığı bir yerde tabii ki bir trafik polisinin olması gerekiyor. Bizim notalarımız var ama daha koordine olmamız için ve notada yazmayanların belirlenmesi için gereken şey başkemancının sorumluluğundadır. Tüm grupları koordine eder. Başkemancının algılarının çok açık olması ve birleştirici bir unsur olması gerekiyor. Bir nevi orkestra üyeleri ile şef arasında bir köprüdür” ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilişim