Değerli Hoca, Şef ve Bestekar Hüseyin İpek hoş geldiniz dergimize. Bizlere kendinizden bahseder misiniz? Nerede doğdunuz? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

1964 yılında Tokat/Pazar/Erkilet'te doğdum. Ortaokul yıllarında kendi çabamla bağlama çalmayı öğrendim. Tokat Endüstri Meslek Lisesi'nde okurken cümbüş de çalmaya başladım çünkü udu tanımıyordum. Cümbüş ve bağlamam ile birçok okul konserine katıldım. 1983 yılında profesyonel hayata geçebilmek için Ankara'ya geldim. Amcam Ünal İpek’in Tempo Mühendislik şirketinde çalışmaya başladım. Ünyaylar Müzik dershanesinde Ankara Radyosu sanatçılarından bona, solfej, meşk dersleri alırken bir taraftan da sahne çalışmalarına devam ettim. 1984 yılında asker oldum Kara Kuvvetleri Armoni Mızıkası Komutanlığı moral ekibinde (UT) sanatçısı olarak askerlik görevimi icra ederken yine benim gibi askerliğini yapmaya gelmiş TRT Ankara, İstanbul, İzmir ve Erzurum radyo sanatçıları ile müzik çalışmalarımız bir konservatuar disiplini içerinde devam etti. Bu değerli sanatçıların içinde istifade ettiğim kanun sanatçısı Bekir Reha Sağbaş’tan bütün arkadaşlarla birlikte eser icraları, üslup, makam ve beste analizleri konusunda çok önemli bilgiler edindik. 1986 yılında TRT Kurumunun açmış olduğu profesyonel sanatçı imtihanını kazanarak aynı yıl Erzurum Radyosu'na tayin edildim. 1986-1995 yılları arasında TRT Erzurum Radyosu'nda Saz (ut) ve Ses Sanatçısı olarak göreve başladım. Erzurum Radyosu’nda değerli hocalarla çalışma imkânı bulduk. Tevfik Soyata, Arif Biçer vs. 1995 yılında TRT Erzurum Radyosu'ndan TRT Ankara Radyosu'na tayin edildim.  Evli ve üç çocuk babasıyım. Halen TRT İstanbul Radyosu’nda görevime devam etmekteyim.


 

Musiki ile tanışmanız nasıl oldu? Ailenizde musiki ve güzel sanatlara ilgi duyan var mıydı? Sizi yönlendiren oldu mu? Kendinizi nasıl yetiştirdiniz.

İkinci sualinizin birincisinden başlamak istiyorum. Özellikle Anadolu’da çocuk dünyaya geldiği zaman, ismi konulmadan önce sağ kulağına ezan sol kulağına kamet okunur, sonrasında ismini koyarlar. Burada niyet yeni doğan çocuğun, yaşantısı boyunca ezan ve namazdan bigâne olmamasıdır. Bu zaman zarfında çocuk musiki ile de tanışmış olur. Sonrasında bebeğin bakımını üstlenen ebeveyn o yavruya ninniler, ilahiler söylenilerek millet olma bilinci müzikal bir üslupla verilerek hayata hazırlanır büyütülür. Her insan yaratılışta değişik kabiliyetlerle donatılmıştır. Görsel, işitsel sanatlar ve el becerileri gibi vs. Anne ve baba genlerinin bu konuda etkili olduğunu düşünüyorum. Annemin ve babamın sesi çok güzeldir musikiyi çok severler. Evimizde radyo devamlı açık olurdu, ayrıca babam evimize plak çalar (pikap) almıştı. Dönemin popüler ses ve saz sanatçılarının plaklarını dinleyerek büyüdüm. Biz dört kardeşiz ben üçüncüsüyüm. Benden küçük bir kardeşim daha var hepsinin sesleri birbirinden güzeldir. Bir de annem çok güzel iğne oyası, dantel örer. Terzilik yapar ve kanaviçe işlerdi.  Annem Nezihe İpek’in TRT repertuarında bestelerini benim yaptığım ‘’Bu yol ince, ince gider’’ ve Yürümekle Yol tükenmez’’ isminde iki eseri mevcut, kendisi güfte şairidir. Babam da keza öyleydi oda çok güzel türkü söyler ve halay çekerdi. Hal böyle olunca beni ilk yönlendiren Annem ve Babam oldu. İlkokula başlayınca Allah rahmet eylesin Hüseyin Tutmaz ve Erol şıvgın öğretmenlerim yeteneğimi keşfettiler okul müsamerelerinde folklor, şiir ve şarkı söylemek gibi görevleri bana verirlerdi.

Türk musikisinin son dönemindeki durumunu nasıl görüyorsunuz? Kaliteli eserler üretiliyor mu sizce?

Bu sorunuza hemen cevap vermek isterdim ama bu mümkün görünmüyor. Şöyle ki; musiki insanın kulak ve gönül estetiğidir! Aşkın, sevginin ve sevgiliye duyulan arzunun en güzel ifade biçimidir. Bestekâr; Genleriyle birlikte derunundan gelen sesleri kendi kabiliyeti, anlayışı, eğitimi ve yetişme tarzı ölçüsünde melodileri kalemi ile kâğıda resmeden kişidir. Bu melodiler (motifler) eserlerde (bestelerde) ait olduğu cemiyetin, toplumun, milletin tarihi, edebi sosyolojik ve psikolojik durumunun yapılan eserlerle sentezlenmesidir. Onun içindir ki klasik dönem edebiyatına ve o edebiyattan beslenen eserlere baktığımız zaman 16.yüzyıl veya 17. yüzyıl eseri diyebiliyoruz. Yani şunu söylemek istiyorum Türk Musikisi denince ne anlıyoruz sorusunu önce kendimize sormak, sorduktan sonra bu tahlili geçmiş dönem bestelerine bakıp yapmamız gerekiyor. Yapılan musiki türünden beklentimiz nedir? Yapılan Dünya istatistikleri ve araştırmaları müzik dinleyici genelinin genç kuşak olduğu ve 20-30 yaş aralığı büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Bu durumda Milli Eğitim’e ve Kültür Bakanlığı gibi kurumlarımıza çok iş düşmektedir. Okul öncesi eğitim, ilkokul ve ortaokul da donanımlı öğretmenlerimizle aşk ile işe başlayıp dinleyici genç kitleyi oluşturmak bu sayede hem milli kültürümüzü korumuş hem musikimizin ait olduğu üst noktalara gelmiş olacağını görebiliriz.

Birazda bestekâr yönünüzden bahsetmek istiyorum. Beste yapmaya ne zaman başladınız?  İlk besteniz hangi makamdaydı? Beste yaparken güfte seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz

Teşekkür ediyorum. İlk beste denemem TRT Erzurum Radyosu’nda çalıştığım dönemde oluyordu fakat yaptığım besteleri beğenmiyor, beste yapmayı arzu etmeme rağmen kendimi çok toy buluyordum. Çünkü elimizde çok büyük bestekârların eserleri vardı. Bu süreç zarfında musikimizde olan klasik, neoklasik, dini ve la dini (saz musikisi ve sözlü musiki) olmak üzere eserleri inceleyip, hafızama almaya çalıştım. Çok yoğun çalışma temposu içerisinde değişik şef hocalarla yine farklı bestekârlar ile tanıştık beraberce meşk imkânı bulduk. Tabidir ki her birinden işin tekniği ve sistematiği bakımından farklı şeyler öğrenirken bir taraftan da eksiklerimizi tamamlamaya çalışıyorduk. Bu işte eksik hiç bitmez ya, her güfte size farklı bir bilinmeyeni öğretir. Anlayacağınız ömür boyu talebe olarak kalırsınız. İşin hem latifesi hem de gerçeğidir bu öz eleştiri. Ankara Radyosu’nda çalışmaya başladıktan sonra, Allah rahmet eylesin Ankara Radyosu Tasavvuf Korosu Şef’i Merhum Ahmet Hatipoğlu Hocama güftesi ve bestesini yeni yaptığım bir eserimi gösterdim. Şöyle bir baktı bende merak içinde gözlemlerken dedi ki oğlum prozodi hataların var dedi, bana tarif ederek birlikte hataları düzelttik. TRT denetiminden ilk geçen eserim oldu. Sonra beste üzerine ciddi olarak eğildim. Şu bir gerçektir ki sizin bestekâr olduğunuzu eserlerinizin sizi yaşatmasıyla orantılıdır. Şu anda sayısını bilemiyorum her formda değişik eserler besteledim radyoda, televizyonda yurt içi yurt dışındaki korolarda okunuyor devamlı nota gönderiyorum sağ olsunlar. Güfte seçimi çok önemlidir her şiir güfte değildir. Bestelerin söz kısmına güfte denir. Güftelerin, diğer şiirlerden en önemli farkı bestelenmesi için yazılmış olmasıdır. Bu nedenle güfte türündeki manzum eserlerde ahenk ve kafiye büyük önem taşır.

Tasavvuf Musikisi Çalışmalarınızdan bahseder misin?

Memnuniyetle bahsederim! Yine Çocukluğuma gitmem gerekiyor. Şöyle ki! Biz çocukken annem ellerinde bir taraftan örgü örer bir taraftan bize Yunus Emre İlahilerini okuyarak uyutmaya çalışırdı. O zaman evlerde elektrik yoktu gaz lambaları vardı, ben annemim o okuduğu ilahilerin etkisiyle manevi huzurun atmosferi içinde uyurdum. Zaman zaman gözyaşı döker Allah’a dualar eder Hz. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.S) salat ve selam ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimiz ile, Ehlî-i Beyti-i Müçtebayı anardı. Annemim o halleri beni derinden etkiler, o samimi ve ihlaslı duyguları annemle birlikte bende yaşardım. Çocukluğumda kalbime kazınan bu sevgi yine şu şekilde perçinleniyordu. Anneannemin radyoda Ahmet Hatipoğlu tasavvuf programlarını kaçırmaması evlerinin hemen yanında bulunan camiye Cuma namazlarına gittiğimde anneanneme uğrayıp nasılsın dediğimde sus oğlum ben Ahmet Hatipoğlu hocanın tasavvuf müziği programını dinliyorum sözü içimdeki o aşkı daha da alevlendiriyor! Bir gün bende öyle olacağım diyordum. Anneannem ve annemde İslam ve tasavvuf (Ehlî-i Beyti) muhabbetini Tokat’ta yerleşik olan Evliyadan Ali Osman Bal Akbaba dergâhından almışlardı, dedem hem nalbant hem hoca idi. Allah hepsine rahmet eylesin (âmin). Bu şekilde tarif ettikten sonra TRT Erzurum Radyosu’na başladığım dönemde yine bizim Şefliğimizi yapan Tevfik Soyata Hocamla tasavvuf musikisi eserleri icra ediyorduk. Hikmet Öztürk hocamdan Kuran okuma talimleri siyer-i nebi dersleri aynı zamanda Seyit Hacı Mevlüt Çınar Efendiden tasavvuf adabı erkânı yolunda istifade ettim. Bu konuda ve diğer edebi ve tarih konusunda çok kitaplar okudum. 1995 yılında Ankara Radyosuna tayin olduktan sonra 16 yıl Bestekâr Şef Ahmet Hatipoğlu Hocamla yurt içi yurt dışında TRT Ankara Radyosu Tasavvuf Korosu ile radyo, televizyon programları halk konserleri gerçekleştirdik. 2006 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı Tasavvuf Korosunu kurdum koronun Şef’i ve hocası olarak yurt içinde yurt dışında programlar sergiledik. Burada isimlerini zikredemediğim nice değerli hoca ve icracı arkadaşlarımızla değerli anılar biriktirdik. Bunlardan bazıları Ankara Kocatepe imam Hatibi İsmail Coşar, Hafız Bilal Demir yürek, Ankara Üniversitesi İlahiyat fakültesi Hocası Hafız Fatih Koca gibi niceleri.2011 yılında TRT İstanbul Radyosu’na atandım ve yine Ahmet Hatipoğlu hocamın teşvikiyle TRT Tasavvuf Korosu Şef’i oldum hala bu görevde diğer görevlerimle birlikte devam ediyorum.

Siz virtüöz derce de bir udisiniz. Bu çalgı aleti ile ilgilenen gençlere neler tavsiye edersiniz? Temel prensipleri ne olmalı?

Bir enstrümanın gerçek manada virtüöz seviyesinde icrası uzun yıllarınızı alır. Her işte olduğu gibi doğuştan gelen yeteneğinin olması, sonra disiplinli ve bilinçli bir şekilde çalışmak gereklidir. Önce doğru bir çalgı ile başlamak! Çalgı aletinin seçimini yaparken, seçilen çalgı kişinin ruh hali ve fizyonomisine uygun olması çok önemlidir. Mutlaka musiki nazariyatının (nota, bona, solfej) öğrenilmesi çalgı üzerinde tatbiki şarttır. Nota! Müziğin alfabesidir. Okuma yazmayı öğrendikten sonra bilinçli bir şekilde bir hoca nezaretinde çalışmak, meşk etmek lazımdır. Gerçek manada bir müzisyen olabilmek için çalgınız vücudunuzdaki bir uzvu gibi olmalı.

TRT Nağme’de her hafta cumartesi saat 13.00’ te yayınlanan, Aşkın Namesi programından bahsetmek istiyorum. Bu proje nasıl ortaya çıktı ayrıca program muhtevasında neler var.

Şiirler, bizi biz yapan değerlerler, Aşkın Namesi programı. 5. yılın içerisinde TSR, Memleketim FM, Radyo 1, TRT Nağme frekanslarında dinleyicileri ile buluşmaya devam ediyor. Aşkın Namesi programından önce, yine tarafımdan yapımı ve sunumunu gerçekleştirmiş olduğum. SES SAZ ve GAZEL programı, diğer programlarda fikir sunmuş yol göstermiştir. Bu programdaki amacım, geçmişteki gün ışığına çıkmamış gazelleri. Gün yüzüne çıkarırken ihtiva ettikleri anlam biçimleri ile bugüne söylenmiş, yazılmış mektuplar olarak da gördüm. Eskiden sadece melodik yapıları ile ilgilenirken Aşkın Namesi bize güftelerin ve söylenmiş sözlerin içeriği ile ilgilenmemizi söyledi. Güftelerin anlamları ile örtüşen nağmeler manzumesini içte olup tarifi imkânsız olan hissiyatın, duygunun dile getirilişi melodilere damla, damla yansıtılmıştır. Hz. Mevlana’ya sormuşlar? Aşk nedir! ‘’Âşık ol da gör’’ demiş. Yine sormuşlar? Şehvet Aşk mıdır? Şehvet aşk olsaydı! ‘’Eşekler aşkın padişahı olurdu’’ demiş. Şairin de söylediği gibi’ ‘Bir karasız aşka düştüm hiç de pişman olmadım, sevdiğimsin sevmedin sen, ben de düşman olmadım’. Her şeyden, benden vaz geçip, bizliğe giden yolun adıdır Aşk! Saygı, sevgi, sadakat, sabır, sebat, azim, vefa, vatan sevgisi, tarih, aile birliği ile kutlu değerler silsilesinin nameden, nağmeye dönüşmüş şeklidir Aşkın Namesi.

AŞKIN NÂMESİ

Gönül telimizi titreten sesi

Rûhumuza işler derin nefesi

Huzur dolar bu kalp, yeter ki dinle

Büyük bir sevdâdır ''Aşkın Nâmesi''

İçinde şarkıya, gazele yer var

Güfteden Nağmeye, güzele yer var

Size de bize de, ezele yer var

Bir Kara sevdâdır ''Aşkın

Nâmesi ''

Dalarsın derine, dinlerken ud'u

Kanun'un, ney'in bir başka tadı

HÜSEYİN İPEK'tir üstâdın adı

Bir aşk u sevdâdır ''Aşkın Nâmesi ''      

Solo'yla, koro'yla güzel bir fasıl

Söyleyin ne olur, program nasıl?

Biz sevdik, sizlerin sevmesi asıl

Bir aşk-ı sevdâdır Aşkın Nâmesi

Klasik üslup geleneğinin önemli temsilcilerinden birisiniz, sizce yeni yetişen nesil bu üsluba bağlı mı?

Sevgili Cem. Klasik üslup ki buna biz tavır diyoruz. Konservatuarlar müzik okulları sayesinde kabiliyetli öğrenciler yetişiyor. Onların İçinde çok değerli yeni arkadaşlarımız var. Bu bir tercih meselesi ses ve saz sanatçısı adayları kendilerine yakıştırdığı tavır ve müzik tarzını belirliyorlar. Söyleyeceğim şu! Her sanat dalı zamanın getirisinden ve götürüsünden nasibini alıyor.

TRT Sanatçısı olmanın size kazandırdıkları nelerdir?

TRT Sanatçısı olmanın bize kazandırdıkları saymakla bitmez. Yukarıda belirttiğim hizmetleri ben kendi çabamla nereye kadar yapabilirdim. TRT bir okul, hemde büyük bir okul biz şimdiye kadar öğrendiklerimizi bu okul sayesinde öğrendik.  Ses sanatçısı Şef Mustafa Sağyaşar Hocamın güzel bir tespitini sizinle paylaşmak isterim. Bende aynı düşüncedeyim. Derki! Oğlum bana insanlar nerden mezunsunuz deyince bende Ankara Radyosu mezunuyum diyerek cevaplandırıyorum bilmem anlatabildim mi? Şu anda sosyal mecralarda yayınlanan kaliteli müzik programları ve yayınlarına baktığınızda en ciddiye alınanı yine TRT yayınlarını görürsünüz.TRT Dinle servisinde yapılan bütün programları görebilirsiniz ki Aşkın Namesi programlarının 136 programı TRT Dinleden takip edebilirsiniz işte bize kattıkları.

Eskişehir’e geldiniz mi? Nasıl buldunuz?

Çeşitli vesilelerle geldim. TRT Ankara Radyosunda iken de çok gelmiştim konserler vermek için. Ama benim için siz öğrencim Cem Aksu korosunda Hüseyin İpek besteleri konseri yapmıştınız. İşte benim için en önemli ve hayatımda unutamadığım bir Eskişehir seyahatiydi. Çünkü öğrencim Cem Aksu daha dün Ankara’ya her hafta gelip benden ders alırken bugün yetişmiş koro şefi olmuş ve hocasının eserlerini repertuara koymuş korosu ile konser yapıyor. Bu ne güzel bir mutluluk. Sevgili Cem sana çok teşekkür ediyorum bu güzel röportaj için. Başarılarının devamını diliyorum.

Editör: TE Bilişim