“… devlette FETÖ’den sonra yeni FETÖ adayları gizlenemiyor. Ve FETÖ’ye panzehir olarak sunuluyor, ama aslında FETÖ’yü yaratan sistemden beslenmeleri sayesinde her biri FETÖ potansiyeli taşıyor.” (s.79)

***

‘Barış Pehlivan ile Barış Terkoğlu’nun birlikte yazdığı ‘Metastaz’ adlı kitabı, şöyle bir göz geçireyim diye elime aldım, ancak 80’li sayfalarda durabildim.

Gerçekten gazeteciliğin hakkını veren bir ‘araştırmacı gazetecilik’ örneği çıkmış ortaya. Barışlar, adeta günümüzün paragöz gazetecilerine, copy paste yazarlarına ders vermiş.

Üslup/anlatım çok akıcı; okuyucuyu ana konudan ayırmadan detayları da gösteren, 254 sayfayı tek solukta okutan bir kurgusu var.

İsim isim, kurum kurum nelerin yaşandığı, insanlara nelerin yaşatıldığı, cumhuriyet yönetiminin adım adım nasıl yok edilmeye çalışıldığı açık bir şekilde anlatıyor.

***

Çok ama çok karmaşık bir ilişkiler ağıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor bize.

“Tahliye ettiği FETÖ şüphelisi işadamını tutuklatan savcıya FETÖ’cü diyen hâkimin, FETÖ soruşturmasında rüşvet aldığını ortaya çıkaran başsavcının, rüşvet alan bir FETÖ’cü olduğunu iddia ederek tutuklayan hâkim, FETÖ’den tutuklandı.”

Nasıl anlayabildiniz mi?

FETÖ ile mücadele denilen şey tam da bu hale gelmiş durumda. Yaşananları anlayabilmek için mantık sorusu çözercesine olayları alt alta yazmaktan başka çare yok.

Kitabı okurken insanın ruhu daralıyor, ‘bu kadarı da olmaz’ dedirten olaylar midede krampa neden oluyor. Ülkede yaşanan çürümüşlüğün kokusu burnumuza kadar geliyor.

Okumayı tamamlayınca, yaşananlara dünyadan bihabermiş gibi yaklaştığımı, durumun çok daha vahim boyutlara ulaştığını anladım.

Aklıma Necip Hablemitoğlu’nun FETÖ’nün emniyet ve orduyu ele geçiriş sürecini tüm çıplaklığıyla anlattığı ‘Köstebek’ adlı kitabı geliyor da, yıllar sonra haklılığı ortaya çıktı.

Dilerim; FETÖ ve ondan sonra doğan boşlukta ülkenin kılcal damarlarına kadar yerleşen diğer cemaatleri tüm ayrıntılarıyla anlatan bu kitabın kaderi de aynı olmaz.

Anlatılanların önemi ve ülkemiz için değeri, ancak iş işten geçtikten sonra anlaşılacak diye korkarım.

***

Kitap esas olarak;

15 Temmuz öncesinde ve sonrasında ülkemizdeki tarikatların devleti ele geçirme operasyonlarını;

Uzun yıllara dayanan sızma hareketleriyle kurumları ele geçirip devletin geleneksel mekanizmasını kendi dünyevi amaçları doğrultusunda değiştirmeye çalıştıklarını;

Tarikatların her yerde birbirleriyle koltuk ve imkânlar için yarıştıklarını, bazen çıkar için birbirlerini yediklerini, zaman zaman aralarında çıkan çatışmaların da genellikle dini değil, rant üzerine olduğunu;

Ruhani görünseler da hedeflerinin maddi olduğunu; her birinin bir sermaye örgütüne, medyaya, basına, sosyal yardım derneğine, bürokrasi kapılarını kendilerine açan elemanlara sahip olduklarını;

Hain kalkışmadan sonra yapılan tasfiyenin temizlenme olmadığını, kurumların kapalı kapılar ardındaki paylaşımlarına göre yeni cemaat/tarikatlar tarafından ele geçirilmesine yol açtığını anlatıyor.

Ve anlaşılıyor ki, 15 Temmuz’dan ve FETÖ belasından hiç ama hiç ders çıkartılmamış.

***

‘Gülen’in önünde eğilen zenginler, bir savcının önünde eğilmek zorunda kalmadılar’ (s.252) sözü de durumun özet cümlesi gibi sanki.

FETÖ ile mücadele ettiklerini söyleyenlerin, mevcut durumu kendilerine mevki edinme, sermayelerini artırma yolunda fırsata çevirdikleri anlaşılıyor.

FETÖ ile mücadele sürecinde o yapıyla bağlantılı unsurların çoğunun tasfiye edildiği doğrudur; acaba onların yerlerine gelenler kimlerdir?

FETÖ’nün, gizlenmek ve yargılanmamak için ve adına ‘renklendirme’ denilen, farklı tarikatların içine üye olarak girmeyi öngören stratejiyi uygulayanlar ayrılabiliyor mu?

***

Kitabın adı Metastaz…

Tıpta kötü huylu kanser hücrelerinin vücudun başka bölgelerine yayılıp yerleşmesi anlamına geliyor.

Siyaset yapmak isteyen oluşumun açık bir tüzüğü, programı olur, ileri süreceği bir tez ile kamuoyunun önüne çıkar. FETÖ dediğimiz yapı bugüne kadar, hep başka organlara / kurumlara tutunarak yaşadı. Emniyette örgütlenirken, orduya sızarken bir kanser hücresi gibi davrandı.

O nedenle kitabın adı, nokta atışı bir seçim olmuş.

***

Bu kadar yazıp çizdikten sonra her sözü ile geleceği işaret eden Atatürk’ün bir sözünün kulaklarımızı çınlatmaması mümkün değil:

Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olmaz. En doğru, en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır.”