Emin Olcay kimdir?

-Emin Olcay 1964 yılından bu yana tiyatro sanatı ile uğraşan bir tiyatro sanatçısı. Bütün canlıları sevmeye ve hoşgörü ile yaklaşmaya çalışan hoşgörülü sevecen bir insan. Ankara’da dünyaya geldi. Uzun yıllar Ankara’da kaldı. Eşi ile 6 yıl Bursa Devlet Tiyatrosu 6 yıl Adana Devlet Tiyatrosunda görev yaptı. Eşi de Devlet Tiyatrosu sanatçısı ve uzun yıllar sanata hizmet edip emekli oldu. Emeklilik sonrası da İstanbul’a yerleştiler.

Tiyatroya ne zaman başladınız? İlk olarak nerede sahneye çıktınız?

-1964 yılında Devlet Tiyatroları Çocuk Tiyatrosu bölümünde başladım. Peter Pan isimli müzikal çocuk oyunuyla başladım. O dönemde Peter Pan’ı, Işık Yenersu oynuyordu. Ve çok önemli bir kadro ile oynanıyordu. Ustalar arasında başladım. Ayaklarım titredi Işık Yenersu’nun karşısında. Hatta ufak tefek olduğum için beni küçük sanıp çok sevmiş sarılıp öpmüştü. Daha sonra yaşımı öğrendiğinde “Ya sen bayağı büyükmüşsün” dedi bana. Sonra uzun yıllar süren bir dostluğumuz oldu kendisi ile. 1964 yılında Devlet Tiyatrolarında Peter Pan oyunu ile başlayan sanat yaşamım yine güzel bir tesadüftür ki 2000 yılında Peter Pan’ı sahneye koyarak Devlet Tiyatrolarında noktalandı. Bu benim için çok önemliydi küçük tiyatroda başladım küçük tiyatroda bitirdim.

Sizi kim teşvik etti Emin hocam?

-Esasında rahmetli halalarım ve babam sanata çok düşkünlerdi. Meslek olarak sanatçı değillerdi ama Samanpazarı’ndaki evlerinin bir odasını yağlıboya resimler yapmak için ya da Türk Sanat Müziği meşkleri yapmak için ayırmışlardı. Bizde rahmetli abimle onların yanına bize verdikleri kağıtların üzerinde çöp adamlar yaparak bir nevi çömezlik yapıyorduk. Rahmetli babam o çizdiğimiz çöp adam resimlerini saklamış hala benim elimdedir o resimler. Benim için çok güzel hatıralar tabii bunlar. Sonra halalarım Dil Tarih Coğrafya bölümünde okurken devlet tiyatrolarının provalarını izlemeye giderlerdi. Beni de zaman zaman götürürlerdi. Daha sonraları rahmetli babam, abim ve beni çocuk tiyatroları izlemeye götürürdü. O yıllarda tiyatro aşkı oluşmaya başladı ve daha sonra da meslek olarak bu işin içine girdim.

Sizi etkileyen yazarlar, tiyatro oyunu ve canlandırdığınız roller nelerdir?

-Beni etkileyen yazarlar, Orhan Asena, Melih Cevdet Anday, Turgut Özakman, Aziz Nesin ve Türk yazarlarıdır daha çok. Hatta açmış olduğumuz tiyatroda da hep Türk yazarların oyunlarını tercih ediyorum. Çünkü ulusal tiyatronun kurulmasının çok önemli bir olay olduğunu düşünüyorum. Bu değerli yazarlardan Orhan Asena, Turgut Özakman ve Aziz Nesin ile çok değerli dostluklarım oldu. Hatta Orhan Asena benim bir büyüğüm değerli bir doktordur aynı zamanda. Çocuk doktoru olması sebebiyle de benim çocuklarıma da bakmıştır. Ziya Demirel hocam ile kurduğumuz ‘’Kardeş Oyuncular’’ tiyatrosunda bir gün hiç unutmuyorum Orhan Asena elinde bir metin ile geldi ve Ziya Hocaya ‘Bu oyunu Emin’i düşünerek yazdım’’ diyerek beni müthiş onurlandırmıştı. Oyunun ismi ‘Dayım Evleniyor’ Dostoyevski’den yazdığı bir oyundu. Burada dayı rolüne beni düşünmüştü. Müthiş bir olay benim için. İkinci olayda Aziz Hocanın ‘Düdükçülerle Fırçacıların Savaşı’nda oynamıştım. Ziya hocam çok önemli bir rolde oynatmıştı beni. Aziz hocada oyunu izlemiş ve çok beğenmişti. Ve kitabı imzalayarak bana vermişti. Bunlar hala yad ettiğim gurur duyduğum anılarım.

Bütün canlandırdığım roller benim için çok önemlidir. Çünkü her birinde ayrı bir emek ve tarz ve de düşünce vardır. Önemli olan güzelliği bulabilmektir. Öyle zannediyorum ki ben buldum. Ama Melih Cevdet Anday’ın ‘İçerdekiler’ oyununda ‘Tutuklu’ rolü çok severek oynadığım rollerden birisidir. Rahmetli Levent Kırca çok yakın arkadaşımdı. Bir gün arkadaşları ile beni tanıştırırken ve şöyle dedi. ‘Devlet Tiyatrolarının yok ettiği adam’ dedi benim için. Maalesef İstanbul, Ankara ve İzmir gibi iller dışında o zamanlar yaptığınız işler yani ‘Hamlet’ oynasanız kime ne? Basın oralara gelmez çünkü. Dar çevrede kalırdı. Şimdi ki arkadaşlara ne mutlu ki yaptıkları işleri duyurabiliyorlar.

Kurtlar vadisi nasıl başladı?

Osman Sınav ile biz ‘Deli Yürek’ te tanıştık. O zaman ben Yakup Efe rolünü oynuyordum. Osman Bey oyunculuğumu beğenmiş demek ki bir akşam beni çağırdı ve ‘bu rolü oynamanı istiyorum’ dedi bana. Baktım rol hakikaten çok güzel. Yalnız üç sene sakallı dolaşacaksın dedi bana 15 yıl geçti hala sakallıyım. 11 yıl kadar o rolde oynadım. Güzel bir roldü. Topluma birçok şeyi anlattığı için bu rolü çok severek oynadım.

Eskişehir’i biliyor musunuz? Daha önce geldiniz mi?

Evet Eskişehir’e çok geldim. Tiyatro oyunları ile bilhassa çok geldim. Eşimin yeğeni Eskişehir’de yaşıyor. Zaman zaman ziyaret ediyoruz. Ziya Demirel ile yaptığımız tiyatroda bir çocuk oyunu yazmıştık. Üç gün kaldık ve oyunu oynadık. O zaman Eskişehir’i çok sevmiştim. Lületaşı pipo almıştım kendime. En son gelişimde şehrin müthiş geliştiğini gördüm. İnsanın rahatlatacağı ve nefes alacağı bir şehir olmuş. Anadolu’nun içinde parlayan bir güneş. Bir üniversite şehri. Sanat sohbetleri edeceğimiz bir ortam yaratılmış. Tabi bunda Yılmaz Büyükerşen hocamın da çok büyük katkısı var. Ben inanıyorum ki Eskişehir’in ülkemizin çok önemli şehirlerinden bir olacaktır. Güle güle oturun kıskanıyorum sizi.

Bundan sonra sanat alanında plan ve projeniz nasıl?

Şu anda İstanbul Maltepe’de 60 kişilik bir tiyatro salonumuz var. Burada karantina dönemi sonrası planladığımız oyunlarla seyirci karşısına çıkmayı planlıyoruz. Çok sevgili dostum rahmetli Sönmez Atasoy bundan 6-7 yıl önce bir metin getirdi. Oyununu adı ‘Bizim Yunus.’ Bu oyunu oynamamı istemişti. Oyun üzerinde çalışıp oyunu yeniden düzenledik. Bir hayli de güzel oldu. Fakat bir türlü fırsat bulup oynayamadım. Bu sezon inşallah Maltepe’de kendi salonumuzda bu oyunu sahneye koyacağız.

Türk Tiyatrosu sizce hak ettiği yerde mi?

Kesinlikle hak ettiği yerde değil. Olması gereken yerden 30 yıl geride. Teknik açıdan, oyunculuk açısından geride. Niçin? Çünkü biz dünyaya açılmayı bilmiyoruz. Daha doğrusu fırsat bulamıyoruz. Daha önce de söylediğim gibi dar çerçevede sıkışıp kalıyoruz ve hatta bizi idare edenlerin keyfine kalıyoruz. Halbuki sanat başlı başına özgür olması gereken bir alandır. Sanat özgür olacak ki uluslararası birtakım çalışmalar yapabilsin. Şimdi teknik ilerledi. Yurt dışını izleyebiliyoruz. Gıpta ile bakıyoruz. Ama bizim genç sanatçılarımıza ne kadar çok destek verirseniz daha güzel işler yapmak için daha büyük enerji bulacaklardır. Türk tiyatrosunun hak ettiği yere gelmesi en önemli dileğimdir.

Sizce daha çok seyirci çekmek için ne yapılmalı?

Ülkemizin bu ekonomik şartlarında tiyatroya gelmeleri çok zor. Devlet yardımcı olmadığı sürece seyircinin gelmesi çok zor. Niye? Çünkü 4 kişilik bir ailenin tiyatroya gelmesi 250 TL ye mal olur. Bugün ne kazanıyorlar ki bu bedeli ödesinler. Sanat dediğimiz olay Ulu Önder Atatürk’ün başından başlattığı devrimlerle devam etmiş olsaydı bugün insanlar sanatı nereye koyacağını çok iyi bileceklerdi. Biz sanat esasında ruhu güzelleştiriyoruz. Şu anda Türk Milletinin ruhunun güzelleşmesi lazım, sakinleşmesi lazım. İnsanların sokakta birbirlerine nasıl baktığını görüyor musunuz? Bir ufacık kıvılcıma bakan patlamaya hazır barut fıçısı gibi insanlar. Toplumu belli bir seviyeye getirene kadar elimizi taşın altına koyacağız. Bilet fiyatlarını düşüreceğiz. Ben de küçük esnaf sayılırım. Çünkü 60 kişilik bir tiyatro salonum var. Bizler gerekirse bedava oynayacağız ama insanları tiyatroya çekeceğiz, çekmeliyiz. Özellikle çocuk tiyatrosunda bunu yapalım ki geleceğimizi kurtaralım. Böyle yaparsak seyirci çekebiliriz.

Meslek olarak oyunculuğu seçmek isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?

Gençlere her şeyden önce ustalarla beraber çalışıp onlarla sohbet ederek ve sahnede seyrederek başlamalarını tavsiye ederim. Daha sonra konservatuvara girmelerini, ustalardan ders almalarını, teorik ve pratik olarak çok çalışmalarını tavsiye ediyorum. Bize gelen oyuncu adaylarına öncelikle tiyatro sanatçısı olmak için mi yoksa meşhur olmak için mi geldiklerini soruyorum. Meşhur olmak için gelenlere ‘kusura bakmayın ben sizi meşhur edemem’ diyerek kapıyı gösteriyorum. Meşhur olmak nedir? Yaptığın işi en iyi şekilde yapıp halk tarafından sevilmek demektir. Medyanın şişirmesi ile meşhur oldun mu bir müddet sonra patlar ve sen de boşa çıkarsın. Sevgili gençler bu meslek çok büyük bir yürek ister. Açlığa, parasızlığa her türlü zorluğa katlanamam dersen hiç girme bu işe. Her insanın içinde beğenilmek arzusu vardır. Beğenilmek için mi yoksa bir başkası olabilmek için mi geliyorsun diye soruyorum bana gelen öğrencilere. Çünkü her rolde bir başkası olabilmeli ve bunu en iyi şekilde yapabilmelisin. Bunun sonunda alkışı duyacaksın. Bunu çok büyük özveri ve çalışma ile başaracaksın.

Editör: TE Bilişim