Eskişehir’de yaşayan ve bu kente yolu düşen herkes bir şekilde bol susamlı simitlerin tadına varmıştır herhalde. Bir anda açlık bastırınca veya insanın içi ezilince imdat niyetine çevremizde simitçi arayışına girmişliğimiz olmuştur hani... Ya da bir Pazar günü sıcacık aile sofrasında kahvaltı edilirken özenle hazırlanmış ev reçelleri ve çarşıdan alınmış leziz peynirlerin yanına sokağın lezzetini de içeri buyur ederken simit her zaman baş tacımız olmuştur.


Sadece geleneksel simitler mi?.. Kandil simitleri, zeytinlisi, peynirlisi veya kepekli undan yapılan çeşit çeşit tercihlere hitap eden simitler... “Eskişehir unundan Kalabak suyundan yeni çıktı fırından” diye söz edilen Eskişehir simidi kendine has gevrek ve bol susamıyla oldukça meşhurdur. İster zengin olsun ister fukara bu ülkede yaşayan herkesin hayatında bir kez bile olsa tattığı yiyecek vardır ki... O da simittir. Hamburgerler sandviçler ortaya çıkmadan öncede simit vardı. Türkiye’de hemen hemen her kentte ve ilçede simit fırınına rastlayabilirsiniz. Eskişehir’de Odunpazarı simidinin lezzeti diğer yörelerdeki simitlerden farklıdır. Odunpazarı meydanında yer alan simit fırınının nerdeyse yüz yıllık geçmişi var. Fırın yüzyıl boyunca aralıksız Karaçalı ailesi tarafından işletilmiş. Ailenin son fertlerinden fırının son Sahibi Macit (Karaçalı) rahmetli olunca fırın yine bir simitçi ailesi olan Yüceışıklar tarafından işletilmesi devralınmıştır. Odunpazarındaki simit fırınları tipik bir kara fırındır. Simitler burada meşe odunuyla pişiriliyor. Eskişehir simidinin hamuru İstanbul veya başka yerlerde yapılanlardan farklıdır. Hamurunda süt şeker bulunmaz. Lezzeti de meşe odunuyla pişirilmiş olmasından gelir. Odunpazarı simitinde un,su ve tuz kullanılıyor. Hamur bekledikten sonra halka biçimi verilip sıcak pekmezli suya atılıyor sonra susamlanıp pişiriliyor. Ayrıca “Lezzetli bir simit pişirildikten sonra 22 ayar altın renginde olmalıymış.” Bu fırında Odunpazarı’na özgü cevizli ekmek ve haşhaşlı çörek de yapılmaktadır. Geleneksel fırınların üretimi dışında artık en son teknoloji ve modern üretim yöntemleriyle satışa sunulmasına karşın simit hakkında çok az şey bildiğimizde bir gerçek aslında. Acaba simit sözcüğü nerden çıkmıştır?... İlk kimler yapmış?... Simidin sosyal yaşamımızdaki yeri ve farklı simit yapım çeşitleri gibi soruların cevaplarını da yorumlamamız gerekiyor.


Simit veya gevrek, susamla kaplı yuvarlak biçiminde ekmeklere verilen genel addır. Türkiye ve Balkanlar’da yaygın olarak tüketilen simide Yunanistan’da “kuluri” olarak adlandırılıyor. Bulgaristan’da “gevrek” ve Sırbistan’da “çevrek” Romanya’da ise “cogrigi” denir. İzmir’de ise simit “gevrek” adıyla biliniyor. Simit adı ise ilk üretildiği yer olan Smiti’den (İzmit) geldiği belirtilmektedir. İstanbul’a gelen yada İstanbul’dan Doğuya giden kervanların konaklama alanı olarak bilinen İzmit’te yolculara pratik bir yiyecek olarak hazırlanan simit, bu özelliği ile de ilk fastfood örneklerinden sayabiliriz. Kervanlarda yolculuk yapanların atıştırmalık olarak yanlarına aldıkları simitleri yol boyunca karşılaştıkları kişilere “Simiti’den” aldıklarını söyledikleri için bu halka biçimindeki yiyeceğin ismide “Simit” olarak kalmış. Yaklaşık 600 yıllık geçmişe sahip olan simit Anadolu’da Osmanlı İmparatorluğunun hüküm sürdüğü zamana kadar uzanmaktadır. 1593 yılında hazırlanmış Üsküdar Şeriye sicilinde has undan yapılan halka şeklindeki ekmek türüne “simit-i halka” adı verilmiş. Evliya Çelebi’nin
Seyahatnâmesi’nde İstanbul’da simitçilerin 70 fırında toplam 300 çalışanın olduğu belirtilmektedir. 1691 tarihli Saray’ın mutfak defterinde çörek ve ekmeğin yanın da 30 adet halka-i simit tahsis edilmiş olduğu yazmaktadır. 18.yüzyıldan sonra halka-i simit yerine sadece simit denilmiştir. Simit yapımı üç farklı yöntemle yapılmaktadır.
-Taban simidi; bu taş fırın içine ekmek gibi kürekle atılmaktadır.
-Tava simidi; bu ise tavada pişirilen türüdür.
- Kazan simidi; bu simit ise az susamlı veya susamsız olan parlak görünüşlü simittir.

Simit çeşitleri ve üretim teknikleri yüzyıllar boyunca değişime uğramış olsa da gelecek kuşaklara aktarmanın taşıdığı önemi bakımından simit alışkanlığımızdan kolayca vazgeçemeyeceğimize inanıyorum.