Sağyaşar ailesinden bahseder misiniz bizlere. Mustafa hocamdan başlayalım isterseniz. Mustafa hocam nerelidir? Nasıl bir ailede yetişti? Musiki ile tanışmasında ailesinin etkisi var mıdır? Ayşe Hocam siz de kendinizi anlatır mısınız lütfen? Müziğe nasıl başladınız diye sormayacağım elbette ki ama Mustafa Sağyaşar’ın kızı olmak nasıl bir duygu? Sanat hayatınızda bunun olumlu ya da olumsuz etkileri nelerdi sizce?

Mustafa Sağyaşar Adana’da doğdu. Sanat hayatına başlarken babasından çok büyük tepki almış. Hatta Ankara’ya radyo imtihanına giderken babasının onayını alamadan gitmiş. Ama imtihanı birincilikle kazanınca babası çok mutlu olmuş. Babası onaylamasa da rahmetli abisinin müzikle tanışmasında çok desteği olmuştu. Ben doğduğumdan beri müziğin içindeyim. Evimizde devamlı Türk Müziği dinlenirdi. Benim Türk Müziğinde bilmediğim eser yoktur, repertuarım çok geniştir. Bunun da başlıca sebebi evde sürekli çalınan radyodur. Ben müziğe ilkokul 3.sınıfta Muzaffer Arkan’ın yönettiği radyo çocuk korosuna girerek Batı müziğiyle başladım. Muzaffer Arkan, Muammer Sun, Tuna Ötener ve birçok şan hocam benim operaya geçmemi çok istedi ama bende Türk Sanat Müziği ağır bastığı için belediye konservatuarına girdim. 1983 yılında Türkiye’nin ilk klasik korosu olan, Münir Nurettin Selçuk’un kurduğu, İcra Heyeti’ne girdim. O zamanki şefim merhum Rıza Rit idi. Rıza hocadan çok şey öğrendiğimi şimdi daha iyi anlıyorum. Mustafa Sağyaşar’ın kızı olmak tabii ki çok onur verici bir şey. Fakat söylemeliyim ki sanat hayatımda bu durumun olumludan çok olumsuz çok etkisi olmuştur. Maalesef TSM’de herkes birbirinin ayağını kaydırma çabası içinde olduğu için soyadım belirli durumlarda beni olumsuz etkiledi. Ama her şeye rağmen Sağyaşar kızı olmak benim için büyük bir şanstır. Bu arada İcra Heyeti’nde çok büyük sanatçılarla aynı odayı paylaştım(Selma Ersöz, Orhan Şener, Recep Birgit, İnci Çayırlı, fasıl musikisinin duayeni Nurettin Çelik İdman ve bunun gibi birçok değerli isim.)

Ayşe hocam, Mustafa Sağyaşar Türk Musikisinde çok büyük bir öneme sahip sanatçımız. Sizin sanatçı yönünüzün şekillenmesinde ne tür etkisi oldu?

Her şeyden önce genetik katkısı en önemli etkisi. Kendisinin de mesleğine verdiği önem ve iş ahlakı bende de aynı çalışma disiplininin oluşmasını sağladı. İnsani ilişkileri ve dürüstlüğü de benim için yadsınamaz bir etkidir.

Mustafa hocam TRT sizin için neyi ifade ediyor? Profesyonel sanat hayatınıza TRT’de başladınız. Sanat hayatınızın en önemli ve özel yıllarını TRT’de geçirdiniz. O dönemin büyük bestekârlar ve hocaları ile de çalıştınız. Neler söylemek istersiniz bununla ilgili?

TRT benim için sadece Mustafa Sağyaşar kimliğimle geldim. TRT beni dünyaya tanıttı, benim için çok önemli, değerli bir okul. Musiki sevdiren çok değerli hocalarla tanıştım, sesimi oradan bütün dünyaya duyurmama yardımcı oldular. Benim için amatör olarak sanata girişimi temsil ediyor.

Ayşe hocam, siz çocuk korolarında müziğe başladınız diye biliyorum. Çocuk korolarının müziğe olan etkisi nedir sizce? Bu bağlamda da amatör korolar ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Çocuk korolarının önemi küçük yaşta müzik ruhunu ve disiplinini kişiye aşılamasıdır. Bu nedenle müzik eğitimi ve sanatçı yetiştirme bakımından oldukça temel bir adımdır. Amatör korolarına gelince, ben bu sektörde hemen hemen ilkleri temsil ediyorum. Yaklaşık 2009 yılından beri amatör korolar çalıştırıyorum. Halkbankası Çalışanları Korosu, ODTÜ derneği, Coca-Cola Çalışanları Korosu, Fatih Belediyesi, Küçükçekmece Belediyesi ve Kadıköy Belediyesi olmak üzere birçok koro çalıştırıyorum. Her biriyle senede iki konser veriyorum. Fakat zamanımızda bu mesleğin çok yozlaştığına tanık oldum, bu korolar “amatör” sıfatına sahip olsa bile mesleğe hakim ve profesyonel kişiler tarafından yönetilmesi gerekiyor. Bu durumun günümüzde giderek meslek dışına çıktığını, herkes tarafından yapılabilecek bir işmiş gibi görüldüğünü düşünüyorum, bu konuya oldukça tepkiliyim.

Mustafa hocam, günümüzdeki yapılan TSM eserlerini, yeni besteleri nasıl buluyorsunuz? Zaman değiştikçe müzikte değişiyor mu sizce?

Eski eserlerle mukayese edilmeyecek kadar basit ve geçici buluyorum maalesef. Zaman değiştikçe mutlaka yaşantılarımızdaki bize verilen olgular hep değişiyor fakat bence müzikteki bu değişim olumlu yönde olmuyor. Eskisi olmayanın yenisi olmaz derler.

Ayşe hocam günümüz yorumcularını nasıl buluyorsunuz? Tavır ve teknik anlamda klasik gelenekçilik devam ediyor mu sizce?

Maalesef İstanbul’da klasik tavır daha fazla. Ama bir sanatçı sadece klasik değil, her türlü eseri seslendirmeli. Klasik usule bağlı kalmak bence yanlış bir tavır. Yeni sanatçıları çok beğendiğim söylenemez. Yeni sanatçıların mesleklerine çok önem verdiklerini düşünmüyorum. Zira hepsinin nedense tavırları birbirine benziyor, kendilerine has bir sesi özümsemek istemiyorlar

Mustafa hocam, 1998 yılında ‘’Devlet sanatçısı’’ unvanı aldınız. Bunun sizin için önemini ve duygularınızı anlatır mısınız?

Bir sanatçının kendini kabul ettirmesini, kitlelerin dışında o zamanki Türkiye’yi yönetenlerin tarafından da kabul edilmesi çok onur verici. Günümüzde herkes kendi kendine bir isim, unvan verebilir ama devletin verdiği unvanı kimse kendi kendine veremez. Bu bana devletin verdiği çok değerli bir unvandır. Bu durum benim için her zaman kadirşinaslıktır.


 

Ayşe hocam, Türk Müziği sizce hak ettiği bir yerde mi? Gelişmesi için neler yapılmalıdır?

Maalesef ki TSM hak ettiği yerde değil, gelişmesi için yeni sanatçıların bu işe ciddi bir şekilde emek vermeleri, doğru eğitimleri alarak sahneye çıkmaları gerekir.

Mustafa Sağyaşar denilince hemen akla ilk gelen eserler de ‘’KARAM’’ ve ‘’SABRET GÖNÜL’’ dür. Bu eserlerin sizinle bütünleşmesindeki sır nedir?

Bu iki şarkı yorumu zor olan parçalar, özel bir yorum gerektiren şarkılar. Halk benim yorumumu özellikle bu iki şarkıda benimsedi ve benim tanıtımımla bu şarkılar kitlelere ulaşıp beğeni kazandı. Bu nedenle ismimle özleşmiş birçok şarkının arasında bunlar da ön plana çıkıyor.


 

Ayşe hocam, kendi konser repertuvarınızı seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?

Bu cevabı çok uzun bir soru aslında. Özetlemek gerekirse mümkün olduğu kadar unutulmaması için eski eserleri repertuvarıma koyuyorum. Bilinmeyen veya unutulmaya yüz tutmuş eserleri gündeme getirmeye çalışıyorum. Teknik olarak da makam ve usul sıralamasına çok dikkat ediyorum. Repertuvar hazırlamak benim için çok detaylı ve uzun süren bir süreç. Klasikten neo-klasiğe kadar bütün eserlere yer vermeye çalışıyorum.

Mustafa hocam, yeni nesil Türk müziği icracılarına ne tavsiye edersiniz? Kalıcı olabilmek için ne yapmalılar?

Keyfi icraattan vazgeçmeleri gerekir. Bir eseri yorumlama her yorumcunun hakkıdır fakat eseri bestecisinin bile tanımayacağı hale getirmek büyük bir ihanet sayılır. Kalıcı olmak için iyi ağızdan iyi eserler öğrenmeliler ve doğru şekilde yorumlamalılardır. İyi yorumcuları dinleyip kendilerine yön verebilmelilerdir.

Eskişehir’e geldiniz mi? Nasıl buluyorsunuz şehrimizi?

MS- Eskişehir’e çok geldim, çok konserlere de geziye de geldim. Eskişehir benim için unutulmayacak anılarla dolu bir şehirdir. Değerli belediye başkanımız Yılmaz Büyükerşen’le kendisi Anadolu Üniversitesi’nde rektörü olduğu zaman tanışmıştık. Ankara’dan bir pazar günü yayın yapmaya gelmiştik. Sayın Prof. Yılmaz Büyükerşen Eskişehir’i yaptığı çalışmalarla bir ülke içerisinde yepyeni turistik bir şehir haline getirdi. Kendisi sayesinde sanatla döşenmiş bir şehir oldu. Bir vatandaş olarak sayın başkanımıza saygılarımı ve teşekkürlerimi iletiyorum.

AS- Eskişehir’e hemen hemen her sene gelirim, pandemi dolayısıyla gelemediğim için de çok üzgünüm. Eskişehir’i çok seviyorum, gezmekten ve zaman geçirmekten çok keyif alıyorum. Korolarımı da gezi amaçlı defalarca getirdim. Sayın Prof. Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’e katkılarından dolayı saygılarımı iletiyorum.

Editör: TE Bilişim