Doğan abi hoş geldiniz. Sizi uzun zamandan sonra görmekten ve beraber olmaktan duyduğum mutluluğu anlatamam. Ayrıca kıymetli zamanınızı ayırıp bizlere röportaj için fırsat vermeniz çok mutlu etti, bizleri. Kendim ve okuyucularımız adına size çok teşekkür ederim.

- Teşekkür ederim sevgili Cem. Ben de seni tekrar görmekten mutluluk duyuyorum. Haberes dergisindeki sana ait köşenin ilk konuğu olmaktan da ayrıca onur duydum.

Sizi yakından tanımak isteyen özellikle genç kitle için sormak istiyorum, Doğan Canku kimdir, nerelidir, müziğe nasıl başlamıştır?

- 1947 yılında Ege’nin Tavşanlı ilçesinde dünyaya gelmişim. Henüz 2,5 yaşımdayken bir gece yatağımdan kalkıp salonda nota yazmakta olan babama, ‘Baba ben beste yaptım, nota yaz’ dememle şaşkına dönen babam, hemen beni oturtup huşu içinde söylediğim melodiyi notaya almış. “EY DÜN DAN, EY DÜN DAN, EY DİL”  O günden itibaren 11 yaşıma kadar babam Şeref Canku tarafından eğitildim. 1958 yılında girdiğim Ankara Devlet Konservatuvarı Cello Bölümünde 6 yıl eğitim aldıktan sonra gönlümü gitara kaptırdım.

Doğan abi peki gitara olan ilginiz nasıl başladı? Kimden etkilendiniz? Yaşamış ve halen hayatta olan gitaristlerden beğendiğiniz kimler var?

- 1963 yılında okulda gösterilen bir belgeselde Andre Segovia’yı izledikten sonra gitar enstrümanına karşı büyük bir ilgi duymaya başladım. Çok sesli icra edilebilir olması, solo ve eşlikte kullanılabilmesi ve daha birçok artıları olması beni etkilemişti. Kırık dökük bir gitar bulup öğrenmeye karar verdim.  O yıllarda konservatuvarda gitar bölümü yoktu. İyi, yetkin bir hoca da bulamadığım için kendi kendime öğrenmeye karar verdim. Zaman zaman ülkemize gelen flamenco topluluklarının gitaristlerinden bazı teknikler kapmaya başladım. Zar zor bulabildiğim plaklardan dinleyip notaya aldığım falsetaları deneme yanılma yöntemiyle çalmaya çalıştım. Ancak zor, meşakkatli bir yöntem ile uzun bir zaman harcadım.  Önceleri Sabicas ekolünü örnek aldım. Ki o yıllar Sabicas İspanya’nın en önemli gitar virtüözü sayılıyordu. Daha sonraki yıllar Manolo Sanlucar, Paco Pena, Tomatito ve tabi ki çağın en büyük gitar ustası Paco de Lucia. ( En büyük anılarımdan birisi de Paco’nun İstanbul konserinden bir gün önce beni dinlemeye gelmesidir.)

Bugün Paco’yu ayrı bir yere koymakla beraber dinlemekten zevk aldığım birçok gitarist var. Tomatito, Antonio Rey, Vicente, Rafael Cortes gibi.

Biraz bestekarlık yönünüzden bahsetmek istiyorum. Beste için çalıştığınız bir söz yazarı ya da şair var mı? Genel olarak sözleri kendiniz mi yazıyorsunuz? Etkilendiğiniz bir şair var mı?

-Herhangi bir söz yazarıyla anlaşmalı değilim. Ben pek şarkı sözü yazamıyorum. Şiirlerim var ama nedense şarkı sözü istediğim gibi yazamıyorum. Bu konuda oldukça titizim. Bu yüzden birçok bestem söz yazılamadığı için bekliyor.

Modern Folk Üçlüsü’nden bahsedelim birazda. Grup nasıl bir araya geldi? Kaç yıl beraber çalıştınız? Yurt içi ve yurt dışı konserlerden bahseder misiniz?

-1969 yılında rahmetli Esin Afşar ile bilikte sahne alıyorduk. Ben ona gitarımla eşlik ediyor aynı zamanda repertuvarına katkıda bulunuyordum. Kendisine eşlik etmek üzere bir vokal grubuna ihtiyaç duyduk. Bu amaçla da daha önceden tanıdığımız Ahmet Kurtaran ve Selami Karaibrahimgil ile bir araya geldik. Ancak kısa bir süre sonra kendi gurubumuzu kurma fikri ağır bastı.

Babam Şeref Canku’nun arşivinden birçok türküyü seslendirdim. Modern Folk Üçlüsü kısa zamanda büyük bir üne kavuştu. Aktif olarak 10 yıl boyunca yurt içi, yurt dışı konserleri, Tv ve radyo programları yaptık. 40 küsür ülkenin birçok kentinde ülkemizi temsil ettik. Birçok festivale katıldık. Albümlerimiz yok sattı. 1980 yılında müzik hayatıma yalnız başıma devam etmeye karar verdim. Farklı bir tarz yaratarak ilk LP çalısmamı gerçekleştirdim.

Doğan abi, sizin bir de sporcu yönünüz var. Aynı zamanda Aikido ve Taekvando gibi savunma sanatları ile de ilgilisiniz. Bu yönünüzden bahsetmek istiyorum birazda. Bu spora olan ilginiz nereden geliyor?

- Do sporlarına ilgim nereden kaynaklanıyor bilmiyorum. Ancak sporun hangi dalı olursa olsun fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişime büyük katkısı olduğu bir gerçek. Hayatımda üç önemli uğraşım var. Müzik, spor ve yoga. Birbiriyle çelişir gibi görünse de bu üç öğreti aynı amaca hizmet ediyor. Yani üçünün de zihin, ruh ve fizik gelişimi üzerinde önemli etkisi var. Ben bu üç unsuru hayatıma katmış olmaktan dolayı mutluluk duyuyorum. Önemli olan bu üçünün de etik kurallarının ihlal edilmemesi.

Sevgili Doğan abi, sizi her zaman genç ve dinamik görüyorum. Sağlıklı ve dinçsiniz ne zaman görsem sizi. Aynı zamanda düzenli beslenme yoga ve meditasyonun da bunda etkisi vardır değil mi?

-Teşekkür ederim. Sanırım yukarıda bahsettiğim bu üç öğretinin doğru uygulandığının bir neticesidir. Doğrudan kastım, hayatımızda ne yaparsak yapalım, neticesinde evrime katkıda bulunuyorsak bu mutlak doğruya en yakın olan doğrudur ve dönüp dolaşıp yine sizde bir şekilde tezahür eder. Veya aksi olur...

Sanırım 2009 yılıydı bir konser için Eskişehire gelmiştiniz. Tekrar sizi burada izlemek mümkün olmadı. O dönem nasıl bulmuştunuz şehrimizi?

-Eskişehir’i birçok kez ziyaret etmiştim. 2009 yılındaki gelişimde ise inanılmaz bir fark görmüştüm. O zamandan bu güne kadar yine gelmeyi, Eskişehir halkıyla yeni çalışmalarımı paylaşmayı çok istedim. Umarım bir gün yine yolum bu güzel şehire düşer de, bu vesile ile bazı dostlarla da hasret gideririz.

Editör: TE Bilişim