Cesaret nedir? Korkusuzluk mu? Gözü kara olmak mı? Hayır aksine cesaret tüm korkularının farkında olup korkusuzca adım atabilmek ve kararlarımızın arkasında durabilmektir. Belirsizliğin orta yerinde bizim için değerli olanlara odaklanmak. Bizi besleyen kaynakları bulmak, karar vermek ve adım atabilme cesaretini gösterebilmektir. Cesaret sözcüğünün Latincedeki anlamı “kalp” demektir. Sözcüğün ilk anlamı kalbinde olanları dile getirerek düşüncelerini ifade etmek yani kalbinde olanlara sahip çıkmaktır. En zor koşullarda bile kalbimizde, özümüzde ne olduğumuzu bilirsek yol alabilir, fikrimizi dile getirebilir, verdiğimiz kararlarda adım atabiliriz. Az seçilmiş bir yolu seçebilir, zihnimiz bize korkular sayarken biz yürümeye devam edebiliriz.

Konfor alanımızın içinde olduğumuzda, karar vermekte zorlanır ve korkusuzca adım atamayız. Cesaretli insanlar değişim konusunda verdikleri ve uygulamaya geçtikleri kararlarda, mevcut düzene ve şu anda sahip olduklarına bağlanıp kalmaktan çok daha ödüllendirici olduğunun farkındadırlar. Cesur olmak, konfor alanımızın dışına çıkmaktır. Cesaret duygumuzu beslerken güçlü ve zayıf yönlerimizin de farkında olmamız hayal kırıklığı yaşamamızı engeller. Peki güçlü yönlerimizi nasıl fark ederiz? Herhangi bir zorlukla karşılaştığınız, üstesinden geldiğiniz bir anınızı düşünün. O durumun içerisinden nasıl çıkmıştınız ve hangi yönlerinizi kullanmıştınız. Sizi adım atmaya cesaretlendiren yönleriniz nelerdi? Bulduğunuz her ne ise o sizin güçlü yönünüz ve daima sizinle. Siz ne zaman kullanmak isterseniz o zaman varlığını gösterecektir. Bu yönümüz bizim çatışma durumlarımızı yönetirken, fırsatları değerlendirirken ve karşımıza çıkan tehditlerle baş ederken son derece önemlidir ve bizi verdiğimiz kararlarda cesaretlendirir.

Hepimizin hayatında bir dönüm noktası mutlaka olmuştur. Bu dönüm noktalarını etkileyen hep bir karar vardır. İyi ya da kötü her şey bir kararla şekillenir ve kaderimizi kararlarımız etkiler. Doğuştan bizde var olan sınırsız gücü uyandırırsak eğer, hayatımızın her yönünü değiştirme yolundaki tüm engelleri aşma cesareti bulabiliriz. Neye odaklanacağımıza karar vermek, bir şeyin bizim için ne anlam taşıdığına karar vermek, istediğimiz sonuçları yaratmak için ne yapacağımıza karar vermek bizim kaderimizi kontrol eden kararlardan bazılarıdır. Olmasını ya da değişmesini istediğimiz her ne ise harekete geçmeliyiz. Onu sadece sözde söyleyip dilek kutusuna atar gibi kendiliğinden olmasını beklememeliyiz çünkü olmayacaktır. Kafamızın bir köşesinde bir tercih, bir istek olarak kalmaya devam edecektir. Geçtiğiniz on yıl öncesine bir bakın. O zaman nasıl biriydiniz? Umutlarınız nelerdi? O zaman biri size “on yıl sonra nerede ve nasıl biri olacaksın?” Diye sorsaydı ne derdiniz? Peki ulaştınız mı? Ulaştıysanız hangi kararlarınıza adanmışlığınız etkili oldu? Ulaşamadıysanız neleri yapmaktan kaçındınız? Kaçınma sebepleriniz nelerdi? Hangi inanç kalıplarınız sizi harekete geçmekten alıkoydu? Peki bu inancınızı tam tersi bir inanç ile değiştirseydiniz hangi adımları atardınız? Şimdi olsa ne yapardınız? Peki bundan sonra benzer bir durum ile karşılaşırsanız hangi yeni düşünce yapısına sahip olursunuz?

Bir şeye ilgi duymak ve ona adanmak arasında çok fark var. Hep isteriz “Daha rahat bir hayat yaşamak isterdim”, “Ailemle iletişimim daha kuvvetli olsun isterdim”, “Kariyer yapmak isterdim” gibi birçok sözlerin adanmakla hiçbir ilgisi yoktur. Harekete geçmediğimiz, kararlarımızı ertelediğimiz sürece bunlar sadece bir tercih, inançtan yoksun zayıf bir dua olarak kalacaktır. Hayatımızda bazı şeyleri neden erteleriz, neden kararlarımızı sadece bir dilek, bir istek olarak bir kenarda tutar ve hiçbir adım atmayız? Neden hayatımızı istediğimiz bir hale getirmek için aldığımız bazı kararları uygulamadık? Bize ne engel oldu? Bunları hiç düşündünüz mü?

Bize bir eylemi yaptıran ya da yaptırmayan bazı unsurların sinerjist etkisi vardır. Bunlar; kilit inançlarımız ve bilinç dışı kurallarımız, referans noktalarımız, hayat değerlerimiz, kendimize sürekli sorduğumuz sorular ve her an hissettiğimiz duygusal durumlardır. Bunların neler olduğunu fark ettiğimizde bir tanesini dahi değiştirebilirsek eğer, hayatımızda güçlü bir değişiklik yaratabiliriz. En önemlisi de bu durumun etkileri ile değil, nedenleri ile mücadele ediyor olacağız.

Karar verme gücümüzü etkileyen sebeplerin en etkili olanı sanırım başarısızlık ve yanlış karar verme olasılığımızı düşünerek edindiğimiz korkularımız. Fakat bizler insanız ve deneyimlerle öğrenip geliştiğimizi unutmayalım. Her zaman en doğru kararları verecek değiliz. Ama verdiğimiz karar ne olursa olsun, sonuçlara bakıp onlardan ders almaya ve daha iyi kararlar için kullanmaya karar verelim. Oturup üzülmek ve dövünmek yerine başka bir şeyler de öğrendiğimizi unutmayalım ve bunları fark edelim. Unutmayalım ki başarısızlık yok, sonuçlar var ve her sonuç bizim için bir kazanım. “Bundan ne öğrendim?”, “Bunun bana kattıkları nelerdir?” diye sormak her zaman şekil değiştirmiş bir hediyeyi görmemizi sağlar. Bir sonraki kararlarımızda bize yol gösterecek, neleri yapıp neleri yapmamamız gerektiğini görmemizi sağlayacak rehber niteliğinde kazanımlardır.

Unutmamalıyız ki; başarı doğru düşünmenin sonuçlarıdır. Doğru düşünmek ise bugüne kadar edindiğimiz tecrübelerden gelir. Tecrübelerimiz ise başımıza gelen iyi ve kötü düşünmelerin sonucudur. Hata yapmaktan korkan insan genelde hiçbir şey yapmaz. Hiçbir şey yapmayan insan ise hayata dair hiçbir tecrübe edinemez.

Kim olacağımızı saptayan şey, daha önce başımıza gelen olaylar ve gelmekte olanlar değil! Daha çok neye odaklandığımız ve bu odaklandığımız şeyin bizim için ne anlam taşıdığı ve bu konuda hangi adımları atacağımızdır. Kaderimizi çizecek olan da bunlardır. Kendi alanımızda başarılı olan kişiler varsa eğer şunu bilmeliyiz ki onlarda bu kararları bizden farklı biçimde vermişlerdir. Kendi durumundaki başka insanlardan farklı şeylere odaklanmayı seçmişlerdir.

Gerçekten isteyerek karar verdiğimizde inanın o kararın ardından birçok seçeneklerimizin ve eylem adımlarımızın karşımıza çıktığını görürüz. Bekleyen bir sebebi, etkiyi, yönlendirmeyi harekete geçirmiş oluruz. Böylece hayat hedefimizi de devreye sokmuş oluruz.

Yapmamız gereken tek şey kararlarımızı vermek ve onlara bağlı kalarak orada kalmak ve herhangi bir eylem adımına girişmeden de ayrılmamak. Çünkü hayatımızdaki değişimler karar verdiğimiz anda karalarımıza adanmakla başlar.

Çünkü adanmışlık hayatımızı değiştiren bir güçtür ve o güç zaten bizde mevcuttur. Ne zaman kullanmaya karar verirsek bizimdir. Nasıl yaşayacağımız konusunda karar vermezsek eğer kendi kaderimizi kendimiz çizmek yerine çevrenin yöntemine girmeye karar vermiş sayılırız. Hayatımızın kontrolünü kendi elimize almak istiyorsak; nelere odaklanacağımıza, bir şeyin bizim için ne anlam taşıdığına ve istediğimiz sonuçları yaratmak için ne yapacağımıza karar vermeliyiz.

Karar vermenin gerçek gücünü unutmayalım. Tüm hayatımızı değiştirmek için biz de bulunan çok güçlü bir araçtır o güç. Hayatımız o yeni kararı vermeye başladığımız anda değişir. Kendimizi zor durumda hissettiğimizde, elimizde hiç seçenek olmadığına inandığımızda, bir durup düşünelim ve bu düşünceyi durdurmak için bir karar verelim. Unutmayalım ki bir kararın gerçek olup olmadığı, yeni adımlar atmamızla ölçülebilir. Eylem yoksa ortada bir kararda yoktur, karar yoksa eylemde yoktur. Hayatımızın şartlar tarafından değil, kendi kararlarımız tarafından şekilleneceğine karar verdiğimiz anda hayatımız değişmeye başlar ve biz de çok özel bir şeyin kontrolünü elimize almış oluruz. Neyi mi? İçimizde var olan sonsuz gücü.

Kararlı ve mutlu kalın.