13.06.202Müzik insan hayatının her aşamasında iç içe olduğu bir olgudur. İşitme yeteneğinin gelişmesi ile hayatımızın ister istemez bir parçası olur. Ana kucağından tutun hayatın yaşanılan her anında müzik vardır. Fark etmeseniz bile yaşamın doğal bir unsurudur.

Müziğin insan yaşamındaki yeri ve önemini en çarpıcı biçimde ifade eden Ulu Önder Atatürk olmuştur. Atatürk, 14 Ekim 1925’te İzmir Öğretmen Okulu'nda öğrencilerle görüşürken, "Hayatta mûsikî lâzım mıdır?" şeklindeki bir soruya şöyle cevap vermiştir;
"Hayatta mûsikî lâzım değildir, çünkü hayat mûsikîdir. Mûsikî ile ilgisi olmayan yaratıklar insan değildir. Eğer söz konusu olan insan hayatı ise müzik, kesinlikle vardır. Mûsikî, hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir"

İnsan, fizyolojik bir süreç sonucunda ses üretir. İnsan sesi, enstrümandan daha eskiye uzanır. En ilkel aşamalarda şarkı vardır, ama çalgı yoktur. Bu genellemeden şöyle bir varsayıma ulaşılmaktadır; "Müzik şarkı söylemekle başladı". Müzikologlar, şarkının, başka deyişle ezginin doğuşunu dil temeline dayandırmaktadır. İnsanlar arası ilişkiler gibi, kurumlar ve toplumlararası ilişkiler de dille kurulur, dille sürdürülür. Toplumda madde ve kavram olarak her şey (müzik dahil) dilde vardır. Kültürel ve tarihsel miras, ancak dil aracılığıyla yeni kuşaklara aktarılır. İşte müziğin evrensel olmasının en önemli sebebi budur. Tüm dünyada ortak anlatımı müzikle yapabilirsiniz.

Ünlü Alman filozof Nietzsche, müziği şöyle yorumluyor; "Müziğin verdiği heyecanın temelinde görüntü imgelemini ve duyguları harekete geçirme gücü vardır ve bu müziğin insan üzerindeki büyüleme gücünün gerekli öğelerinden biridir. Müzik temelde, bizde belli bir oranda güç kazanan yaşam duygusunun özünde gizli olan acıyı anlatır; müziğin verdiği heyecanın yapısında da bu acıdan uzaklaşıp onu uzaktan izleme düşüncesi vardır. Eğer müzik akla ve duygununun üst katlarına seslenmemiş olsaydı ona sanat diyemezdik, onu basit gösteri danslarının estetik katına alırdık. Bütün sanatlar içinde yapısı gereği insan duygularını en çok avucu içine alan fiziksel olarak insanı büyüleme gücü en yüksek olan sanattır müzik.

Müzik bedenden ruha kadar çok önemli faktördür hayatımızın içinde. Hepimizin bildiği ‘’Müzik ruhun gıdasıdır’’ ifadesi de bir başka açıdan tamamlayıcı bir ifadedir. Ne demektir peki?

Hepimizin takip ettiği gibi günümüzde koruyucu tıp uygulamaları önem kazanmış durumda. Önemli hastalıklara tutulmadan bu hastalıkların oluşumunu engellemek ve sağlığı koruyabilmek önem arz ediyor. Müzik günlük hayatın koşuşturması içinde stres ile mücadele etme ve kaygılardan kurtulma gibi konularda yardımcı bir bilim aslında. Melodi ve ritim müziğin iki temel unsuru. Müzik terapistleri ani ritim değişikliğinin insanı strese soktuğunu belirtiyorlar.

Müzik ve sanatın diğer dallarında ilerlemiş toplumları incelediğiniz zaman insani değerlerin de bir o kadar geliştiğini görürsünüz. Toplumsal uyum ve üretim müthiş gelişmiştir. Sosyolojik açıdan müzik ve toplum zaten iç içedir. Çok klişe bir ifade gibi gelse de aslında müziğin taşıdığı toplumsal anlamı kapsayıcı bir ifadedir. Toplumun tarihselliğini yansıttığı ölçüde sosyolojik bir olgu haline gelmektedir.

Saygılarımla