GÖRÜNÜM

“90’lı yıllarda standart bir Anadolu kenti olan Eskişehir, bugün her yıl milyonlarca turisti ağırlayan bir kent haline geldi. Kentimizde son yıllarda özellikle hafta sonları çok büyük bir turizm hareketi gözlemliyoruz. Müzelerin önünde kuyruklar, onlarca turist otobüsü, dolu oteller elbette ki kentimizin de ekonomisine büyük destek oluyor. Hayata geçirdiğimiz çalışmaları yerinde görmek için Türkiye’nin dört bir yanından insanlar şehrimize geliyor. Aslında 1999’dan beri belediyecilik hizmetlerini yaparken böyle bir kaygı güderek yapmadık. Halkımızın huzuru, refahı, mutluluğu için projeler hayata geçirdik. Ama projeleri halkımız o kadar çok benimsedi, o kadar çok sahip çıktı ki bu aidiyet duygusu Türkiye’de diğer kentlerde yaşayan insanların da dikkatini çekti sanıyorum. Ve bu şehri merak edip, Eskişehir’e başta günübirlik geziler düzenlenemeye başladı.”


BÜYÜK RAKAMLAR
“Şimdi ise her hafta 3-4 günlük konaklamalı büyük kafileleri şehrimizde ağırlıyoruz.Elde ettiğimiz sayısal rakamlarda Eskişehir’deki turizm hareketinin ne boyutta olduğunu bizlere gösteriyor. Örneğin kendi merkezlerimizden örnek vermek gerekirse bu sene Balmumu Müzemizi 500 bine yakın kişi ziyaret etmiş. Cam Sanatları Müzesinde 65 bin, Kurtuluş Müzesinde 50 bin, Masal Şatosunda 460 bin, Hayvanat Bahçesinde 800 bin, Bilim Deney Merkezi ve Sabancı Uzay Evinde 140 bin misafir ağırlamışız. 5 ay açık kalan plajımızdan 35 bin kişi faydalanmış. Porsuk Çayı üzerindeki botlar ve gondollar ile 140 bin kişi şehir turu yapmış. Nüfusu 800 bin olan bir Anadolu kenti için gerçekten büyük rakamlar bunlar. Bu turizm hareketliliği sayesinde oteller kazanıyor, restoranlar kazanıyor, taksici esnafı kazanıyor, aslında tüm şehir kazanıyor.”

ÇAMURDAN KURTARDI
Yukarıdaki sözler Eskişehir’i Avrupa kenti yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e ait. Büyükerşen, Ahmet Ataç ve İsmail Haşim Ateş’in ilk seçildikleri günü hatırlayın. 18 Nisan 1999’da Eskişehir ne haldeydi? 21 yıl önce ‘bırakın kenar mahalleleri kent merkezi bile çamur’ içindeydi. O yıllarda kentimiz hep çamurla anılıyordu. DSP’den seçilen üç belediye başkanı kent merkezini ve kenar mahallelerin büyük bölümünü çamurdan kurtardı. Toplu taşıma eski otobüslerle yapılıyordu. Bozuk olduğu için ‘kapıları bile kapanmayan otobüslerle’ yolculuk yapıyorduk. Büyükerşen kendi girişimleriyle Avrupa Yatırım Bankası’ndan aldığı krediyle tramvay projesini hayata geçirdi. Bu proje sayesinde ‘Eskişehir halkı çağdaş bir ulaşım sistemine’ kavuştu. Eski otobüsler gitti. Bugün tramvayla ve pırıl pırıl otobüslerle yolculuk yapıyoruz.


HER GÜN BAŞKA RENK AKARDI
Eski Sümerbank fabrikasının arıtması olmadığı için Porsuk Çayı her gün başka renkte akıyordu. Porsuk civarındaki apartmanların ve iş merkezlerinin lağım suları Porsuk’a akıyordu. Porsuk Islahı Projesiyle Çay yatağı genişletildi. Porsuk temizlendi. İçinde balıkların yaşadığı bir çaya döndü. Porsuk Çayı üzerindeki botlar ve gondollarla renklendi. Büyükerşen’in bu projesini Belçika kendisine örnek aldı. Avrupa Birliğinin başkenti Brüksel’e ilham kaynağı oldu. Eskişehir’in Porsuk Çayı düzenlemesi Brüksel’in Anderlecht kanalında uygulandı. Evlerde ve işyerlerinde kullandığımız şebeke suyu asbestlı borularla geliyordu. Tüm bu borular değiştirilerek, evlerimize daha sağlıklı suların gelmesi sağlandı. Eskişehir nüfusundaki hızlı artış, diğer yandan 45 km’lik eski isale hattında, gerek pik döküm boruların çapındaki yetersizlik, gerek yer yer meydana gelen çatlama ve delinmelerle Kalabak Suyu şehir halkının ihtiyacına cevap veremez hale gelmiştir. 2000 yılında Büyükerşen, alınan bazı makinalarla, Su ve Kanalizasyon İdaresinin işgücünü bir araya getirerek, dış kaynak ihtiyacı uymadan ve çok daha ucuza 22.5 cm çapında polietilen borularla yenilenebileceğini öngören projeyi başlattı. Aynı zamanda da Damacana Dolum merkezine son derece sağlıklı yeni 1000 tonluk depo yapıldı. 2000 yılı Haziran ayında başlatılan bu proje 6 ay gibi kısa bir sürede bitirildi.


GIPTAYLA BAKIYOR
Büyükerşen, kente iki dev park kazandırdı. Bizler parkları ‘yeşil çim, üç-beş ağaç, oturma bankları, salıncak ve kaykay olarak’ biliyorduk. Büyükerşen gerçek bir parkın nasıl olacağını bizlere gösterdi. 21 yıl önce Eskişehir’de ‘kimsenin hayal bile edemediği muhteşem iki parkımız’ oldu. Odunpazarı’nın tarihi evleri terk edilmiş bir görüntü içerisindeydi. Büyükşehir Belediyesi Odunpazarı Evleri Projesiyle evler sağlıklı hale getirildi. Odunpazarı eski Belediye Başkanı Burhan Sakallı da Odunpazarı Evleri Yaşatma Projesiyle katkı verdi. Büyükerşen ve Sakallı sayesinde 19. Yüzyıl mimarisinin en güzel örnekleri olan ‘kıvrımlı yolları, çıkmaz sokakları, ahşap süslemeli, bitişik düzenli cumbalı evleri ile’ Odunpazarı evlerinde dolaşırken tarihe tanıklık ediyoruz. Büyükerşen tarafından yaptırılan ‘Balmumu, Cam Sanatları, Kurtuluş müzeleri, Masal Şatosu, Hayvanat Bahçesi, Bilim Deney Merkezi, Sabancı Uzay Evi, ETİ Sualtı Dünyası ile’ Eskişehir turizm cazibe merkezi oldu. Kentpark’ta insanların yüzebildiği plajımız da oldu. Eskişehir sevdalısı olan Büyükerşen, ‘yapılan tüm engellemelere rağmen projelerini birer birer’ gerçekleştirdi. Kentimiz onun sayesinde ‘bozkırın ortasında yeşil bir vaha haline’ geldi. Büyükerşen hiçbir seçimde halka vaat vermedi. Sadece Eskişehir için, Eskişehirliler için çalıştı. Bizler için hayal ettiği projeleri gerçekleştirdi. Sonuç da; Türkiye’de ‘herkesin imrenerek, gıptayla baktığı bir kent’ oluştu. Turlarla gelen binlerce insan şehrimizin güzelliklerini gördükten sonra bizlere hep şu sözleri söylüyor; “Siz ne kadar şanslınız. Büyükerşen gibi belediye başkanınız var” Başka kentlere gittiğimizde de aynı sözleri hep duyuyoruz.


YAŞARKEN DE KIYMETİNİ BİLMELİYİZ
2-3 yıl Eskişehir’e Valilik yapıp, kente hatırı sayılır hizmetleri olmayan insanların adları cadde, bulvar ve okullara veriliyor. Tüm ömrünü Eskişehir’e adayan, Anadolu bozkırından Avrupa kenti yaratan Büyükerşen’in adı neden cadde, bulvar ve okullara verilmez? O’nun büyük vizyonu sayesinde şimdiki konumlarına kavuşan Anadolu, Osmangazi, Eskişehir Teknik Üniversiteleri neden Büyükerşen’e büyük vefasızlık yapar? Üniversitelerin spor salonu, kongre merkezleri ve kütüphanelerine bir ‘Bilim insanı’ olan Büyükerşen’in adı neden verilmez? Üniversiteleri yönetenlerin yaşarken de insanların kıymetinin bilmeleri gerekmiyor mu? Yılmaz Hoca’nın ‘doğduğu, yaşadığı ve büyük hizmetler verdiği Eskişehir’de ona hak ettiği değeri yeterince verdiğimizi’ düşünmüyorum. Eskişehir’de makam ve mevki sahipleri ‘kişisel kıskançlıklar, kısır çekişmeler veya iktidar korkusu’ nedeniyle Yılmaz Hoca’ya ‘büyük vefasızlık’ yapıyor. Ancak Eskişehir halkı tam tersine kendisini Eskişehir’e adamış Büyükerşen’e her zaman ‘ahde vefa’ gösteriyor. Onu ‘Beş dönem üst üste Büyükşehir Belediye Başkanı seçerek’ hakkını teslim ediyor.

/////////////////////////

FIKRA

KARŞI TARAFA GEÇİP DE BİZE Mİ KÜFRETSİN?

Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu dönemlerden birinde kendi partisinde sürekli küfreden bir milletvekili hakkında diğer milletvekilleri şikayette bulunmuşlar. “Sayın Demirel bu milletvekili sürekli küfrediyor. Lütfen partiden ihraç edelim gitsin.” O hazırcevaplığı ve kıvrak zekası ile Demirel yapıştırmış cevabı: “Binaenaleyh, olmaz öyle şey. Biz ihraç edelim karşı tarafa gidip bize mi küfretsin? Bırakın adamı.”

//////////

ÇİVİ

Hayat, insanın cesaretine göre büyür veya küçülür.” Anais Nin