NİHAVENT

‘’Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir.’’ (Mahatma Gandhi)

Merhaba dostlar, keyifli bir hafta sonu diliyorum sizlere. Bugün başlıktan da anlaşılacağı gibi hayvan sevgisi üzerine yazmak istedim. Hemen hemen herkesin küçükken beslediği, ya da beslemek için ailesini ikna etmeye çalıştığı bir kedisi, kuşu ya da köpeği olmuştur. Evimizi paylaşarak bize arkadaşlık eden hayvanlarımızın sunduğu sevgi ve sıcaklık bir çoğumuzun unutulmayan anılarında yer almıştır, öyle değil mi?

Hayvanlar bizim en güzel dostlarımızdır. George Eliot’un da dediği gibi ne insanı tenkit ederler ne de soru sorarlar. Tek bekledikleri sevginiz ve ilginizdir. Hayvan sevgisi önemlidir. Özellikle çocukların hayvan sevgisi ile büyümesi o çocuğun tüm yaşamına yön verebilir. İyi birer dert ortağı ve iyi birer oyun arkadaşı olacak kadar da donanımlıdırlar. Sevginize sevgileri ile karşılık verirler menfaat gütmeden. Ayrıca doğanın dengesi açısından da hayvanların varlıkları hayati öneme sahiptir.

Hayvanlara davranış biçimimiz medeniyetimizin seviyesini belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Bu temel çocukluktan atılıyor. Sırf keyif almak için veya oyun olsun diye kedilere tekme atan, karınca yuvalarını bozan, köpeklerin kuyruğunu bacağını kesen merhametten sevgiden uzak çocuklar yetiştirdiğimiz sürece, bu konuda insanlık olarak bir adım öteye gitmemiz mümkün değil. Çocuklarımıza huzurun bir başka hazzının da doğada olduğunu, küçük şeylerden mutlu olabileceğini öğretmeliyiz. Doğaya, hayvana, insana, kendinden başka canlıya saygı duyması gerektiğini ve her canlının yaşam hakkı olduğunu sık sık hatırlatmalıyız. Ve hatta kendisinin başına gelmesini istemeyeceği bir davranışı başka bir canlıya göstermemesi gerektiğini öğretmeyi hatırlatmama gerek yok sanırım. Yapılan araştırmalara göre hayvanları sevmeyen ve kötü davranan insanların çok büyük bir kısmının insanlarla ilişkilerinin de çok sağlıklı olmadığı gözlemlenmiştir.

Bu karantina döneminde sokakta yaşamak zorunda kalan dostları unutmayın lütfen. Bu hayvanlar karşımıza çıkarak bizlere yalnız yaşamadığımızı bu dünyayı onlarla paylaşmamız gerektiğini hatırlatıyor.

Peki ne yapabiliriz sorusuna elbette ki birçok cevap bulabiliriz ama en önce şunları yapabiliriz düşüncesindeyim,

1.Hayvanlar için barınaklar arttırılabilir.
2.Yiyecek ve su temini için gönüllü ekipler kurulabilir. Özellikle yaz aylarına doğru daha yoğun bir su ihtiyacı olacaktır.
3.Sokakta yaşayan onlarca hayvanın sahiplendirilmesine olanak sağlanabilir.
4.Eğitim müfredatlarında daha fazla doğa ve hayvanlarla ilgili konu yer alabilir.

Yazımı sevdiğim bir söz yazarı olan Pakize Barışta’nın hayvan sevgisiyle ilgili güzel etkileyici bir paylaşımı bitirmek istiyorum.

‘’Hayatlarına bir hayvanı kabul etmeden yaşayanların eksik yaşadıklarına inanırım ben. Ama yine de bugüne kadar bir hayvanınız olmasa da sokak köpeklerinin size nasıl baktıklarına, gözlerinin içine sizi nasıl çektiklerine dikkat edin bir, bunun farkına vardığınızda her şeyi anlamaya başlayacaksınız bence.’’