Sağlık çalışanlarının yaşadığı sorunlar ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Yılmaz, açıklamasında şunları söyledi; “Pandemi şiddetini arttırarak devam etmektedir ve pandeminin yükü en başından beri sağlık emekçilerinin sırtına bırakılmış durumdadır. Bu süreçte 122 sağlık emekçisi hayatını kaybetmiş, 40 binin üzerinde sağlık emekçisi hastalanmıştır. Sağlık emekçilerinin maske, nitelikli koruyucu ekipman eksikliği, PCR testinin yapılmaması, grip aşısına ulaşamama sorunlarının yanında özlük haklarında gerileme de devam etmektedir. Sağlık emekçileri olarak uzun süredir, tükendiğimizi ifade etmekteyiz. Sağlık Bakanlığı bu konuda herhangi bir adım atmazken; 27.10.2020 tarihinde yayınladığı genel yazı ile sağlık emekçilerinin mağduriyetlerini daha da arttırmıştır. Yayınlanan genelgeye göre sağlık emekçileri birçok temel hakkından mahrum edilmektedir. Her ne sebeple olursa olsun görevden çekilme (istifa) talebi kabul edilmeyecek, emeklilik işlemleri tesis edilmeyecektir. OHAL ilan edilmeden istifa ve emeklilik yasağı getirilemeyeceği ortadayken sağlık emekçilerinin bu haklarının ellerinden alınması anayasaya aykırıdır. Öğrenim durumuna dayalı atama, alt ve üst hizmet bölgelerine atama, başka kamu kurum ve kuruluşlarına atamalar durdurulmuştur. Ancak iller arası geçici görevlendirilen (re’sen atanan) personelin derhal ayrılışı yapılarak görevlendirildiği yere gitmesi sağlanacaktır. Bu sürgün demektir, sürgün suçtur, bu durum kabul edilemez. Çalışan bütün personelin ikinci bir emre kadar yıllık izinleri durdurulmuştur. Anayasal güvence altında olan dinlenme hakkına, hele ki pandemi ile mücadele edilen, normal zamanlara göre daha yoğun ve uzun saatlerle çalışılan böylesi bir dönemde müdahale demek sağlık emekçilerinin yaşam hakkını yok saymak demektir. Radyoaktif ışınla çalışan personele verilmekle yükümlü olunan bir aylık sağlık izni (şua izni) kurum amirlerinin inisiyatifine bırakılmıştır. Röntgen ve tomografinin tanıda kullanımı pandemi süresince daha da artmış olup radyasyonla çalışan sağlık emekçilerini normal zamana göre daha fazla korumak gerektiği ortadadır. Radyasyonun kanser yapıcı etkisini azaltmak için verilen şua izinlerinin ertelenmesi ve kurum amirine bırakılması demek; sağlık emekçilerine ya Covid ol ya da kanser ol demektir. Çocuklu olan sağlık emekçilerinin yıllık izin talebi annelere verilecek olup, bu talebin karşılanması da kurum amirinin insiyatifine bırakılmış durumdadır. Çocuk izni ebeveyn iznidir, çocuğun bakım yükü sadece anneye bırakılamaz. Eşlerden talep edenin izin hakkı kurum amiri dahil hiç kimsenin insafına bırakılmadan, amasız, koşulsuz yerine getirilmelidir. Fatma hemşirenin izin alamadığı için nöbete giderken komşusuna bırakmak zorunda kaldığı çocuklarının yangında can vermesi hepimizin canını hala yakmaktadır. Böylesi insanlık dramlarının tekrar yaşanmasına izin vermeyeceğiz. Bütün bu düzenlemeler yapılırken sağlık emekçisinin en temel insan hakları olan yaşama hakkı ve dinlenme hakkı yok sayılmakta, sahadaki personel eksikliği bu duruma gerekçe gösterilmektedir. Sağlık Bakanlığı’na çağrımızdır; Atama bekleyen binlerce sağlık emekçisinin derhal kadrolu, güvenceli ataması yapılmalıdır. Haksız, hukuksuz şekilde işlerinden edilmiş olan KHK’lı sağlık emekçileri işlerine döndürülmelidir. Güvenlik soruşturması sebebiyle işe başlatılmayan sağlık emekçileri bir an önce işlerine başlatılmalıdır. Pandemi yönetiminde; sağlık alanındaki emek ve meslek örgütleri karar alma süreçlerine dahil edilmelidir. Pansuman tedbirlerle, mevcut sağlık emek gücünü tüketesiye, öldüresiye çalıştırarak pandemi ile mücadele edilemez. Sağlık emekçilerinin büyüyen isyanına ses oluyoruz. Sessiz kalmayalım, bu düzenlemeyi hep birlikte değiştirelim, dinlenme hakkımıza sahip çıkalım.”

Editör: TE Bilişim