Açıklamada şu cümlelere yer verildi :"Erdal Eren; henüz 14 yaşında, Ankara’da Yapı Meslek Lisesi öğrencisiyken atılıyor gençlik mücadelesinin içerisine. Eğitimin ayrıcalıklı olmasının, ticarileşmesinin karşısında emekçi halkın genç kuşaklarının parasız ve eşit eğitim hakkı talebiyle hareket ettiği bir dernek olan Ankara Orta Öğretim Derneği’nde (ANOD) mücadelenin ilerici unsurlarından olan Erdal, sonrasında Türkiye Devrimci Komünist Partisi’nin (TDKP) gençlik örgütü Genç Komünistler Birliği’ne (GKB) üye oluyor. Erdal kendi kaderini, mücadelesini, işçi sınıfının kaderiyle birleştirmiş genç bir militan olarak mücadelenin ön saflarında yer almaya devam ediyor. Kısacık hayatına kocaman direnişler, eylemler, boykotlar sığdıran Erdal, yükselen toplumsal hareketi bastırmak, kar oranları gittikçe düşen ve çıkmaza düşen sermayedarların karını sağlamak üzere yapılan 12 Eylül 1980 darbesi sonrası katledildi. Erdal, kendisi gibi eşit ve özgür bir gelecek mücadelesi yürüten Sinan Suner'in katledilmesi üzerine düzenlenen bir protestoda  jandarma erini öldürmekle suçlandı. Suçsuzluğu birçok kez kanıtlanmasına ve  yaşı idam cezası için küçük olmasına rağmen, burjuva hukuku kendi yasalarını çiğneyerek, yükselen halk hareketini bastırmak ve ülkede korku cuntasının hüküm sürmesini sağlamak için katletti Erdal’ı. Erdal Eren'in yoldaşı Ercan Koca da Erdal’ın  idamını protesto etmek isterken polisler tarafından göz altına alınıp, işkenceyle öldürüldü. Aynı saflarda mücadele eden Sinan, Ercan ve dönemin iktidarının ‘Asmayalım da besleyelim mi?’ sözleriyle idam edilen Erdal, 12 Eylül faşist cuntasının kitlesel teşhiri oldular. Erdal Eren'in idamına karşı dünyanın farklı yerlerinde kampanyalar ve protestolar düzenlendi, Erdal'ın eşit ve özgür gelecek mücadelesi, bugün de dünya gençliğine ışık oluyor. Türkiye gençliği de Erdal’dan devraldığı devrim meşalesini hiç söndürmeden geleceğe taşıyor. Bu sebeplerden Erdal Eren; geçmişin tozlu raflarından bir isim değil, geleceğin en ileri değerlerinin bir sembolü olmuştur. O günlerde Erdal’ların mücadelesine zemin hazırlayan koşullar bugün de tüm yakıcılığıyla gençlerin, işçilerin, kadınların hayatlarından çalmaya devam ediyor. 12 Eylül 1980 darbesiyle burjuvazinin ülke yönetimindeki yerini sağlama alan hükümet, bugün de işçi emekçilerin, gençlerin her türlü hak talebi karşısında egemen sınıfın çıkarlarını korumaktan geri durmuyor. AKP-Erdoğan hükümeti her geçen gün ülkedeki baskı ve sömürü düzenini arttırırken bir taraftan meslek örgütleri ve siyasi partilerin mücadele alanlarını yok ediyor, halkın sosyal haklarını kısıtlıyor. Bugün meslek liselerinde gördüğümüz gibi salgın koşullarında dahi öğrenciler üzerinden milyonlarca lira kar elde eden hükümet diğer yandan, gençliğin liselerde ve üniversitelerde karar alma mekanizmalarını kaldırıyor. Elzem olmayan fabrika ve işyerlerinin  canhıraş bir şekilde üretime devam etmesinin önüne geçmeyen hükümet, salgını bahane ederek gençliğin birlikte ürettiği, tartıştığı alanları gasp ediyor ve eğitim hakkımızı elimizden alıyor. 1980 darbesiyle iliklerimize kadar hissetmeye başladığımız ve Erdoğan hükümetiyle birlikte her geçen gün şiddetini arttıran baskı ve sömürü düzeni bizlere Erdal’ların mücadelesinin ne denli kıymetli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Salgın ve sömürü koşullarıyla mücadele etmek, bir seçenek olmaktan çıkıp en büyük zorunluluk olarak yaşamlarımızın tam ortasına düşüyor. Eşit ve özgür bir dünya özlemini mektuplarından ve son sözlerinden gördüğümüz Erdal’ın idama giderken dahi mücadelesine duyduğu bağlılığın, bilimsel sosyalizmi kılavuz edinmesinden geldiğini biliyoruz. Bugün bizler de Türkiye gençliğini; hükümetin tüm baskı ve gerici politikalarına karşı sınıfsız, sömürüsüz bir dünyayı inşa etmek için Emek Gençliğinde örgütlenmeye davet ediyoruz"

Editör: TE Bilişim