Merhabalar değerli dostlar,

Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu yazımda önemli bir toplumsal konuya değinmek istedim.

Bugün 3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ.

Birleşmiş Milletler tarafından, engellilerin toplumsal yaşama tam ve diğer bireylerle eşit katılım sağlanmalarına ilişkin çalışmalar yürütülmüştür. Bu kapsamda engellilerin sorunlarına dikkat çekmek ve onları daha iyi anlayabilmek için 3 Aralık, 'Uluslararası Engelliler Günü' olarak ilan edilmiştir.

Bu bağlamda ülkemizde de çeşitli etkinlikler düzenlenerek eğitim, sağlık, istihdam vs. gibi alanlarda fırsat eşitliği sağlanması ve farklılıklara saygı gösterilmesi, mekânsal erişimin yanısıra teknoloji ve bilgiye erişimin bu bireyler için daha da önemli olduğuna dikkat çekilerek toplumsal farkındalık oluşturulması amaçlanmıştır. Türkiye nüfusunun yüzde 12,5’i yani 10 milyonu aşkın kişisi engelli. Bu kişiler başta istihdam olmak üzere eğitim, sosyal yaşama katılamama olmak üzere hayatın her alanında sorun yaşıyorlar. Engelliler, artık fark edilmek istediklerini belirtiyor ve “Hayatın her alanında engelleniyoruz, bizi fark edin” diyorlar.

Peki, bu amaçlara uygun çalışmalar yapılıyor mu, hiç bilen var mı? Örneğin devletin engelli istihdamında kadro sayıları yeterli mi? Özel sektörde engelli istihdamı ile ilgili çalışmalar yeterli mi? Engellilerin sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistemimiz var mı? Bu soruların cevabını arıyorum. Tüm bu soruların cevabını ararken engelliler adına hak savunuculuğu mücadelesini veren sivil toplum kuruluşları devletten mali olarak ne kadar destek görüyor?

Bu soruların cevaplarını ararken çuvaldızı bir de kendimize batırıyorum. Biz engellileri hayatın kenarında mı bıraktık yoksa bizzat hayata katıyor muyuz? Yaşamın her alanında kendilerine çok zor yer bulan ve bulduklarında da çeşitli güçlüklerle karşılaştıklarının farkına varmamız yine onlarla yaşadığımızı unutmamamız gerek, öyle değil mi? Diğer bir hususta sadece bu özel günde sosyal medyadan yazılı ve görsel paylaşımla değil, yaşamın her alanındaki sorunlarının çözümünde O’nları da dahil ederek çözüm üretebilmek için uğraşmalı ve yaşam mücadelelerinde yalnız bırakmamalıyız.

Engelliler için ayrılmış park yerine park etmek, kaldırımların başlangıç ve bitiminde engelli rampasına araç park etmek, engelli asansörünü kullanmak üzülerek gördüğüm ilk aklıma gelen şeyler. Bence 3 Aralık’ta değil her günü fark edersek, şu dünyada, engelli değil de engellenenler olduğunu göreceğiz.

Engelli olmak tercih değil, bir sonuç. Doğuştan olabileceği gibi sonradan kaza, hastalık vb. durumlarla da oluşabilir. O yüzden daha anlayışlı ve insancıl bir çerçeveden bakarak mantık ve davranış şeklimizle engelleri kaldırabiliriz. Mesela fiziki olarak engelli gördüğümüz insanlar gerçekten engelli mi? Aramızda o kadar çok fiziki olarak normal gözüküp düşünce ve davranışsal olarak engelli insanlar var ki. Acaba hangileri engelli sizce?

Toplumun engellilere karşı iki çeşit tutumu var. Biri acımak biri dışlamak. Acıma iyi niyet ile karşılansa da dışlamak kabul edilebilir olmadığı gibi engelli bireye özgüven kaybı verebilir. Bu da başlı başına toplumsal başka bir sorundur.

Unutmamalı ki engellilik başta kişinin ve yakın çevresinin zorlu yaşam koşullarını daha da zorlaştırmaktadır. Hoşgörü, sevgi ve saygıyla daha güçlü bir ülkede hep birlikte yaşamı kucaklayalım.

Hepimiz için engelsiz bir yaşam dileğiyle,

Saygılarımla...