AKP iktidara geldiğinde dolar 1.5 TL, dış borcumuzda 124 Milyar dolarmış. Şimdi ise  dolar 7.45 TL dış borcumuz ise 435 Milyar dolar olmuş. Doların değerini yaklaşık beş kat, dış borcumuz ise 3 kata yakın arttıran AKP yüzü kızarmadan ülkeyi çok iyi yönettiğini iddia ediyor. Dahası AKP öncesi hükümetler zamanında yapılan TÜPRAŞ’ı,  PETKİM’i, Türk Telekom’u, Ereğli Demir Çeliği ve daha onlarcasını üçe beşe bakmadan özelleştirdiler. Çok iyi bir iş diye  diye ballandıra ballandıra anlattıkları yap işlet devret modeliyle yapılan köprü ve yollara 2020 yılı başına kadar beş yılda 61 Milyar TL ödeme yapılmış. Bu şekilde yapılan şehir hastaneleri  ve yollar çoğaldıkça bütçenin önemli bir kısmının bu bina ve yolları yapan müteahhitler gideceği acı bir gerçek. Kamuda durum buyken, vatandaş cephesi nasıl dersek; orada da durum pek iç açıcı değil. Vatandaşın bankalara olan kredi borcu 816 Milyar Lira olmuş. Bu rakamlar ışığında  tarafsız gözle bakan hiç kimse AKP iktidarını başarılı bulamaz. Ekonomi böylede diğer alanlarda AKP karnesi çok mu iyi? Onlara da bir göz atalım. Eğitim yap-boz tahtasına döndü. Sınav sorularının çalınmasından tutun aklınıza gelecek her türlü beceriksizliğin yaşandığı günler gördük. Dış politikada uygulanan politikaların sonuçları  da ekonomi ve eğitimdeki başarısızlıkları aratmayacak boyutta. Avrupa Birliği ile ilişkiler AKP’nin iktidara geldiği güne göre çok daha kötü durumda. ABD bazı konularda ülkemize yaptırım kararı aldı. AB yaptırım kararları almak için kapıda bekliyor. Sayısı beş milyona varan Suriyeli ülkemize yerleşti ve bu gidişle ülkelerine dönmeyecekler.  Kürt meselesini çözeceğiz, analar ağlamasın diyerek terör konusunda bir dönem yapılan yanlış işler sonucu onlarca şehit verdik. Şimdi bu politikalar tersine döndü. Doğu ve Güneydoğu politikaların bölgesel gelişmeyi sağladığı ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü güçlendirdiğini söylemek pekmümkün değil. Tarım ve hayvancılık politikalarının başarılı olup olmadığını anlamak için gıda enflasyonuna bakmak yeterli. FETÖ ‘nün ülkemize yaşattıkları ortadayken başka tarikatların bazı bakanlıklarda hızla kadrolaştıkları ve FETÖ den boşalan yerleri kapma kavgası yaptıkları konuşuluyor. Yargı deseniz sağladığı adaletten daha çok alınan kararların siyasi olduğu ile ön plana çıkıyor. Vatandaşın adalete güveni tükenme noktasında. Kamu görevlerinde atamalarda liyakat diye bir şey kalmadı. Bürokrasinin önemli bir kısmı eski AKP vekillerinden ve geçmişte AKP den Milletvekili adayı olup da seçilemeyen kişilerden oluşuyor. Dış ticarette döviz fiyatlarının zirvelerde olmasına karşın cari açık yükselmeye devam ediyor. Enflasyonu, işsizliği ve emekli maaşlarını, elektrik ve doğalgaz zamlarını, kamudaki israfı  ve beceriksizce yapılan onlarca işi sayabiliriz. Kısaca AKP iktidarının çözüme kavuşturduğu bir sorun olmadığı gibi yanlış politikalarıyla Suriyeliler gibi geçmişte olmayan sorunlar yarattılar. Üç Y (Yasaklar yolsuzluk, yoksulluk) ile mücadele vaadi ile iktidara gelen AKP Yasaklar koyan, Yolsuzluk iddiaları ile gündeme gelen ve yoksulluk yaratan bir hale geldi. Bundan sonra neler olacak göreceğiz.

//////////////////////////////////////////////////////////

KENDİ YAMULTTUKLARINI DÜZELTECEKLER

Ekonomide arabayı duvara toslayan, dış politikada yaptığı hatalarla yalnızlaşan hükümet ekonomide ve yargıda ‘Reform’ vaadinde bulundu. ‘Reform nedir’ diyen olursa reformun kelime anlamı düzeltmedir. Anlayacağınız AKP ekonomi ve yargıyı düzelteceği vaadinde bulunuyor. Gülmeyin evet 18 yıldır ülkeyi yöneten AKP ekonomi ve yargının düzeltilmesine ihtiyaç olduğunu görmüş ve düzeltilmesine karar vermiş. Bir şeyin düzeltilmesine ihtiyaç varsa yamuk olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Kendi yamulttuklarının nasıl düzeleceğini en iyi onlar bilirler. Yakında açıklanması beklenen ekonomi ve yargı reform paketi umarız sorunlara çare olur.

//////////////////////////////////////////////////////////

FAİZ SEBEPTİR ENFLASYON SONUÇ

Başlık bana ait ama söz Sayın Cumhurbaşkanımıza. Gerçi anlaşılan artık o da bu sözün doğru olmadığını anladı. Yoksa faizi indirmediği için görevden aldığı Merkez Bankası Başkanının yerine getirdiği ve faizi yükseltmediği için görevden aldığı Merkez Bankası Başkanının yerine atadığı Merkez Bankası Başkanının %10,25 den aldığı faizi %17’ye  yükseltmesine müsaade etmezdi. Bu görüp göreceğimiz en yerli ve en milli  (yerli ve milliliği daha güçlü olsun diye Devlet Bahçeli destekli)  hükümet yanlış politikaları ve inadıyla doları 8,58 TL’ye kadar yükseltti. Bu da yetmez döviz yükselmesin diye Merkez bankasına döviz sattırdı. Hatta kamu bankalarının da yüksek miktarlarda döviz sattığı söyleniyor. Öyle ki Merkez Bankasının 50 milyar dolar açıkta olduğu yazılıyor söyleniyor. Nereden bakarsanız bakın onca döviz satışına rağmen rekorlar kırıldı. Sonuçta yabancının cebindeki para inanılmaz yükselmişken bir anda isimler değişti ve çok kısa sürede faiz %65 e yakın yükseldi. Faiz böyle olağanüstü yükseldi de bu faizdeki olağanüstü yükselişin dövize etkisi ne oldu? Döviz beklendiği kadar düştü mü? Hayır oradaki düşüş % 15’lerde sınırlı kaldı. Biz vatandaşlar önce dövizdeki yükselişle fakirleştirildik şimdi de faizdeki yükselişle daha da fakirleştiriliyoruz. Devletin, belediyelerin, şirketlerin, futbol kulüplerinin, vatandaşın kısaca her şeyin ve herkesin hem dövizle hem TL ile borcu var. Şimdi bunları yazarken ülkede ormanların, denizlerin, dağların, toprağın borcu yok diye düşündüm. Ama ne yazık ki bizim borcumuzdan dolayı ormanlar, dağlar denizler topraklar satılıyor. Üç paraya ya yabancıların oluyor ya da ormanlar kesiliyor, topraklar delik deşik ediliyor, güzelim akarsular yok ediliyor kısaca bizim borcumuzu güzelim doğamız canıyla ödemeye çalışıyor. Bu yerli ve milli hükümet gösterdiği kötü yönetimle önce dövizin yükselişiyle yaktı canımız, şimdi faizle devam ediyor. En kötüsü çıkıp bunlarla yüzleşmiyor ve bu halktan bir özür dileme ihtiyacı bile duymuyorlar. Gündem halen başörtüsü, halen CHP HDP ittifak yaptı mı? Ama yeter artık, bu millet yeterince fakirlik çekti, kendi karnını kuru ekmekle doyurmaya çalışırken başkalarının neler yediğini görüyor, duyuyor

//////////////////////////////////////////////////////////

SUSUZ YAZ

Şimdi iktidarda AKP değil de başkaları olsa bunlar kuruttu memleketi der gezerlerdi. Şükür AKP’li değiliz. Bu sebeple böyle bir şey dememiz mümkün değil. Sebebin de bunlar olduğunu düşünmüyoruz. Yıllardır küresel ısınma diye yırtınan bir avuç insan anlatamadı derdini. Kimse umursamadı. Tüm dünya bindiği dalı kesti. Ne orman bıraktık ne doğa. Hatta uluslararası firmalar sadece kendi ülkelerini değil başka ülkelerin de kaynaklarını sömürmek için doğayı katlettiler. Ülkemizde de bunun bolca örneği olduğunu üzülerek görüyoruz. Sonuçta acı gerçek tokat gibi yüzümüze çarptı. Barajlardaki su seviyesinin doluluk oranının  en yüksek olması gereken zamanlarda çok vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Doluluk oranı % 20’lerde ise buharlaşma ve daha yoğun kullanım ile bu yaz ne yaparız kimse bilmiyor. Aslında bu yaşananlardan ders alsak, şu kalabalıktan yaşanmaz hale gelen büyük şehirlerden geriye göçü sağlasak nüfusu hızla azalan Anadolu şehirleri yeniden ihya olsa, ilçeler köyler şenlense bu yolla tarım ve hayvancılık yeniden canlansa kötü mü olur. Büyükşehirde trafikten geçim sıkıntısına kadar birçok sorunla boğuşan insanımız memleketine dönse ve huzurla yaşasa, bir evde üç kişi çalışıp kirayı ve faturaları ödedikten sonra kalan parayla makarnanın yanında kıymalı sosu bulduğunda mutlu olmaya çalışacağına kendi toprağında üretse daha iyi olmaz mı? Amaç sermaye ucuz iş gücü sağlamaksa, patronun  maaşını az bulan işçiye ‘Bak dışarıda kaç kişi bu paranın daha azına çalışmak için bekliyor’ sözünü söyleyebilmesine imkan vermekse; orası başka tabi