2019-2023 yıllarını kapsayan onbirinci Kalkınma Planının hazırlık çalışmaları doğrultusunda, mülga Kalkınma Bakanlığı tarafından farklı kurum ve kuruluşlardan temsilcilerle birlikte Kamuda İnsan Kaynakları Yönetimi Çalışma Grubu Raporu" oluşturulmuştur. 2018 yılında hazırlanan ve güncelliğini korumakta olan raporda, öncelikle Mevcut Durum Analizi yapıldıktan sonra,  plan dönemi sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik hedefler kapsamlı şekilde belirlenmiştir. Ancak, bahsedilen raporda ortaya konulan politika ve projeler, Kalkınma Planında sınırlı düzeyde yer bulabilmiştir. Söz konusu rapora göre, "Çalışma grubu kapsamında katılımcıların büyük bölümü DMK’nın temelde iyi dizayn edilmiş bir sistem kurguladığını, ancak belli bir politika ve strateji çerçevesinde olmayan kanuni düzenleme ve istisnalar ile modern kamu yönetimi ve değişen kamu hizmeti anlayışının gereklerini karşılamadığı, bu doğrultuda kamu personel sisteminin modern kamu yönetimi anlayışına ve ülkemizin ihtiyaçlarına uygun olarak yapılandırılması ihtiyacının önemini koruduğu,  

Kamuda istihdam edilen personelin statüleri ile ilgili olarak bir karmaşanın olması, görevde yükselme konusunun mevzuatta açık ve yeterli bir şekilde tanımlanmamış olması, kamu personelinin kurum ve kuruluşlar arasında dengesiz dağılımı, personel ve ücret düzeyinin hizmet gerekleriyle uyumsuzluğunun, kamu personel sisteminde göze çarpan önemli sorunları olduğu,

2023 hedefleri çerçevesinde mevcut kamu personel yönetim sistemimizin incelenmesi, sorun ve ihtiyaç alanlarının doğru bir şekilde belirlenmesi doğrultusunda yürütülen çalışmalar neticesinde kamuda verimlilik, liyakat, kariyer ve adalet ilkelerini temel alan ve çalışanların mali ve sosyal haklarını gözeten bir insan kaynakları yönetim modeli oluşturulması hedeflendiği,

Kamuda görev yetki ve sorumluluk ile bağlantılı daha etkin, adil, açık anlaşılır ve amaca uygun bir maaş rejimi uygulanacağı, memurların hem çalışırken aldıkları maaşta hem de emekliliklerinde önemli bir işlev gören ek gösterge sisteminin gözden geçirileceği, ek göstergeler sadece kadro unvanları dikkate alınarak, standardize biçimde değil; yürütülen görevin özellikleri, görev yapan memurun sevk ve idare ettiği personel sayısı, kullandığı kamu kaynağı vb. unsurlar dikkate alınarak belirleneceği…

Türkiye’nin fiziksel olarak çok önemli bir konumda bulunduğu, stratejik olarak bakıldığında, dünyada en hızlı değişimlerin yaşandığı bir coğrafyada güçlü devlet yapısını korumak için gelecek on beş yılda asıl hedef değişime yön veren, dinamik, hareket kapasitesi yüksek, esnek karar alabilen, hemen uygulamaya geçebilen; yöneticilerle uygulayıcılar arasındaki mesafenin kısaltıldığı, etkili ve proaktif bürokrasiye imkân tanıyacak kamu personel düzeninin kurulması gerektiği” vurgulanmıştır.

Günümüzde raporunun ortaya koyduğu sorunlar, artarak devam etmektedir. Bazı meslek mensuplarına ek gösterge artışına yönelik vaatler; gerek iktidar gerekse muhalefet partileri tarafından dile getirilmektedir. Ancak konunun uzmanlarınca yapılan değerlendirmelerde, milyonlarca kamu personelini yakından ilgilendiren, olukça teknik ve karmaşık bir sorun olan ek gösterge meselesinde, kamuoyunun mutlaka doğru bilgilendirilmesi, ek gösterge artışına ilişkin talebin daha köklü biçimde, toptancı bir yaklaşımla ele alınması ve çözümlenmesi gerektiği, iktidar ve muhalif yetkililerin ek gösterge artışı üzerinde ayrıntılı olarak çalışılmadan vaatlerde bulunduğu, eksik bilgilendirmeye dayandığı, bazı memur sendikalarının ise konuya; gerçekçi olmayan popülist yöntemlerle yaklaştıkları, kamu personelinin de teknik, ayrıntılı olan bu konuda yeterli bilgiye sahip olmaması nedeniyle; aylıklarında önemli bir artış olacağı algısı yaratılmış olmakla birlikte, SGK primi vs gibi başka kriterler dikkate alındığında, salt ek gösterge artışı ile kamuoyunda oluşmuş yüksek beklentinin karşılanmasının mümkün olmadığı” dile getirilmektedir.

Devlet memurlarına verilecek ek göstergeleri açıklayan 657 sayılı DMK ekli Cetvel; memurların hizmet sınıfları, unvanı aylık dereceleri, hiyerarşik yapı dikkate alınarak 1994 yılında düzenlenmiştir. Günümüze yapısı büyük ölçüde korunan ek gösterge rakamlarının belirlenmesi sırasında,  sınıflar unvanlar arasında genel bir denge gözetilmiştir. Cetvelde belli sınıflara mensup memurlara yönelik bir değişiklik yapılması halinde, başlangıçta kurulmuş bu dengenin korunması, gözetilmesinde yarar vardır. Aksi halde kamu yönetimdeki kurulu genel denge, alt üst olacaktır. Bu amaçla kamu personel reformu yapılması, 1994 yılında düzenlenmiş ek gösterge cetvelinin yeniden düzenlenmesinde yarar bulunmaktadır.

Ayrıca ek göstergelerin aylıklara yansıması bakımından memurların göreve başlama tarihleri çok önemlidir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve GSS Kanunu 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla görevde olanlara T.C. Emekli Sandığı Kanunu, bu tarihten sonra göreve başlayanlar memurlara ise 5510 sayılı (yeni) Kanun hükümleri uygulanmaktadır. Memurların emekli kesenekleri ve aylıklarının hesaplanması konusunda eski ve yeni kanun hükümleri arasında çok büyük farklar bulunmaktadır. Bu yüzden göreve başlama tarihlerine göre, ek gösterge artışından dolayı memurların ele geçen aylıklarında ve emekli aylık miktarlarında önemli farklar oluşmaktadır. Bu bakımdan ek gösterge verilmesi konusunun genel düzenlenmesi sırasında bu hususun göz ardı edilmemesinde yarar vardır.

Liyakat,  eğitim, kariyer vs hususlar gözetilmeksizin sadece kamu personelinin %49’unu oluşturan belirli meslek mensupları ek göstergesinin arttırılması halinde kamu personelinin büyük bölümünün (%51) mali haklarının göz ardı edilmesi sonucu ortaya çıkacaktır. Bu suretle böyle bir sonuç arzu edilmemiş olsa dahi kamu personeli ikiye bölünmüş olmaktadır.

Bu çerçevede kamu personelinin mali haklarının iyileştirilmesi yönelik vaat ve çalışmaların kamu insan kaynakları rejimine hâkim olan ilkeler gözetilerek, personelin tümünü kapsayacak şekilde, memurların üstlendikleri sorumluluklar ve görev türleri ile hizmetin özelliği nedeniyle konulmuş genel dengeler gözeterek elden geçirilmesi elzem olmuştur.