Türkiye’de büyük ölçüde etkisini hissettiren salgında, en çok hasar gören alanlardan biri de eğitim dünyamız oldu. Salgın, Türkiye’de ve dünyada eğitim sistemlerinin kırılganlığını ve çocukların eğitim haklarının çok fazla güvence altında olmadığını daha görünür kıldı.

Salgından olumsuz etkilenen sektörlerin başında özel okullar da yer aldı. Ancak, özel okullarda yaşanan sorunlar sanıldığı gibi Covid-19 ile başlamadı. Salgına yakalandığımız dönemde sektör zaten büyük sıkıntılar yaşamaya başlamıştı.

Salgın Öncesi Kârlı Yatırım!..

Salgın öncesinde Türkiye’de 18 milyon 242 bin öğrenciden yaklaşık 1 milyon 500 bin’i özel okullarda okuyordu. Özel okullarda görev yapan öğretmen sayısı ise 175 bin’i geçmişti.    

2018 yılında TEOG yerine getirilen LGS’ de, devlet okulları nitelikli/niteliksiz okul farklılığı algısıyla örselendi. Yeni sistemde istedikleri okulları seçmekte zorlanan öğrenciler; “açık lise, çıraklık eğitim merkezi ya da özel okul” seçenekleriyle karşılaştı. Meslek liselerini tercih etmeyen ve çocuklarını örgün eğitimin dışına çıkarmak istemeyen ailelerin özel okullara yönelimi arttı.

MEB bütçesinden kamusal eğitim yatırımlarına ayrılan payın azalması, özel okul binaları standartlarında esnek politikalar izlenmesi, özel okul öğrencilerine maddi teşvik destekleri verilmesi özel okul sayısının hızlı ve kontrolsüz bir şekilde artmasını sağladı. Dershanelerin kapatılmasıyla özel okulları karlı bir ticaret alanı olarak gören yatırımcılar hızla özel okul yapımına yöneldiler.

Hormonlu Büyüme Batırdı..
Yeni açılan özel okullar, aynı anda tüm sınıfları doldurmaya çalışarak ya da birkaç yerleşke açarak işe koyuldular. Okul binaları için aşırı borçlanan ya da yüksek kira bedelleri ödemek zorunda kalanlar, büyümeye çalışırken batmaya başladılar. Bu arada, bir sonraki yılın okul ücretini “ön kayıt yaparak” Ocak ayından itibaren toplamaya başlayan bazı kurucular, topladıkları ücretleri inşaat sektörü, arsa-arazi alımı, döviz piyasası gibi farklı rant alanlarında değerlendirmeye çalıştılar. Ancak, evdeki hesap çarşıya uymayınca sıkıntılar büyüdü.

Özel Okul Enflasyonu!..

2019-2020 Eğitim ve öğretim yılında tüm özel okullarda kayıtlı öğrencilerin toplam öğrenci sayısına oranı yüzde 9’a, örgün eğitim içerisindeki özel okul sayılarının toplam okul sayısına oranı ise yüzde 20,2’ye ulaştı.(MEB)

2018-2019 yılında 12.809 özel okulda 1.440.577 öğrenci bulunuyor, özel okul başına 112 öğrenci düşüyordu. 2019-2020 itibariyle özel okul sayısı 14 bin 211’e, öğrenci sayısı 1,5 milyona yükseldi. Ancak, özel okul kontenjanları 3,5 milyondan fazla olunca okulların yüzde 60’ı boş kaldı. Bu arada, özel okul teşvik desteğinin kademeli olarak kaldırılması işin tuzu biberi oldu.

Ve Virüs Kapıyı Çaldı !..

Türkiye’de salgının başlaması nedeniyle 13 Mart 2020 tarihinde tüm okullar kapatılarak “uzaktan eğitim sürecine” geçildi. Salgın öncesi başlayan sıkıntılarla boğuşan özel okullar, uzaktan eğitim için yeni yatırımlar yaparak öğrenci kayıplarını ve ücret iade taleplerini karşılamaya çalıştılar.

2020-2021 öğretim yılında 936 okul kapandı, öğrenci sayısı bir önceki yıla göre 310 bin 530 kişi azaldı.

Özel okullarda 2019 Aralık ayında 220 bin 746 öğretmen ve personel vardı. Şu anda bu rakam 190 bin’e kadar düştü. Çoğu öğretmen 30 bin civarında özel okul çalışanı işini kaybetti.

Eskişehir’de Durum…

Türkiye çapında yaşanan “özel okul açma” furyasından Eskişehir’de nasibini aldı. Düşük kayıt ücretleri ile öğrenci, yüksek ücret vaatleri ile öğretmen toplayan bazı okullar bir süre sonra verdikleri sözleri tutamayarak kapandılar veya el değiştirdiler. Kendilerine ait binaları olmadığı için yüksek kira bedelleri ödemek zorunda kalan bazı kurumların hala bu süreci atlatmakta zorluk çektikleri biliniyor.

Tüm zorluklara rağmen, Eskişehir’de kurumsal niteliklere sahip, ilkeli eğitim yapan bazı özel okulların; geniş alanlara sahip, modern yerleşke yatırımları yapması bu sektörde kentimizin kalite çıtasını yükseltiyor.

Eskişehir özel okullarının çoğunda, kentin geleneksel değerleri ve çağdaş eğitim ilkelerinin harmanlanmasıyla sürdürülen eğitim politikaları, öğrenci ve velilerde okullarına karşı aidiyet duygusunun gelişmesini sağlıyor. Bu durum özel okullarımızın kriz süreçlerini daha kolay atlatmalarına yardımcı oluyor.

Eskişehir’de kurdukları okullara salt ticarethane mantığı ile bakmayan kurucuların sayısının hayli fazla oluşu, kamusal alanda deneyim kazanmış, kişilikli saygın eğitimcilerin yönettiği ,demokratik, laik ve bilimsel eğitim ilkelerinden sapmayan özel okulların varlığı kentimiz için “her şeye rağmen” bir olumluluk olarak karşımıza çıkıyor.

 Sonuç Olarak…

Binlerce yurttaşımıza iş olanağı sağlayan, öğrencilere daha nitelikli eğitim fırsatları sunmayı hedefleyen kurumsal nitelikli özel okulların eğitim sistemimiz içindeki varlıkları ve katkıları yadsınamaz.

Salgın nedeniyle yaşanan sıkıntılı süreçte özel okullara gerekli yasal desteklerin verilmesi için düzenlemeler yapılması çok doğaldır. Ancak, bu düzenlemeler yapılırken, kamu kaynaklarının kullanılmasında önceliğin, devlet okullarında kaliteli bir eğitime erişim hakkının güvence altına alınması olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bu nedenle eğitimde özelleşme oranının artması bir kalkınma göstergesi olarak vurgulanmamalı, özelleştirme politikaları ve teşvikleri kamusal eğitimin önüne geçmemelidir.