23 Nisan 1920’ de Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Ankara’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk halkının kendi iradesiyle yeni bir devlet kurduğunun yedi düvele ilanıydı.

TBMM’nin 1921’de aldığı kararla 23 Nisan günü, yeni Türk devletinin ilk milli bayramı olarak kabul edildi. Saltanatın kaldırıldığı gün olan ve 1 Kasım’da kutlanan Hakimiyet-i Milliye Bayramı ile 23 Nisan Milli Bayramı ayrı kutlanırken birleştirildi. 23 Nisan’ın Çocuk Bayramı olarak benimsenmesinde Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin (Çocuk Esirgeme Kurumu) Gazi’nin destek ve himayeleriyle yaptığı yardım amaçlı etkinlikler etkili oldu. Bayramın adı 1981 yılında  “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak belirlendi.

Savaş Koşullarında Ulusal Egemenlik…

1920’nin Meclisi sadece savaşı yöneten, yasa yapan, devlet kuran bir Meclis değildir. Fiilen ulusal kurtuluş mücadelesine katılan, tam anlamıyla Gazi Meclis’tir.     

Emperyalist işgalcilere ve işbirlikçilerine karşı verilen Kurtuluş Savaşı’nı yürüten TBMM, aynı zamanda egemenliğin kaynağının ve gücünün hanedanlıktan millete geçişinin ve Cumhuriyetle bütünleşmenin simgesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da açıldığı 23 Nisan 1920’de, İstanbul’daki işbirlikçiler, işgalci sömürgecilere güvenip TBMM’yi yok etmeye çalışırken, emperyalistlerin sömürgeleri altında ezilen "mazlum milletler" sevinç kutlamaları yapıyordu.

Bağımsızlık, Egemenlik ve Çocuklar…

Devletin adı ne olursa olsun; yönetme gücünün kaynağı olarak milleti tanıyan demokratik cumhuriyetlerde halkın özgür oyları ile seçilen temsilcilerinden oluşan meclisin önemi tartışılmaz.

Bağımsızlığı dış baskılar olmadan, bireyin özgür iradesi ile karar alma ve hareket etme yetisi; egemenliği de ülke yönetiminde ulusun söz sahibi olabilme gücü olarak benimsediğimizde “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” sözünün önemini daha iyi anlayabiliriz.

Bağımsızlık ve egemenliğin çocukla ilgisine gelince; bireylerin özgür iradeleriyle hareket edebilmesi, doğru kararlar alabilmesi için, iyi yetişmiş, donanımlı ve genel anlamda eğitimli olmaları gerekir. Eğitim, insanın bugünü ve geleceği ile ilgili uyum ve üretkenliğinin artırılmasına yönelik düşünce ve davranışlarını şekillendirme, iyileştirme, geliştirme çabasıdır. Eğitim sistemleri, baskıcı, çağdışı yöntemler ve düşünceler üzerine kurulu toplumlarda, tam bağımsızlığa, demokrasiye ve ulus egemenliğine inanan çağdaş bireyler yetiştirmek olanaksızdır.

İlk ve Tek Çocuk Bayramı…

Bir ulusun uyanışının ve bağımsızlığının sembolü olan 23 Nisan; Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklara armağan edildi. Çünkü Atatürk, bir ulusun geleceğini belirleyen en önemli unsurun çocuklar olduğunu biliyordu.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, tüm insanlık için barış, sevgi ve kardeşlik duygularının yeşermesine olanak tanıyan dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramıdır.     

Dünyada çocuk haklarına ilişkin ilk evrensel bildiri 1924’te Milletler Cemiyeti tarafından kabul edilen “Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi”dir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu metni ilk imzalayan liderlerden biri olduğu düşünülürse Atatürk’ün çocuk sevgisi ve çocuk haklarına bakışı daha iyi anlaşılmış olur.

“Küçük Hanımlar ve Küçük Beyler..”

TBMM’nin açılışının 101.yılına ulaştığımız bu günlerde; “Ata’mızın, küçük hanımları ve küçük beylerine..” karşı sorumluluklarımızı ne denli yerine getirdiğimizi de sorgulamamız gerekiyor.

Bir ülkede çocukların yaşamı, gelişimi ve korunması, o ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısı ile yakından ilişkilidir. Çocuklar toplumun en savunmasız kesimini oluşturur ve olumsuz koşullardan öncelikle etkilenirler.

Türkiye’de çocuklarımızın haklarına erişimleri açısından pek çok sorunumuz var. Salgın sürecinde artan ekonomik sıkıntılar, toplumun en kırılgan kesimi olan ve nüfusun üçte birini oluşturan çocukları yoksulluk ve yoksunluk sarmalında yakalıyor, yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyor. TÜİK’in verilerine göre, 720 bin çocuk işçi olarak çalışıyor ancak kayıt dışı çalıştırılan çocuk sayısı çok daha fazla. Örgün eğitimde olması gereken ama bu haklarını kullanamayan çocukların oranı her geçen gün artıyor.

Sürekli değiştirilen sistemler, kitap içerikleri, okul dayatmaları yaşanırken ortaya çıkan salgın koşulları eğitimde nitelik ve erişim sorunlarını daha da artırıyor.

Her türlü ayrımcılığa uğrayan, istismara maruz kalan, emekleri sömürülen, ihmal edilen, çocuk yaşta evlendirilen ve daha birçok kabul edilemeyecek davranışa maruz kalan çocukların sayıları giderek artıyor.

Sadece 2019 yılında çocukların istismarı hakkında açılan davalardaki suç sayısı 23 bin’i geçti.

Mevcut koşulları irdeleyerek;Vatanı korumak çocukları korumakla başlar” sözünün ışığında tüm çocuklarımıza, her türlü istismar ve baskıdan uzak; sevgi, barış ve kardeşlik duyguları içinde gelişimlerini sağlayabildikleri güvenli bir ülke oluşturmak hepimizin ortak özlemi olmalıdır.

“Dünyayı Verelim Çocuklara..”

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tüm çocukların ortak doğum günü, çocuklara verilen değerin gerçek bir sembolüdür. 

Anadolu’yu ele geçirmeye çalışan emperyalizme karşı topyekun mücadelenin ve kulluktan millet olmaya giden yolun ana karargahı TBMM’nin açılışının 101.yılında,  Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlarken; çocuk dostu bir dünya için uğraşın sürmesini dileyelim ve sözü  Büyük Usta’dan bir şiirle bağlayalım;

Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
Allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
Oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
Dünyayı çocuklara verelim
Kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
Dünyayı çocuklara verelim
Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
Çocuklar dünyayı alacak elimizden
Ölümsüz ağaçlar dikecekler.