Her zaman söylemlerimde vurguladığım bir şey var “Şiddetin her türlüsüne dur diyorum!” çünkü çok sayıda nedeni ve trajik sonuçları olan şiddet, toplumumuzun kanayan bir yarası olmaya devam etmekte.  Hepimizi derinden sarsan, yüreğimizi yakan Elmalı davasında bir kez daha gördük ki, her geçen gün artan kadınlarımıza ve çocuklarımıza yönelik şiddetin yanında istismara da dur demek için, bütün toplumun sorumluluk üstlenmesi ve harekete geçmesi elzemdir. Hiç vakit kaybetmeden yetişkinlerin menfaatlerini değil, çocukların haklarını koruyan ulusal ve yerel eylem planları harekete geçirilmeli ve bununla birlikte cezaların yaptırım gücü arttırılmalıdır.

İnanıyorum ki herkes öncelikle toplumsal cinsiyet eşitliğini ve adaleti sağlamak için kararlılıkla hareket eder ve güçlerini birleştirirse ülkemizde olumlu bir değişim sağlanacaktır. Medya, üniversite, sivil toplum kuruluşları, siyasal partiler, dini kurumlar, meslek kuruluşları kadına ve çocuklarımıza karşı şiddetle ve istismarla mücadele etmek için birlikte çalışmalı, ortak akılda buluşmalı, belki de adına ‘insanlık’ diyebileceğimiz bir koalisyon oluşturmalıdır. Medya şiddeti ve istismarı giyim tarzı, tahrik etme gibi nedenselliğe bağlamamalı, istismarı meşrulaştırmamalıdır. Medya bu konuda toplumu doğru bilgilendirme ve bilinçlendirme noktasında sorumluluklarını yerine getirmelidir.

Ayrıca bilindiği gibi ev ortamı dışında çocuklar zamanlarının büyük bir bölümünü okul ortamında öğretmenleri ile birlikte geçirmektedir. Cinsel istismara ve şiddete yönelik tedbirlerin alınabilmesi için üniversitelerimizin öğretmen adaylarını eğitimleri sırasında bu konular hakkında bilgilendirmeleri çok önemlidir.

Bunun yanında günümüzde internetin yaygın kullanımı kötü amaçlı sitelerin artmasına, bu siteler de çevrimiçi çocuk cinsel istismarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çevrimiçi ortamda geçirilen sürenin artması ve suçluların yeni stratejiler geliştirmesi, çocukların çevrimiçi ortamda cinsel istismara maruz kalma risklerini de arttırmaktadır. Bu nedenle çevrimiçi çocuk cinsel istismarının tespit edilmesi ve önlenmesi de çocuklarımızın ruh sağlığının korunması ve geliştirilmesi bakımından önemlidir.

Yani görüldüğü gibi kadınlarımıza ve çocuklarımıza yönelik şiddetin ve istismarın her türünü ortadan kaldırabilmek adına atılması gereken daha pek çok adım var. Ancak bu noktada,  yaşanan tüm deneyimlerden elde edilen bilgilerin ışığında hazırlanan “İstanbul Sözleşmesi”nden çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğini durdurmak ve aşındırmak isteyen siyasetin yarattığı riskin, sadece kadınlar ve çocuklarımız için değil, tüm insanlık için de bir risk olduğunu da önemle vurgulamak isterim.

Unutulmamalıdır ki kadın cinayetlerinin ve cinsel istismarın rutinleştiği,  bir yerde ekonominin, eğitimin, ailenin, sokağın, ticaretin, çalışma hayatının, kısacası hiçbir şeyin normalleşmesi mümkün değildir. Bu düşüncelerle kadınlarımızın ve geleceğimiz olan çocuklarımızın şiddete – istismara uğramadığı, öldürülmediği, yok sayılmadığı bir Türkiye için mücadelemizi sürdürmeye kararlılıkla devam edeceğiz.

.