Ali Kırca'nın 19 Haziran'da 1999'da sunduğu Siyaset Meydanı'nda dönemin ÇYDD Genel Başkanı merhum Prof. Dr. Türkan Saylan, FETÖ yapılanmasının nasıl çocukluktan bu yana devlet kadrolarına, eğitime, askeri kadrolara sızdığını ve kimliklerini nasıl gizlediklerini anlatmıştı.

SUİKASTE KURBAN GİTTİ
Programda terör örgütü elebaşısı Fethullah Gülen’in yaptığı bir konuşmada yayınlanmıştı. Terör örgütü elebaşısı konuşmasında şunları söylemişti; “Arkadaşlarımızın mevcudiyeti İslami geleceğimiz adına bu işin garantisidir. Bu açıdan Adliye, Mülkiye veya başka bir hayati müessesede, bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. İstikbalde yürümek için sistemin püf noktalarını keşfedin. (..) Fuzuli kahramanlık yerine ele geçirmeyi tercih edelim. Bu nedenle Mülkiye ve Adliye'de çalışan arkadaşlarımız için bu çok önemlidir.” Saylan bu programdaki son cümlesinde; "Bu konuşmadan sonra bizim başımıza ne gelecek bilmiyorum" demişti. Bu programa Türkan Saylan’ın yanı sıra Prof. Dr. Necip Hablemitoğlu, Emekli Orgeneral Kemal Yavuz, Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşer’de katılmıştı. Prof. Dr. Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002’de fail-i meçhul bir suikaste kurban gitmişti. Öldürüldüğü için tamamlayamadığı Köstebek isimli araştırma kitabında Gülen hareketinin örgütlenmesini yazdı. Kitap, vefatından sonra bitirilememiş haliyle yayınlandı. İşte o programda söyledikleri Köstebek kitabının önsözü oldu.

ERGENEKON KUMPASI
Kemal Yavuz ve Gülsevin Yaşer Ergenekon kumpası mağduru oldular. Programı sunan Ali Kırca kaset mağduru oldu. Ergenekon kumpası kurbanı olan Prof. Dr. Türkan Saylan, hastalığı ağırlaşmışken, gün doğmadan yapılan ev baskınından 35 gün sonra (18 Mayıs 2009) hayatını kaybetti. Son sözleri, “Ben bütün randevuları tamamladım. Bana düşen bütün görevleri yerine getirdim, ölüme hazırım” olmuştu. Yaptığı projelerde fakir kız çocuklarının çocuk yaşta gelin olmalarını önleyen, Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz savunucusu olan Türkan Saylan’ın bugün ölüm yıldönümü. 13 Aralık 1935 doğumlu olan Saylan’ı 86’ncı ölüm yıldönümünde saygıyla anıyorum. FETÖ tarafından Saylan’a o örgütü deşifre ettiği için bedel ödetilirken Fethullah Gülen’i ‘O bir Bilge bir kişidir’ diye savunanlar yapılan bu zulmü büyük bir zevkle izliyorlardı. Birileri tarafından aldatılmayı alışkanlık haline getirenlerin bugün Saylan’dan bir özür dileme borçları yok mu? FETÖ’yle aynı menzilde yürüyenlerin ve o terör örgütüne ne istedilerse, verenlerin hiç mi vicdanları sızlamıyor?

////////////////////

Bir Çocuğu Parçalayınca mı İşlem Yapacaksınız?
Ülkemizde sık sık Pitbull dehşeti haberleriyle karşılaşıyoruz. Eskişehir’de de zaman zaman bu olaylar yaşanıyor.

AĞIZLIKSIZ GEZDİRİLİYOR

Sahibi tarafından ağızlıksız gezintiye çıkarılan pitbulllar başka köpeklere ve insanlara saldırabiliyor. Ancak yaşanan onca olaya rağmen kimse bu konuda gereken önlemi almıyor. Bazı sorumsuz insanlar pitbull köpeklerini ağızlık takmadan minik çocukların oyun oynadığı parklarda gezdiriyor. Bazen tasmalarını çıkartıp, koşturuyorlar. Bunu polis, zabıta gibi kolluk kuvvetleri de görüyor. Ama bu kişilere ‘sen ne yapıyorsun?’ denilmiyor. O vahşi köpeğin sahibi hakkında birini parçaladıktan sonra mı işlem yapılacak? Asıl olan bu vahşi köpekleri, insanlara ve diğer sokak hayvanlarına zarar vermeden durdurmaktır.
ÜRETMEK SATMAK YASAK
24 Haziran 2004’te çıkarılan Hayvanları Koruma Kanunu’nun 14. maddesinde “pitbull terrier, Japanese tosa gibi tehlike arz eden hayvanları üretmek; sahiplendirilmesini, ülkemize girişini, satışını ve reklamını yapmak; sergilemek ve hediye etmek yasaktır” deniliyor. Bu konuda denetim görevini kim yapıyor? Bu köpekler ormanda değil, şehrin göbeğinde parklarda dolaştırılıyor. Denetim görevi Çevre Orman Bakanlığı’na verilmiş. Bu konuda ilçe belediyelerine de yetki verilmeli? Bu saldırgan köpekleri ağzı açık şekilde gezdiren insanlara en ağır para cezası verilmeli. Köpeği ondan alınıp, hayvan barınaklarına teslim edilmeli. Eskişehir’deki tüm pitbullar, Terrierler, Japanese Tosalar kayıt altına alınıp, kısırlaştırılmalı. Bir minik çocuğumuz oynadığı parkta saldırıya uğramaması için Eskişehir Valiliği, belediyeler, Emniyet ortak çalışma yapmalıdır. Daha önce de bu konuyla ilgili birkaç yazı kaleme almıştım. Tüm yetkilileri sesleniyorum; “Bu ağızlıksız gezdirilen köpekler bir çocuğumuzu parçalayınca mı işlem yapacaksınız?”

////////////////////

NOSTALJİ

Kentte İz Bıraktılar

Tarih 13 Aralık 1994. 27 yıl önce DYP Eskişehir Milletvekili ve TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ni ziyaret ediyor. Fotoğrafta Cindoruk, ESOGÜ’nün Kurucu Rektörü merhum Esat Erenoğlu, dönemin Eskişehir Valisi Ali Fuat Güven ile birlikte. Rektör Erenoğlu bu ziyaretten iki ay sonra Cindoruk’a ‘Fahri Doktora Ünvanını’ takdim etmişti. Hüsamettin Cindoruk 1991 seçimlerinde Eskişehir’den milletvekili adayı olmuştu. Cindoruk Eskişehirli değildi. Ancak eşi Dilek Hanım Eskişehirliydi. Eskişehir’in Eniştesi olan Cindoruk o seçimlerde milletvekili seçildi. Daha sonra TBMM Başkanı oldu. Meclis Başkanlığı döneminde içinde Eskişehir olmayan hiçbir şeye imza atmadı. Eskişehir’i Büyükşehir yaptı. Doğalgazın gelmesini sağladı. Organize Sanayiye yeni yatırımlar getirdi. Eskişehir’e çok faydası oldu. ESOGÜ’nün kurucu Rektörü Esat Erenoğlu’nun Eskişehir’e ve üniversiteye büyük katkıları oldu Erenoğlu 11 yıl önce 24 Nisan 2010’da vefat etti. Erenoğlu’na Allah’tan rahmet diliyorum. 1954 Erzincan Kemaliye doğumlu olan Ali Fuat Güven 38 yaşında Eskişehir Valisi oldu. DYP-SHP Koalisyon Hükümeti döneminde 21 Şubat 1992- 4 Ekim 1999 tarihleri arasında (7,5 yıl) Eskişehir Valiliği yaptı. İlk Valilik görevini Eskişehir’de yapan Güven, daha sonra Bursa Valiliği’ne atandı. 2003 yılında Uşak Valiliğine atanan Güven 2005 yılında emekli oldu. Cindoruk, Erenoğlu ve Güven Eskişehir'e yaptıkları hizmetlerle iz bıraktılar.

////////////////////

////////////////////

DÜNYA TARİHİ

Pek Çok Süreyya Adını Ondan Aldı

Soraya İsfendiyari Bahtiyari (Prenses Süreyya) o kadar güzel gözlere sahipti ki son İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi görür görmez ona vuruldu. 18 yaşındaki Zümrüt Gözlü güzel 12 Şubat 1951’de 15 kiloluk görkemli gelinlikle ve muhteşem törenle evlendi. Ancak şaha erkek çocuk veremediği için şahın ailesi tarafından 13 Şubat 1958’de saraydan uzaklaştırıldı. Artık o Kraliçe değil mahzun prensesti. İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin 1956'daki Türkiye ziyareti sırasında yanında gelen Süreyya İsfendiyari Bahtiyari, Türk Halkının gönlünde taht kurdu ve basın kendisine büyük ilgi gösterdi. Türk halkı zümrüt gözlü Soraya'yı "Süreyya" olarak adlandırdı. O günlerde Türkiye’de doğan kız çocuklarının çoğunun adı Süreyya oldu.

////////////////////

UNUTULMAZ REPLİKLER

Eğer kafan kesilecekse, sakalın için üzülmene gerek yoktur.” Seven Samuraı- Yedi Samuray

////////////////////

ÇİVİ

 “İyi İnsan; aklından hiç kötülük geçirmeyen, saf insan değildir. İyi İnsan; her şeyin farkında olup, iyiliği tercih edendir.” Erich Fromm

////////////////////

FIKRA

Dil Döktüm

Arkadaş aradı. ‘Evleneceğim’ dedi.

İyice düşündün mü?

Bak sonra pişman olma dedim.

Bir saat dil döktüm ama vazgeçmedi.

Gitti çeyrek altın.