8 Mart “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” her yıl ülkemizde çeşitli etkinliklerle anılmaktadır. Bugünün anlamını çevremizdeki kadınlara hediyeler alıp kutlamalar yapmak, kadınları anmak, övgüler yağdırmak, eğlenmek için bir sebep olarak görmek, dar ve kısır alanlara hapsetmek en azından bu uğurda can vermiş kadınlara haksızlık olur. Kadın hakları, kadın-erkek eşitsizliği, kadına şiddet gibi konularında, tartışılması, gündeme gelmesi, kadınlarımıza daha çok değer vermemizi sağlar. Bu bir farkındalık günüdür ve kadınlarımızın değeri sadece bir güne sığdırılamaz.

Ne yazık ki her gün onlarca kadının fiziksel ve psikolojik olarak şiddet gördüğü bu dünyada yaşarken yapabileceğimiz en önemli şey çocuklarımızı doğru bir bilinçle yetiştirmek ve onların da bu konuda farkındalık ve duyarlılıklarını arttırmaktır. Çocuklarımıza gelecek hazırlarken erkek çocuklarımıza duyduğumuz endişeyi kız çocuklarımız için de duymalıyız. Artık kızlarımızı prenses gibi yetiştirmekten vaz geçelim! Onları; kendi ayakları üzerinde durabilen güçlü bir kişilik olarak yetiştirmeliyiz. Çoğu zaman duymuşuzdur! Erkek çocuklarımız için “okusun, iş güç sahibi olsun sonuçta erkek çocuğu ileride evlenecek ailesine bakacak” derken kız çocukları için “aman okursa okur okumazsa da zengin bir koca bulur evlenir gider kocası bakar!” gibi söylemlerle kız çocuklarımızın kaderini bir başkasının eline bıraktığımızın farkında mıyız? Kız erkek fark etmez! Çocuklarımızı kendi ayakları üzerinde durabilecek şekilde yetiştirebilmek biz ebeveynlerin en temel sorumluluklarından biri. Kızlarımızı bir başkasının komutlarıyla yaşamasını seçmek yerine özgürlüğüne kanat açması alanda çaba göstermeliyiz.  8 Mart “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” nün biraz tarihçesinden de bahsetmek isterim. Bugünün hangi olaylarla başladığını belki çoğumuz bilmeyiz.

8 Mart gününün belirlenmesine kaynaklık eden olay konusunda bazı tartışmalı iddialar mevcuttur. Bunlardan biri Rusya ‘da Çarlığın yıkılmasına yol açan 1917 Şubat devriminin 8 Mart günü yapılan kadın yürüyüşü ve grevleri ile başlamış olması, bir diğeri 8 Mart 1908’de ABD ve New York kentinde çoğu sosyalist olan kadın işçilerin öncülüğünde sendikal haklar ve kadınlara oy hakkı talepleriyle düzenlenen miting, başka biri ise  hepimizin bildiği 8 Mart 1857 tarihinde New York’ta bir dokuma fabrikası işçileri, daha iyi çalışma koşulları istemiyle greve başlamış ancak polisin işçilere saldırması, fabrikaya kilitlemesi ve ardından çıkan yangın dolayısıyla 129 işçi can vermiştir. Bu olaydan yaklaşık 53 yıl sonra, Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’da toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olmasına oy birliği ile karar verilmiştir. Ancak hiç bahsi geçmeyip çok sonraları ileri sürülen, 25 Mart 1911 de New York’ta gerçekleşmiş Triangle Gömlek Fabrikası yangınıdır. Daha sonra Birleşmiş Milletlerin resmî web sitesinin konuyla ilgili sayfasında 8 Mart gününün seçilmesine kaynaklık eden olay Rusya’da Çarlığa son veren 1917 Şubat Devriminin Gregoryen takvime göre 8 Mart günü kadınların protesto eylemleri ve grevleri ile başlamış olduğuna işaret eder. Birinci ve İkinci Dünya savaşı yılları arasında sosyalizmin yayılmasından çekinen bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen çeşitli gösterilerde anılmaya başlanmasıyla Batı Bloku ülkelerinde daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 de 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti. “Dünya Emekçi Kadınlar Günü “ülkemizde ise 1921 yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk; kadınlarımızın medeni, sosyal, siyasi haklarına kavuşmalarını çok istedi. Bunu da başardı. Türk Medeni Kanunu’nun kabulü ile toplumsal ve ekonomik hayatta kadın erkek eşitliği sağlanmıştır. Özellikle gençlerimizin Cumhuriyetimizin ve Atatürk’ün kıymetini daha iyi anlamaları için bir gerçeğin altını çizmek isterim. Türk kadınına seçilme hakkı Fransa, İtalya ve İsviçre’den daha önce tanınmıştır.

“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” Mustafa Kemal Atatürk

Pek çok ülkede zaman zaman şiddet olayları yaşanıyor. Bu son zamanlarda ülkemizde onlarca kadını kaybettik. Şiddet uygulayanları engelleyemesek de yaşanan olaylar sonrasında hem toplum olarak hem de birey olarak vereceğimiz tepki bu tip olaylara kalkışanlar için caydırıcı olacaktır. O kadınlar anne, o kadınlar evlat, o kadınlar kız kardeş, o kadınlar eş! En önemlisi de o kadınlar insan.

 Şiddet olaylarına karşı en kısa zamanda iyileştirilen, güzelleştirilen ve sürdürülen olumlu gelişmeler olması dileği ile sağlıklı ve mutlu kalın.