Eskişehirspor’un 1965-1973 yılları arasında, bazı futbol otoritelerince “Wonder team” (Harika ekip) olarak adlandırılan muhteşem takım, aradan 56 yıl geçmesine rağmen bütün canlılığı ile hâlâ anılarda yaşamaya devam ediyor.

Siyah Kırmızılı efsane, kuruluşundan itibaren 8 sezonluk süreçte oynadığı futbolla bütün ülkenin hayranlığını kazanmıştı.  Öyle sonuçlar, öyle kupalar öyle başarılar elde etti ki, futbolseverler ona “Anadolu Yıldızı” unvanını verdi. Yalnızca sahada değil, tribünlerde de olağanüstü şarkılarla, marşlarla ve şovlarla takımına destek olan taraftar Anadolu’da birçok takımın taraftarlarına da rol model oldu.

***

Kurulduğu yıl Süper Lige yükselerek Türk futbolunda bir ilke imza atan Eskişehirspor ne yazık ki bazı güç odaklarını yenemediği bazı lobileri kıramadığı için oynadığı çağdaş futbolu bir lig şampiyonluğu ile süsleyemedi.  Buna rağmen 1968-69, 1969-70 ve 1971-72 sezonlarını Süper Lig 2’ncisi olarak tamamlama başarısını göstermişti.

1970-71 sezonunda oynadığı futbolla adeta zirve yapan Kırmızı Şimşekler önce Bursaspor’u 2-0 yenip Türkiye Kupası’nı kazandı. Ardından Cumhurbaşkanlığı Kupası (Süper Kupa) için   Ankara 19 Mayıs Stadı’nda lig şampiyonu Galatasaray ile karşılaştı.  Gol düellosu şeklinde geçen karşılaşmayı 3-2 kazanan Siyah Kırmızılılar o sezonu da iki büyük kupa ile tamamlamıştı.

***

O yılları o heyecanı yaşayanlar Süper Lig şampiyonluğu görmese de çok büyük zaferlere tanık olmuştur. Bunlardan birisi de İspanyol devi karşısında yazılan bir futbol destanıdır. Öyle ki; bu karşılaşma bir destandan öte inançlı yüreklerin yarattığı bir futbol mucizesi olarak da kabul edilebilir…

Kuruluşunun henüz ilk yıllarında Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi ülkenin en eski ve en büyük kulüplerini adeta “Patricia Kasırgası” gibi önüne katıp süpüren Eskişehirspor, o zamanki adı “Fuar Şehirleri Kupası” olarak bilinen, bugünün UEFA Avrupa Ligi yani Avrupa’nın 2 nolu kupasının ilk turunda İspanyolların ünlü Sevilla Kulübü ile eşleşmişti.

***

Henüz 5 yaşındaki adı henüz duyulmamış olan Anadolu kulübü, 60 yıllık birikime sahip İspanyol devi için kolay bir lokmaydı.

5 Eylül 1970 Cumartesi akşamı, kavurucu bir Akdeniz akşamında oynanan ilk maçı İspanyollar zorlukla 1-0 kazanmış ama karşılarında son derece dişli, üst düzeyde mücadele eden öyle kolay teslim olmayan bir ekip bulmuşlardı

Rövanş iki hafta sonra 16 Eylül’de Eskişehir Atatürk Stadı’nda oynanacaktı.

Bütün futbol otoriteleri Sevilla’nın turu zorlanmadan geçeceğine inanıyor ancak sahada 11 yürekli delikanlıyı ve tribündeki 15 bin ateşli taraftarı kimse hesaba katmıyordu.

***

Karşılaşma Doğu Alman “Gerhard Kunze”nin düdüğüyle başladı. İlk 45 dakika İspanyol ekibinin kontrollü oyunu nedeniyle ciddi gol pozisyonun yaşanmadığı bir orta saha mücadelesi içinde tamamlandı.

Eskişehirspor ikinci yarı çok daha istekliydi. Futbol adına bütün güzellikleri sergileyen Anadolu’nun henüz 5 yaşındaki genç ekibiydi.  Atak üstüne atak tazeliyor ama deneyimli İspanyol savunması en ufak bir hata yapmıyordu. Çünkü ilk maçtaki 1-0’lık skor tur için kendilerine yetiyordu.

Siyah Kırmızılıların sürekli gol aradığı anlarda, oyunun 79. dakikasında bir Sevilla atağında Kaptan “Bernardo Acosta” topu Eskişehirspor ağlarına gönderiyor ve bütün umutları Atatürk Stadı’nın çimlerine gömüyordu.

***

O dakikaya kadar ciddi bir gol pozisyonuna giremeyen Eskişehirspor’un kalan 10 dakikada 3 gol atması için bir futbol mucizesi gerekiyordu.  Stadın yarısı boşalmış, kalanlar golün yarattığı şokun etkisiyle Hakemin son düdüğü çalmasını bekliyordu.

Ne var ki, gökyüzündeki futbolun ilahlarının gönlü Anadolu Yıldızı’nın elenmesine razı değildi.  Son 9 dakikaya girilirken umutlarını tamamen yitirmiş ve yalnızca bir şeref golü atmak için çırpınan takımın sahadaki iki oyuncusuna sanki sihirli bir el dokunuyordu...

***

Birisi Hava Hastanesi tarafındaki Sevilla kalesine sağ kulvardan son bir çabayla topu taşıyor, ceza sahasında o ana kadar etkili olamayan diğerine ise yalnızca dokunmak kalıyordu. Topun Sevilla ağlarıyla kucaklaşması adeta bir doping etkisi yapmıştı.  Bu gol sanki bir mucizenin habercisi gibiydi.

81’inci dakikada yaşanan bu sahnenin benzeri 83 ve 90’ıncı dakikalarda iki kez daha yaşanınca tribünleri terk etmeyen bir avuç taraftar birbirlerine gözyaşları içinde sarılıyor, bir futbol destanına tanık olmanın tarifsiz mutluluğunu yaşıyordu.

Hakemin son düdüğü Eskişehirspor’un Avrupa’da ikinci tura çıktığını müjdeler gibiydi. 3-1’lik skorla beklenmedik şekilde yenilen Sevilla, o yıllarda pırıl pırıl akan Porsuk’un serin sularına resmen gömülmüştü.                   

“O gün gerçek anlamda bir futbol destanı yazan 11 kahramanın yanı sıra İlhan Çolak ile Fethi Heper muhteşem zaferin baş aktörleri olarak Eskişehirspor tarihinin altın sayfalarına isimlerini yazdırmışlardı…”

***

Peki sonraki yıllarda neler oldu?

O gün güçlü Sevilla’yı eleme başarısını gösteren Eskişehirspor özellikle 1981-82 sezonundan itibaren büyük düşüş yaşadı. 3’üncü lig de dahil olmak üzere uzun süre alt liglerde mücadele etmek zorunda kaldı.

“Bilgisiz, vizyonsuz ve ferasetsiz yönetimlerin elinden bir türlü kurtulamayan efsane takım, geçmişten hiç ders alınmamışçasına bugün de kâbus gibi aynı karanlık günleri yaşamaya devam ediyor.”

Sevilla’ya gelince;

Belki o gün sahada büyük şok yaşadılar. Umulmadık bir yenilgiyle Atatürk Stadı’nı boyunları bükük terk ettiler.

Ama sonraki yıllarda Avrupa’nın 2 nolu kupasını en çok kaldıran kulüp olarak adını yalnızca İspanya değil Avrupa Futbol Tarihine altın harflerle yazdırdılar.

2006 -2007- 2014 – 2015 – 2016 ve 2020 yıllarında tam 6 kez Avrupa Şampiyonu olan İspanyol ekibinin kupaları Bugün FC. Sevilla’nın müzesinin en seçkin köşesinde gurur anıtı olarak sergilenmektedir…

AYAKTAKİLER SOLDAN: Mümin Özkasap-İsmail Arca-Abdurahman Temel-Vahap Özbayer-Fethi Heper

OTURANLAR SOLDAN: Doğan Tepeçalı-Ender Konca-Süreyya Özkefe-Burhan Tözer-İlhan Çolak-Kamuran Yavuz