Çin halkının asla bir başkasıyla kıyaslamadıkları, “eşsiz” başkanları, Mao Zedong(1893-1976) 9 Eylül 1976 da, saatler 00:10'u gösterirken, 82 yaşında bu dünyaya veda etti.  Yakın tarihin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Mao'nun yaşamı, coşku, iç savaş, intikam, zafer ve ihanetler ile dolu bir aksiyon filmiydi adeta…

Komünist Parti Mao’nun ölümünün duyurulmasını saat 16:00'a kadar erteledi ve zamanı geldiğinde ulusal bir radyo, haberi Çin halkına duyurdu. Aradaki sürenin bu denli uzun olması üzüntüden değil, cesedin nasıl mumyalanacağına ilişkin fikir tartışmalarının uzamasıydı.  Aslına bakarsanız Mao'nun kendisi ölümünden sonra yakılmayı istemişti, ancak dul eşi Jiang Qing de dahil olmak üzere güçlü yetkililer, mumyalanma ve sergilenme konusunda Vladimir Lenin gibi bir lideri kendilerine örnek aldılar. Cesedin doğal çürüme sürecinin önüne geçmek için bir termoelektrik soğutma proje yöntemini daha önce deneyen bir yetkiliyi gece yarısı evinden çağırdılar. Büyük salona getirilen cesedi dondurmadan 4-5 santigrat derecede beklettiler. Yaklaşık 8 gün içinde mumyalamayı gerçekleştirseler de liderin başının biraz şişmesini engelleyemediler.

Mumyalanan cesede gri bir takım elbise giydirildi, Mao’nun saçları düzgün taranmış olsa da yüzünün solgun ve ifadesiz olduğu gözlerden kaçmıyordu. Ceset, Çin komünist Parti bayrağı üzerine örtülmüş olarak bir hafta boyunca ziyarete sunuldu. 18 Eylülde silahlar, sirenler, düdükler ve kornalar eşliğinde yapılan devlet töreni ile ceset kalıcı olarak Pekin’deki mozolesine defnedildi.

Ölüm nedeni farklı kaynaklarda farklı hastalıklar olarak verilir. Bazı kaynaklar ALS (Amyotrofik Lateral Skleroz) ve bunun üzerine eklenen böbrek ve kalp hastalığını neden olarak gösterirken, bazı kaynaklar Mao’nun Parkinson hastalığı olduğundan bahsederler. Mao’da hem ALS hem de Parkinson hastalığının var olduğunu söyleyen kaynaklar da vardır. ALS ilerleyici kas ve sinir harabiyeti ile giden bir sinir sistemi hastalığıdır ki, ya nedeni tam saptanamaz ya da ailesel olabilir. Hastalık ilerledikçe, omurilik ve beyinden gelen uyarıları kas ve sinirlere gönderemez duruma gelir. Kas zayıflığı ve kaybına, konuşma, yutma ve solunum yetmezliğine nihayetinde de ölüme yol açar. Tıbbi kaynaklara göre iki hastalığın birlikteliği %5-17 arasındadır ve her iki tablo frontotemporal demans (FTD) ve Brait-Fahn-Schwartz” hastalıklarında çok daha baskın görülür Mao eğer FTD ise, ALS ve Parkinson bulgularının yanı sıra iç görü ve doğru karar verme kaybı ile kişilik, yemek seçme, dürtüselliği kontrol etme bozuklukların da olması gerekir.

“Brait-Fahn-Schwartz” hastalığına gelince, görülme yeri Guam olarak bilinir ki, Mao bu bölgede hiç bulunmamıştır. Elimizde sadece FTD olasılığı kalmaktadır.

Mao’nun gerçek hastalığını tahmin etmek için liderin yaşamını bir gözden geçirmek gerekir. Mao, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) kurucusu, Politbüro ve Merkez Komitesi başkanı, kızıl ordunun ilk başkomutanı,  1949 da Çin’de gerçekleşen sosyalist devrimin önderidir. Kısaca kurduğu her şeyin başkanı, sahibi ve yürütücüsüdür. Toprak reformu, tarımın kollektifleştirilmesi ve tıbbi hizmetlerin yaygınlaştırılması fikirleri ile Çin’in çehresini değiştirmiştir. Köylülerin ve proleterlerin tarafında olmasına rağmen, Mao aslen Çin’in Hunan vilayetinde çok kalabalık ve toprak sahibi varlıklı bir ailede doğmuştur.  Oldukça baskın karakterli olan babasından kötü muamele gördüğünü ve sorunlu bir çocukluk yaşadığını hep anlatan Mao, babası ile ilgili anlattığı şu hikâyede çocukluğunu biraz özetler;

"Babam onların önünde beni azarladı, bana tembel ve işe yaramaz dedi. Bu beni çileden çıkardı. Adını seslenip evden çıktım. . . Babam beni kovaladı, küfretti ve geri dönmemi emretti. Bir göletin kenarına ulaştım ve yaklaşırsa atlamakla tehdit ettim. . . Babam geri adım attı."

Belki de bu nedenledir ki, babasını hasta yatağında hiç ziyaret etmemiş ve ölümüne karşı kayıtsız kalmıştır. Kendini tanıtımı ile ilgili çelişkileri vardır. Örneğin, konuşmaları nedeniyle iyi bir eğitime sahip olduğu düşünülse de eğitimle arası hiç de iyi olmamıştır. Bununla birlikte politika tek ilgi alanıdır. George Washington ve Napolyon Bonaparte’nin askeri liderlikleri onu etkiler. Evini terk ettikten sonra,  Sun Yat-Sen tarafından başlatılan “İnsanların özgürlüğü” hareketinin baş savunucularından ve gönüllü askerlerinden biri olur. Rus devrimi onu çok etkiler ve muhtemel bunun etkisi ile tutkulu bir komünist olarak 1919 da ÇKP girerek yükselir. “Dikkat Edilmesi Gereken Altı Unsur” doktrinini ortaya koyarak, halkın gözünde önemli bir yere sahip olur. Bu unsurlar,

-Hırsızlık yapma

-Ülkeni sev

-Saygı duy ve saygı gör

-Birlik ol

-Hoşgörülü ve merhametli ol

-Namusundan ödün verme ve şerefin için yaşa

Bu unsurlar Mao’nun başkanlığı sırasında halka sürekli tekrarlanır, alt benliklerine yerleştirilir.

Daha sonraki dönemlerde, köylüler ile kurduğu ordu, ait olduğu partinin başındakilere karşı başarısız bir ayaklanma gerçekleştirir. Ayaklanmanın bastırılması sırasında eşinin ölümü ideolojik rotasını belirler. Dağa kaçar ve bir gerilla ordusu kurarak, başına geçer. Köylülerden oluşan bu gerilla ordusunu aşırı disiplinle eğitir, partinin kurallarına karşı gelenleri idam ettirir. İnsan yaşamına karşı acıma duygusunu kaybetmeye bu dönemde başlar. Kendisine karşı oluşan sert muhalif hareket nedeniyle uzaklığı on bin kilometreyi bulan “Uzun yürüyüş” hareketini başlatır. Sayıları yüz bin kişiyi bulan Mao’nun devrimci askerleri girilen çatışmalar, firar, açlık ve hastalık gibi sebeplerle azalır ve yürüyüş sadece otuz bin asker ile sonlanır.  Mao’nun küçük yaştaki iki çocuğu ve erkek kardeşi Mao Zetan’da ölenler arasındadır. “Uzun Yürüyüş” sırasında, mesafenin büyük bir bölümünü at üzerinde tamamlasa da gazetecilere diğerleri gibi yürüdüğünü söyleyerek “Halk Adamı” imajını pekiştirmeye çalışır. Bir anlamda kendini sürekli yanıltır.  

1 Ekim 1949 yılında Mao Zedong Pekin’in Tiananmen Meydanı’nda “Çin Halk Cumhuriyeti” in kuruluşunu ilan eder. Artık Çin’in tek lideridir.

Başta her şey rüya gibidir. Eğitimsiz köylü nüfusuna okuma-yazma kampanyası başlatılır. Toprak, toprak ağalarından alınarak yoksul köylülere dağıtılır. Geniş kapsamlı sanayileşme programları uygulanmaya başlanılır. Sağlık sistemi yeniden inşa edilir.

Kâbus ise tarım reformu ile başlar. Amaç Çin tarımının kolektifleştirilmesini amaçlayan, “İleriye Doğru Büyük Sıçrayış” projesidir. Ancak kurgu hatalıdır, uygunsuz tahıl üretimi ve gıdanın yanlış dağıtımı ile büyük bir kıtlık meydana gelir. Daha çok tohum daha çok ürün fikri ile tohumlar birbirlerine karışır ve birbirlerinin yeterli güneş ışığı ve toprak besini almasını engeller. Mao’dan korkan halk ona fikrinin işe yaramaz olduğunu söyleyemez, aksine, ona yalakalık etmek isteyen astları hasadın eskisinden çok daha fazla olduğunu söylerler. Ürün yoktur, para ve yiyecek yoktur. Kıtlık başlar. Bazı Çin köylerinde açlıktan ölümler yüzde 50'nin üzerine çıkar, toplam ölü sayısı 30 milyon ile 40 milyon arasındadır. Ertesi yıl, çiftçiler üretim kotalarını karşılayamayınca, hükümet çiftçilerin hasatlarını sakladığını söyler ve onları “halk düşmanı” ilan edip, cezalandırır.

Sonrasında Çin’deki okul kitapları ise bu yaşananlardan asla söz etmeyecek,1958-1961 yılları arasında doğal felaketlerin üretimi engellediğine değineceklerdir.

Mao’nun enteresan projeleri devam eder. Kıtlık esnasında, köylerde fare felaketi var adında bir eylem programı ile köyler ilaçlanır, önce fareler sonrada bu fareleri yiyen kediler ve nihayetinde köpekler ölür ve bu bir hayvan katliamı olarak tarihe geçer. Sadece bununla yetinmeyen Mao, 1950’nin sonunda kıtlıktan sorumlu tuttuğu ülkedeki tüm serçelerin ölümünü de emreder.

Tarım hareketinde Mao kendisini  “yanılmaz lider” olarak görmekte ve politikalarını eleştirenleri, öldürmektedir. Kurulan Kızıl Muhafızlar “istenmeyenlerin” kitlesel olarak temizlenmesine öncülük eder. Ülkenin sanayileşmesini hızlandırma baskısı altında özel mahkemeler kurulur, ekonomi suçları için hapis cezaları verilir.

İlerleyen zamanlarda, Mao,  Çin'deki devrimci ateşin azalmakta olduğunu hissettiğinde Kültür Devrimi'ni ilan eder.  Böylece "egemen sınıf" alt edilecek, teorik olarak küçücük ve ayrıcalıklı bir elitten ziyade çoğunluğun çıkarlarına hizmet edecek bir "sürekli devrim" durumunda tutulacaktır. İlk olarak yayınladığı “Küçük Kırmızı Kitap” ile kendisini bir kült lider olarak tanımlar Süreçte, devrim kelimesinin karşılığı çok hastalıklı karşıt bir uygulamaya dönüşür.

Hemen hemen tüm okullar ve üniversiteler kapatılır, şehirlerde yaşayan genç aydınların, kırsal bölgelerde "yeniden eğitilmeleri" emredilir. Entelektüel, okumuş, yazmış kişiler çalışma kamplarına gönderilir. Profesörlere tuhaf giysiler ve şapkalar giydirilir, dört ayak üzerine çökmeye ve havlamaya zorlanılır. Bazıları dövülerek öldürülür. Eski kitaplar, Konfüçyüs yazmaları uluorta yakılıp, yazarlara işkenceler yapılır. Operalar, tiyatrolar, filmler devrimci propagandaya uygun olacak şekilde yeniden tasarlanır. Birçok dini inanış yasaklanır, kilise ve tapınaklar ya kapatılır ya da saldırıya uğrar Birçok insan hapse atılır. Milyonlarca insan öldürülür ve ekonomi dibe vurur. Bu hastalıklı, sözde “Kültür Devrimi” Mao’nun ölümüne kadar son hızla devam eder.

Mao’nun bu dönemde halkına verdiği mesajlar kendi ve geçmiş ideaları ile çelişkilidir. Kendisi sıkı bir okuyucu olarak bilinmesine karşın halkına  “Ne kadar okursanız o kadar aptal olursunuz” der,  Çin’de intihar olayları artarken, "İntihar etmeye çalışan insanları görürseniz onları kurtarmaya çalışmayın.  Çin çok kalabalık bir millettir, sanki birkaç kişi olmadan yapamayacakmışız gibi değildir” yorumunu yapar, kendi şair iken halkına klasik Çin şiirlerini okumayı yasaklar.

Sözde kapitalizmin etkilerinden korkarak ülkesini dış dünyaya kapatır, vatandaşlarının ülke dışına çıkmasını yasaklar ve ülkedeki tüm yabancıları sınır dışı eder. Eşcinsellere karşı katı kanunlar çıkarılır. Ona göre eşcinsellik batı kaynaklı bir beladır.

1949 da ülkedeki gaylar, toplanıp vurulur, lezbiyenler ise ülkeden kaçmak zorunda kalır. Sonuç olarak Çin’de eşcinselliğin var olmadığı resmi olarak ilan edilir. 

Mao, kadınların saçını başını yapmalarını, etek giymelerini, yüksek topuklu ayakkabılarla dolaşmalarını yasaklar. Kadınları, koyu yeşil kalın kumaş pantolon ve gömlekten oluşan son derece sevimsiz bir kıyafet giymeye zorlar. Daha ilginci ise Mao sıklıkla eş değiştirir ve son eşi olarak oyuncu Jiang Qing’le evlenir Jiang Qing’in ünlü markaları giymeyi sevdiği ve bunlara para harcadığı bilgisi kulaktan kulağa dolaşır.

Mao Öldükten sonra cennette Marx’ı göreceğini ve 2000 yılına kadar yaşayacağına kesin gözüyle bakar. Bu onun ağzından halkına aktarılır. Artık halkta buna inanmaktadır.

Mao 1974 yıllarında o kadar zayıflamıştır ki, yürüme ve temel kişisel hijyenini yerine getirme yeteneğini kaybetmiş, yutkunmak ve konuşmakta zorluk çekmektedir. Ama hala Çin’in büyük lideridir.  1974'ten ölümüne kadar, 16 doktor ve 24 hemşire de dahil olmak üzere birden fazla bakıcı ile hayatını sürdürür ve hemşire gibi giyinmiş genç dansçılar tarafından yıkanır.1976 da ülkeye gelen Yeni Zelanda Başbakanı Robert Muldoon, dönüşünde Mao ile ilgili şunları söyler; "koltuğundan ayakta durma pozisyonuna gelmesine yardım edildi, neredeyse kaldırıldı, sesi iniltili ve konuşmaları anlaşılmazdı”

Pek çok Çinli Mao'nun ölümü karşısında şoke olur, çünkü kendilerine söylenen şeye gerçekten inanmaktadırlar. Onlara göre “Mao 158 yaşına kadar yaşamalıdır”.  Mao'nun öldüğünü duyduğunda hapishanede olan bir adam Washington Post'a şunları söyler: “Bazı insanlar belki de kendileri için ağladı, çünkü hapishane hayatlarının sonunun geldiğini düşündüler. Bazı insanlar bilinmeyen bir gelecek için endişelendiler ve şaşkın bir şekilde ağladılar, bazıları ağladı çünkü diğerleri ağladı diye ağladı. Ancak ben ağlamadım."

Bu öykü çerçevesinde, Mao’nun süreçteki davranışlarının normal sınırlar içinde olduğunu söylemek zor görünüyor. FTD  olduğu hipotezini desteklemek için bazı ek bilgiler gerekiyor. Öncelikle etrafındaki kişilerin Mao’yu nasıl tanımladığını bilmemiz önem taşıyor. Örneğin kişilik değişikliği, farklı tuhaf davranışlar, hijyen bozukluğu, tatlı düşkünlüğü, bellek ve konuşma şekillerindeki değişmelerinin olup olmadığını tarihin sayfalarında ararken, şunlar ile karşılaşıyoruz. Mao, aşırı bencil, benmerkezci, kendisinden başka kimseyi umursamayan, güç arzusu peşinde, savunduğu değerlerin tersini kolayca yapabilen, biridir. Süper güç olma hayalleri engellendiğinde öfke veya içe kapanma sergileyebilmekte, genç kadınlara düşkünlüğü ile bilinmektedir. 68 yaşında iken,  14 yaşında ki Chen Luwen'le olan cinsel amaçlı birlikteliği birçok insanın tuhafına gitmiştir.Tatlıyı sever ancak dişlerini fırçalamaz, bunun yerine ağzını çay ile durular Banyoyu bir zaman kaybı olarak görür, tuvalet kullanmayı sevmez, işini tarlalarda görür. Ancak ilaçlar ile uyuyabilir. Ne dersiniz biraz FTD anımsatan bir olguya benziyor, değil mi?

Evet işte yine varlığı ve hastalığı ile bir toplumun hayatını değiştiren ve bir neslin hiç yere yok oluşuna neden olan bir liderin hikayesi… Okuyunca eski solcu ve özellikle Maocular olarak tabir edilen kişilerin çok hoşuna gitmeyebilir. Ancak gerçeğini tam bilmeden yaratılan “kült” liderlerin peşinde koşmanın bir ülkenin geleceğine nasıl etki ettiğinin bir örneği olarak yine ve yeniden akıl sağlığı bol günler dileği ile…