“Aydın olmak, efendi kıyafeti giymek ve boyuna kolalı yakalar, kafaya da son moda şapkalar takmak değildir. Aydınlar sınıfı halkın beynidir. (…)

Köylülere, işçilere, toplumun en alt tabakalarına daha iyi nasıl yaşayabileceklerini ve nasıl iyi bir hayat kurabileceklerini öğretmekle sorumlusunuz.” (s.33)

***

Bu kitabı, öğrencilerini sürekli okumaya zorlayan öğretmenlerle donanmış bir çağda, ortaokul dönemimde okuduğumu sanıyorum. Belleğimi karıştırıp kitaptan bir iz bulamayınca (yeniden) okumaya karar verdim.

Atatürk’ün tavsiye ettiği ve askeri okulların müfredatına konulmasını emrettiği kitap olarak bilinir Grigori Petrov’un ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’ kitabı.

Kitabı okuyunca, Atatürk’ün ısrarının nedenini anlayabiliyoruz.

Çünkü kitap,

Tıpkı Anadolu’nun tozlu bozkırında dirilen ‘Cumhuriyet’ gibi, Fin halkının bataklıklar ve taşlıklar içinden ‘diriliş’ini anlatıyor.

Okuyanın zihninde “Neden, neden biz yapamıyoruz?’ sorusunu bırakarak.

***

İsveç’in egemenliğinde yozlaşmış ve çürümüş bir millet olarak yaşayan Finlilerin, kendi iradelerini kullanabildikleri bir yarı özerklikle Rus egemenliğine geçmesi sonrası,

Halkın içinden çıkan bilinçli vatansever önder ve bilgelerin toplumu aydınlatmak için yakmaya çalıştıkları kıvılcımın hikâyesi.

Snellman’ın kişiliğinde Finli aydınların köy köy, kasaba kasaba gezerek yaptıkları, verdikleri konferanslar, açılan halk kütüphaneleri, hemen her alanda yaşanan ve yaşatılan diriliş hikâyeleri de,

Ülkeyi aydınlatacak ateşi yakmanın zorluğunu ve büyüklüğünü gözler önüne seriyor.

***

Anlatımda kullanılan cümlelerin arka planlarının toplamından, bir toplumun yükselişindeki en önemli unsurun ‘eğitim’ olduğu;

‘Eğitimin sağladığı farkındalık’ın ekonomi, kültür, tarım, sağlık ve toplumsal yaşama yansımasıyla destansı bir hamleye dönüşebileceği anlatılıyor.

Sadece okuma-yazma bilmeyenleri değil,

Okumuş-yazmış, meslek sahibi ileri gelenleri de, ‘ahlaki yoksunluk’ içinde yüzen hizmetle görevli, memur sınıfını da ‘cahil’ olarak niteliyor.

Toplumun sadece bir kesiminin aydınlatılmasının, ülkenin yükselişini sağlayamayacağını, toplumun tüm katmanlarının aydınlatılmasının önemini vurguluyor.

***

Kitap Fin dirilişinin sadece ‘düşünsel boyut’unu ele almış.

Her ne kadar uygulama boyutunu bilmesek de,

Dünya çapında yapılan araştırmalarda, Finlandiya’nın eğitim ve mutluluk listelerinin hep ön sıralarında yer alması,

Uygulama çabalarını ve bu çabaların Fin toplumunu nereye taşıdığı hakkında bizlere fikir vermeye yetiyor.

Sadece düşüncenin değiştirilmesinin bile, toplumu nasıl gelişme yoluna soktuğunun ve yükseltebildiğinin en bariz örneği olarak güncelimizde görünür halde yer alıyor zaten.

***

Kitabı okuyunca kendime de bir çıkarımda bulunayım istedim:

Bir toplum sadece teknoloji kullanımı; yol, köprü, havaalanı, hızlı tren yolları vb. bayındırlık yatırımlarıyla gelişmiyor.

‘Gelişim, ancak insanın gelişmesiyle gerçekleşiyor.’

***

Yazar Petrov kitabında, her yaş grubunun anlayabileceği bir dil kullanmış.

Kitap bir öykü anlatmıyor. Daha ziyade bir toplumun öyküsünün temelini oluşturan düşüncelere odaklanmış, bir düz yazıdan ibaret.

Her satırı, gelişmekte olan ülkelere yol haritası olma özelliğini taşıyan ders niteliğinde.

Onlarca farklı yayınevinden farklı çevirisiyle çıkan bu kitabı okurken, eğer önemli gördüğünüz yerleri çizme alışkanlığınız varsa,

Kitabın tamamını çizmeniz gerekecek.

***

‘ …kitleler buluttur, yıldırım yere bu bulutlardan düşer. (…)

Halkta yücelik ve kahramanlık ruhu varsa, halkın arasından yüce bireyler ve kahramanlar çıkar.

Halk kitleleri soğuk bir dumandan ibaretse hiçbir güç yıldırımın düşmesini sağlayamaz.” (s.13)